TÜRKİYE’ye karşı 19. yüzyıldan beri uygulanagelen Batı parçalama politikası aynen devam etmektedir. 19. yüzyılda Osmanlı devletini parçalama süreci şöyle işlemişti; Yunan, Sırp ve Bulgarlar kendi milli devletleri için içeride ve dışarıda ihtilal faaliyetlerinde Batı devletlerinden himaye, teşvik ve fiili müdahale sağlıyorlardı. Rumeli’de halk kışkırtılır, komitacı baskınlarıyla ayaklanmaya sürüklenirlerdi. Türk halkı ise kendini savunmak zorunda kalır, devlet müdahale eder, kanlı kırgınlar yaşanırdı. Bu aslında Batı’ nın tam da planladığı şeydi.
Bu gelişmelerin ardından ise: Hıristiyan milletler soykırıma uğruyor, dünya barışı tehlikeye giriyor, milletleri ezen Osmanlı rejimi çağdışıdır, gibi iddialarla davayı Büyük Devletler toplanıp kendi ellerine alırlar. Osmanlı hükümeti bu durumda seyirci kalmak durumuna düşer ve Batı planlarını rahatça uygulamaya başlar. Balkan milletlerine özerklik veya doğrudan bağımsızlık sağlanır. Ardından yaşanan gelişmeler ise hepimizin bildiği gibidir. Bugün ise Batı, aynı taktiği Türkiye’ye karşı uygulama yolunda aynı hırs ve azimle çalışmaktadır.
Batı’nın bugün yaptığı en büyük haksızlık, Osmanlı’ ya uygulanan politikanın, bugün modern Türkiye Cumhuriyeti’ ne uygulanmaya kalkışılmasıdır. Türkiye ki bugün, NATO savunma sisteminin önemli bir parçasıdır. Her alanda AB standartlarına yetişmeye çalışıyoruz. Ama Batı’nın kısa görüşlü parçala-hükmet politikası, günümüzde de işler görünmektedir. ABD, Ortadoğu’ da şimdi kendi planını uygulama yolundadır, kolay kolay bu plandan vazgeçeceğe de benzemiyor. Gerçi Türkiye bu kadar iradesiz bir yönetime sahip oldukça da vazgeçmesi için hiçbir neden yoktur. Zira amacına giden yolda bu hükümetten büyük yardımlar görmektedir.
Aslında ABD’ nin görmek istemediği bir durum da söz konusudur. Zira Ortadoğu planlarında Türkiye’ yi engel olarak gören ABD, NATO üyesi böylesine güçlü bir orduya sahip olan bir ülkeyi kaybettiği takdirde, 19. yüzyılda olduğu gibi gittikçe güçlenmeye başlamış bir Rusya karşısında en önemli stratejik ortağını kaybetmiş olacaktır. ABD’ ye aslında anlatılması gereken şey budur.
Batı, Barzani gibi bir çete reisi için Türkiye’ yi feda edecek lükse sahip değildir. ABD, Irak’ ın egemenliği örtüsü altında Kürt kartını oynamaya çalışıyor. Bu Kürdistan planı I. Dünya Savaşı’ndan beri tezgâhlanmakta olan bir plandır aslında. Bugün Irak devletinin başına bir Kürt, Dışişleri’ ne bir Kürt yerleştirilmiştir. Kuzey Irak şimdiden ABD himayesine girmiştir ve onun planlarına hizmet etmektedir.
Türkiye için büyük tehlike ise: Kürt liderlerin davayı Birleşmiş Milletler’ e götürmeye çalışmasıdır. Barzani BM ile temaslara geçmiş durumdadır. PKK, işte bu planın uygulanmasına hizmet etmektedir. PKK’ nın asıl hedefi sınırlarda kalmayıp Türkiye içinde kanlı bir çatışma çıkarmaktır. Türkiye’ de bir etnik çatışma çıkması ve Batı kontrolünde Birleşmiş Milletler’ in, dünya barışı için bunu bir tehdit sayarak müdahalesi gerçek amaçlarıdır. Böylece dava tamamıyla elimizden alınıp ABD ve AB’ nin istekleri doğrultusunda bir seyir alacak ve dava tamamıyla Türkiye’ nin kontrolünden çıkmış olacaktır.
Bugün Rusya dahil tüm büyük devletler, Türkiye’ ye sözde dünya barışı adına baskı yapmaktadır. Ancak Türkiye’ nin sorunu çözmesi için gereken yardımı yapmaktan özellikle kaçmaktadırlar.
Batı, Türkiye’ye karşı, 19. yüzyılda Osmanlı’ya uyguladığı politikayı sürdürmektedir. Cumhuriyet Türkiye’ sinin Osmanlı olmadığını anlatmak bizim en büyük görevlerimizden biridir. Bunun için de her Türk vatandaşına büyük görevler düşmektedir ve görevden kaçılmamalıdır. Planlanan tuzağa asla ve asla düşülmemelidir.
ARZU KÖK
Bir yanıt yazın