Fransa’nın 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddialarını bu denli sahiplenmesi ya da sahipleniyor (muş) gibi görüntü vermesi bazen son derece basit gerçeklerin gözden kaçmasına ve süregelen tartışmalarla şekillenen ırkçı yaklaşımlar içinde erimesine neden oluyor.
Gerçek şu ki, Fransa’da ya da dünyanın çeşitli yerlerinde yaşayan Ermeniler ciddi asimilasyon sorunlarıyla gelişen saplantılı sıkıntılar yaşıyorlar. Hatta biraz daha ileri gidilerek ilk örneğini verdiğimiz Fransa’daki Ermenilerin “Fransızlaştırma politikaları” altında etkisizleştirildiğini ve ezildiğini de söyleyebilmek mümkün hale geliyor.
Fransa’daki araştırmalar Ermenilerin %97 gibi son derece yüksek bir oranının Ermenice’yi hayatları boyunca hiç kullanmadığını, Ermenice yayınları bulunmadığını (bilinen en ünlü dergileri N’euvelle de Armenié, o da Fransızca yayın yapıyor), Ermenice eğitim veren devlet okulları bulunmadığı gibi sadece propaganda amaçlı derneklerde (elbette Fransa’nın kontrolü altında) Türkiye aleyhtarı çalışmalarla adından bahsettirebildiğine dikkat çekiyor.
Göz ardı edilen ve Fransa’daki Ermenileri derinden etkileyen bir diğer noktayı ise Ermenilerin bilinçli bir şekilde yürütülen asimilasyon politikası ile unutturulan “orijinal isimleri” oluşturuyor. Bilindiği gibi Fransa’da yaşayan bir Fransızın milliyetçiliğinin sorgulandığını hissetmesi veya sade bir Fransız vatandaşı ile İngilizce konuşmaya çalışmak, hakkınızda ırkçı bir önyargının oluşması için yeterli sebep sayılırken, Ermeninin de Jules veya Marcelle isminin yerine Ani, Rafi gibi isimler seçerek, salt ismiyle bile olsa Fransız milliyetçiliğinin dışında bir portre çizmesi en basit ifadeyle “hoş karşılanmıyor!”
Konuyu detaylandırmak gerekirse, yakın tarihte Fransa Ermeni Organizasyonları Koordinasyonu Konseyi’nin bilinen Fransızca ismiyle “Conseil de Coordination des Organisations Armeniennes de France”in (CCAF) Başkanı Pascal Chamasyan (Chamassian) Hrant veya Aram gibi Ermenice bir isim yerine Pascal gibi bir isim kullanıyor. Bir başka ifadeyle, Fransız vatandaşı Fransa’ya olan minnetini kuşaktan kuşağa aktaracak milliyetçi (?) bir çizgi benimsemiş. İsmi Pascal!… Yani orijinal bir Fransız ismi. Ama diğer taraftan da Ermeni kökleri var. Fransa adına tarihi tartışmaya açan ve etnik kökenini sadece soyadıyla taşıyabilen entegre Fransız vatandaşı. Kökleri çağ açan Fransız ihtilaline dayanmıyor. Doğu Anadolu’da Fransız lejyonları ile katliam yapan atalarının, Fransa tarafından yüzüstü bırakılmasından sonra kaçan Fransız askerlerinin arkasından Fransa’ya getirilenlerden birine de dayanıyor olabilir özgeçmişi… Dolayısıyla sorgulanması gereken bir çok yönü bulunabilir…
Ancak üzerinde durmaya çalıştığımız nokta elbette bu olmamalı. Fransa’da ve değişik ülkelerde bir şekilde yer edinebilmiş değişik isimleri ve soyadlarını ayrı ayrı incelemekte fayda var, önce isimler:
Alexis
Laurent
Patrick
Raymond
Richard
Pierre
Rafael
Jules
(…)
Sayıyı arttırmak mümkün. Yukarıdakilerin hiç biri Ermeni ismi değil…
Şimdi de soyadlarını ekleyelim ve Fransız yapalım
CCAF Başkanlarından Alexis (GOVCİYAN)
Avrupa Ermeni Federasyonu’ndan Laurent (LEYLEKIAN)
Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas SARKOZY’nin Danışmanı Ermeni asıllı Patrick (DEVECİYAN)
Yazar Raymond (KEVORKYAN)
Prof.Dr.-ABD/Kaliforniya Üniversitesi Modern Ermeni Tarihi Kürsüsü Başkanı Richard (HOVANNISYAN)
Fransa’da bir Dostluk Derneği (!) Başkanı Pierre (ZOULOUMYAN)
Tarihçi Rafael (HAMBARSUMYAN)
[Jules MARDİROSSİAN]Jules (MARDİROSSYAN) (CCAF)
Şimdi de Türkiye’deki Ermeni toplumumuzun önde gelen temsilcilerinin isimlerine göz atalım.
Ani
Hrant
Sarkis
Alen
Karin
Mesrop
Yetvart
Etyen
Talin
Sevan
Boğos
Bercuhi
Soyadları için Türkiye’de Ermenice yayın yapabilen bir gazeteye bakmak yeterli olacaktır. Çünkü, kendi dillerini ve kültürlerini özgürce yaşayabiliyorlar, ırkçılara kucak açıp, bir anda isimlerin buharlaşmasını sağlayan Fransa’daki durumun tam tersi yani!..
Burada soluklanıp, Fransa’nın en yetkili ağızlarından biri olan Fransa Cumhurbaşkanı’nın son söylemini hatırlamakta yarar var. Sarkozy, kendisine Ruanda ve Cezayir soykırımları hatırlatılınca en son ne demişti?
“Dedelerimizin yaptığından biz sorumlu olmamalıyız!
Bu siyasilerin işi değil, tarihçilerin bileceği bir konudur.
Hiç bir devlet geçmişte meydana gelen olaylardan dolayı özür dilemez.”
Peki Türkiye ne için sorumlu tutulmak isteniyor da durmaksızın bir hafıza egzersizidir gidiyor?.. Gerçekten trajediden de öte tam bir komedi yaşanıyor, yaşlı dünyada.
O halde, Fransa’daki Ermenilerin de sade bir Fransız vatandaşı olarak “sade”ce adlarını değil, dış dünyada neler olup bittiğine dair algılayış kapasitelerini gözden geçirip bu arada zorunlu bir hafıza tazelemesi için öncelikle adlarının nereden nereye geldiğini kontrol etmeleri gerekmez mi?
O halde, 1915 meselesinde Fransa bir kez daha Ermeni ırkçılarını yüz üstü bırakmış olmamakta mıdır?
O halde Fransa Ermenileri, artık Fransız olduklarının ve sahte bir kin mitosunun üzerine oturup oradan nefret ve sayısız yalan üretmekten vaz geçmeli midir?…
Aslında Fransız hipnozunun etkisinden kurtulamayan Ermeni aşırı milliyetçilerinin çıkar yolu, Türk-Ermeni ilişkilerinin nereye yöneldiğini görebilmeleridir. Ancak, öncelikle halen kandırıldıkları yerde döne döne keyfini sürdükleri derin yalan uykusundan öncelikle uyanmaları gerekmektedir.
Ülkü Eryaman
soykirkur@yahoo.com
Bir yanıt yazın