Mustafa Filmindeki Tarih Sömürüsünün Acı Boyutları

Doc. Dr. Abdulvahap Kara

Can Dundar’in son belgeseli “Mustafa” vizyona girdigi 29 Ekimden beri hararetli tartismalara konu oluyor. Bu tartismalarda her kesimden insanlar katilarak gorus ve dusuncelerini ifade ediyorlar. Ancak esas gorus bildirmesi gereken tarihciler arasinda bu tartismaya katilan pek olmadi. Belki akademik tartismalara aliskin meslektaslarimiz basinda bir film konusunda boyle bir tartismaya girmek istememis olabilirler. Oysa filmde kasitli oldugunu dusundugumuz fahis istismarlar soz konusudur. Bu sebeple bazi meslektaslarimizin bu tartismaya girmesinin ve bu istismarlari halkimizin dikkatine sunmasi elzemdir.

Nitekim Ataturk Arastirma Merkezi Baskanligi konuya uzun sure sessiz kalamadi ve gectigimiz gunlerde bu tartismaya katildi ve 24 Kasim 2008’de resmi internet sitesinde film hakkindaki Merkez’in tespitlerini yayinladi. () Merkez filmdeki tarihi yanlisliklari birer birer tespit ettikten sonra su sonuca variyor: “Yonetmenin cabasini Ataturk’u anlatma gayreti olarak takdir etsek de yontemi dolayisiyla filmin yanlis anlama, carpitma ve kitlelerin gozundeki Ataturk imajini haksiz bir sekilde tahrip etme islevi gormekten kurtulamadigini belirtmemiz gerekmektedir.”

Ataturk hakkindaki resmi kurum da filmin gercekleri carpittigini soylemektedir. Biz buradaki tespitlere katiliyoruz. Ayrica Merkez’in ifade etmedigi bazi eksik bilgilerin de Ataturk ve Devrimlerinin yanlis anlasilmasina yol actigini da ifade etmek istiyoruz.

Mesela, Amasya Gorusmeleri, Mebusan Meclisi acilisi ve Misak-i Milli Karari’nin alinmasindaki Ataturk’un rolunden hic bahsedilmeden Mustafa’nin Istanbul’un resmen isgalinden sonra Istanbul’daki milletvekillerini Ankara’ya davet ederek TBMM kurdugunun ifade edilmesi TBMM kurulusunu cok basitlestirmektedir.

Ayrica Sovyet yardimlarinin da Ataturk’un bir mektup yazmasindan sonra gelmeye basladiginin ifade edilmesi de bu yardimlarin hemen geliverdigi dusuncesini dogurmaktadir. Oysa bunun cok oncesinde Sovyetlerle olan gorusmeler vardir. Ayrica Ataturk’un o mektubunu yazdiktan aylar sonra Ruslarin yardim gondermesi Ordumuzun I. Inonu Savasini kazanarak TBMM’nin askeri gucunu ispatlamasindan sonra olmustur.

Daha bir cok buna benzer eksiklikler vardir. Dundar Ataturk’un hayatiyla ilgili kesitleri isine geldigi almis. Kimilerini kullanmis, kimilerini kullanmamistir.

Tabii ki, 115 dakikalik bir filmde Ataturk ve onun tum hayatinin donum noktalarini tam anlamiyla ifade etmek mumkun degildir. Dundar, Ataturk’un insani yonunu ortaya sergileyecegim diye yola cikip, onun tum hayatini ortaya cikarmaya calismasi buyuk bir hataydi. Ancak o bu hatasini Hurriyet gazetesinde Ayse Arman’a verdigi roportajda su sozlerle ortmeye calismaktadir: “Onunde 500 belge vardir, sen sana yakin olan 5’ini secersin, ben bana yakin olan 5’ini. Ayni belgelere bakarak Bekir Coskun farkli bir belgesel cekerdi, Yilmaz Ozdil farkli cekerdi. Bu, benim Ataturk’um, bana ait bir Ataturk yorumu”.

Ama nasil bir yorum? Eksik ve hatali anlamalara yol acacak bir yorum. Hatta filmde yapilan bazi yorumlardaki hatalarin da bilerek ve kasitli yapildigi kanaatindeyiz. Mesela, Hilafetin kaldirilmasina, Can Dundar’in yorumu Ataturk’un cocuklugunda hocasi Hafiz Kaymaktan yedigi dayagin intikaminin alinmasidir. Bir gercek boylesine nasil carpitilabilir! Bir gazetecinin boyle bir yorum yaptigina inanmak bile zor. Bu, Mustafa hakkinda elestiri yazan bir yazari “Ohaaa! Cus birader bu kadar da olmaz!” dedirtecek kadar yanlis bir yorumdur. Olmaz boyle bir sey.

Boylesine sig bir yorumu, yani Ataturk’un bazi devrimlerini aklina estigi sekilde, kisisel arzularini tatmin icin yaptigi izlenimini veren Ataturk’un sahsiyetiyle uzaktan yakindan ilgisi olmayan bir yorumu Turkiye’nin onde gelen gazetelerinde hem de bir cok defa en iyi kose yazari odulu alan ve dahasi siyaset biliminde ODTU gibi Turkiye’nin seckin bir universitesinden doktora yapan biri yapabilir mi? Elbette yapamaz. Elbette Can Dundar bu yorumun dogru olmadigini, yanlis oldugunu bilecek egitime, bilgi birikimine ve yazarlik deneyime sahiptir.

O halde niye yapti? Cevabini ancak gunumuzun bazi kitap yazarlarinin siklikla bas vurdugu reklami bedavaya getiren bir “klasik reklam” taktigi olarak verebiliriz. Bir filme veya kitaba bu sekilde akla, hayale ve mantiga gelmeyen aykiri bir iki yorum sikistirilirsa, medyada ve kamuoyunda hararetli tartismalar olur. Boylece urun tum Turkiye ve dunyada gundeme gelir. Ondan sonra satis veya seyirci patlamasi beklenir. Nitekim Associated Press haber ajansi 13 Kasim 2008’de gectigi Ingilizce haberde “Ataturk Filminin Turk kitlelerini kendine cektigi ve tartismalara yol actigini” tum dunyaya duyurdu.

Simdi bu “klasik reklam taktiginin” herkese nasip olmayan ikinci safhasi vardir. O da onun uluslar arasi boyutlaridir. Bunun icin filmde Ataturk’e ve Turk halkina hakaret var gerekcesiyle Cumhuriyet Savciliklari tarafindan gosterimden kaldirilmasi icin yasak konmasi gerekmektedir. Bunlar yazar tarafindan senaryo yazilirken “ince ince” hesaplanmis olmalidir.

Simdiden birkac ogretim uyemiz ve CYDD derneklerimiz savciliklara yasak konmasi icin muracaat etmis bulunmaktadir. Yasak ciktigi anda Mustafa filmi dunyada da populer olacaktir. Ayrica Can Dundar hic hak etmedigi bir bicimde dusunce suclusu durumuna “yukselip” “oduller”de kazanacaktir.

Bu filmi sonuna kadar izledim. Filmin sonunda yapimda emegi gecen ve katki saglayanlarin isimlerinin bitmesine kadar bekledim. Isimler arasinda aradigim bu filmin tarih danismaninin kim oldugu idi. Ancak boyle bir isme rastlayamadim. Filmin internet sitesinde danisman olarak Faruk Alpkaya’nin ismi yazilmis. Alpkaya’nin ne danismani oldugu belirtilmemis, fakat buyuk bir ihtimalle tarihi icerikten de sorumlu olmalidir. Ancak bildigimiz kadariyla kendisi tarihci degil, siyaset bilimcisidir.

Filmin yanlisliklarindan biri de buradadir. Belgesel bir tarih filmi cekiliyor ve onun tarih danismani yok. Boyle bir eksiklik nasil olabilir? Can Dundar Ataturk’un kisiligini iyi ve kotu yanlariyla ortaya koymakta gercekten samimi olsaydi, Ataturk ve Devrimler konusunda uzman bir tarihciyi filme danisman olarak almasi gerekmez miydi? O zaman hatalar en aza inmez miydi? Simdi film gosterime girdikten sonra hataliyim demenin ne yarari var? Daha film gosterime girmeden once bir tarihci danismanlik yapsaydi da, o hatalari duzelttirdikten sonra gosterime sokulsaydi iyi olmaz miydi?

Bu filme mali destek veren Sabanci Holding de sormamis mi bu filmin tarih danismani kim diye? Veyahut filme destek olunmasini saglayan Holdingin yetkililerinin kendi tarih danismanlari da mi yoktu? Bari onlar destek vermeden once, filmin metnini Ataturk konusunda yetkin bir tarihciye gosterip danismanlik alsalardi. Belki o zaman Can Dundar’a iyilik etmis olacaklar ve filmin en az hatayla seyirci onune cikmasini saglamis olurlardi.

Simdi Dundar gazetecilere verdigi beyanatlarda “laik reformlari ‘intikam’ gibi gostermis olmasinin yanlis oldugunu kabul ediyorum, hataliyim” diyor. Ama film buna ragmen gosterilmeye devam ediyor. Bundan Dundar icin bu hatalarin onemli olmadigi anlasiliyor. Cunku. “hataliyim” diye hatasini kabul etmekte, fakat film bu hatalariyla gosterilmeye devam etmesine goz yummaktadir. Belki de o bu hatalar sebebiyle savciliklar tarafindan yasaklanmasi beklemekte ve boylece yurt disinda da populer olmanin, gise hasilatlarinin orada da yasanmasini ummaktadir.

Ulkemizin siyaset biliminde doktora diplomasi da olan onde gelen bir gazetecisinin Turkiye’nin en onemli tarihi sahsiyeti ve kavramlari uzerinden somuru yaparak sahsi cikarlar pesinden kosmasi ne kadar aci ve hazin verici. Cok yazik, cok.

Doc. Dr. Abdulvahap Kara - Yilmaz Ozdil

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir