Bir değerli dostumun yolladığı geçmişten bir fotoğraf…..
TORELERIMIZE CARSAF OLARAK GECEN KIYAFETIN ORIJINI
Bu bir posta kartı, 1900’lü yıllarda Girit’teki Ortodoks kadınlarını gösteriyor. yorumu size kalmış..
İşte size Girit’in kısa kayıp tarihi hakkında bilgi notu:
Girit, Osmanlılar devrinde Girit adası halkının önce bağımsızlık, sonra Yunanistan’a katılma amacıyla ayaklanması, bu yüzden doğan olaylara verilen addır.. Girit’in Rum asıllı halkı ilk olarak 1821’de Osmanlı yönetimine başkaldırdı. Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa bu ayaklanmayı bastırmakla görevlendirildi.
Yunanistan’ın Osmanlı devletinden ayrılarak bağımsızlık bir krallık oluşundan sonra Girit’te ikinci bir ayaklanma oldu. (1830), Mehmet Ali Paşa bunu da bastırdı (1831).
Görevini yapmadığını Mısır’daki davranışları ile bir kere daha göstermiştir…
Ancak, adadaki milliyetçilik akımının gelişmesi ve Yunanistan’ın giriştiği yoğun propaganda sebebiyle Girit’te huzur bir türlü sağlanamadı. 1840 Londra Antlaşmasından sonra burasının yönetimi Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa’dan alındı. Yunan mültecileri tarafından çıkartılan bir isyan da Mustafa Naili Paşa tarafından kolaylıkla bastırıldı (1841).
İsyan bastırılması Osmanlı usülü değil…İngiliz usülü olamalıydı…..ve İngilizler o zülümlere,o soykırımlara, o caniliklere, o insanlık dışı davranışlara karşı hala İngiliz Milletler Camiasının hamisi olarak devam edebiliyorlar….ne kadar enteresan değil mi??
En önemli ayaklanma 1866’da oldu. Asiler, Yunanistan’a katıldıklarını ilan ettiler. Osmanlılar bunu kabul etmediler. Sadrazan Ali Paşa işe el koydu. Sonunda üye çoğunluğunu Rumların teşkil ettiği bir meclisin kurulmasıyla ayaklanma bastırıldı. Daha sonra adanın Rum halkı çeşitli haklar istemeğe başladı. 1877-1878’de yapılan antlaşmalarla ada valisinin Rum, yardımcısının Türk olması, 80 üyelik meclise 50 Rum üyenin seçilmesi, resmi işlem ve yazışmaların hepsinde Rumca’nın kullanılması kabul edildi.
İşte size en büyük hata bugünlerde de bunu ülkemizde senaryoları uygulanıyor…
Girit meselesi 1897’de yeniden alevlendi. Yunan hükümeti ve Etniki Eterya cemiyetinin açık ve gizli kışkırtmaları sonucunda adada geniş bir çete faaliyeti başladı. Bu arada Yunanlılar Girit’e 1500 kişilik bir askeri kuvvet çıkardılar. İngiltere, Fransa, Rusya ve İtalya’nın desteğini kazanmak için her türlü yola başvurdular. Ancak Osmanlı hükümetinin iç işlerine yabancıların karıştırmamak konusundaki kararlı tutumu karşısında batılı devletler, Yunanlıların adadan kuvvetlerini çekmesi için donanmalarıyla Girit’i abluka altına aldılar.
Ezeli hamilikleri yakında kimlere yapacaklar göreceğiz…
Yunan hükümeti bu ablukaya da aldırmayınca Ethem Paşa kumandasındaki Osmanlı Ordusu Makedonya, Alasonya üzerinden saldırıya geçerek Dömeke meydan savaşından Yunan ordusunu yenilgiye uğrattı, Atina’ya doğru ilerlemeye başladı. Ancak batılı devletlerin işe karışmaları sonucu bu harekat durduruldu.
Yunan hükümeti bu ablukaya da aldırmayınca Ethem Paşa kumandasındaki Osmanlı Ordusu Makedonya, Alasonya üzerinden saldırıya geçerek Dömeke meydan savaşından Yunan ordusunu yenilgiye uğrattı, Atina’ya doğru ilerlemeye başladı. Ancak batılı devletlerin işe karışmaları sonucu bu harekat durduruldu.
Yılanın başını o zaman ezmek gerekirmiş….
Girit’te Rusya, İngiltere, Fransa ve İtalya’nın korumasında bir yönetim kurularak Yunan kralının oğlu Georgios, komiser olarak tayin edildi. İkinci Meşrutiyetin ilanından sonra (1908) kurdurduğumuz Girit Meclisi Yunanistan’a katıldığını resmen ilan etti. 26 Temmuz 1909’da Rumlar Hanya kalesine Yunan bayrağını çektiler. 1911’de 25 Girit Rum milletvekili Yunan parlamentosu toplantılarına katılmak amacıyla Pire’ye doğru yola çıktılar. Fakat İngiliz donanmasına bağlı savaş gemileri bunu önleyerek Giritli milletvekillerini tutukladı.
Balkan savaşından sonra Londra ve Bükreş Antlaşmalarıyla Girit’in Yunanistan’a ilhakı Osmanlı devleti tarafından resmen kabul edildi, böylece Girit sorunu kapandı.
Ama , şimdi Kıbrıs’ta aynı oyun oynanıyor arkadaşlar….
saygılarımla…
Mehmet İnal KOLBURAN
Yazıları posta kutunda oku