Mustafa Nevruz SINACI
Vedat ASLAY isimli anasından helal süt emmiş yiğit bir Türk, ABD’den binlerce mail atarak bizlere “Türkiye Türklerine” şöyle sesleniyor:
“Değerli Okurlarım ve Arkadaşlarım; Cengiz Çandar’ın bu günkü, 04 Eylül 2008 tarihli yazısının son kısmını aşağıya aldım? Bu kısma cevap verecek bir arkadaş veya gazetesinde yazı yazacak bir yazar yok mu? Türklük öldü mü? Selamlar. Vedat Aslay, ABD
Cumhurbaşkanı Abdullap Gül’ün Ermenistan’a maç izlememeye gitmesi ile ilgili bahse konu Cengiz Çandar makalesinin ilgili bölümü şu:
Tarihi: 03 Eylül 2008 – Çarşamba
Başlığı: Abdullah Gül’ün “Erivan seferi”…
Abdullah Gül, 6 Eylül cumartesi günü Erivan’a uçarak “gelecek yönünde ilerlemek için” aslında dev bir adım atmış olacak.
Olacağını ve onun yapacağını sanmıyorum ama Abdullah Gül Erivan’a ayak basar basmaz Soykırım Anıtı’nı ziyaret edip saygı duruşunda bulunsa, ne kadar insanın ruhu şâd olur, Türkiye’nin önünde tarih, alabildiğine kimbilir ne kadar açılırdı…
Türkiye, bırakın “bir adım önde” olmayı; kimbilir kaç 20 adım öne fırlamış olurdu…
Böyle bir “jest”in soykırımı kabul edip etmemekle de ilgisi yok.
Böyle bir “jest”, “Ortak tarihimizin acılı bir döneminin, trajik anılarının idrakindeyim. Çekilmiş insan acılarına 21.Yüzyıl Türkiye’sinin Cumhurbaşkanı olarak saygılım” demiş olmaktan başka anlam taşımaz.
Ne kadar anlamlı olur…
Makalenin tuzak, derin tahrik ve ihanet kokulu yeri bu.
Konumuz da aynı.
Aradığımız baz örnek ti alasını bulduk.
Abdullah Gül’ün Ermenistan seyahati öncesi etkili ve güçlü akredite medyada, yine çok iyi yemlenen “soylu” bir kalemşor eliyle yayınlanan makalelerden çok belirgin ve çok ilginç bir örnek bu. Buram buram hainlik, saptırma, ihanet, tuzak ve hainlikle bulanmış.
BİR BAŞKA ÖRNEK DAHA
Öğrenci olaylarına en çarpıcı tespit ve yorum eski Cumhuriyet Savcısı ve İletişim Stratejisti Prof. Dr. Nurullah Aydın’dan geldi: ”MOSSAD’ın elemanları Türkiye’ye giriş ve çıkışlarında denetim ve kontrol dışında ise Türkiye’deki faili meçhul cinayetlerin ve hür türlü provokatif eylemlerin olma ihtimali yüksektir”
Bu hem Ermenistan ve hem de yakın süreçte yaşanan Kafkasya olayları ile doğrudan ilgili, yurdumuza vaki giriş-çıkışlar ile de bütünüyle bağlantılı bir tespit.
Öyle ya; Bu memlekette İçişleri Bakanlığı, Jandarma, Sahil Güvenlik, Ordu, Polis, MİT vs gibi bir sürü paralı, maaşlı, devlete sadakat yeminli profesyonel kurum, kuruluş ve kişiler varken; Tonlarca TNT, binlerce silah, el bombası ve mühimmat nasıl yurda giriyor?
Yurda hariçten girmiyorsa nerede ve nasıl imal ediliyor?
Bütün bu “maaşlı, yeminli” kişi, kurum ve kuruluşlar ne halt ediyor?
BİRAZ DAHA AÇILIM
Bu yoruma derhal tamamlayıcı bir eklenti yapmak gerek: “AB-D, Çin, Ermenistan, Rusya ve İsrail” Zira ülkemizde faaliyet gösteren bütün psikolojik savaş unsurları, anarşi-terör ve tedhiş odakları; Bu devletlerin istihbarat örgütlerine paralel taşeronlar ile Oligark, Gladyo ve Mafya bağlantılı kriptolar tarafından bütünleşik ikame metodu ile idame ettirilmektedir.
Şüphesiz bu entegrasyon unsurları-yani kriptolar- illegal çalışan ve Türkiye aleyhine faaliyet gösteren dönme, devşirme, ateist-pagan ve kendilerini ‘alt kimlik’ olarak açıklayıp-tanımlamak suretiyle, (sözde) temsil ettikleri halklar ve misyonlar adına “kültürel hak ve özgürlük” talebinde bulunanlardır.
İstisnasız tamamı yalancı, ikiyüzlü, bölücü, ayrılıkçı, kaygan, kaypak ve değişken bir zemin üzerinde hareket eden bu kriptolar, yer-durum, zaman ve zemine göre karşımıza sağcı- solcu, alevi-sünni, evrimci-devrimci-dinci, Atatürkçü, ulusalcı veya milliyetçi kimlikle dahi çıkabilirler. Tek ortak yönleri ayrılıkçı-bölücü, rüşvetçi-suiistimalci, yalancı-talancı, din-dava tüccarı, suç bağımlısı, ahlâken düşük, milli ve manevi değerlerden uzak olmalarıdır.
BUNLARIN HEPSİ BİR OYUN
Elbette bu insanlık dışılığın doğal sonucu: Hainlerle işbirliği, gaflet, dalâlet, vatana ihanet ve hıyanet olarak tezahür eder. Hiç şüpheniz ve endişeniz olmasın ki, “ızrar” unsuru hariç olmak üzere; Ülkemizde yoğun bir biçimde artan nitelikli dolandırıcılık, bütün hırsızlık, haksızlık, yolsuzluk, rüşvet, suiistimal, gasp-irtikap, görevi ihmal, kaçakçılık, fiili tecavüz-cinsi tecavüz, cinayet ve sair ahlâki-siyasi, sosyal-kültürel, etnik-dinsel (maddi-manevi) suçların gerisinde bu şer ve şeytani organizasyon vardır.
MENFUR TUZAK VE DÜŞMANCA YAPILANMA
Yapılanma, genellikle her derece ve düzey devlet kurumundan başlayıp, özel sektörün en basit, alt ve küçük birimlerine kadar işlemiştir.
Tepede bu “medya (Gladyo)+ politika (Oligarklar) ve mafya ortaklığı biçiminde odaklaşır. Baron dediğimiz ‘patron’ daima yabancılardır.
Yerli (!) yardımcıları-maşaları ise entelektüel koza, dezinformatik süje, Truva atları veya kriptolardır. Demokrasi, hukuk, adalet, insanlık ve ahlâk dışı formlarda bir tek Türk veya ‘namuslu-dürüst, onurlu ve sorumlu’ Türk vatandaşı yoktur.
Başta 1959’larda başlayıp 68’lerde tırmanan gerilim ve bu güne değin şekil/formasyon değiştirmek suretiyle uzanıp gelen Üniversite, Okul, Öğrenci, Sosyal, Toplumsal, Kültürel ve Dinsel olayların; Anarşi-Terör-Tedhiş, soygun-vurgun, yalan-talan, bunalım-buhran, kriz ve kaos vakıalarının hepsinin ardında ‘harici mihraklarla birlikte’ bu negatif unsurlar, mason ve misyoner tabanlı ve/veya kaynaklı menfur odaklar vardır.
RUSYA’DAKİ OSETYA ÖRNEĞİ
Olay, uluslar arası gizli dernekler, istihbarat örgütleri ve gladyo işi. Rusya Osetya’daki okul baskınında Rus ajanlar, KGB’ce kiralanan kriptolar, tetikçiler ve yandaş örgüt elemanları kullanıldı. Hedef Çeçenlerdi. Zaten, bir parti, etnik grup veya siyasi görüşe mal etme amaçlı provokatif eylemler böyle yapılır. Özellikle yaratılan sisli-kirli hava, bunalım-kriz ve kaos dönemlerinde yabancı istihbarat örgütleri karışıklık meydana getirmek için bu şahısları bulur ve eylemleri hasım kanada mal ettirmek suretiyle yönlendirme yaparlar.
Bunun adı provokasyon ve dezinformasyon olup: Ülkemizde yıllardır yaşanan kronik hastalık “anarşi-terör-tedhiş ve yolsuzlukların nedeni budur; Çare, kirli el ve menfur emellere karşı acilen yapılacak bir “temiz eller” operasyonudur.
Ülkemizde adalet, hukuk, demokrasi, lâiklik, ilmi yaşam, özgürlük ve bağımsızlığın teminat ve tesisi ile meşruiyetin korunması ancak ve sadece bu operasyonla mümkün olabilir.
Vatanın bağrına saplanmış kripto, mafya, Truva atı, oligark ve gladyo hançerleri varken ASLA!…. Son Kafkasya olaylarını da bu anlam ve bağlamda düşünmek ve analiz etmek gerek. Bana göre bu Türkiye’yi çepeçevre saran ateş çemberinin tamamlanma hamlesidir. Zira, tam karşı tarafta eş zamanlı başlayan Kıbrıs’ta son tango perdesi var!..
Bir yanıt yazın