Ramazan K. Kurt
Öncelikle Turkcell’in başta Genel Müdürü Süreyya Ciliv olmak üzere bütün yönetici ve çalışanlarını Mustafa, filmine maddi destek olmadıkları için kutluyorum.
Turkcell’in genel müdürü dâhil hiç kimse ile bir dostluğum, bir arkadaşlığım yok. Ama Can Dündar’dan daha vatansever ve Mustafa Kemal Atatürk’ün “Ne mutlu Türküm diyene” düsturuna bağlı olduklarını yaptıkları hizmetlerden anlayabiliyorum.
Neyse kıydık paraya bir AVM’deki sinemada filmi seyrettik. Seyrettikçe Akşam’dan Serdar Turgut’un “Türkiye’de pek çok megaloman vardır ama benim gördüğüm ender ve gerçek miniloman Can Dündar’dır” (Akşam gazetesi, 30 Ekim 2008) sözüne fazlasıyla hak verdik.
Can Dündar, öyle bir psikolojik operasyon çalışması yapmış ki. Bu beceri ile Yahudi anneden doğma “Müslüman Obama”yı Mehdi olarak bütün dünyaya sunabilir.
Atatürk’le ilgili bırakınız bir akademik çalışmayı, Türk İnkılâp Tarihi Kronolojisi’ni okuyan biri bile böyle bir “Mustafa” ithal edemez. Böyle bir “Mustafa” tırıvırısına imza atamaz.
“Mustafa”da kesinlikle Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmadığı gibi “insan Mustafa” da yok. Hollywood yapımı ucuz zombi filmlerinin özentisi içinde “belgesel çakma” ile karşı karşıyayız.
En acı olanı da filmin İlker Başbuğ’dan önceki Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın manevi himâyesinde kotarılmış olması.
İki yıl kadar önceydi. Bir general dostum Can Dündar’a, Yaşar Büyükanıt’ın bir nevi TSK’nın “imajmaker”lık görevini verdiğinin söylendiğini, bir kısım Genelkurmay arşiv belgelerinin Dündar’a açıldığını söylediğinde� Çok eski yıllara dayanan arkadaşlığımızın verdiği samimiyetle de arkadaşıma sertçe yüklenmiştim.
Ama general arkadaşımın dediği çıktı. Üstelik Yaşar Büyükanıt “Mustafa”yı çok beğenmiş.
Yaşar Büyükanıt Atatürk’ü yetiştiren Türk ordusunun en üst makamına, Allah’ın pek az insana nasip edeceği, 3000 yıldan fazla bir tarihi olan muhteşem Türk ordusunun “Baş Komutanlık” koltuğuna oturmuş bir kişi ve “romantik Marksist, miniloman kapitalist” müstakbel Saidi Nursi filminin yapımcısı Can Dündar’ın Mustafa’sına destek oluyor ve o çakmayı seviyor. Demek ki Büyükanıt’ın “sözde değil özde Atatürk”ü böyle bir şey.
Büyükanıt ile Dündar’ın Mustafa’sı bizim bildiğimiz “milli, laik, üniter sistem, artı Müslüman Türk milleti eşittir Türkiye Cumhuriyeti”ni kuran Atatürk değil. “İslam düşmanı” günde bir büyük rakı, üç paket sigara ile Çankaya’da avare avare oturan, yalnızlıktan canı sıkılan “garip bir Mustafa’cık”.
Neler oluyor böyle? Yaşar Büyükanıt’ı yazdık. Can Dünar eski bir MİT çalışanının oğlu.
MİT’ten Nuri Gündeş başka bir “bozuk akort” sesler çıkarıyor. Gündeş için MİT’i “Tapu Kadstro”ya çevirenlerden deniyor. MİT’ten Mehmet Eymür’ü anlayan varsa beri gelsin. Eski MİT müsteşarlarından birinin oğlu İlter Türkmen ABD’nin ve İsrail’in sesi gibi döktürüyor. Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek’in oğlu Tolga Örnek tam bir ucube “Çanakkale filmi” yapmıştı. Sonra da neredeyse millete bedava DVD’si dağıtıldı. Bu değirmenin suyu nereden geliyor?
Yukarıda “Mustafa”da Gazi’nin olmadığını yazmıştık. İşte olanlar:
1- PKK/DTP cephesi ile Halidi Tarikatı üzerinden tezgâhlanan, Halidi Barzani-Halidi AKP’li Kürtçü milletvekillerinin gönlünde yatan aslanı “Mustafa” İzmit’te gazetecilere söylüyor: “Şışşşt kimseler duymasın, yazmayın, Kürtlere özerklik vereceğim.”
2- İslam konusunda, şöyle ucundan bir inançlı “Mustafa” gösterilir gibi yapılıyor. Cumhuriyet Cuma namazından sonra 29 Ekim 1923 günü ilan ediliyor. Amma bu varla yok arası. O da ne? “Mustafa” Hocası Kaymak Hafız’dan yediği dayağın “intikamını” alırcasına dinin, imanın tozunu attırıyor. İslam düşmanı ve ateist bir Mustafa peydahlanıyor.
3- “Ya istiklal ya ölüm”, “Size ölmeyi emrediyorum” der demez, “Allahu ekber” nidalarıyla Çanakkale’de, Sakarya’da düşmanın üzerine atlayan Türk çocuklarının komutanı Atatürk “Mustafa”da, “Cahillerin seviyesine inmem” diyerek mensubu olmaktan övündüğü Türk halkını aşağılıyor.
4- “Mustafa” yalnız ve diktatör. Canı sıkıldığı için Babil Kralı Nabukadnazar gibi kendi heykellerini diktiriyor.
5- Can Dündar’ın, bırakınız İsmet Bozdağ’ın “Atatürk’ün sofrası”nı okumayı, Atatürk’ün sofrasından bihaber olduğu anlaşılıyor. Cumhuriyetin kurulduğu, Cumhuriyetin kurumlarının dantel gibi oluşturulduğu Gazi’nin sofrası “Mustafa”da yok. “Mustafa”nın sofrası rakı içilen, -herhalde tepkiden çekinmeseler bir iki çengi de koyarlardı- ud çalınan, coşkusuz bir miskinler sofrası.
6- “Mustafa”da Atatürk’ün manevi oğlu için öz oğluydu havası pompalanarak, gayrimeşru ilişkileri ve bundan bir oğlu olduğu ima ediliyor.
Elbette Atatürk bir insandır. Günahlardan, kusurlardan müstesna değildir. Elbette tenkit de edilebilir. Ama onu “İslam düşmanı”, “Kürtlere federasyon sözü veren lider”, “diktatör, yalnız, zavallı ve başarısız” göstermek, bir kısım gayrimeşru ilişkilerden çocuğu olduğunu ima etmek� Türkiye’nin bıçak sırtında olduğu bir dönemde 29 Ekim günü çakma bir Mustafa belgeselini gösterime sokmak iyi niyetli bir gayret değildir. Bilmeyerek yapılmış bir cahillik ucubesi de değildir. Bu CIA ajanı Graham E. Fuller patentli Atatürk operasyonunun bir parçasıdır.
Bu çakma belgesel “Mustafa”da Atatürk’ün hiçbir şeyi olmadığı gibi insan Atatürk de yok.
Türkiye bir yanda etnisite, şöhret, servet ve şehvet bataklığına saplanmış “İslamcılar”, bir yanda işgüzar “Atatürkçüler”in işbirliği ile ithal bir “Mustafa”ya sahip oldu.
Yaşar Büyükanıt’a, siyasal “İslamcı” Kürtçülere, PKK/DTP’lilere, Can Dündar’a ve Rokoko entel dantellere “yarasın”.