TÜRKİYE’DE SOL

Türkiye’de özellikle 1990’lı yıllardan itibaren Avrupa hayranlığı üst sıralara yerleşti. Herşey Avrupa’ya göre ayarlandı, onların istediği gibi yönlendirildi. Bunun sonucu olarak da neredeyse gönüllü sömürge durumuna geldi ülkemiz. Avrupa artık her istediğini yaptırıyor bize. Bugün geldiğimiz noktada ise ülke resmen ikiye bölünmüş durumda. Bir tarafta Avrupa hayranları, diğer tarafta ulusalcılar.

Sağ kesim genel olarak Avrupa tarafında yer alıyor, peki ya sol kesim? Sol kesim suskun ülkemizde, kararsız. Ama belki de kurtuluş onların karar verip harekete geçmesiyle gelecek. Ancak sessiz kalmakta kararlılar. Ki zaten Avrupa’nın da isteği bu: Onları savunmasalar bile sessiz kalmaları. Yoksa Türkiye’de sol bitti mi? Yada bitirilmeye mi çalışılıyor? Aslında şöyle bir baktığımızda gerçek anlamda Türkiye’de solun işi çok zor. Çünkü Türkiye’deki sol ile Avrupa’daki sol birbirine karşı olmalı herşeyden önce. Neden mi? Çünkü Avrupa’da sol özellikle 1990 sonrasında Batı emperyalizminin bir parçası haline geldi. İşçisi, emeklisi, memuru, sanatçısı, çiftçisinin refah düzeyini koruyabilmek ve arttırabilmek adına başka ülkeleri sömürmeleri gerektiğine inandılar, o yönde de çalıştılar. Dev şirketlerin Türkiye’yi denetim altında tutması, o ülkelerin Başbakanlarının bizim siyasilere dayatarak uçak, metro, bilgisayar, köprü ihalelerini almaları gerekiyor. Sırf onların refahı adına tütünde, pamukta, pancarda, çayda, mısırda, hatta meyvada Türk köylüsünün sömürülmesi gerekiyor. Bu sayede onlar refah düzeylerini koruyabilecek hatta yükseltebileceklerdir.

Kısacası Avrupa’da sol geçinen partiler, ülkelerinin ve AB’nin dış sömürü politikalarını tüm güçleriyle destekliyor durumdalar. Bunun en basit örneği ise 1990’dan sonra grev sonucu düşen hiçbir Avrupa hükümeti olmamasıdır. Çünkü işçi-işveren beraberliği dış sömürüde bütünleşmiştir. Öyle de olmalıdır ki refahları bu düzene bağlıdır. Peki ya Türk solu? Türk solu ne yapmalıdır?

Türkiye’de sol, tütünde, pamukta, çayda, pancarda, mısırda devlet müdahalesini ve devletçiliği savunmalıdır. Tütünde yabancı tekellere karşı durmak zorundadır. Türkiye’de sol, ulusal sanayinin yabancı dev şirketlere karşı korunmasını savunmalıdır. Çünkü yerlinin yerine yabancı yerleştiğinde yalnız ekonomi değil, siyaset de, kültür de, eğitim de, medya da yabancının eline geçecektir. Türkiye’de sol, AB ile geliştirilen tek yanlı ilişki düzeyine karşı durmalıdır. Çünkü Gümrük Birliği ile kurulan tek yanlı düzen, Türkiye ekonomisini, siyasetini ve kültürünü ne yazık ki sömürgeleştirmiş durumdadır. “Solum” diyen hiçbir düşüncenin bunu kabul etmesi ise mümkün değildir. Türkiye’de sol, güçlü devlet yapısını, etkin, büyük ve müdehaleci bir devlet düzenini savunmalıdır. Türkiye’de sol, siyasette, ekonomide, savunmada, kültürde ulusal politikaları savunmak zorundadır. Türkiye’de sol Atatürk’ün devrimleri ışığında yol almalıdır. O devrimlerin en büyük savunucusu olmalıdır.

“Ben solum ama ulusalcı değilim” demek ile “Ben Batı emperyalizminin uzantısıyım” demek arasında bir fark görünmemektedir günümüzde. Türkiye’de sol, en ılımlısından en uçtakine kadar “anti emperyalist” olmak zorundadır. Yani Hugo Chavez’lerin, Lula Da Silva’ların bulunduğu çizgide, kendi halkının etrafında ve yanında olmak zorundadır. Çok uluslu şirketlere karşı çıkmayan, iç pazarın talan edilmesine tepki vermeyen, güçlü ve ulusal bir devlet yapısını savunmayan sol olamaz. Böyleleri karşımıza “solum” diyerek de çıkmamalıdır. Açıkçası Türkiye’de sol, ikiye bölünmüş bir Türkiye’de hangi tarafta duracağını iyi bilmek zorundadır. Kendi halkının, işçisinin, memurunun, köylüsünün ve ulusal sanayisinin yanında mıdır? Yoksa sol adı altında Batı emperyalizminin Türkiye’de ki çıkarlarını mı koruyacaktır?

Türk solu biran önce kararını vermeli ve harekete geçmelidir. Aksi takdirde zaten tavrını ortaya koymuş olacaktır.

ARZU KÖK

kok.arzu@gmail.com

Türkiye'de özellikle 1990'lı yıllardan itibaren Avrupa hayranlığı üst sıralara yerleşti. Herşey Avrupa'ya göre ayarlandı, onların istediği gibi yönlendirildi. Bunun sonucu olarak da neredeyse gönüllü sömürge durumuna geldi ülkemiz. Avrupa artık her istediğini yaptırıyor bize. Bugün geldiğimiz noktada ise ülke resmen ikiye bölünmüş durumda. Bir tarafta Avrupa hayranları, diğer tarafta ulusalcılar. - TurkiyeHalki

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir