TÜRKİYE’DE MİSYONERLİK VE HEDEFLERİ

Mustafa Nevruz SINACI

            Bütün dünyada misyonerlik, bir dini tebliğ etme fiili olarak anlaşılmakla birlikte, tarihi süreç içerisinde, emperyalizmle özdeşleşen Hıristiyanlığın çıkar amaçlı faaliyeti durum ve konumuna gelmiş bulunmaktadır. Yani, “Misyonerlik” denince akla çok eskilerde dinsel amaçlı “Hıristiyanlık öğretisi” gelirdi. Şimdilerde bu böyle değil. Akla gelen tek şey “ilâh, ilaç ve silâh” tüccarlığı, bozgunculuk, fitne-fesat, sanal bölücülük, anarşi-terör ve tedhiştir.

Tıpkı şu an ve evvelinde ülkemizde olduğu gibi… Bu bağlamda “Osmanlı devleti mason ve misyonerler tarafından yıkılmıştır” denildiğinde bunun çok doğru bir tarihi tespit olması gibi.          Ancak biz yine de, “günün aktüel konusu” olması nedeniyle meseleyi özleştirecek, fazla derinlere inmeden Türk ve Türkiye’ye özgü yanını ele alıp, irdeleyeceğiz.   

            MİSYONERLERİN HEDEFLERİ:

            Hıristiyan dünyasının tarihte yıllarca süren haçlı seferleriyle yıkamadıkları Osmanlı İmparatorluğu’nu, misyonerlikle yıkmayı başardıkları gibi, bugün de Türk Devletini misyonerlikle yıkmaya çalışmakta, sonra da Orta Doğu ve Orta Asya’yı ele geçirmeyi hedeflemişlerdir. Hıristiyanların hedeflerinin bu şekilde olduğu Papanın 1999 senesi yılbaşı konuşmasındaki “Birinci bin yılda biz Avrupa’yı Hıristiyanlaştırdık; İkinci bin yılda Amerika ve Afrika’yı; üçüncü bin yılda da Asya’yı Hıristiyanlaştıracağız; bunun da anahtarı Türkiye’dir” şeklindeki açıklamaları teyit edilmektedir.

            Türkiye ile bu denli ilgilenmelerinin diğer özel sebepleri de; Türkiye’nin Jeo-stratejik konumu; Hıristiyanlığın ilk yayıldığı yer ve Selçuk’taki Meryem Ana Kilisesinin, Hıristiyanlığın kâbesi konumunda olması; Türkiye’yi “Kutsal Ülke” hem de “vaat edilmiş toprak” (arz-ı mev-ud) olarak görmeleridir.

            Misyonerlerin amacı Hıristiyanlık öğretisi olsaydı; Türkiye’den önce kendi ülkelerindeki yangını söndürmeleri gerekirdi. Zira, Callup Araştırma Kuruluşu’nun “Dini Eğitimde Milenyum” konulu araştırma sonucunda halkın, Danimarka’da % 49’u, Norveç’de % 52’si, İsveç’te % 55’i, Fransa’da % 50’si, İngiltere’de % 60’ı, “Tanrının kendileri için hiçbir şey ifade etmediğini” tespit etmiştir. Bu da göstermektedir ki misyonerlerin Türkiye’deki gayesi Türk İnsanını, Hıristiyan yapmaktan öte, Türk Devleti’ni yıkmaktır. Kendi ülkelerinde ateizm/dinsizlik bu kadar yayılmışken ne diye bizimle uğraşırlar ki?   

BU MENFUR FAALİYETLERİ YÜRÜTENLER

            MİT’in Başbakanlığa sunduğu rapor: “Amerikan Misyonerler Masası Komiserliği’ nin (ABCFM) Türkiye Sorumlusunun Sağlık ve Eğitim Vakfı ile Çağdaş Eğitim Vakfı olduğu, birçok yazar, gazeteci, bilim adamı ile Sev Matbaacılık Kitap-ı Mukaddes ve Yay. Eğitim A.Ş.’nin aynı vakfa bağlı oldukları, İzmir, İstanbul ve Tarsus’ta okullarının olduğu belirtilmekte; bunların dışında 332 kilise, 7 dergi, 49 vakıf, 3 yayınevi, 7 radyo, 7 şirket, 7 gazete ve 44 dernek olmak üzere kitlesel bazda ve örgüt bağlamında 190 misyonerlik odağının tespit edilmiştir” Genelkurmay Başkanlığı’nca yapılan bir araştırmada misyonerlerin hedefinin Alevi ve Kürtler olduğu ve yöneticilerinin tamamının mason, dönme (kripto-koza) ve gayri-Müslim unsurlardan teşekkül ettiği vurgulanmaktadır.

            MİSYONERLİK FAALİYETLERİ’NE YASAL GÜVENCE

            Hıristiyanların Türk Devleti’ni yıkmak maksadıyla, büyük zahmetlere katlanıp, haçlı seferleri düzenlemelerine artık gerek yoktur. Hıristiyan sermayesi’nin uluslar arası temsilcisi AB ve BOP mimarı ABD’yi kurtarıcı olarak gören zihniyet, bunların (Milli haysiyet ve milli irademizi yok edici, din birliğimizle üniter yapımızı bozucu ve Türk Milli Devletini yıkmaya matuf) yasa değişikliklerine ilişkin resmi taleplerini ivedilikle ele almakta hükümet, Meclis’i gece gündüz çalıştırarak istenilen düzenlemeyi vaat edilen tarihte yapmaktadır. Bu yasalardan bazıları; (GB) Milli irademizin temsilcisi TBMM yetkilerinin AB ile paylaşımı, yabancı vakıflar ve yabancıların Türkiye’de taşınmaz mal edinmelerine izin verilmesi. Azınlıklar ve etnik gruplara ana dilde yayın, öğrenim ve siyasi birliktelik hakkı gibi yasalar çıkartılmıştır.

TÜRKİYE’DE MİSYONERLİK VE HEDEFLERİ (2)

Mustafa Nevruz SINACI

Aleviler ve Kürtlerin azınlık sayılmalarının sağlanması, terör örgütü mensuplarına (A. Öcalan dahil ki, esas adı Artim Erenyan olan bir Ermenidir) af çıkartılması, Ordu’nun ateş kesmesi, PKK ile siyasi çözüm görüşmelerinin başlatılması; Güney Kıbrıs’ın tanınması; KKTC’’ne son verilmesi; Türk askerinin adadan çekilmesi; Ermenistan kapısının açılması ve bu çete devletle iyi ilişkiler kurulması Kamu Yönetimi Yasası’nın Milli devlet yapımızı bozacak şekilde değiştirilmesi; ruhban okulunun açılması vs, tamamı Türk milleti ve devletine ihanet anlamına gelen düzenlemeler için siyasi, ekonomik baskıya devam etmektedirler.

            DÜZENLEMELER SONUCU MİSYONER FAALİYETLERİ

            Türk milleti ile binlerce yıllık tarih ve kültür birliğine sahip, Milli Birliğimizin asli unsuru olan Alevi, Kürt, Çerkez, Arnavut, Türkmen, Laz gibi insanlarımızın azınlık ve etnik gruplar olarak kabul edilmeleri siyasi ve kültürel haklar veren yasa ile “Milli Birliğimizin” bozulmaya, iç savaşa sürüklenmeye zemin hazırlanmıştır. Yabancıların mülk edinme yasası ile kiliseler, kilise evleri hızla artmakta, ilgili bakanın resmi açıklamasına göre; canla kanla sahip olduğumuz vatan topraklarının, dört milyon metrekaresi satılmış bulunmaktadır.

Bu rakama, kadastro geçmemiş yerlerdeki satışlar dâhil değildir.

