GELECEĞİMİZ VE BATI TRAKYA GERÇEĞİ

KKTC’de 24 Nisan 2004 Annan Planı Referandumunun çok öncesinde, 2002 yıllarında başlatılan, İngilizce akademik tanımı ile “How to Built a Public Perception”, Türkçe yaklaşık çevirisi ile de “Kamuoyu algılaması Nasıl Yaratılır” diyebileceğimiz teori, büyük paralar harcanarak uygulamaya konmuştu. Maksat Kıbrıslı Türklere Annan Planı’na “Evet” oylarını kullandırmaktı

Önce bazı köşe yazarları ile sivil toplum örgütü başkanları çeşitli menfaatlerle veya parasal karşılıklarla “evet” kavramına inandırılmış, arkasından da bazı medya kuruluşlarına yaşamları boyunca hiçbir zaman karşılaşamayacakları çıkarlar sağlanarak “Evet” saflarına çekilmişti.

Vaatlerin bini bir para, pembe geleceklerinki ise on para olmuştu.

Ne işler, evler, paralar, pembe gelecekler ve saraylar vaat edilmişti o günlerde.

Hala düşünüyorum da, Kıbrıs Türk Halkı ne kadar başarılı bir şekilde kandırılmıştı ve hiç çaktırmadan Rum hegemonyası altına girmeye, güle oynaya “Evet” oyları kullanmaya ikna edilmişti.

Şimdi müzakereler aksamasız devam ediyor ya, ufaktan gene başladı aynı uygulamalar. Birileri çıkıyor ve köşesinde “Birleşme olursa adaya refah geleceğinden” bahsediyor.

Hangi refahtan bahsettiğini bir türlü anlamıyorum.

Öyle bir AB üyesi ülke düşünün ki, sokak adlarını ya­saklamaya hazırlansın. O AB üyesi, o sokakları “Elenleştirmek” ve top­raklarındaki Türk izini silmek için, sokakların tarihten ve kültürden ge­len isimlerine karşı gizli bir savaşa hazırlansın.

Batı Trakya’daki Türk Azınlığın 2008 yılında yaşadığı hayattan bahsediyorum. Kıbrıs adasında bir birleşme olursa, Rumların planına göre sadece “Azınlık Haklarına” sahip olacağız, aynen Batı Trakya’daki soydaşlarımız gibi.

Lozan Antlaşması imzalandığı 1923 yılında Batı Trakya’da yaşayan Yunan, Bulgar, Ermeni ve Yahudilere oranla Türk nüfusu, Pomak Türkleri de dahil olmak üzere çoğunlukta idi. Lozan Antlaşması imzaladığında bölgede 129,120 gibi bir rakama sahip olan Türk nüfusu toplam nüfusun %67’sini oluşturmaktayken, bugün yaklaşık %40’ını oluşturmaktadır. Nüfus artış hızı %2,8 dolayında olarak bilinen Batı Trakya Türklerinin nüfusu sürekli göçler nedeniyle artmamış ve bunun sonucu olarak bölgede azınlık durumuna düşmüştür.

Batı Trakya’da arazi mülkiyeti de dramatik bir şekilde değişmiştir. Kaynaklara göre 1920’li yıllarda, Batı Trakya’da taşınan ve taşınmayan malların % 86’sı Türkler’e, % 7’si Bulgarlar’a, % 6’sı Rumlar’a ve %l’i diğer unsurlara; hayvan ve ziraat aletlerinin % 86’sı Türklere, % 8’i Bulgarlar’a ve % 6’sı Rumlar’a aitti. 1923’de arazinin yüzde 84’üne sahip olan Türkler, bugün toprakların ancak yüzde 20 ila 40’ının mülkiyetine sahiptir.

Türk azınlığın toprağına olan bağlılığını iyi değerlendiren Yunan hükümetleri, Türklerin topraklarını çeşitli bahanelerle kamulaştırarak veya hileli yollardan el koyarak Türkleri bölgeden uzaklaştırmış, dağıtmışlardır.

Halen Batı Trakya’daki Türk nüfusunun dörtte biri, İskeçe ve Gümülcine’nin kuzeyinde Bulgaristan’a sınır olan ve Yunanistan tarafından “Yasak bölge” ilan edilmiş olan bölgede yaşamaktadır. Yasak bölgelerdeki Türklerin çoğu ağır polis ve asker baskısı altında yaşamaktadırlar. Türk köylerine giriş ve çıkış için özel bir belge gerekmektedir.

Yunanistan Batı Trakya’daki Türk varlığını Lozan’dan beri inkâr ediyor. Onlara “Yunan Müslümanları” diyor.

Atina o nedenle, bugüne kadar Türk Öğret­menler Birliği, Türk Gençlik Birliği teşkilatlarını adında “Türk” geçtiği için yasakladı. Nisan 1991’de Yüksek Mahkemenin 1729/1987 sayılı kara­rıyla da adında “Türk” geçen bütün derneklerin kapatılmasını onayladı. Hatta Yargıtay Genel Kurulu 13.01.2005 tarihinde yaptığı gizli otu­rumda oy birliğiyle 1927’de kurulan İskeçe Türk Birliğinin kapatılmasına karar verdi.

Yasaklamalar ve kısıtlamalar sade­ce dernek adları ile sınırlı değil. Me­selâ Batı Trakya bölgesindeki İskeçe ilinde Hıdrellez şenliklerinde Türkçe müzik ve pankart da yasaklandı. Ya­saklanan pankartta Türkçe “Hıdrel­lez Bayramınız Kutlu Olsun” yazıyor­du!

Batı Trakya’daki Türk nüfusunu azaltmak maksadıyla, Yunan yönetiminin başvurduğu yöntemlerden biri de, ülke dışına seyahat amacıyla giden soydaşlarımızı çeşitli bahanelerle vatandaşlıktan çıkarmaktır.

Bu uygulamada ise hukukî dayanak olarak, “Grek etnik kökenli olmayan bir kimse, geri dönmemek niyetiyle Yunanistan’ı terk ettiği takdirde, Yunan vatandaşlığını kaybetmiş ilân olunabilir. Bu aynı zamanda yurtdışında doğan ve ikâmet eden Grek etnik kökenli olmayan bir kimse için de geçerlidir… İçişleri Bakam, Millî Konsey’in mutabakatı ile bu konularda karar verir” tarzındaki Vatandaşlık Kanunu’nun 19. maddesi kullanılmaktadır

Nitekim bu maddeye dayanılarak 1988’de 122, 1990’ın Haziran ayı itibariyle 66, Şubat 1991’de 544 Batı Trakya Türkü bilgi ve istekleri dışında vatandaşlıktan atılmıştır. Vatandaşlıktan çıkarılanlardan çoğu Türkiye, ABD ve Almanya’ya öğrenim görmek üzere giden öğrencilerdir. Bu uygulamaya rağmen Yunan makamlarınca vatandaşlıktan çıkarılan Türkler’in sayısı gizli tutulmaktadır.


Batı Trakya Türk Azınlığı’nın seçme-seçilme hakkı bağlamında karşı karşıya kaldığı kısıtlamalar, Azınlığın sorunlarının Yunanistan siyasetine taşınması imkanlarını da daraltmaktadır. Seçim yasasında 1990 tarihinde yapılan bir değişiklikle getirilen yüzde 3’lük ülke barajı (barajı aşmak için 200 bin oy gerekmektedir) uygulamasının bağımsız adaylar için de geçerli olması nedeniyle, Batı Trakya Türk Azınlığı’nın Yunanistan Parlamentosu’na kuracağı bir parti adına, ya da bağımsız olarak temsilci gönderme imkanı fiilen elinden alınmıştır. Böylece, Batı Trakya Türk Azınlığı mensuplarının milletvekili seçilebilmeleri için diğer siyasi partiler tarafından aday gösterilmeleri gereği ortaya çıkmıştır.

Uygulanan baskılar ve ayırımcı uygulamalar nedeni ile Batı Trakya Türklerinin 1923’de %80’lerin üstünde olan toprak sahipliği, %25’lere gerilemiştir.

Batı Trakya’da 1923 yılında 129,120 olan Türk nüfusu 2008 yılında 120,000’e düşerken, Yunanistan nüfusu %82 artış göstererek 6,204,684 den 11,338,624’e, Türkiye nüfusu da aynı dönem içinde %417 artış göstererek 13,648,270 kişiden 2007 yılında 70,586,256 kişiye çıkmıştır.

Batı Trakya’nın çevresindeki ülkelerde nüfus artarken, Batı Trakya’daki Türk nüfusu azalmıştır.

Her sudan bahanede dünyayı Türkiye’nin başına yıkmaya çalışan AB her nedense Yunanistan’a karşı hep sessiz kalıyor. Söz konusu Türk ve Türkçe olunca, AB’de başka ve gizli bir müktesebat işliyor sanki. Yunanistan’da şimdi sı­ra dernek isimlerinden sokak isimle­rine geldi. Sırası ile önce onlar “Elenleşecek”, sonra da sıra bebek isimlerine gelecek herhalde.

İşte eğer Kıbrıs adasında “Birleşme” olursa bizi bekleyecek olan gelecek, şu anda Batı Trakya’da ikamet eden soydaşlarımız tarafından fiilen yaşanmaktadır.

Bana inanmayan gidip görebilir veya Batı Trakya ilgili birkaç kitap okur.

Prof. Dr. Ata ATUN

e-mail: [email protected]

KKTC’de 24 Nisan 2004 Annan Planı Referandumunun çok öncesinde, 2002 yıllarında başlatılan, İngilizce akademik tanımı ile “How to Built a Public Perception”, Türkçe yaklaşık çevirisi ile de “Kamuoyu algılaması Nasıl Yaratılır” diyebileceğimiz teori, büyük paralar harcanarak uygulamaya konmuştu. Maksat Kıbrıslı Türklere Annan Planı’na “Evet” oylarını kullandırmaktı - ata atun 2

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir