Mustafa Nevruz SINACI
Bayram arifesinde böyle konu olur mu demeyin. Olur.
Zaten Ankara aziz ve mübarek Ramazan-ı Şerifi hakkıyla ve lâyıkıyla idrak etmedi. Feyiz-rahmet, manâ ve muhteva müşahede olunamadı. Oruç tutan Müslümanlara matuf bir şiddet ve şeamet; Mahalle baskısı, cadde kâbusu, sokak tahriki, meydan muharebesi ve şehir azabı (baskı grupları) biçiminde Ramazan boyunca “lâiklik karşıtı varlıklar” hükmünü sürdürdü. Ellerinden gelen her melânet, eziyet, zulüm, işkence, tahrik, tezyif ve rencideyi ifa ve icra etmekten geri durmadılar.
Sorma, anlama, iletişim kurma fırsatı bulduğunuzda “biz lâik’iz” diyorlardı.
Ve bunlar organize idiler.
Tıpkı organize bir suç, tahrik, tezyif ve tazyik örgütü gibi…
Sabah işe geliş, öğle paydosu ve ikindi-iftar arası gibi belirli saatlerde Selanik, Tunalı Hilmi, Sakarya, Kızılay, Gençlik Parkı ve Güvenpark bu menfur varlıklar tarafından hususi olarak dolduruluyor. Hep birlikte içilen sigara ile duman altı ediliyor, alenen alkollü alkolsüz içki içiliyor, karşıt cinsler arasında sapıklık, sarkıntılık ve şehvet şovları yapılıyordu.
Bu melanetleri bütün Ankara gördü. İnsanlık adına utandı. Üstüne üstlük;
Seslenebildikleri her yerden yalan, dolan, iftira ve asparagaslarla haykırdılar.
“MAHALLE BASKISI VAR!..”
Yalan, yalan. Külliyen yalan.
Aslında Ramazan ayı boyunca, insanlıktan nasipsizler ve Müslüman olmayanlarca Müslümanlara en olmayacak biçimde insafsız, insanlık dışı, tahrik içerikli ve merhametsizce baskı, eziyet, zulüm ve işkence yapıldı. Nasıl mı? Şöyle:
Sözde faili Müslümanlar olduğu iddia edilen deniz feneri soygunu;
Yine aynı kesime hamledilen Anadolu Kaplanları ve İstanbul baronları kapışması;
Müslümanlarla hiç mi hiç ilgisi olmayan Ümraniye soruşturması;
Hâşâ fail, amil, suçlu, zanlı ve mücrimleri cihetiyle (sözde Müslümanların) referans gösterildiği yalan, talan, soygun ve vurgun isnat tartışmaları;
Hayali kesimler arasında sanal olarak sürdürülen sözde lâiklik istismarları;
Hep bu aziz ve mübarek aya taşındı. Ramazan ayında sanal gündemler oluşturuldu. AB ülkeleri, sömürge, yerli ortaklık ve iştirakleri bağlamında İslâmiyet ve Müslümanlar aleyhine her tür iddia, isnat, iftira ve furya ayyuka çıktı. Neden ve niçin acaba? Meselâ bu hengâme içinde aşka gelen bazı sözde Müslümanlar, mensubiyet imtiyazını boyunlarında bir yafta gibi taşıdıkları “din ticareti” hakkında ilginç açıklama ve itiraflarda bulundular.
ÖRNEĞİN:
“Kimin hırsızı daha iyidir?”
“Sahte cemaat oluşturma ve yalancı tarikat işletmenin olağanüstü faydaları?”
“Devlet cihazını kullanarak şân-şöhret, kuvvet-kudret ve servet sahibi olmanın yolları”
“Halkı önce işinden, helal, hak ve meşru kazancından edip; Sonra ‘yardım ve yiyecek dağıtımı’ adı altında istismar ederek iktidarda kalmanın sinsice, kurnazca, dessasça ve haince yolları” konulu; Müslümanlar üzerinde oynanan oyunlar ve uygulanan komplo teorileri…
TEKRARINDA FAYDA VAR
Müslüman bir devlette bunların yaşanması mümkün değildir sanırsınız. Amma pekala mümkün. Öncelikle muhatap zaten Lozan Antlaşmasına rağmen “Müslüman Ülke” söylemini kabul etmiyor. Atatürkçüyüm diyor, Atatürk’ten, Müslüman’ım diyor oysa İslâmiyet’ten zerre kadar haberi yok.
Biraz tekrar olacak ama kusura bakmayın. Hoca Yaşar Nuri Öztürk’ten şöyle bir cümle nakletmek istiyorum: Bunun ilke, kural ve akait bağlamında çok dahası var. Lâkin şimdi bu kadarcıkla kifayet edelim: Buyrun:
“Hz. Peygamber, kamunun haklarına, mallarına musallat olanların Kurani deyimle, gulul (kamu malı talanı) suçu işleyenlerin cenaze namazlarını kılmaz. Bu Muhammedi tavır, Türkiye’yi yönetenlere, siyasetçilerimize, kamu mevkilerinin su başlarında bulunanlara, ibadetleri şov aracı yapanlara ithaf olunur.”
Kim söylüyor bunu? Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk…
Ne zaman: Yedi yıl önce.
Başbakan’ın sık sık “Onlara sormalı” dediği ulema ne diyor bu işe. Bu ilama karşı ulemanın tavrı, tepkisi ne? En azından çekimserlik, “acaba” diye kuşku… Bir şey yok.
OYSA
Yaşar Nuri Öztürk, sağlam, ciddi, bilimsel kaynaklar gösteriyor ve örnekleri sıralıyor. “Hz. Peygamber, kamu malından iki dirhemlik bir miktarı çalan Eşcalı Sahabi’nin cenaze namazını kılmadı.”, “Hayber’in fethinde Hz. Peygamber’e filanca falanca şehit oldu diye tekmil verdiler. O bunlardan biri için şöyle dedi: Hayır! İşte o dediğiniz kişi şehit olmamıştır. Ben onu cehennemin içinde görüyorum. Sebebi de kamu mallarından çaldığı bir giysidir.” Ve onlar Hazreti Peygamberi bu kişinin cenaze namazına çağırdıklarında şöyle buyurdu: “Sahip çıktığınızın cenaze namazını kendiniz kılın.” Bu sözü duyan Sahabilerin yüzü renkten renge girdi. Durumu gören Hz. Peygamber dedi ki: “O arkadaşınız kamu mallarından bir miktar çalmıştı. Sebep işte budur. Ölen adamın eşyaları karıştırılıp bakıldığında görüldü ki; Yahudilerden ganimet olarak ele geçmiş, bir deri pabucu aşırmış.”
DEVLETİ soyanların, zina edenlerin ve hainlerin cenaze namazını kılmamak…
Ne dersiniz, mezarlıklar, son namazı kılınmamış mevtalarla dolar mı?
Ya da “Yağma Sofrası”nın doymak bilmeyen domuzları ne kadar hürmete, bayram’a ve kutlamaya, kutlanmaya layıktır. Son olarak şaire bakalım:
“Bütün bu nazlı beylerin, ne varsa ortalıkta say/Hasep, nesep, şeref, şataf, oyun, düğün, konak, saray/Bütün sizin efendiler konak, saray, gelin alay,/Bütün sizin bütün sizin hazır hazır kolay kolay. Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin/ Doyuncaya, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin.” BU sofrayı bırakıp cenaze namazını kim düşünür?
Yiyin efendiler, yiyin! Mal sizin, mülk de sizin, memleket de sizin, devlet de sizin…
BU BAYRAM AKILLANIN !…
Evet. Ey!.. Bir buçuk asır önce insanlığı cehalet, kâbus, ıstırap, kan ve karanlıktan kurtarmış; Mutluluk, adalet, hukuk, emniyet ve huzura kavuşturmuş Müslüman! Ne olur aklını başına al. Dostunu-düşmanını bil ve artık kendine gel. Şu din tüccarları ile terör ve tedhiş örgütü bir. “Senin fakir-fukarana” yardım maskesi altında bir alçaklık ve yataklık olarak yapılan makarnacılığın; Aslında hırsızlık, yalan, talan ve yolsuzluk eseri haram ve apaçık çalıntı olduğunu bil. Ve bu bayram lütfen: Bayramı asla hak etmeyen bu ve benzer güruha “kutlama” için gitme. Hain, din tüccarı ve lâiklik düşmanlarını hayatından çıkar. Yüce Rab’in lütuf, ihsan ve keremine sığın. Helal ve hakkıyla çalış. Namerdin peşini bırak.
Alıntılar ve yararlanılan kaynaklar:
1. Ali Ekber ERTÜRK, AKŞAM 12 EYLÜL 2008 – CUMA
2. {liberal-izmirliler.48331} Vakit’ten Benim hırsızım iyidir.
3. ÇIĞLIK, Türkiye’nin ilk mektup gazetesi, ngungor@yahoo.com Eylül 2008
4. Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk, Allah İle Aldatmak
Bir yanıt yazın