23 Kasım Pazar 2008
Fransız Meclis Başkanı Bernard Accoyer’nin kurduğu özel komisyonun tarihi olaylarla ilgili yasa yapılmamasını tavsiye eden raporu hakkındaki haberi perşembe günü Milliyet’in manşetinden okuduk.
Paris temsilcimiz Sabetay Varol’a göre, Fransız Ulusal Meclisi’nde 2006’da kabul edilen ve Ermeni soykırımını inkâr edenlere ceza öngören yasanın senatodan geçmesi bu durumda zorlaşmış.
Bu gelişmenin bizde memnuniyet yarattığını tahmin etmek güç değil. Birçok kişinin haberi okuyup “Akılları başlarına geliyor” diye düşündüğü kesin. Ancak, bu kişiler rapordaki mantığın hiç de hoşlarına gitmeyecek bir kapıya çıktığını görmezden geliyorlar.
Havada kalan soru
Bu hususa aşağıda değineceğiz. Ancak önce bu raporun Türkiye’nin hayrı için hazırlanmadığını belirtelim. Söz konusu komisyonun üyeleri, Avrupa ve Fransa için bu konuda ortaya çıkan açmazları görerek raporu kaleme almışlar.
Zira “tarihi yasalara tabi tutma” yolundan gidilmesi halinde, birçok ülkenin veya grubun bundan yararlanmak istemesinin Avrupa’da siyasi karmaşa yaratacağı ortada. Örneğin, Ukrayna’da 1932-33 arasında yaşanan ve 7 ila 10 milyon kişinin ölümüyle sonuçlanan kıtlığı bugün Moskova’ya karşı “soykırım” sınıfına sokmak isteyenler var.
Aynı şekilde 1845-48 arasında yaşanan ve yine milyonlarca kişinin öldüğü İrlanda’daki “patates kıtlığı”nı da Londra’ya karşı bu sınıfa sokmak isteyenler var. Listeye İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Orta ve Doğu Avrupa’da milyonlarca Almanın vahşi intikam duygularıyla öldürülmelerini ekleyebiliriz.
Bu arada Amerikalılar ve Ruslar tarafından esir alınan Alman askerlerinden iki milyon kadarının akıbetinin hâlâ bilinmemesini de bu çerçevede görmek isteyenler de var. Dahası, Ruanda hükümeti, o dönemde işbaşında olan ve aralarında eski Cumhurbaşkanı Mitterrand’ın da bulunduğu Fransız yetkililerini 1994’teki soykırımdan dolayı yargılatmaya çalışıyor.
Fransa tabii ki iddiaları reddediyor. Ancak, bu kadar yakın bir tarihteki olaylar böyle tartışma yaratırken, 90 yıl önceki olaylar konusunda kimin karar vereceği sorusu haliyle, havada kalıyor.
Tarihten elinizi çekin
Bu kararı yasalar yoluyla vermeye çalışmak ise, başta Fransız tarihçiler olmak üzere, birçok önde gelen Avrupalı tarihçiyi kızdırmış bulunuyor. Nitekim bu konuda “Tarihe Özgürlük” başlıklı bir internet sitesi bile hazırlamışlar (lph-asso.fr).
Tarihçiler özetle siyasetçilere, “Elinizi tarihten çekin ve konuyu ehline bırakın” diyorlar. Tarihi araştırmaları sınırlama, engelleme veya yönlendirme anlamına gelen her türlü girişime de şiddetle karşı çıkıyorlar.
Burada Fransız meclis komisyonunun raporundan bizde memnun olanlara dönersek, Fransız tarihçilerin girişimiyle de desteklenen bu rapordaki mantığın niçin hiç de hoşlarına gitmeyen bir kapıya çıktığı daha iyi anlaşılacaktır.
Buradaki temel mesaj şudur: “Ermeni soykırımı olmadı” demeyi yargılamak akademik özgürlük açısından ne kadar kabul edilemezse, “Ermeni soykırımı oldu” diyenleri yargılamak da aynı şekilde kabul edilemezdir.”
Fikir özgürlüğünün önemi
“Politize” edildiği için hiçbir zaman doğru dürüst bakılamayan 1915 olayları üzerindeki perde yavaş yavaş kalkarken, bu mesajı not etmekte yarar var. Uzun lafın kısası, tarih yazımı illa da bir yasaya tabi tutulacaksa, o zaman bu tek bir yasa olabilir.
O da fikir özgürlüğü ve akademik araştırma serbestisini mutlak anlamda garanti eden yasadır. Fransa bunu anlamaya başladı. Peki, bir “Mustafa” belgeseline veya Latife Hanım’ın mektuplarının yayımlanmasına dahi tahammülü olmayan bizler ne zaman anlayacağız?
Cumhuriyet 22.11.2008