            Hıristiyan ülke büyük elçilerinin ve yasalarımızın desteğinde “Barış gönüllüleri !, “parlamento heyetleri” adı altında misyoner heyetleri getirilmekte, sadece Alevi ve Kürt’lerin bulunduğu il, ilçe ve köyler ziyaret edilmekte, ülkelerine dönerken basını başına toplayarak, Türkiye’ye hakaretler yağdırıp, ülkemizi terk etmektedirler.  Aynı türden mekânlar, “sağlık taramaları”, “insan hakları”, “azınlık hakları”, “deprem bölgelerine yardımlar”, “inanç turizmi” şeklinde geziler, toplantılar düzenlemekte;. “Dinler arası diyalog”ve “yabancı dil kursları” gibi toplantıları serbestçe yapabilmektedirler.

            Bugün bu faaliyetler için paket programlar hazırlanarak şartlar ve ortama göre uygulanmaktadır. Bu paket programlarda, “İslami duyguları zayıflatan, inanca nifak sokan sohbet toplantıları sesli ve görüntülü yayınlar, filmler yapmak, göstermek, İncil dağıtmak, AB’nin halkın kendi dilini, dinini ve kültürünü kullanması, yaşatması ve etnik siyasi yapılanmasını sağlamakla ekonomik refah getireceğinin propagandası yapılmaktadır” Ayrıca; “Seks ve cinsel özgürlüğü teşvik ve tahrik,  son derece ahlaksız yayın ve misyoner yabancı kızların gençlerimizi kandırarak evlenmelerini sağlamak..” gibi hususlar yer almaktadır.

            Fener Rum Patrikhanesi papazı, AB ve ABD’nin desteği ile TC ve yasalarını hiçe sayarak, kendisini “ekümenlik” yani dünya patriği, İstanbul’u da Konstantinopolis ilan etme cesaretini kendinde bulabilmiş, resmi yazışmalarında da bu sıfatı kullanmaya başlamıştır. Patrik Bartholomeus öylesine ileri gitmiştir ki; Türkiye’de Ruhban Okulu’nun açılması için ABD Özel Planlama Dairesi Başkanlığı’ndan Türk Yetkililerine verilmek üzere 20 milyon dolar aldığını, bunu Yunanistan’daki yatırımlarında kullandığını, CİA tespit etmiş, ABD Başkanlığı’na 01.07.2004 tarihinde verdiği resmi rapor basınımızda yayınlanmıştır. Fakat, bugüne kadar bu suiistimalle ilgili, TC resmi makamlarının bir açıklaması ve adli işlem başlatıldığı duyulmamıştır. Daha bunlara benzer yüzlerce hainlik sıralamak mümkündür.

            Tarih boyunca Türk Milletini parçalamak, Türk Devleti’ni yıkmak için yıllarca savaşmış, asırlarca mücadele vermiş, halen her fırsat bulduklarında haçlı zihniyetini, kinini nefretini ifade eden Hıristiyan Devletlerin, bugün dahi resmi makamlarımızın raporlarında ifade edilen, misyonerlerin bölücü faaliyetlerini görmemek, duymamak ve anlamamak için görme, duyma ve anlama özürlü olmak gerekir. Oysa, devleti yönetenler ne sağır-kör, ne de anlama özürlüdür! Türk birliği’nin bozulması, ülkemizin iç savaşa sürüklenmesi ve devletin yıkılmasına matuf düzenlemelerden duyulan rahatsızlığın “Müslüman mahallesinde salyangoz satıyorlar” biçimi amiyane tabir ve beyanla örtülmeye çalışılması sorumsuzluk, aymazlıktır.

   Müslüman Türk Milleti olarak bize düşen görev daima uyanık olmak ve bu hain saldırıyı püskürtmektir. Bu ancak, Türklüğümüz ve dinimize çok sıkı sarılmakla kabi

Mustafa Nevruz SINACI - TurkiyeHalki

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir