ATEŞ ÇEMBERİ VE TÜRKİYE

Türkiye bir ateş çemberi içerisinden geçmekte bu günlerde. Gerçi biz Türkler ateşlerde yürümeye alışmış, bir çok kereler de “Ateşle İmtihan” edilmiş bir milletiz. Belki de bu nedenledir ki olaylar karşısında serin kanlı ve metin olabiliyoruz. Toplum her şeye rağmen soğukkanlılığını uzun süre koruyabiliyor. Neyse ki öyle. Aksi halde bu ortamda, ülkede toplumun da karıştığı büyük olayların çıkması içten bile değildi. Gerçi bu serin kanlılık biraz da tarihi tecrübelerden ve de atalarımızın bizlere bıraktığı kültürel zenginlikten kaynaklanmaktadır.

Bu toplum genel olarak devlete bağlıdır. Asırlardır sürekli idare edilegelmesine rağmen kendisini, ülkenin sahibi, jandarması ve de kamunun vicdanı olarak görür. En büyük isteği ise ülke sınırları içince sakince yaşamak, kıt-kanaat da olsa kimseye muhtaç olmadan yaşamaktır. Ona göre kendi geleceği devletin geleceğine bağlıdır. Bu nedenledir ki devlet her zaman baki kalmalıdır.

Devletin memurlarından azar işitmiştir, kötü davranışlara maruz kalmıştır, yeri gelmiş polisten, askerden dayak yemiştir; fakat her şeye rağmen devlete bağlılıktan vazgeçmemiştir. Eğer bir şikayeti veya kırgınlığı varsa da bu devlete değil onu idare edenleredir. Devletin gerekliliğini yılların getirdiği bir birikimle bilir, inanır. Bu devlet içerisinde başına ne gelirse gelsin devlet itaat edilmesi gereken ancak nedenini bir türlü açıklayamadığı bir olmazsa olmazdır.

Köy odalarında, mahalle kahvelerinde, komşu ziyaretlerinde, iş molalarında en çok konuştukları mesele “Ne olacak bu memleketin hali?” dir. Üniversite okumuş çocuklarından bile önce kurulurlar akşam haberlerini izlemek için televizyonun karşısına. Tüm dikkatlerini vererek izlerler haberleri. O esnada izlediklerini anlayabilmek adına duyacakları tek bir sese dahi tahammülleri yoktur. Sosyologların dahi çözmekte zorlandıkları konularda bile onlara fikir danıştığınızda mutlaka bir fikirleri olduğunu görürsünüz. Zira her şey ve herkes hakkında bir fikirleri ve hükümleri vardır.

Bu bahsettiğim kesim genel olarak köylerde oturur. Büyük şehirlerde ise kenar mahallelere yerleşmişlerdir. Genelde de inşaat işçisi, fabrika işçisi, rençber….. olarak çalışırlar. Her zaman vatan için ölmeye hazırlardır. Üç-dört aylık askerken bile ateş çemberi içerisine gözünü kırpmadan atlar. Şehit olur. Fakat kimseden bir şikayetleri yoktur. Tek söyledikleri söz “Vatan Sağ Olsun” dur. Yani bu insanlardır ki Atatürk’ün de ifade ettiği gibi “Milletin gerçek efendileridir.”Ancak görünen bir durum vardır ki bu kesim bile artık olaylar karşısındaki serin kanlılıklarını bırakacak duruma gelmeye başlamışlardır ki bu çok büyük bir tehlikedir. Çünkü bu kesimin harekete geçmesi demek ülkenin büyük tehlikelere kucak açması demek olacaktır ki şu sıralar böyle bir şeye hiç ama hiç ihtiyacımız yoktur. Ancak nedendir bilinmez ama AKP Hükümeti her fırsatta kargaşa ortamı yaratacak faaliyetlere imza atmaktadır. Sürekli insanları taraf olmaya yönlendirme çabası içerisinde görünmektedirler.

 

Elbetteki bir ülkede iç çekişmeler, siyasi tartışmalar olacaktır. Ancak bunların milli menfaatlerin önüne geçmesi asla doğru bir tavır değildir. Bu yıllardır süregelen devlet geleneğimize de aykırıdır. Yazıktır ki AKP Hükümeti o geleneği de adeta yerle bir etme sevdasıyla hareket eder hale gelmiştir ki ülkeye ne kadar zarar verdiğinin bu ülke insanlarını nasıl üzdüğünün hala farkında bile varamamıştır.

Türkiye gerçek anlamda çok önemli iç ve dış sorunlarla uğraşmak zorundadır. Gerçek anlamda bir ateş çemberinin içerisindeyiz. Bu aşamada ise yapılası gereken halkı galeyana getirecek tavır ve davranışlardan uzak durmaktır. Çünkü bugün her zamankinden daha çok sorunlarımız karşısında serin kanlı ve ılımlı olmaya ihtiyacımız var. Olayları doğru yorumlamaya mecburuz.

Ve artı

k suçlu aramaya da vaktimiz yok. Olayları serin kanlılıkla düşünmeli, akıllı doğru adımlar atılmasını sağlamaya yönelik çalışmalar yapılmalıdır. Aksi taktirde, yani insanları kamplara bölerek, sokaklara dökerek daha öncekilerde bir şey elde edemediler şimdikilerde edemez. Olacak olan tek şey ülkeye bu ülkenin gerçek efendilerine zarar vermek olacaktır. Bunun sonu ise bir felakettir. İzin vermeyelim…..

 

 

ARZU KÖK

kok.arzu@gmail.com

Mustafa Kemal Atatürk

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir