Bu gün 10 Kasım. Ata’mızın 70.ci ölüm yıldönümü. Belki de okuyucularıma ve çocuklarımıza Ata’mızı anlatsam daha iyi olurdu diye aklımdan geçirdim ama Papa’nın “Şeref Konuğu” olan çocuklarımızı, bu anlamlı günde “Ata”mıza anlatmanın çok daha doğru olacağını düşündüm.
22 tane pırıl pırıl çocuğumuz ve iki tane hocamız geçen hafta Papa’nın, dünya Hıristiyanlarının başkanının huzurunda, daha doğrusu da hemen yanındaydı.
Babam Prof. Dr. Hakkı Atun bir müzik tarihi ve klasik müzik yorumu yeteneği idi. Özellikle de Klasik Müziğe aşıktı. Halen de öyle ya.
Kim hangi eseri yazdı, bu eseri yazarken neredeydi, duyguları nasıldı, hayatındaki kadın kimdi, bestelerini yaparken o kadının etkisi var mıydı, hangi eserin hangi notası neyi vurgulamaktadır gibi ince detayları bilen bir klasik müzik ustasıydı babam.
Tabii bestekar değildi. Onu peşin vurgulamam gerekir.
Komşuda pişer bana da düşer misali evde esen bu müzik sağanağından benim de üzerime birkaç damla düştü. Keşke beni sırılsıklam ıslatacak kadar düşseydi. Sanırım kuvvetli bir şemsiyem vardı.
1940’lı yılların sonunda üniversite sonrası eğitimine ve tıbbi araştırmalarına Amerika Birleşik Devletlerinde devam etmesi, eve doğal olarak Batı kültürünü de taşıdı. Ellili yılların içinde ben artık hem tüm batılı bestekarları biliyor hem de Papa’yı tanıyordum.
O kocaman külahı olan ve Osmanlı Sultanları gibi kaftan giyen adam, Amerikalılar ile İngilizlerin din dersi hocası idi, benim için o yaşlarda. Sonra sonra biraz yetilince daha iyi öğrenmiştim kim olduğunu. Hele Larnaka Bekir Paşa Ortaokulunda okurken, Türkiye’den gelen hocalarımızdan bir tanesi sınıfta Papayı sorunca ve de sadece yanıtını ben verince aldığım 10’dan dolayı Papa, gözümde daha da yücelmişti. O gün bu gündür Papa’yı çok severim.
Zaten gene babamın eve taşıdığı “İnsan Hakları” konusu ve devamlı olarak evde işlediği “İnsanlara karşı saygılı olmak” sağanağından üzerime düşen birkaç damladan dolayı hoşgörülü olarak şekillenen karakterim nedeni ile tüm dinlere ve bu dinlere inanan insanlara karşı hep dostluk ve sempati duydum.
Bu nedenle de sevgili dostum ve bir müzik yeteneği olan Turgay Hilmi ve Gözlem Özdeğirmenci ile birlikte 22 tane gencecik, pırıl pırıl çocuğumuzu Papa’nın huzurunda, daha doğrusu hemen yanı başında görmek beni çok etkiledi.
Kimdi bu Papa’nın yanında yer verilen Kıbrıslı Türkler.
Turgay Hilmi ve Gözlem Özdeğirmenci tarafından 2005 yılında kurulan Kıbrıs Sanat’ın yetenekli Kıbrıslı Türk çocuklarından oluşan Korosu idi.
Papa her hafta Çarşamba günleri, dünya Hıristiyanlarının ruhani merkezi olan Vatikan Devletinin kalbinde yer alan, 1505 yılında temeli atılan ve 1665 yılında kapılarını ibadete açan, İtalyancada San Pietro, Fransızcada Saint Peter, Türkçemizde de Sen Piyer (Aziz Petrus) kilisesi olarak anılan görkemli bazilika’nın giriş merdivenlerinin üst sahanlığına konan tahtına oturur ve Hıristiyan cemaatine seslenir. Çok görkemli bir sohbet törenidir bu.
Birkaç kez ben de katıldım Papa’nın bu Çarşambaları yer alan “Sohbet” törenlerine. Tabii seyirci olarak. Konuk olmak şansım hiç olmadı. Papayı ve sarı-mavi dikey çizgili ortaçağ üniforması giyen İsviçreli muhafızlarını iyice görebilmek için dürbün bile satın almıştım.
Saat 10:30’da başlayan bu tören için halk sabah saat 08:00’den itibaren St. Peter meydanında toplanmaya başlar. Papa’nın şeref konukları, kendilerine ayrılan yerde yerlerini alırlar. Papa etrafında korumaları olduğu halde, üzerinde Papa’lık amblemi olan beyaz renkli üstü açık aracının içinde çok yavaş bir hızda meydana girer ve halkın arasından tahtında doğru giderken herkesi selamlar. Müthiş coşkulu bir andır bu.
5 Kasım Çarşamba günkü törende, Papa’nın huzurunda dinleti yapan ilk Müslüman çocuk korosu olan Kıbrıs Sanat Çocuk Korosu, sabahın erken saatlerinde Papa’nın sadece birkaç metre uzağındaki şeref konukları bölümünde yerini aldı ve tören başlayana kadar arada şarkılar da söyledi. Kıbrısım’ı, Al Yemeni Mor Yemeni’yi ve Zulu’yu söylediler halka.
Törene katılan tüm konuklar kendi istedikleri lisanda takdim edildiler ve Papa tarafından selamlandılar. Bizim güzel çocuklarımız da hocaları ile birlikte, KKTC’nin millileri olarak, KKTC’nin güzide temsilcileri olarak oradaydılar ve Papa tarafından selamlandılar. Hem de iki kere. Önce Papa’ya takdim edilirlerken, sonra da Papa törenden ayrılırken önlerine durup çocuklarımızı ve hocalarını özel olarak selamladığında.
Papa’nın özel isteği üzerine de bu görkemli sohbet töreni, Kıbrıs Sanat Çocuk Korosu’nun söylediği Kamuran Aziz hanımın Al Yemeni Mor Yemeni adlı parçası ile sona erdirildi.
Bu olağan dışı olaya, KKTC’nin tanıtımı için atılan adımların en büyüklerinden biri sayılabilecek olan Papa’nın bu davetine kapıyı, Turgay Hilmi’nin ruhani adı Papa XVl. Benedikt olan Alman din adamı Joseph Ratzinger’in kardeşi, “Regensburger Dom Spatzen” isimli çocuk korosunun şefi Georg Ratzinger’i tanıması açtı. Her şey yıllar önce başlamış bu insani dostluk ile adım adım gelişti ve en sonunda da Koromuza Papa’dan davet geldi.
Olaya “Siyasi Yorum” veya “Siyasi Değerlendirme” gözü ile bakıldığında, var olan kültürel başarıya ilaveten, kazanımı çok zor olan, neredeyse imkansız olan bir gelişme ve bunu takip eden “Olumlu bir tanıtım” demek çok doğru politik bir değerlendirme olacaktır.
Gerçekten de Diplomatik yollardan elde edilmesi çok meşakkatli ve çok zor olan bir başarı bu. Takdir etmemek, kutlamamak elden değil.
Prof. Dr. Ata ATUN
Bir yanıt yazın