MEZARLIK KÜLTÜRÜMÜZDEN ÖRNEKLER KİTABI VE MENDERES’İN SON SÖZLERİ

Mustafa Nevruz SINACI

Dünya fani-sonlu, oysa insan baki, yani sonsuzdur.

Dolayısıyla insanın sonsuz ömür ve ebedi hayata sahip olduğuna değil, yaşamın dünya hayatı ile sınırlılığına inananlar ölüm’ü mutlak bir son olarak görür ve vehmettikleri beklenir, (mukadder) biçimde sona ermekten dehşetli korkarlar.

Zaten bunların bütün yaşamları da korku içinde geçer.

Cehennemliklerin kara-kurası, kaygısı ve kâbusu budur.

Onların genellikle “iç dünyaları” ve vicdanları yoktur.

Dahası dünya, mal-mülk, para-pul, şan-şöhret sevdasıyla gözleri dönmüş, varlıklarını hırs, bencillik (egoizm) kin, nefret ve ihtiras bürümüş; Din ticareti yapan, paraya tapan ve organize siyaset simsarlığından çıkar sağlayan insanlık düşmanı zalimler ölümü akıllarına bile getirmemeye çalışırlar.

Suiistimal ehlinin aklında daima; devleti, dinî-ilmî, insani ve milli değerleri kullanarak çıkar sağlamak vardır. Bu, ahiret düşüncesine sahip olmadıkları, ilahi adalet ve mâşeri hesaba inanmadıkları için böyledir. Vahyi ifade ile: “Gözleri kör, kulakları sağır ve gönülleri kara”..
Kitabın yazarı Prof. Dr. İsa Kayacan, ilk sayfalardan itibaren başlayan ve yeri geldikçe “açıklama-aydınlatma” babında bu istikamette yeteri kadar bilgilendirme yapmış ve konuyu zaten yeterince aydınlatmış.

Şimdi oradan çıkan anlam’la, ‘yukarda açtığım’ tanımı sürdürüyorum: Oysa (bunlar) mukadder akıbet (ölüm) akıllarına geldiğinde derinden sarsılır, dehşete düşer, hırçın, gergin, saldırgan, imansızlıktan mütevellit, akılsız, dengesiz, şuursuz (bilinçsiz) soysuz, hayvan altı iğrenç bir hal alırlar.

Bu, tabiatlarının bütün çirkinliğiyle tezahür biçimidir.

Hallerini ayan beyan eder, açığa çıkartır ve ortaya koyarlar.

Bu hali net biçimde ancak ölüm anında gözler, mezarlıkta müşahede edersiniz.

Dolayısıyla ölüm anları ve bu kritik evrede söylenen ‘son’ sözler çok önemlidir.

O an apaçık göstergedir.

Mevt ve/veya ölü, ceset hakkında çok açık, net ve doğru fikir verir.

Prof. Dr. İSA KAYACAN’IN KİTABI

Hoca’nın kitabının üç karakteristik özelliği var.

Bunlardan birincisi: Alan ve konusunda ilk… Zira sevgili ve değerli üstat İsa Bey konuyla ilgili olarak bizden bir makale istediğinde, literatürler dâhil bütün arama motorlarını içine alan geniş bir tarama ve araştırma yaptım. Dişe dokunur, kayda, kaale almaya ve dikkate değer hiçbir şey bulamadım. Bu cihetle kitap, alanında ilk olma özelliği taşır.

İkincisi: Kitap, yer (dünya) yaşamı, ortamı ve sonrası hakkında bilimsel, kültürel ve dinsel açıklama ve tanımlar içerdiği gibi, otantik, folklorik ve lirik (etkili, coşkun, kişisel ve şiirsel, duygusal) anlatımlarla konuyu zenginleştirmekte, geniş bir perspektif ortaya koymakta ve alandan derlenen farklı açılımları gözler önüne sermektedir.

Üçüncüsü: Kitapta, nadirden sayılabilecek çok özellikli bazı “ilk” ler yer almakta; Bu da İsa Bey’in kitabı hazırlama, derleme, değerlendirme ve düzenleme sürecinde ne kadar hassas davrandığını göstermektedir.

KİTABIN KALBİ

Yıllarca bazı ender siyasiler ve kanaat önderlerinin “son sözlerini” aradım durdum.
Örneğin, artık herkesçe bilinen Mustafa Kemal Atatürk’ün son sözleri mükemmel bir huzur, müstesna bir ahenk-saadet ve sonsuz bir mutluluk içinde boyut değiştirdiğinin, (vefat ettiğinin) hulus-u teslimiyet, feyiz, vuslat ve bu vuslattan duyulan memnuniyetin ifadesidir.
Ama ben “Şehit Başvekil Adnan Menderes’in son sözlerini” arıyordum.

Nihayet Prof. Dr. İsa Kayacan’ın 2008 yılı Temmuz ayında yayınlanan “Mezarlık Kültürümüzden Örnekler” isimli kitabının kalbi timsal 366. sayfasında aradığımı buldum.
Çok garip bir tesadüf ki, bunu yazmak, camiaya açıklamak ve yayınlamak da 2008 yılı Eylül ayına rast geldi. Yani, Cumhuriyet, Atatürk, Lâiklik, Demokrasi, Adalet ahlakı ve hukuka ihanetin kin, nefret, cinnet, cinayet ve katliamla tescil edildiği 16-17 Eylül 1961’in mâkus 47. yıldönümüne.

SON SÖZLER

Bakınız! Şehit Başvekil, Cennet mekân Merhum Menderes’in son sözleri:

Size dargın değilim. (Biz) Sizin ve diğer zavallıların iplerinin hangi efendiler tarafından idare edildiğini biliyoruz. Onlara da dargın değilim. Kellemi onlara götürdüğünüzde deyiniz ki: Hürriyet uğruna ortaya koyduğu başını on yedi sene evvel alamadığınız için size müteşekkirdir. İdam edilmek için ortada hiçbir sebep yok. Ölüme bu kadar metanetle gittiğimi, silahların gölgesinde yaşayan kahraman efendilerinize acaba söyleyebilecek misiniz? Şunu da söyleyeyim ki; Milletçe, bir gün kazanılacak hürriyet mücadelesinde sizi ve efendilerinizi yine ben, 1950’de olduğu gibi kurtarabilirdim.

Dirimden korkmayacaktınız! ancak, milletçe el ele vererek ölüm; Ölünceye kadar sizi takip edecek ve bir gün sizi silip süpürecektir. Buna rağmen, merhametim, yine de sizinle beraberdir.” (dedikten sonra yüksek sesle şehadet getirerek ruhunu teslim etmiştir) Ve Şehadete, (şehitliğe) ‘şehadetler getirerek’ (vatan hainleri tarafından kurdurulan idam sehpasına) Allah, Allah nidalarıyla pür neş’e, bayram sevinci ve saadetle giden bir milli kahraman, masum ve müsemma mana zengini abide insan: Fatin Rüştü Zorlu’nun son sözleri: “Allah memleketi korusun.

Millete zeval vermesin.

Haydi Allaha (CC) ısmarladık.”

Hoca (Prof. Dr. İsa Kayacan)’ dan Allah razı olsun.

Çok ince bir düşünce, ilahi tesadüf veya hassasiyet sonucu aynı sayfada (Mezarlık Kültürümüzden Örnekler, Sayfa: 366); Hak, adalet ve hukukun ebedi utancı yassı-ada çadır tiyatrolarında idama mahkum edilen “DEMOKRASİ ŞEHİDİ” iki mübarek insan’la bir 27 Mayıs faili, suçlusunun son sözleri birlikte yer almış.

Ne kadar ibret verici bir urum.

İşte, 27 Mayıs ihtilâlcilerinden Alpaslan Türkeş’in son sözleri:

“Oğlum, çok sıcak oldu. Şu kaloriferleri kapatın. Camları açın. Daralıyorum”

Evet, bu sözlerden anlaşılan dehşet, sıkıntı, korku, müthiş panik ve haleti ruhiye…
Cehennem kapısında hissedilen dayanılmaz sıkıntı ve ruz-i mahşerde hesap vermeye şiddetli direniş. Münhasıran bu açık, net, dürüstçe-isabetli yazım, şüphesiz yazar için bir lütf’u ilâhi, insanlar içinse ibret, hal ve hakikati ihsan olsa gerektir. Kaldı ki, “Mezarlık Kültürü” adı altında ayan derin bilgiler, her fani’ye nasip olmayacak kadar feyiz, hikmet ve ilham kaynağıdır. Hani kitabın kalbini teşkil eden ‘son sözler’ gibi. Söyleyen vesiledir.

Lâkin: Söyleten, yazdıran kudret!… Kudret-i ilâhi ne yüce. Elbette anlayana.,

Mustafa Nevruz SINACI - menderes necip fazil2

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir