İÇİNDEKİLER:
-TÜRK KÖKENLİ SİYASETÇİLER
-HAMBURG’DAKİ TÜRK DÜKKANLARINA SALDIRILAR: SALDIRILARIN ARKASINDA TERÖR ÖRGÜTÜ PKK YANDAŞLARININ OLDUĞU AÇIKLANDI
-ATİAD, GÖÇMEN ÇOCUKLARININ, OKULLARDA HER SINIFTAKİ ORANININ EN FAZLA YÜZDE 25 İLE SINIRLANDIRILMASINI TALEP ETTİ
-”TÜRKİYE VE AVRUPA’DA BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ VE ETİK” PANELİ
-ALMANYA’NIN NÜRNBERG KENTİ BASIN KULÜBÜ BAŞKANI BARTH: ”RESMİ KURUM VE KURULUŞLARIN BASINI BİLGİLENDİRMEDİĞİ DURUMLARDA BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNDEN SÖZ EDİLEMEZ”
-NÜRNBERG NACHRİCHTEN GAZETESİ ŞEF REDAKTÖRÜ HAUCK: ”BAZI ALMAN GAZETELERİ, ANTALYA’DA TUTUKLANAN MARCO OLAYIYLA İLGİLİ, (MARCO, BİR ÖPÜCÜK YÜZÜNDEN CEZAEVİNE KONULDU) DİYE BAŞLIK ATTILAR”
–GÖÇMEN GENÇLERİN KULÜBÜNE SALDIRI
–ALMAN VATANDAŞINA YABANCI MUAMELESİ
***
Zeynel Lüle
TÜRK KÖKENLİ SİYASETÇİLER
AVRUPA’daki Türk kökenli politikacılar, sadece bulundukları ülkenin ya da bölgenin sorunlarına karşı değil, aynı zamanda “Anavatan” olan Türkiye’nin sorunlarıyla da yakından ilgililer. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, dışişleri bakanlığı görevi yürütürken bu insanları Türkiye’nin sorunları konusunda bilgilendirmiş ve onların da duyarlılığını bildiği için Ankara’da bu konuda geniş katılımlı bir toplantı düzenlemişti.
Avrupa’nın Türk kökenli politikacıları, daha sonra Türkiye’nin “dış politika”sında önemli yeri olan Kıbrıs sorunu konusunda duyarlılıklarını göstermişler, KKTC’ye giderek Kıbrıslı Türklerin sesini Avrupa’da duyurmanın yollarını aramışlardı.
Avrupa’nın hemen hemen tüm ülkelerinde çeşitli yerlerde görev yapan Türk kökenli siyasetçiler oldukça donanımlı. Alıştığımız “eski siyasetçi”lerden değiller. Bir kere her biri bir kaç dil biliyor. Dünya meselelerini sürekli takip ediyorlar. Sadece kendi bölgelerinin sorunlarına değil, dünya sorunlarına da ilgililer.
KKTC’ye yaptıkları ziyaret sonrası, bulundukları ülke parlamentolarında bir çok Kıbrıs tartışmasının hazırlayıcısı oldular. Kıbrıslı Türklerin içinde bulunduğu “izolasyon”u duyurdular ve Avrupa Birliği ülke parlamentolarında bu izolasyon politikalarına son verilmesi gerektiği yönünde kararlar aldırdılar. Alman Yeşiller Başkanı Claudia Roth, tüm ambargoları delerek, partisinin iki Türk kökenli politikacısı Özcan Mutlu ve Bilkay Öney’le birlikte “Ercan Havaalanı”ndan girerek KKTC’yi ziyaret etti. Özcan Mutlu’nun yıllardan beri verdiği mücadele sonuç getirdi. Roth bu ziyaretle, Avrupa’nın en üst düzey politikacılarından biri olarak Kıbrıslı Rumlara ilk kez bu kadar sert bir şekilde “Sizin politikanız artık iflas etmiştir” diyordu. Bu arada ilgilisine bir not aktarayım. Cem Özdemir hiç bir zaman Ercan havaalanından KKTC’ye gitmedi, gidenleride ciddi şekilde eleştirdi.
Bugünlerde, Avrupa’nın Türk kökenli siyasetçileri Türkiye’yi daha yakından tanımak ve “bölgesel sorunlarını” gözlemlemek üzere bir seyahate daha çıkacaklar. Geçen yıl Van’a giden siyasetçilerimiz, önümüzdeki hafta Şanlı Urfa ve Hatay’ı kapsayan bir gezi programı yaptılar. Buraların belediyeleriyle görüşmeler yapacaklar, bulundukları ülkelerin yerel yönetimleriyle nasıl bir “işbirliği” yapabileceklerinin araştırmasını gerçekleştirecekler.
Almanya’nın Aşağı Saksonya Eyaleti Meclis üyesi olan Murat Kalmış, bu konuda oldukça becerikli. Türkiye’nin çeşitli illeriyle bağlantılar kuruyor ve Avrupa’daki meslektaşlarını örgütleyerek bu illerle temas kurmalarını sağlıyor.
İşte yine Murat Kalmış’ın ön ayak olduğu ve Avrupa’nın bir çok ülkesinde görev yapan Türk kökenli siyasetçilerin katılacağı bir “Anadolu” gezisi yapılacak. Ben, Avrupa’nın herhangi bir ülkesinden seçilmiş olan Türk kökenli siyasetçinin, “Türk milletvekili” olarak görülmesine başından beri karşı çıktım ve o ülkede yaşayan Türkler ile Türkiye’dekilerin bu kişilere “o gözle” bakmasını eleştirdim. Ancak bu kişilerin, Avrupa ülkelerinde yaşayan “Türk kökenli”lere, kendilerinin ya da anne ve babalarının geldiği Türkiye’ye karşı “duyarsız” kalamayacaklarını da hep dile getirdim.
Onlar artık hem Avrupa’nın, hem de Türkiye’nin geleceğine emek veren kişiler. İşte bizi sevindiren bu…
***
-HAMBURG’DAKİ TÜRK DÜKKANLARINA SALDIRILAR
-SALDIRILARIN ARKASINDA TERÖR ÖRGÜTÜ PKK YANDAŞLARININ OLDUĞU AÇIKLANDI
HAMBURG (A.A) – 23.10.2008 – Almanya’nın Hamburg kentinde, Diyanet İşleri Türk İslam Birliğine (DİTİB) bağlı Merkez Camisine ait binadaki Türk marketi ve seyahat acentesiyle iki ilçedeki seyahat bürolarına önceki gün düzenlenen saldırıların arkasında terör örgütü PKK yandaşlarının bulunduğu bildirildi.
Hamburg Emniyet Müdürlüğü tarafından yapılan açıklamada, örgüte yakın bir internet sitesinde bu iş yerlerine yönelik saldırılardan örgütün sorumlu olduğunun belirtildiği kaydedildi ve “Suçu işleyen kişi ya da kişilerin kimliği belirlenemedi, ancak deliller saldırıların PKK yandaşları tarafından yapıldığına işaret ediyor” denildi.
DİTİB Merkez Camisi Derneği Başkanı Mesut Yapraklı da bir ay önce ırkçı tehdit mektupları aldıklarını, 9 Eylülde gelen bir mektubun Türklere ve Müslümanlara yönelik hakaretler içerdiğini, polisi olaydan haberdar ettiklerini söyledi.
Polisin incelemelerinden henüz sonuç çıkmadığını ifade eden Yapraklı, daha sonra bu saldırıların düzenlendiğini, can güvenliklerinin sağlanmasını istediklerini kaydetti.
Alman Sosyal Demokrat Partili (SPD) Hamburg eyalet meclisi üyesi Bülent Çiftlik de bu konuyla ilgili eyalet meclisinde soru önergesi verdiğini ifade etti.
Çiftlik, kundaklamaların asıl sebebinin ortaya çıkartılması gerektiğini, Hamburg gibi liberal bir kentte böyle olayların yaşanmasının utanç verici olduğunu söyledi.
Hamburg Türk Toplumu (TGH) Başkanı Nihat Ercan da “saldırıları, kimin tarafından düzenlenmiş olursa olsun kınadıklarını, var olan dostane atmosferi kimsenin bozamayacağını” belirtti ve güvenlik güçlerinden gerekli tedbirlerin alınmasını istedi.
Yeşil Alternatif Liste (GAL) adlı parti de saldırıları kınayarak, Türk ve Müslümanlara yönelik saldırıların kabul edilemez olduğunu bildirdi.
Hamburg’da önceki gün önce Hamm ilçesinde bulunan DİTİB Merkez Camisine ait binadaki market ve seyahat acentesi kundaklanmış, ardından Altona ve Wilhelmsburg ilçelerindeki seyahat acentelerinin camları kırılmıştı.
(KAP-HA-ÇA)
***
-ALMANYA
-ATİAD, GÖÇMEN ÇOCUKLARININ, OKULLARDA HER SINIFTAKİ
ORANININ EN FAZLA YÜZDE 25 İLE SINIRLANDIRILMASINI TALEP ETTİ
BERLİN (A.A) – 23.10.2008 – Almanya’nın Düsseldorf kentinde bulunan Avrupa Türk İşadamları ve Sanayicileri Derneği (ATİAD), ülkedeki çocuk yuvalarında ve okullarda her sınıfta göçmen çocukları oranının en fazla yüzde 25 ile sınırlandırılmasını önerdi.
ATİAD’ın Dresden kentinde dün düzenlediği Eğitim Zirvesi’yle ilgili yazılı açıklamasında, çoğu okullarda göçmen çocukları oranının çok fazla olduğu, bunun da Alman çocuklarla uyumu engellediği belirtilerek, her sınıfta göçmen çocukların oranının yüzde 25 ile sınırlandırılması talebinde bulunuldu.
Göçmen çocuklarının Alman çocuklarına göre daha başarısız olduklarına ve bunların çoğunun diploma almadan okullardan ayrıldığına işaret edilen açıklamada, bu öneriyle çok fazla göçmen çocuğun bulunduğu okullardan diğer iyi eğitim veren okullara nakil yapılabileceği ifade edildi.
Göçmen çocuklarına Almanca öğretilmesinin önemine de vurgu yapılan açıklamada, çocukları bu konuda teşvik edici derslerin yaygınlaştırılması, çocuk yuvalarında da göçmen çocuklarının iki dilli eğitimine önem verilmesi gerektiği kaydedildi.
Açıklamada, ayrıca okullarda göçmen kökenli öğretmen sayısının artırılması, meslek seçimi için alınan önlemlerin gözden geçirilerek düzeltilmesi, işletmelerin ve resmi dairelerin farklı kültürlere açılımlarının sağlanması talep edildi.
(EA-HA-BDR-MOC)
***
-”TÜRKİYE VE AVRUPA’DA BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ VE ETİK” PANELİ
-ALMANYA’NIN NÜRNBERG KENTİ BASIN KULÜBÜ BAŞKANI BARTH:
-”RESMİ KURUM VE KURULUŞLARIN BASINI BİLGİLENDİRMEDİĞİ
DURUMLARDA BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNDEN SÖZ EDİLEMEZ”
-NÜRNBERG NACHRİCHTEN GAZETESİ ŞEF REDAKTÖRÜ HAUCK:
-”BAZI ALMAN GAZETELERİ, ANTALYA’DA TUTUKLANAN MARCO
OLAYIYLA İLGİLİ, (MARCO, BİR ÖPÜCÜK YÜZÜNDEN CEZAEVİNE
KONULDU) DİYE BAŞLIK ATTILAR”
ANTALYA (A.A) – 23.10.2008 – Almanya’nın Nürnberg Basın Kulübü Başkanı Dieter Barth, basın özgürlüğünün temelinde, bilgi edinme hakkının bulunduğunu belirterek, ”Resmi kurum ve kuruluşların basını bilgilendirmediği durumlarda basın özgürlüğünden söz edilemez” dedi.
Antalya Gazeteciler Cemiyeti ile Antalya’nın kardeş şehri Almanya’nın Nürnberg kenti Basın Kulübü tarafından ortaklaşa düzenlenen ”Avrupa ve Türkiye’de Basın Özgürlüğü ve Etik” konulu panel, Akdeniz Üniversitesi Atatürk Konferans Salonu’nda yapıldı.
Antalya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Mevlüt Yeni’nin başkanlığını yaptığı panelde konuşan Nürnberg Basın Kulübü Başkanı Dieter Barth, fikir özgürlüğünün demokratik toplumların olmazsa olmazı bir kavram olduğunu, ancak fikir özgürlüğünün basın çalışanlarına da büyük sorumluluk yüklediğini bildirdi. Etik konusunun da basın özgürlüğüyle birlikte ele alınması gerektiğine değinen Barth, Almanya’da etik konusuna yeterince özen gösterildiğine inanmadığını ifade etti.
Basın özgürlüğünü sınırlayıcı hiçbir kanun ve kural bulunmaması gerektiğini vurgulayan Barth, basın özgürlüğünün temelinde bilgiye ulaşma özgürlüğünün yattığını belirtti. Bunun kamu kurum ve kuruluşlarının ellerindeki bilgiyi kamuoyuyla, basın aracılığıyla paylaşmalarını zorunlu kıldığını anlatan Dieter Barth, şöyle konuştu:
”Resmi kurum ve kuruluşların basını bilgilendirmediği durumlarda basın özgürlüğünden söz edilemez. Almanya’da resmi kurumların basına sürekli olarak bilgi verme zorunluluğu vardır. Basın özgürlüğünün sınırlanması sadece insanların suçlanmasıyla sınırlanabilir. İnsanları suçlayıcı ve ırkçılığı teşvik edici yayınların sınırlandırılması basın özgürlüğü kapsamında değildir.”
Basın özgürlüğünün sağlanabilmesi için basın çalışanlarının yeterli eğitimi almaları gerektiğine işaret eden Barth, yeterli eğitime ve bilgi birikimine sahip olmayan basın çalışanının, basın özgürlüğünü kullanmada yetersiz kalacaklarına değindi.
-MARCO OLAYI-
Nürberg ve çevresinde yayımlanan ve 400 bin tirajı bulunduğu bildirilen Nürnberg Nachrichten Gazetesi Şef Redaktörü Joachim Hauck da basın özgürlüğü konusunda muhabirlere de görev düştüğünü, muhabirlerin halkların, milletlerin barış ve huzur dolu bir ortamda yaşamalarından doğan sorumluluklarını hep göz önünde tutmaları gerektiğini vurguladı. Aynı coğrafyada yaşayan farklı milletlerin imajının basın organlarınca gerçekle bağdaşmayan şekilde sunulabildiğini anlatan Hauck, bu konuda Alman ve Türk gazetelerinde yapılan bazı hatalara dikkati çekti. Hauck, şöyle devam etti:
”Son dönemde küçük bir Alman şehrinde bir evde çıkan yangında bir Türk aile can vermişti. Bir Türk gazeteci bu olayla ilgili olarak, ”Almanlar yine bizi yakmaya başladı” diye bir başlık attı. Sonradan olay soruşturulduğunda anlaşıldı ki bu yangın sadece bir kazadan ötürü çıkmıştı.
Benzer bir hata da Alman gazetelerince yapıldı. Antalya’da 13 yaşındaki bir İngiliz kızına tecavüz ettiği iddia edilen ve Antalya’da tutuklanan Marco adlı Alman genciyle ilgili olarak, bazı Alman gazeteleri (Marco, bir öpücük yüzünden cezaevine konuldu) diye başlık attılar. Marco’nun Türkiye’de ilkel cezaevi koşullarında, insanlık dışı muameleye tabi tutulduğunu iddia ettiler. Hatta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a, Marco’nun bırakılması konusunda baskı girişiminde bulundular. Alman basınının bir kısmı, Türkiye’de yasama, yürütme ve yargı erkinin ayrı olduğunu bu olayda unutuverdi.
Her ikisi de uç örnektir, ama Alman ve Türk basınında etik konusunun çok da farklı olmadığını ortaya koyması bakımından ilginçtir.”
Hauck, Alman gazetelerinin Almanya’da yaşayan Türkleri o toplumun bir parçası olarak görmek istemediklerine de değinerek, ”Bir Alman suç işlediğinde, suç işleyenin Alman olduğu yazılmıyor ama suça karışan bir Türk ise, suçlunun Türk olduğu özellikle vurgulanıyor” dedi.
Joachim Hauck, bazı Alman gazetelerinin yeni yapılacak bir caminin minaresinin o şehirdeki kilisenin kulesinden daha yüksek olmasını bile tartışma konusu yaparak, göçmenlerle Alman toplumu arasındaki ayrışmayı körüklediklerine de dikkati çekti.
Hauck, Almanya’da yaşayan Türklerle Almanların kaynaştırılması amacıyla Alman gazetelerinde Türk muhabir çalıştırılmasını önerdi.
-NÜRNGBERG EMNİYET MÜDÜRÜ HAUPTMANN-
Bavyera Eyaleti Emniyet Genel Müdürü Gerhard Hauptmann ise demokratik ülkelerde yasama, yürütme ve yargı erklerinin birbirlerini denetleyemedikleri durumlarda basının denetleyici görevi yapmasının olağan olduğuna işaret etti. Demokrasilerde vatandaşların kendi fikirlerini oluşturabilmeleri için, basın aracılığıyla kısıtlanmaksızın bilgilendirilmeleri gerektiğinin altını çizen Hauptmann, ”Ülkedeki yanlış gidişatı duyurmak basının görevidir. Genellikle yanlış işler yapan resmi kurumlar, kendileriyle ilgili bilgileri saklama çabasına girerler. O yüzden Almanya anayasasında altı çizilerek belirtilir ki, resmi kurumlar, tüm bilgileri basına vermek zorundadırlar” diye konuştu.
-AK PARTİ MİLLETVEKİLİ ÇAVUŞOĞLU-
AK Parti Antalya Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu da 2004 yılında sivil toplum kuruluşları ve meslek örgütlerinin katılımıyla çıkartılan Basın Yasası ile basın özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırıldığını ve gazetecilere hapis cezası verilmesinin yolunun büyük ölçüde kapatıldığını bildirdi. Çavuşoğlu, o tarihten bu yana devlet tarafından kapatılan gazete bulunmadığını kaydetti. Çavuşoğlu, ”Yeni Basın Yasası ile bir ayıbı ortadan kaldırıldı ve farklı dil ve lehçelerde yayın yapılması izni verildi” dedi.
Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Sekreteri Erdoğan Kahya ise Türkiye’de basın özgürlüğünün önündeki en önemli iki engelin, Türk Ceza Kanunu ile basındaki tekelleşme olduğunu savundu.
(BNY-ŞEN-DÜR)
***
GÖÇMEN GENÇLERİN KULÜBÜNE SALDIRI
Ünsal TURAN / KOPENHAG | 23.10.2008
Salı akşamı saat 22.45 sıralarında meydana gelen olayda saldırganlar binayı otomatik silahla taradılar. Saldırı sırasında binanın pencere, kapı ve duvarlarına 20 mermi isabet etti. İçeride bulunan gençler kendilerini yere atarak saldırıdan yara almadan kurtardılar.
Görgü tanıkları saldırganların olay yerine beyaz renkli bir otomobil ile geldiklerini söylediler. Polis saldırının 50 metre uzaktan gerçekleştirildiğini, saldırganların kullandıkları aracın sağ camından ateş ettiklerini söyledi. Odense Emniyet Müdürlüğü, olayın göçmen gençlerle Rockerler arasındaki çatışmalardan veya iç hesaplaşmadan kaynaklanmış olabileceği ihtimalleri üzerinde durulduğunu açıkladı.
***
ALMAN VATANDAŞINA YABANCI MUAMELESİ
Kemal DOGAN / HAMBURG | 23.10.08