Site icon Turkish Forum

İLLE TAHRİK VE TEFRİKA

İLLE TAHRİK VE TEFRİKA - soros

İLLE TAHRİK VE TEFRİKA

Mustafa Nevruz SINACI

Çok garip ve bir o kadar da acayip bir durum değil mi?

AB, sene-i devriyesini dünyadaki Türk misyonlarına yönelik darp, terör-tedhiş, taciz-tecavüz ve saldırılarla kutlanmasına müsamaha ettiği 24 Nisan “Ermeni Soykırım Günü” menfur tertip ve teraneleri, yalan, iftira-furya asılsız-haksız isnatlarla ülkemiz aleyhine şer ve şeytani bir kazan kaynatırken; İktidardan 301 hakkında yumuşama ve müsamaha istiyor.

YENİ ANAYASA DAYATMASI YAPIYOR

Evet, AB ve yandaşı ABD ivme kazanan bu kritik dönemde hem anayasa değişikliği yapmayı dayatıyor ve hem de başta Soros’un açık toplum kuruluşlarını şöyle konuşturuyor:

“Sivil toplum kuruluşu, vakıf ve dernekler daha demokratik, daha etkin ve daha özgür olmalıdır. Sivil tolumu engellemek Türk anayasa ve yasa tarihinin doğasında vardır.

Zira, 1972 yılındaki dernekler yasasının gerekçeleri şöyle idi:

“dernek sayısının gittikçe artması, bu gidişle toplum hayatı için çok denebilecek bir ölçüye çıkma istidadı göstermektedir (.) devletin dernekleri etkin bir şekilde kontrol etmesi imkan ve yetkilerini vermemektedir (.) derneklere alınacak üyeler için aranan şartlar, kanunda açıkça belirtilmediği için, derneklere gelişigüzel üye alınmaktadır, devletin idari ve mali kontrolü, bugünkü cemiyetler kanunu çerçevesinde çok etkisizdir, devlet idaresini son derece uğraştırıcı niteliktedir (.)

TAHRİK VE TEFRİKA

1961 Anayasasının getirdiği geniş hürriyet havası içinde dernekler asıl amaçlarını gizlemek suretiyle kurulmaktadır.”

1982 Anayasasında ve bu yasaya göre çıkartılan 2908 sayılı Dernekler Kanunu’nda, devlet artık kendi örgütlülüğü dışındaki bütün yurttaş örgütlenmelerine, hep kuşkuyla yaklaşacaktır. Her türlü örgütlenme özgürlüğünün karşısına, “kamu düzeni” adına sayısız gerekçe konulacaktır.

DERİN KAYGI POLİTİKASI

Özet olarak örgütlenme özgürlüğü, devlet açısından başlı başına bir tehlikedir!

Bu zihniyetin, yıllar içinde köklü bir değişiklik gösterdiği söylenemez. 2001 yılından bu yana, Anayasanın bazı maddelerinde, bugün gündemde olan yeni anayasa taslağında yapılan ya da yapılması öngörülen değişiklikler, AB’ye uyum sürecinde yasallaştırılan görece değişiklikler dahil olmak üzere temelde aynı yasakçı zihniyeti sürdürüyor.

Belki trajikomik olan gerçek şu: varolan Anayasada yapılan kısmi değişiklikler de, Avrupa birliği katılım ortaklığı belgesi’nde T. C. devletinin üstlendiği zorunluluklar nedeniyle hayata geçirildi: gönülsüzce!

Demek ki, esas olarak “devlet”in, “yurttaş”ını özgürleştirme ve onun örgütlenmelerini demokratikleştirme niyeti, kendi başına bir “amaç” değil, deyim yerindeyse “katlanmak” durumunda olduğu başka bir süreçle bire bir bağlantılı..

Düşünce ve ifade özgürlüğünü kısıtlayan bütün hükümler, Anayasa ve yasalardan çıkartılmadan, düşünce ve ifade özgürlüğünün önündeki bütün engeller ortadan kaldırılmadan; düşünce, ifade ve örgütlenme üzerine özgürce söz söyleyebilme, bu söze uygun zeminler yaratabilme olanağı, ne yazık ki ortada yok!

Yazar örgütleri, diğer sivil/demokratik örgütlenmelerle birlikte, böyle bir zemini var etmek adına, her türlü çabayı üstlenmeliler, kuşkusuz. Yaşanılan tarihe müdahale de bunu gerektiriyor.”

ANA GAYE VE MENFUR MAKSATLAR

Ne için? Elbette Türk’ü tahrik, açıkça tağyir ve tezyif edebilmek için. Yahu, bunun mantıklı bir sebebi, akıl işi dayanağı ve gerekçesi yok! Ulusal onurla dik durup dikkate bile aladan def-i mucip çirkin, ahlaksız ve kirli bir dayatma, şimdi Mecliste. Akıllara ziyan. Olur şey değil!.. Amma oldu. Hayret ki ne hayret… Kaldı ki, AB bağlamında muadil düzenlemeler dehşet vericidir. Okuyun bakın!.. Meselâ “AB’de; ‘Ermeni soykırımı yoktur-yalandır demek’ men-i müdahale gerektirir. Resmen yasaktır. ‘Var’ diyenler şiddetle cezalandırılır” hükmünü koymakla ne kadar uygarlık ve insanlık dışı bir (ortaçağ ve engizisyon) zihniyeti temsil ettiğini ortaya koymuştur. Şimdi ne alakası var diyeceksiniz. 24 Nisan nire, 301 nire?

Çok ilgisi var çok. Bu iş düşman tarafından asırlık plânlar, kararlılık, kin-ihtiras ve sabırla yürütülüyor. Bizimkiler gibi ‘günübirlik” söylem ve hayali planlarla değil!…

AB’NİN AMACI “TÜRKİYE’Yİ BÖLMEK” VE PARÇALAMAKTIR

Şimdilerde “SON TANGOYU” oynamak istiyorlar.

SONUNDA 301 DEĞİŞTİ…

Ama izlenen menfur politika değişti mi? Kesinlikle hayır.

Soruna kısaca bakalım: Yıllardır Ermeni terör kuruluşları dar bir çekirdek kadro “tim” biçiminde oluşturulmakta, terör ve tedhiş merkez yönetiminin ön gördüğü eylemler içerisinde belirli sayıda ve belirli görevleri yüklenmiş özel timler tarafından uygulamaya konmaktadır. Bu timler yerine göre çok değişik örgüt isimleriyle kamuoyuna yansıtılmakta ve faal örgüt sayısının çok olduğu görüntüsü verilmektedir.

Bu örgütlerde merkezi yönetim, bağlı organlar ve terör-tedhiş timlerinin belirli fiziki alan-coğrafyada olması esastır. Seçilen alan hedef ülke Türkiye ve yakın çevresidir. Ancak, propaganda, yardım-yataklık ‘psikolojik savaş ve lojistik destek’ unsurları çeşitli ülkelerde konuşlanabileceği gibi, “ateş çemberi projesi” gereği aktif süjeler (militanlar) Türkiye, K.Irak, Suriye, İran, Yunanistan-Bulgaristan, ve Lübnan benzeri komşu ülkelerin çeşitli yerlerinde de üs kurmuşlardır. Bu durum, Ermeni örgütleri hakkında merkezilik özelliğini daha demokratik, daha yaygın bir şekle sokmayı sağlamakta ise de gerçekte bütün Ermeni terör örgütlerinde çok sıkı ve disiplinli bir merkez (Ermenistan hükümeti ve diyaspora) egemenliği vardır.

Örgütlerin açıklanan yapıları ile lider kadroları arasında sözde rekabet ve çatışmalar sık ve çeşitli bölünmeleri ortak bir özellik haline getirmiştir. Bu durumdan da yararlanılmakta,  tim birden fazla kişinin liderliğinde bölününce buna sanki yeni bir terör örgütü görüntüsü verilmektedir. Faaliyetlerde mutlak gizlilik ve merkeze sadakat esastır.

Ermeni terör örgütlerinde, terör psikolojik harekâtın bir parçası, hatta bir aşamasıdır. Propaganda amacıyla terör uygulanabildiği gibi yalnız terör yaratmak, korku ve sindirme sağlamak için de eyleme başvurulur. Örgüt görüntüsü veren timler halkla ilişkiler, haberleşme ve bunları gerçekleştiren araçlar hakkında geniş bilgi ve deneyim sahibidir. Faaliyetlere alet olan kişi, kurum ve kuruluşlarla yakın temas ve ilişkiler içerisinde bulunurlar. Bu etkinlikleri, örgütlere yeterli yaşama ve yayılma zamanı hazırlar. Ermeni terör örgütleri daima birden fazla devletin açık veya örtülü desteğine sahiptirler. Bunları araç şeklinde kullandıkları gibi, kendi gizli örgütlerini ve psikolojik harekât kuruluşlarını örtmek için de kullanmaktadırlar. Bütün Ermeni örgütleri için Türk-Türkiye düşmanlığı, varlık nedenlerinin manevi unsurudur. Bu düşmanlık üzerine yeni haklar ve lokal çıkarlar bina etmektedirler.

İşte, ‘körler ve sağırlar birbirini ağırlar’ pandomim tuzağına düşürülen gaflet ve dalalet ile malul yöneticilerimiz ya oyundan bihaberler veya istikbale karşı verdikleri tarihi sınavın farkında bile değiller. Daha da kötüsü var. Onun için LÜTFEN Fidel Castro örneğine bakın.

Bir de, iki yıldır ABD’nin ‘niçin’ Ermenistan Büyükelçisini atayamadığını araştırın!..  

Exit mobile version