Mustafa Nevruz SINACI
Aslında 2007 yılının ikinci yarısında hız kazanan zamlar fütursuzca sürüyor.
Elektrikten doğalgaza ‘insanca yaşamın temel faktörleri ve üretimin ana girdilerine’ yağmur gibi gelen zamlar, yönetim eliyle zulüm, işkence, enflasyon ve pahalılık terörü halini aldı. Akil insanlar ve namuslu-dürüst ekonomistler bunu, her ne kadar rekor cari açık ve kilit kamu şirketlerinin yabancılara satışına bağlıyor ise de; Gerçekte durum çok farklı olsa gerek!
Her ne kadar vatandaşın belini büken zamlar üzerinde, rekor kıran cari açığı kapatma kaygısı var ise de; Aslında başta enerji sektörü olmak üzere stratejik kuruluşların yabancıların eline geçmesi, kontrol zaafı ve AB’de olduğu müeyyide uygulama imkânından yoksunluk gibi sebepler daha ağır bir etken olarak öne çıkıyor.
ZAMLARIN ASIL NEDENLERİ
Su anda devletin cari açığı tam 52 milyar dolar. İç ve dış borç yükü 500 milyar doları aşıyor. Önceleri borç para alıp, özelleştirme yapmak suretiyle iradı Hazine’de gösteriyorlardı. Şimdi elde bir şey kalmadı. Tatminkâr düzey üretim yok. Tarım bitmiş, ziraat tabana vurmuş. İthal-ihraç dengesi alt üst, ekonomi’nin % 50’den fazlası kayıt ve kapsam dışı. Vergiler çok yüksek ve adaletsiz. Dolayısıyla doğrudan edinim ve tüketim ekonomisi dışında vergi tahsilâtı dumura uğramış vaziyette. Sonuçta ‘cebri icra’ dan başka yapacak bir şeyleri kalmadı.
Oysa cari açığın kapanması lâzım, bunun için ne yapmak gerekiyor? Elbette Milletin sırtına yüklenmek. Şu aşamada bu, halkı yumruklamak gibi bir şey… Müzmin kan emiciler, çıkar örgütleri, kene ve “devletin malı deniz” zihniyetinden geçinen domuzlar hariç yumruk hepimize geliyor. Maaş ve ücretlere yapılan zamlar, zorunlu ve hayati masraflara nispetle çok komik, insan hakları, adalet ahlakı ve hukuktan yoksun. Zenginler ve fakirler, memurlar ve işçiler, emekliler ve çalışanlar arasında zaten var olan uçurum giderek artıyor ve açılıyor.
Bu işin tahrik ve “İŞKENCE” boyutu; Toplumsal barış açlık, yokluk ve yoksullukla zorlanıyor. Hızla artan pahalılık, tabana vuran alım gücü, tırmanan işsizlik ve iş gücü (insan) istismarının bir başka nedeni de; Adeta peşkeş çekilircesine, mütekabilden yoksun ve mucibi dışında yapılan dev özelleştirmelerdir. Açıkçası şu ki; kamunun elinde bulunduğu sürece en çok vergi veren, en yüksek kâr ve istihdamı sağlayan Pet-kim, TÜPRAŞ, POAS, Telekom, ERDEMİR, Sümerbank, deniz ve hava limanları, SEKA gibi kuruluşların özelleştirilmesi tam bir harakiri. Bunlar yok pahasına elden çıkarıldı. Üstelik özelleştirmenin esas gerekçesi olan dış borç ödemeleri de yapılamadı. Peki öyle ise özelleştirme bedelleri ne oldu. Hani refah?..
Enerji’nin, (elektrik bağlamında) özel sektöre “üretme ve ürettiği kadarını kullanma” biçiminde lisans verilmesi dünyanın her yanında teşvikli olarak mevcut, ancak satış-dağıtım ve ticari amaçla neredeyse imkânsızdır. Yani dünyada herkes ihtiyacı olan elektriği üretebilir. Bu doğal bir haktır. Ama ‘temel girdi’ özelliği nedeniyle dağıtımı (ticareti değil) sadece kamu tarafından yapılır. İleri ve modern hukuk devletlerinde Petrol ürünleri, doğalgaz, elektrik, su ve türevleri doğrudan devlet tekeli ve/veya sıkı takip ve kontrolündedir. Amaç ucuzluktur.
YA BİZDEKİ DURUM!
Bizde, enerji sektöründe ip yabancının elinde.. İnsanlık adına utanç verici..Türkiye’de bu sektör ‘tatlı kâr, fahiş kazanç nedeniyle’ yabancıların. Özel işletmeci-üretici ve yabancının zihniyeti şu: ‘ben enayi değilim, Türk’e hizmet edemem. % 21 zam yaparım. Zaten hükümet kontrol edemiyor’ düşüncesiyle istediği zammı yapıyor. Derken % 20 daha. Ne etti 2008 yılı başından bu yana? % 42. Bileşiği % 50’yi aşıyor. Enerji kaynaklarının tamamı elinde, yapar..
BU NE DEMEK OLUYOR BU?
Doğru okunduğu zaman bu, şu anlama geliyor: İktidar ya yönetim biliminden bihaber, devlet geleneğine yabancı, hükümet etmeyi belediye veya şirket yönetmek gibi algılıyor; Bir başka anlatımla ya icraat işinde samimi ve halkçı değil veya ortak akıl, demokrasi kültürü, toplam kalite yönetimi veya hak, adalet ve hukuk inancından yoksun. İşte zulmün nedeni!..
Bir yanıt yazın