Mustafa Nevruz SINACI
Bence Milli Eğitim Bakanlığı ve mümasil (Milli Savunma ve TSK gibi) hassas konuları; Demokrasi, insanlık davası ve milli devlet konusunda dünya çapında bir dahi olarak kabul görmüş, ölümsüz fikirleriyle hem dünya ve hem de Türk alemine ışık tutan bir liderin: İngiltere Başbakanı D. Lloyd George’nin “Arkadaşlar, yüzyıllar nadir olarak dahi yetiştirir. Şu talihsizliğimize bakın ki; “O BÜYÜK DAHİ” çağımızda “TÜRK MİLLETİNE” nasip olmuştur.” Dediği Mustafa Kemal Atatürk zaviyesinden ele alınmak gerekir.
O’ki, “Hayatta En Hakiki Mürşit (yol gösterici) İLİMDİR, diyendir. Oysa,
LİONS KULÜPLERİ VE MEB
18 Mart 2008 Şehitler günü MEB’nın uluslar arası mason tarikatı alt kuruluşlarından Lions Kulüpleri ile bir eğitim ve işbirliği anlaşması yapıldığı ve bunun Bakan Doç Dr. Hüseyin Çelik tarafından onaylanarak uygulamaya konulduğuna dair haber ortaya çıktı.
Şimdi de; (23 Eylül 2008) İmam Hatipler’de “papaz ve haham” dönemi diye bir haber gördük. Buna göre: MEB İmam Hatipler’de Dinler Tarihi dersine rahip ve hahamların davet edilmesini ve öğrencilere ders verdirilmesini istemiş!
OLAY ŞÖYLE:
Bundan böyle MEB İmam Hatip Liseleri’ne yönelik başlattığı yeni uygulamayla, Dinler Arası Diyalog söyleminin hayata geçirilmesi konusunda bir adım daha attı. Böylece Bakanlık, İmam Hatip’lerde Dinler Tarihi dersine rahip ve hahamların davet edilmesini ve gençlere ders verdirilmesini amaçlamaktadır. İlgili Bakan bu uygulamayla güya dinler arasındaki önyargıların ortadan kalkacağını savunuyor.
GÖZ ARDI EDİLEN GERÇEKLER:
Gerçekte Milli Eğitim Bakanlığı Türk Milleti bağrında filizlenen, yetişen ve gelişen gelecek nesillerin kimlik, kişilik, yaşam biçimi, dava ve misyonundan sorumludur. Bu itibarla Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün:
“Milleti kurtaranlar yalnız ve ancak Muallimlerdir. (Öğretmenler) Muallimden, Mürebbiden (Öğretici) mahrum bir Millet henüz Millet namını almak istidadını (becerisini) kesbetmemiştir. (kazanmamıştır) Ona alelade Kütle denir, Millet denilemez.
Emanet, vecize, vasiyet, tahlil-tespit ve tanımı doğrultusunda hareket etmeye, bu ilkelere samimiyet ve sadakatle bağlı kalarak faaliyet göstermeye memur ve mecburdur.
ÇÜNKÜ!…
Büyük kurtarıcın ve kurucu unsur adına Atatürk “Hükümetin iki hedefi vardır. Biri Milletin Mahfuziyeti (korunması), ikincisi Milletin Refahını temin etmek. Bu iki şeyi temin eden hükümet İYİ, edemeyen FENADIR., Bence, bir Millette ŞEREFİN, HAYSİYETİN, NAMUSUN ve İNSANLIĞIN vücut ve beka bulabilmesi mutlaka o Milletin, HÜRRİYET ve İSTİKLALİNE sahip olması ile kaimdir.” Demek suretiyle, Türk vatandaşlarının çok yüksek bir seviye, seciye ve karakter ile yetişmesini salık vermektedir.
ZİRA CUMHURİYET……
“İlmen, fennen, bedenen kuvvetli ve ahlaken yüksek seciyeli, diğer deyişle ‘yurdu ve milleti özünden çok seven’ nesillere emanet edilmiştir” İşte Milli Eğitim Bakanlığı’nın asli görevi bu nesilleri “namuslu, dürüst, onurlu, sorumlu ve üretken insanları” yetiştirmektir.
Ayrıca, “Bu güne kadar istihsal eylediğimiz muvaffakiyetler, bize ancak terakki (ileri gitme, gelişme, çağdaş standartları aşma) ve medeniyete doğru bir yol açmıştır. Bize ve ahfadımıza (gelecek nesillere) düşen vazife, bu yol üzerinde tereddütsüz ilerlemektir.
EĞİTİMLİ VE ÖNDER TÜK KADINI !…
“Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir Milletinde ANADOLU köylü kadınının fevkinde, kadın mesaisi zikretmek imkânı yoktur ve Dünyada hiçbir Milletin kadını; ” Ben Anadolu kadınından daha fazla çalışırım, Milletimi Halasa ve Zafere götürmekte Anadolu kadını kadar Himmet gösteririm. Diyemez..” (Mustafa Kemal 923)
Hal, dava-misyon ve görev böyle iken; Bir de şu hale bakınız!…
AYKIRILIK VE İNKAR
Eğer doğruysa, bu apaçık İslâm’a muhalefet, Kur’an-ı Kerim ve Al-i İmran suresi 19. âyetini tekzip ve inkardır. Zira bu sure, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Ramazan ayı boyunca bütün Camilere astığı “Doğrusu Allah katında din İslâm’dır” ayetine aykırı olup; Bakan veya bakanlığın böyle insanlık, din ve ahlak dışı bir teşebbüs ve tasarrufa asla hakkı ve yetkisi yoktur. Böylece Müslümanlar alenen rencide, Kur-an tahrif ve kutsal gerçek inâr edilmiş olmaktadır. Dolayısıyla vakıa tam bir vukuat, kasıt-art niyet ve din düşmanlığına matuf “fiilen suç teşkil eden” bir skandaldır. Özellikle adının başında “MİLLİ” kelimesi yer alan iki bakanlıktan birinde, uluslar arası mason tarikatının mütemmim cüzü Lionslar ile işbirliği anlaşması yapılması ve şimdi de İmam Hatip Liselerine papaz ve haham sokulması gibi alçakça bir eyleme teşebbüs, büyük Türk Milleti ve Yüce İslâm Dini’ne hakaret, tezyif ve alçakça bir tertiptir.
Bu, en azından “MİLLİ SAVUNMA” bakanlığı ve Peygamber Ocağı Şerefli Türk Ordusuna Mason, Lions, Rotary ve bunların mütemmim cüzü; Dış kökenli ve uluslar arası menfur unsurların memur, Astsubay ve Subay olarak kabulü kadar “laneti mucip” bir hainlik, aslını inkâr, misyonu’nu terk ve Müslümanlar açısından çok ağır bir cürümdür. Ki, neseben gayrisahih ve gayrimüslim dönme ve devşirmelerin (koza ve kriptoların) askere alınmasına benzer. Sorumluları Türk ve Müslüman olarak kabul edilemez. Zira TSK ve MEB’de görev yapan Türk ve İslâm karşıtı unsurlar ancak ve sadece apaçık düşman, ajan, işbirlikçi, koza ve provokatör olarak kabul, tarif ve tavsif edilebilir. Oysa Mustafa Kemal Atatürk ne der?
“Bir Devletin İstinat ettiği esas, İstiklali tam ve bilâ kaydı şart (kayıtsız ve şartsız) hâkimiyet-i milliye’den (millet hâkimiyetinden) ibarettir” (BAK: TBMM duvarı. ‘Hâkimiyet kayıtsız ve şartsız milletindir…” Mason tarikatı gibi bünyesinde harici ve düşman unsurlar barındıran bir ordu bu görevi nasıl başarabilir?
BİR DE OLACAKLARA BAKALIM!
Milletçe kutsiyet izafe edilen iki hayati kurumda bu tür aykırı, insanlık ve İslamlık dışı uygulamalara müsamaha ve teşebbüs tam bir gaflet, dalalet ve hıyanettir.Sonuçta Misyonerlik devlet eliyle okullara girecek ve Ordu, moral ve maneviyat yönünden ağır bir tahribata maruz kalarak zaafa düşecek ve bidayette çökertilecektir.. Bu bir AB oyunudur ve sinsi düşmanlıktır.
Bu plan, gençlere kendi okullarında rahip ve hahamlar aracılığıyla Hıristiyanlık ve Yahudilik propagandasına izin vermek, misyonerliğin de Bakanlık eliyle meşrulaştırılıp kamu kurumlarına kadar sokulması anlamına gelir.
MEB’nın İHL’ne yönelik başlattığı bu menfur girişimin gerçek amacı tam bir yalan, hile ve safsata olan Dinler Arası Diyalog’dur. Bunu motive, destek ve takviye ettiği sürece Medeniyetler İttifakı söylemi de insanlık dışı, ahlaksız ve düşmanca telakki olunmak gerekir.
Kaldı ki bu menfur teşebbüs ve tertiplerin MEB müfredatına girmesi Türk, İslam ve insanlık âleminin en büyük düşmanı Misyonerliğin meşrulaştırılması demektir.
Eğer bu yolda gerçekten zaruri bir hizmet ifa edilmek isteniyorsa; Niçin BM ve NATO müktesebatı gereği TSK’da rütbeli İmam (tabur İmamları) sınıfı ihya edilmiyor?
Ve niçin Milli Eğitimde din-ahlâk derslerine İmamlar girmiyor?
SORULUR!…
Bir yanıt yazın