Site icon Turkish Forum

SÖZDE SÜRYANİ MEZALİMİ

  - SOYKIRIM

 

BİR SOYKIRIM  YALANI, İFTİRASI DAHA!…

“SÖZDE SÜRYANİ MEZALİMİ”

Mustafa Nevruz SINACI

            AB süreci ivme kazandıkça yaylım ateşine dönüşen “emperyalist istemler” in ardı arkası kesilmiyor! AB ve şeriklerinin işi gücü: Kendi ayıplarını günah, mezalim, soykırım ve suçlarını görmek yerine ‘yalan-yanlış’ bize isnat, iftira ve tefrika peşinde koşmaktan ibaret.

Bu kez de, Avrupa Parlamentosu Başkan Yardımcısı Bayan Rothe dedi ki:

“Türkler 1915 Süryani soykırımını da tanımalıdır!”

Şimdi kıçı kırık zavallı Yunanlının bin türlü umut,AB’den aldığı cesaret, hız, ilham, teşvik ve hevesle İyonya ve Pontus soykırımı yalan, iftira ve senaryolarına cüret ettiğin hatırlayın. O iğrenç ve insanlık dışı Yunan ki yüzyıllardır iki yüzlülük ve kalleşlikle Türk, Osmanlı ve İslâm kanı dökmektedir…

Eğer Türkiye bu ve benzer iddialar karşısında gevşek davranırsa görün bakın daha neler, ama neler olabilir*

İNCELEYİN! 

Aşağıdaki bilgiler Dünya Türk Kongresi tarafından yapılan bir inceleme ve değerlendirmeden alınmıştır. Buna göre, Türk milleti ve Türkiye Süryani soykırımı ile de itham olunmaktadır!..

“Küresellesen dünya stratejik ve politik güç oyunlarına sahne olmaktadır.

Emperyalist devletler, dünya devletleri üzerinde baskı ve hâkimiyet kurmak adına çeşitli senaryolar ile çesitli unsurlar yaratip, menfaat sağlamak derdindedir.

Bu stratejik oyunlar içerisinde önemli yer tutan ögelerden biriside soykirim taseronlugu yaparak, bunu siyasi alanda kullanip, hedefteki ülkeyi taarruza tutmaktir.
            Bu stratejik oyunlar içerisinde jeopolitik ve jeostratejik önemi bir hayli fazla olan ülkemizde, ciddi manada bir hedef teskil etmektedir.

Yogun olarak Ermeni Soykirimi söylemi hâkim kilinmaya çalisilsa da, bunun yaninda Pontus Rum’lari ve Süryani’ler üzerinde de soykirim yapildigi iddialari servis yapilmakta, bu stratejik oyunlar ile Türk Devleti baski altinda tutulmaya çalisilmaktadir.

Bu güç oyunlari, Türk Devleti üzerinde farkli soykirim tezlerinin ötelerde uygulamaya sokacagini da isaret etmektedir.

Ülkemizdeki etnik yapinin çok çesitlilik arz ettigi vurgusu sürekli yapilmakta, Türk Devleti bir mozaikmis gibi sunulmaya çalisilmaktadir.

Çesitliligin fazla sunulmasi, yakin tarihimizde farkli kökenler üzerinde de Türk Devleti’nin katliama giristigi iddialarinin yesertilmesi ihtimalinin, ufukta oldugu izlenimini yaratmaktadir.

Bu noktada su an için en etkin kullanmayi hedefledikleri durumun Kürtler oldugu, birçok platformda Kürtlere bir baski, hak kisitlamalari ve hatta cani yöntemler uygulandigi iddialari, bazi kesimler tarafindan dillendirilmeye baslandigi gözlemlenmektedir.

Kürtlere deginmeden önce Ermeni, Pontus, Süryani soykirim iddialarina deginmek, ufukta böyle bir ihtimalin nasil ortaya sunulabilir olacagini isaret etmek gerekmektedir.”(1)

            Böyle talepler ne zaman gündeme gelse Lozan hatırlanır.

Orada, Türkiye Cumhuriyeti’nin tapu senedi anlamına gelecek görüşmeler sürerken İsmet Paşa ve Türk heyeti hevesi kursağında kalmış yayılmacıların (emperyalistlerin) hemen her istemine dirençle (!) karşı çıkmaktadır. 

Sonunda pes eden yayılmacılardan İngiliz Lord Curzon’un dudaklarından tam bir sinir krizi ve öfke haleti içinde şu sözler dökülür: (*)

“Ne istedik se, ve ne dedikse karşı çıktınız!

Bugün, ben bütün istemlerimizi bir kâğıda yazıp cebime koyuyorum!

Ama, hiç kuşkunuz olmasın ki; Günün birinde cebimdeki  bu kâğıdı çıkartıp yeniden önünüze koyacağım!, İşte o zaman, burada aldıklarınızın hepsini ‘kendi irade ve rızanızla’ bir-bir geri vereceksiniz”

ÖNEMLİ BİR HATIRLATMA:

Son günlerde Türkiye’yi sarsan “Ümraniye soruşturmansın” ardından İngiliz parmağının çıktığı ve bütün tertibin arkasında İngilizlerin olduğu yazıldı, çizildi. Bu trajik, ülke için utanç verici, yöneticiler içinse “son derece iğrenç ve aşağılayıcı” haber ve yorumlar şu ana kadar hiç kimse tarafından tekzip edilmedi. Dava konusu yapılmadı ve haberi sütunlarına taşıyan akredite medya hakkında her hangi bir işlem, araştırma veya soruşturmaya teşebbüs edilemedi. 

Bu sözlerin üzerinden çeyrek yüzyıl geçene ve Gazi Mareşâl Mustafa Kemâl Atatürk ölene dek kâğıt cepten çıkartılıp önümüze konabilmiş değildir!

Buna yürekleri yetmedi!

Ta ki, geçen yüzyılın ortalarından (1940’lardan) başlayarak, aynen söz verdikleri gibi ceplerindeki kâğıdı çıkartıp sayısız istemlerini birer birer önümüze koymuşlardır!

Elbette bu noktada asla onları suçlayamayız. Bir bakıma “eşyanın tabiatı” gereğidir bu yaptıkları. Bizlerin aymazlığı, boş vermişliği, sorumsuzluk ve duyarsızlığı, emanete karşı hıyanet ve hoyratlığı asıl irdelenmesi, sorgulanması gereken budur!

Yarım yüzyılı aşkın süredir önümüze konulup gelenlerin son yıllarda geometrik bir artış kaydetmesi her halde rastlantı olmasa gerektir!

İçerideki hayati önemi haiz kırmızı çizgilerin aşılması için dışarısı ile işbirliğinin bu denli belirginleştiği, anayasal düzeni koruma-kollama ve ona bağlılık için ant içmişlerin kendi ülkelerini bir zamanlar egemenliğini yadsıdığı yayılmacıya ihbar ettiği, oradan gelecek her türlü “onur kırıcı” söylem ve eylemi düğün bayram karşıladığı bir yönetim biçiminin giderek egemenleştiği bir dönemi özellikle göz önüne alırsanız eğer, yayılmacı kaynaklı istemlerdeki geometrik artışı da anlamış ve açıklayabilme şansını elde etmiş olursunuz.

Geçen yüzyılın başında “cehennemi” yaşayan emperyalistler bugünü “cennet-i alâ” gibi görmektedirler.

Hani Türkiye’nin böylesine rahat, böylesine özgür olabilmesini kendileri de ummuyor olmalıydılar.

Bu nedenle, Lozan’da Lord Curzon’un katlayıp cebine koyduğu kâğıtta yazmayanlar bile önümüze konabilmektedir.

Ne de olsa, yayılmacı üretici, yaratıcıdır ve beceriklidir, ülkeleri ve insanları sömürgecilik tuzağına düşürmede!

Hele bir de, hedefteki ülke ve toplum bu tuzağa düşmeye hevesli bir görüntü sunuyorsa!

Türkiye’yi Ankara’dan değil! Washington ve Brüksel’den yönettirme hevesi sürdükçe iş içinden çıkılmaz bir sürece girecektir.

Denilebilir ki; ‘yayılmacı’ hayal edip-rüyasında bile göremeyeceği fırsatlara kavuşacak ve Türkiye’deki etnik çeşitlilik sayısı kadar “soykırım” suçlaması da ustalıkla önümüze konacaktır! Bu bakımdan daha işin başındayız!

(*)   Ceyhun Balcı, 24.04.2008

(1) www.turkishnews.com/content/tr/2008/08/22/soykirim-iddialarina-bakis-ve-genel-bir-degerlendirme/ – 99k

Exit mobile version