<!– /* Font Definitions */ @font-face {font-family:”Cambria Math”; panose-1:2 4 5 3 5 4 6 3 2 4; mso-font-charset:162; mso-generic-font-family:roman; mso-font-pitch:variable; mso-font-signature:-1610611985 1107304683 0 0 159 0;} @font-face {font-family:”Bookman Old Style”; panose-1:2 5 6 4 5 5 5 2 2 4; mso-font-charset:162; mso-generic-font-family:roman; mso-font-pitch:variable; mso-font-signature:647 0 0 0 159 0;} /* Style Definitions */ p.MsoNormal, li.MsoNormal, div.MsoNormal {mso-style-unhide:no; mso-style-qformat:yes; mso-style-parent:””; margin:0cm; margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; font-size:12.0pt; font-family:”Times New Roman”,”serif”; mso-fareast-font-family:”Times New Roman”;} .MsoChpDefault {mso-style-type:export-only; mso-default-props:yes; font-size:10.0pt; mso-ansi-font-size:10.0pt; mso-bidi-font-size:10.0pt;} @page Section1 {size:612.0pt 792.0pt; margin:70.85pt 70.85pt 70.85pt 70.85pt; mso-header-margin:35.4pt; mso-footer-margin:35.4pt; mso-paper-source:0;} div.Section1 {page:Section1;} –>
/* Style Definitions */
table.MsoNormalTable
{mso-style-name:”Normal Tablo”;
mso-tstyle-rowband-size:0;
mso-tstyle-colband-size:0;
mso-style-noshow:yes;
mso-style-priority:99;
mso-style-qformat:yes;
mso-style-parent:””;
mso-padding-alt:0cm 5.4pt 0cm 5.4pt;
mso-para-margin:0cm;
mso-para-margin-bottom:.0001pt;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:10.0pt;
font-family:”Times New Roman”,”serif”;}
TUTANAKSIZ MÜZAKERELER
Dün, Kıbrıs sorununa kapsamlı çözümü hedefleyen müzakerelerin devamı olarak Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile Rum Yönetimi Başkanı Dimitris Hristofyas, saat 10.00’da ara bölgedeki Lefkoşa Uluslararası Havaalanı’nda kapsamlı müzakereler için tahsis edilen binada görüştüler. BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi ve BM Misyon Şefi Taye Brook Zerihoun da ev sahipliği yaptı.
Talat Hristofyas görüşmesi yaklaşık 3.5 saat sürdü. 3 Kasımda yani 10 gün sonra yapılması kararlaştırılan bir sonraki görüşmede (Yasama) konusu ele alınacakmış.
“Mış” diyorum çünkü bu seferki görüşme diğerlerinden farklı olarak biraz da garip bir seyir takip etti.
Dünkü görüşmenin yarısı tamamen baş başa oldu. İlk yarı, dostça, arkadaşça ve belki de yoldaşça bir görüşme oldu. Artık alenen halk önünde ve basında “Yoldaş” demeye sansür koydular ama kendi aralarında belki de kullanmışlardır.
Liderler, bir önceki görüşme sonrasında açıklandığı şekli ile “Yönetim ve Güç Paylaşımı” başlığı altında “Federal Yürütme, Başkanlık ve Başkan Yardımcılığı”nı dün görüşme sürecinde müzakere ettiler desem doğru olmayacak. Çünkü yarısı dostça, diğer yarısı da resmi görünümlü bir müzakereydi yapılan.
Dostça ve yoldaşça görüşme yapılan ilk bölümünde, görevlilerden alınan bilgilere göre iki lider, yanlarında hiç kimse olmadan baş başa görüşmüşler. Şahit yok, çevirmen yok, BM’den gözlemci veya refakatçi yok. Ve de en önemlisi tutanak yok. Liderler ceplerine birer alıcı koyup görüştülerse ve de görüşme bittikten sonra da bunu sekreterlerine verip deşifre ettirdilerse bilemem ama bu tür, kayıtsız ve tutanaksız bir görüşmenin, kırk yıllık Kıbrıs görüşmeleri sürecinde hiç yaşanmadığı da bir gerçek.
Sorumluluğu çok fazla, riski ondan da fazla.
Denktaş bey, resmi olmayan ve baş başa görüşmeler yaptığı zaman dahi, yanına kayıt tutmak için sekreter veya sekreterler almaktaydı ve tüm konuşmaları şahitli olacak şekilde kayda geçirttirmekteydi. Baş başa yapılan tüm görüşmeler kayda geçirildikten sonra da, başta Dış İşleri bakanlığı olmak üzere tüm ilgili yerlere dağıtılmaktaydı.
Diplomaside, bu tür kayıtsız, kuyutsuz bir görüşme geleneklere de uymuyor. Bırakın Dış İşleri Bakanlığını ve diğer ilgili birimleri, en önemlisi KKTC Halkının zamanı gelince baş başa yapılan bu tür görüşmelerde neler görüşüldüğü konusunda bilgisi olması gerekmektedir.
Hristofyas sürekli olarak ve ısrarla, “Talat içerde başka, dışarıda başka konuşmaktadır” demektedir. İçerisinden kasti bu “Baş başa yapılan görüşmeler midir?”, yoksa BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi ve BM Misyon Şefinin gözlemciliğinde yaptıkları görüşmeler midir?
Kaydı olmayan görüşmelerde ve mutabakatlarda söylenenler ile varılan mutabakatları ispatlamak çok zordur. Çok zordan öteye olanaksızdır da, eğer karşınızdaki inkar ederse.
Benim tanıdığım Rumlar, peynir ekmek yer gibi yalan söylerler, diplomatik dolap çevirirler ve olayları da çarpıtıp inkar ederler. Milli Mücadele Tarihimiz bunun örnekleri ile doludur.
Ümit ederim Cumhurbaşkanı Talat’ın ileriki günlerde bu tür baş başa görüşmeler nedeni ile başı ağrımaz ve zorda kalmaz.
Bu görüşmede perde önünde dikkatimi çeken bir başka gelişme de , “Federal Yürütme, Başkanlık ve Başkan Yardımcılığı” konusunda hala daha bir mutabakat yokken ve taraflarca kabul edilen sürdürülebilir bir sonuca varılamamışken 10 gün sonra yapılması kararlaştırılan bir sonraki görüşmede “Yasama” konusunun ele alınacağı kararı.
Annan Planından yola çıkıldığı vakit Yasama Meclisinin iki kamaralı olacağı; “Alt Meclis” olarak tanımlanacak olan “Temsilciler Meclisi”nin yapıyı oluşturacak iki halkın nüfus oranına göre ve bir olasılıkla da ikiye bir, yani iki Rum milletvekiline karşın bir Türk milletvekili olacak şekilde yapılaşacağı, “Üst Meclis” olarak tanımlanacak olan “Senato”nun da eşit sayıda Türk ve Rum Senatör olacak şekilde yapılaşacağı akla en yakın çözüm şekli olarak görülmektedir.
Gerçekte Rumlar, Temsilciler Meclisinin yapılaşmasında Annan Planında öngörüldüğü şekilde ikiye-bir oranını kabul etmemekte ve bu güne kadar daha yüksek sesle dile getirmemiş olsalar da, beşe bir oranını akıllarından geçirmektedirler. Büyük bir olasılıkla pazarlığa beşe bir veya dörde bir oranından başlayacaklardır.
Liderler, “Federal Yürütme, Başkanlık ve Başkan Yardımcılığı” konusunda mutabakata varamayınca “Onlar hele bir kez daha Başkanlığı görüşsünler, bakalım ne çıkacak” diyerek konuyu Yakovu ile Nami’nin kucağına attılar.
Atmaya attılar da, o vakit akla, 21 Mart’ta başlayan ve üç ay sürüp 21 Haziran’da liderlerin görüşme yapmasına zemin teşkil edecek “Hazırlık Sürecinde ne yapıldı? Bu süreç boşa mı harcandı?” sorusu geliyor. Üstelik Rum lider Hristofyas, müzakerelerin başlamasını sabote etmek ve geciktirmek için, “Hazırlık Sürecinde” komitelerin ve çalışma gruplarının elle tutulur herhangi bir ilerleme kaydedilmediğini dile getirerek Talat ile görüşmesini ertelemeye çalışmıştı. Bu nedenle de neredeyse yirmi günlük de bir gecikme yaşanmıştı.
Şimdi her şey sil-baştan mı oluyor?.
Zaten bu güne kadar, AB’nin insan hakları normlarının üstüne çıkmayacak “Vatandaşlık Hakları” mutabakatından öteye, liderler arasında anlaşmaya varılmış hiçbir konu yok. Bu mutabakat zaten olsa da olur olmasa da. Bir anlaşma olursa kendiliğinden AB’nin temel prensipleri olarak hemen yürürlüğe girecek zaten.
Önemli olan adanın değişmez temel taşları olan Rumlarla Türklerin birlikte kurmaya çalıştıkları, süreğen ve taraflarca kabul görecek ortak devletin yapısı.
Daha “TIK” yok.
Prof. Dr. Ata ATUN
Bir yanıt yazın