Türkiye’nin en büyük derdi nedir acaba? Şöyle oturup bir düşünsek saymakla bitiremeyiz heralde. Ama önce sayıp sonra sıralamak gerekiyor sanırım. Mesela sayalım: “Terör mü, irtica mı, bölücülük mü, fakirlik mi, işsizlik mi?” yoksa “Ciddiyetsizlik mi, disiplinsizlik mi, plansızlık mı, programsızlık mı?” Ve daha bir çoğu… Ama bunların arasında biri var ki son günlerde gündemimizi sürekli meşgul eden “ahlaksızlık.” Hele ki seks manyaklığı aldı başını gitti. Aklıma geldi de ülkeye şeriat getirmeye çalışanların istediği gibi bir şeriat devleti olsaydık sanırım ülkenin yarısı uzuv’suz kalacaktı. Yazık!…
Parkta gençlerin banklarda el-ele oturup, öpüşüp koklaşmaya çalışmalarını engelleyen, engellerken de “Burası aile parkıdır!” diye bağıranları gördüm kaç sefer. Gençler birbirine dokunamaz. Zihniyet böyle buyuruyor. Her şey yasak. Hele ki seks tümüyle yasak bu zihniyette. Ancak bu zihniyet Hüseyin Üzmez’in yaptığı gibi sapıklıkları hoş görüyor. Çocuklarımızı yetiştireceğimiz bu ülke nasıl bu hale geldi? Düşündükçe moralim bozuluyor canım sıkılıyor.
Yıllardır toplum olarak sapıklığı dağlarda sandık biz. Hep uzaklarda yapılır zannettik. Görmedik, yok saydık veya sustuk. Utandık. Sapıkların utanmasını sağlamamız gerekirken, boynumuzu büküp sırlarımızı içimize attık. Oysa bu sapıklar dağda değil, dibimizdeydi, ailemizdeydi, mahallemizdeydi. Ama hep sakladık onları. Hata yaptık.
Sapıklar ise devam ettiler yaşamlarına. Çünkü biliyorlardı ki deşifre olmayacaklardı, edilseler de nasılsa affedilecekti. Sürekli onlar affedildi, onları deşifre edenler suçlu ilan edildi. Yani onlar teşvik edildi biz sindirildik, susturulduk. İşte bu nedenle de ülkemizde kız çocuklarının ve son zamanlarda erkek çocuklarının da taciz ve tecavüz büyük oranda arttı. Haberlere bakar mısınız? Öz kızıyla ilişki kurup bir yılda üç kere kürtaj yaptıran baba mı istersiniz, kendine kuma arayan kadın mı, yoksa anasıyla metres yaşayan evlat mı? Hepsi var…
“17 kız öğrenciyi diri diri toprağa gömen bir patlama, ardında tekinsiz kasaba filmlerini andıran bir muamma bırakarak hasıraltı edildi Konya’da. Patlamada ihmal görüldü. Ama enkaz altında kalarak ölen 17 kızdan hiçbirinin ailesi şikâyetçi olmadı.” Ve daha binlercesi…
“Çorum’un en muhafazakâr vakfının şube başkanı, aynı zamanda “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” öğretmeni… Geçen hafta, vakfına kursa gelen kızlara cinsel istismar iddiasıyla tutuklandı. Bu kez, tacize uğradığı öne sürülen kızın, halen imam olan babası şikâyetçi olmuştu. Ancak mahalleli devreye girdi ve ifadeler değişti.”
Kız-erkek, genç-yaşlı, çocuk-büyük, bakire veya değil fark eder mi peki? Veya bunların köy, kent, kasabada olması fark eder mi? Bir tecavüz söz konusudur ve dünyanın tüm gelişmiş ülkelerinde bu suçun cezası müebbet hapis veya idamdır. Biz ise bunları affedip dışarı salıyoruz. Ve bu insanlar utanma duygularını da yitirmişler. Pişkinlik kelimesi yetmez. Hatta arsızlık, yüzsüzlük dahi az kalır bunların yaptıkları yanında. Bunlar yetmezmiş gibi kanal kanal gezip yaptıkları rezillikleri anlatıyorlar yüzleri kızarmadan. Nasıl dayak attığını, kocasını-karısını nasıl kandırdığını, karısını nasıl sattığını, bir çocuğa nasıl tecavüz ettiğini, nasıl birinin canına kıydığını… Tüm kanallarda rahat rahat anlatıyorlar.
Midem bulanıyor resmen. Bu nedenledir ki kadınlar Hüseyin Üzmez olayını sonuna kadar takip etmeli, işin üzerine gitmelidirler. Mesela bunca olay olurken Emine Erdoğan, Hayrünnisa Gül neden sessiz kalıyorlar? Kadın kuruluşlarının bu konu üzerindeki çalışmalarına destek verecekler mi acaba? Tüm bu soruların yanıtını bilmiyoruz şimdilik ama bildiğimiz bir şey var ki herkes, kadın kuruluşlarının Hüseyin Üzmez’in cezalandırılması mücadelesinde yer alması gerektiğidir. Bu konunun üstü kapatılmamalıdır.
Adı Hüseyin Üzmez veya ne olursa olsun hiçbir erkek artık bu yaptıklarının cezasız kalmayacağını anlamalıdır. Ve bu insanlar öylesine hor görülmelidirler ki ölünceye kadar bu utançla yaşamak zorunda kalsınlar.
Arzu Kök
kok.arzu@gmail.com