Karabağ Sorununun Çözümü Yakın mı?

 
 
Büyükelçi (E) Ömer Engin LÜTEM
TURKISH FORUM DANISMA KURULU UYESI
 
 
 
 Rusya Dışişleri Bakanın Sergey Lavrov’un geçen hafta Rossiyskaya Gazeta gazetesine verdiği mülakatın yankıları devam ediyor.Lavrov, özetle,  Ağustos ayında Gürcistan’daki olayların Ermenistan’ın dış dünya ile temas etmekte büyük güçlüklerini ortaya koyduğunu, böylelikle Türkiye sınırın açılmasının önemini gösterdiğini,  Ermeni halkının temel çıkarları için bu duruma en kısa zamanda bir çare bulunması gerektiğini, Karabağ sorunu çözümlenir çözümlenmez Türkiye’nin Ermenistan’la diplomatik ilişki kurarak bu ülkenin dış dünya ile temasını sağlayacağını söylemiş, ayrıca Azerbaycan başkanlık seçimlerinden sonra Azerbaycan ve Ermenistan başkanlarının kısa zamanda bir araya gelmelerini beklediklerini, Karabağ sorunu konusunda taraflar arasında iki veya üç çözülmemiş konu kaldığını ve en önemli sorunun Karabağ’ı Laçin bölgesinden Ermenistan’a bağlayacak koridorun oluşturduğunu ifade etmiştir.

Bu mülakat birkaç yönden önem taşımaktadır. Bunların başında şimdiye kadar Karabağ sorunun çözümlenmesine, Ermenistan’ın kendisine olan ihtiyacını muhafaza edebilmek amacıyla,  fazla ilgi göstermemiş olan Rusya’nın tutum değiştirmesidir. Bazı kaynaklar bunu, Türkiye sınırı açılınca Ermenistan’ın Gürcistan yollarına ihtiyacı kalmayacak ve böylelikle Gürcistan’ın stratejik öneminin azaltacak olmasına bağlamaktadır. Türkiye sınırının açılması Gürcistan yollarının bu günkü önemini azaltacağı ilke olarak doğru olmakla beraber Gürcistan’ın stratejik önemi, yollarından ziyade, ABD ve AB ülkeleriyle yakın ilişkileri bulunmasından ve bu bölgede NATO üyeliğine tek aday ülke olmasından kaynaklanmaktadır.

Diğer yandan Lavrov’un Karabağ sorunun çözümü için iki veya üç konu kaldığına dair iyimser sözlerinin de paylaşılmadığı görülmektedir. Nitekim Azerbaycan Başkanlık sözcüsü Novruz Mamadov bu konuda temel sorunlarda mutabakata varılmamış olduğunu ifade etmiştir. Ermenistan Dışişleri Bakanı Nalbantyan ise, Laçin koridoru konusuna hiç temas etmeden, çözümlenmemiş konuların başında Karabağ’a verilecek statünün geldiğini ve bu konunun da Karabağ halkının iradesini özgürce ifade etmesiyle çözümlenebileceğini belirtmiştir.

Yıllardan beri Karabağ sorununa çözüm bulmayı amaçlayan çabaların gelip takıldığı nokta bu bölgenin gelecekte ne gibi bir statüsü olacağıdır. Azerbaycan, Karabağ’ın gayet geniş özerklik haklarına sahip ancak Azerbaycan’a bağlı bir bölge olarak kalmasında ısrar etmektedir. Buna karşın Ermenistan bu bölgenin geleceğinin bir referandum ile belirlemesi gerektiğini iler sürmektedir. Doksanlı yılların başında savaşlar sonucunda Karabağ’ın Azeri kökenli halkının bu bölgeden zorla çıkarıldığı ve halen Karabağ’da sadece Ermenilerin bulunduğu hatırlandığında referandumdan, Ermenistan’ın istediği gibi,  bölgenin bağımsızlığını destekleyen bir sonuç çıkacağında hiçbir şüphe yoktur. Yine şüphe duyulmaması gereken bir husus bağımsız Karabağ’ın bir süre sonra Ermenistan’a katılma kararını alacağıdır.

Karabağ Sorunun çözümlenmesine yardımcı olmak üzere görevlendirilmiş Minsk Grubunun halen müzakereleri yürüten eşbaşkanları (ABD, Rusya, Fransa)  bu bölgenin statüsü konusunun ertelenerek diğer sorunların, mesela Karabağ’ı çevreleyen yedi Azeri ilinin boşaltılması gibi sorunların çözümlenmesini önermişlerdir. Söz konusu illerin özgürlüğüne kavuşması gayet olumlu olmakla beraber,  erteleme sonucunda da bir değişiklik olmayacağı, Karabağ’lı Ermenilerin yine önce bağımsız olmaya sonra da Ermenistan’a katılmaya çalışacakları görülmektedir.

Lavrov’un yukarıda değindiğiz sözleri Ermenistan ve Diaspora basınında da olumsuz yankılar yaratmıştır. Bunların başında Karabağ sorunun Rusya’nın yardım etmesiyle kendi lehlerine çözümlenebileceğine dair Ermenilerde öteden beri yerleşmiş inancının sarsılmasının yarattığı düş kırıklığı gelmektedir.  İkinci olarak Lavrov’un Ermenistan’ın içinde bulunduğu güçlüklere temas ederken Azerbaycan’ın geniş imkânlarından söz etmesinin, Karabağ sorununda arabuluculuk yapan bir ülkeye yakışmadığının ifade edilmesidir. Aynı şekilde Lavrov’un Karabağ sorunun çözümünün Türkiye’nin bu konuda yapacağı yardıma (sınırlarını açmasına) bağlı olduğunu ifade etmesi de yerinde bulunmamaktadır.  Ayrıca bu sorun çözümünde Karabağ halkının iradesinden bahsedilmemesi de iyi karşılanmamaktadır. Bir yorumcu Azerbaycan’ın sahibi olduğu doğal kaynakların (petrol ve doğal gaz) tarihte olduğu gibi bugün de Rusya’nın tutumunu tayin ettiğini iddia etmektedir. Bir diğeri ise Moskova’nın Koçaryan zamanında böyle beyanlarda bulunamayacağını, şimdi bu şekilde konuşulmasının Sarkisyan’ın Koçaryan politikalarından vazgeçmiş olduğunu gösterdiği ileri sürmektedir.

Ermeni basınının pek üzerinde durmadığı ancak gerçekte çok önemli olan bir husus Lavrov’un Minsk Grubunun diğer eş başkanlarının da Karabağ sorununun çözümü için halen gerçek olanaklar bulunduğunu kabul ettiklerini söylemesidir. Amerikalı Eşbaşkan Matthew Bryza’nın Lavrov’un görüşlerini paylaştığını ifade etmesi, son zamanlarda Kosova, Gürcistan, füze kalkan sistemleri gibi birçok konuda ayrı görüşlere sahip iki büyük devletin Karabağ sorunun bir an önce çözümlenmesi hususunda birleştiklerini göstermektedir. Bu birleşme, 15 Ekim’de yapılan Azerbaycan başkanlık seçimlerinden bir süre sonra Ermenistan ve Azerbaycan üzerinde Karabağ konusunda anlaşmaya varmaları için dostane ancak kararlı bir baskı kurulacağının işaretidir. Özellikle Ermenistan’ın bu baskıya direnmeye çalışacağı görülmektedir. Ancak iki büyük devlet beraber hareket etmeyi sürdürdükleri takdirde Karabağ sorununun makul bir zaman içinde bir çözüme bağlanması beklenmelidir.

Lavrov’un sözlerinin diğer önemli bir yönü de Karabağ konusunda Türkiye’nin kilit bir rol oynadığını ortaya koymasıdır. Karabağ sorununun kökeninde 1990’ların başında yaşanan çarpışmalar sonucunda Karabağ ve bu bölgeyi çevreleyen yedi Azerbaycan ilinin işgal edilmesi ve buralarda yaşayan Azerilerin evlerinden kovulması bulunmaktadır. Sorunun çözümü ise Ermenistan’ın gerek işgal edilmiş topraklar gerek Azerilerin evlerine dönmeleri konularında vereceği tavizlere bağlıdır. Oysa Koçaryan döneminin uzlaşmaz politikalarının etkisinde olan Ermenistan kamuoyu ve pek çok siyaset adamı için bu tavizlerin kabul edilmesi zordur. Bu durumda Sarkisyan verdiği tavizlerin karışığını aldığını ülkesi kamuoyunu inandırmak durumundadır. Karşılık olarak ileri sürülebilecek tek husus ise Türkiye sınırının açılmasıdır. Ermenistan’ın içinde bulunduğu izolasyon son zamanlarda çok endişe yarattığından Ermeni kamuoyu Türk sınırının açılmasını memnuniyetle karşılayacaktır.

Karabağ sorunun çözümü için Türkiye’nin sınırını açması bir bakıma  bu çözüm bedelinin Türkiye tarafından ödenmesi anlamına gelmektedir.  Bu normaldir; zira sınırın 1993’te kapatılmasından bu yana Türkiye’de en yetkili kişiler birçok kez Karabağ sorunu çözümü halinde sınırın açılacağını ifade etmişlerdir.  Diğer yandan sadece bu nedenle değil, Türkiye Kafkasya’da barış ve güvenlik koşullarının hâkim olmasına özel bir önem verdiği için de Karabağ sorunun çözümünden sonra sınırını açması gerekecektir.

Durum böyle olmakla beraber, Karabağ sorunu gerçek anlamda Türkiye ile Ermenistan arasında bir sorun değildir.  Türkiye, Azerbaycan’la olan özel ilişkileri nedeniyle Karadağ’daki durumu kendisi içinde bir sorun olarak kabul etmiştir. Bu nedenle Karabağ sorunun çözümü sınırlarını açması  Türkiye’nin Ermenistan ile olan sorunların çözümlendiği anlamına gelmeyecektir. Türkiye’nin bu ülkeyle olan esas sorunları Ermenistan’ın Türkiye’nin toprak bütünlüğünü (veya sınırlarının dokunulmazlığını) tanıdığını teyit etmekten kaçınması ve soykırım iddialarının başka ülkeler tarafından tanınması için diasporanın yoğun çabalarını desteklemesidir.

Bu iki sorunun çözümlenmesi için, Ermenistan’ın bağımsızlığından hemen sonra, 1992 yılında başlayan ve bazen kesilmesine rağmen devam eden müzakereler aradan yıllar geçmesine rağmen bir sonuç vermemiştir. Basın haberlerine göre Sayın Cumhurbaşkanın Erivan ziyaretinin öncesinde ve sonrasında yoğunluk kazanan bu görüşmelerde taraflar arasında bir iyi niyet belgesi imzalanması ve bu belgenin New York’ta Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantıları sırasında açıklanması öngörülmüştü. Bu olmadığına göre bu safhada bir anlaşmaya varılamamış olduğu anlaşılmaktadır. Şüphesiz müzakereler devam edecektir veya etmektedir.

Bu müzakerelerden bir sonuç alınmadan Karabağ sorunu çözümlenir ve Türkiye, vaadi gereğince, sınırlarını açarsa ve bunu da Türkiye ile Ermenistan arasında diplomatik ilişki kurulması izlerse, Ermenistan’ın Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tanıması ve soykırım iddiaları için bir tarihçiler ortak komisyonu kurulması gibi konulara fazla ilgi göstereceğini i düşünmek zordur. Bu açıdan bakıldığında Karabağ sorunun çözümlenmesi için çok önemli olan Türk sınırların açılmasının Türkiye’nin Ermenistan’la olan esas sorunlarının çözümünde olumsuz bir etki yapacağı görülmektedir. Bu sakıncayı ortan kaldırmanın yolu ise Karabağ sorunu ile Türkiye-Ermenistan arasındaki ikili nitelikteki sorunların aynı zamanda çözümüne çalışılması ve Türk sınırlarının açılmasının Karabağ sorunun çözümü yanında Türkiye’nin Ermenistan’la olan ikili sorunlarının çözümüne de bağlanmasıdır. 

 

Bu mülakat birkaç yönden önem taşımaktadır. Bunların başında şimdiye kadar Karabağ sorunun çözümlenmesine, Ermenistan’ın kendisine olan ihtiyacını muhafaza edebilmek amacıyla,  fazla ilgi göstermemiş olan Rusya’nın tutum değiştirmesidir. Bazı kaynaklar bunu, Türkiye sınırı açılınca Ermenistan’ın Gürcistan yollarına ihtiyacı kalmayacak ve böylelikle Gürcistan’ın stratejik öneminin azaltacak olmasına bağlamaktadır. Türkiye sınırının açılması Gürcistan yollarının bu günkü önemini azaltacağı ilke olarak doğru olmakla beraber Gürcistan’ın stratejik önemi, yollarından ziyade, ABD ve AB ülkeleriyle yakın ilişkileri bulunmasından ve bu bölgede NATO üyeliğine tek aday ülke olmasından kaynaklanmaktadır. - logo

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir