Aktütün Karakolu – SON GELİŞMELER

From: (W)SEBNEM ÖZBEK [sebnemenator@gmail.com]

 

Aktütün Karakoluna yapılan baskın neticesinde, kamuoyu ikiye ayrılmış vaziyette. Bir gurup Türk Ordusunun başarısız olduğunu ve Dağlıca’dan sonra ikinci kez baskın yediğini düşünürken; diğer gurup 300-350 kişi ile saldıran teröristlerin 17 askerimizi şehit etmesine karşılık; 23 zayiat verdiğini, ağır silahlarını bırakarak kaçmak zorunda kaldıklarını ve asıl başarısız olanın; PKK terör örgütü olduğunu düşünmekte.

 

Doğrusu ben de ikinci gurup gibi düşünmekteyim. Vermiş olduğumuz 17 şehit; ne kadar canımı yaksa da, Türk Ordusunun; PKK’lı teröristlerin istediği başarıyı sağlayamamasını, bölgede ve tüm Türkiye’de, bir kez daha nefretle anılmalarını sağladıkları için onlarla gurur duymaktayım.

 

PKK terör örgütüyle mücadele konusunda; gerek basının gerekse bizlerin büyük bir yanılgı içinde olduğunu düşünüyorum. Türk Ordusu terörle mücadele etmiyor. Türk Ordusu; teröristle mücadele ediyor. Terörle mücadele çok kapsamlı bir konudur. Türk Ordusu; bu kapsamlı mücadelenin sadece sıcak ayağını, yani; teröristle mücadele ayağını yerine getirmektedir. Hem de AB uyum yasaları adı altında mücadele için, elinde bulunan bir takım argümanlar kısırlaştırılmasına rağmen.

 

Terörle mücadele etmesi gereken ordu değil; sivil erktir. Terörle mücadele ve teröristle mücadele kavramları ayrı ele alınmadığı için; Türk Ordusu başarısızmış gibi görülmektedir. Oysa sivil erk; terörle mücadelede başarısız olduğu için, Türk Ordusunun destansı başarıları gölgede kalmaktadır.

 

Ne yazık ki; PKK konusunda somut başarıyı sağlayan tek kurum olan Türk Silahlı Kuvvetlerini yıpratmak adına; ellerine geçen tüm fırsatları değerlendirmekten çekinmeyen hainler ordusundan oluşan bir basınımız var. Hava Kuvvetleri Komutanının harekat düzenlenirken golf oynadığı haberleri; günlerce beynimize kazınıp, halkın; Türk Ordusuna olan güveni yok edilmeye çalışılırken; İçişleri Bakanının baskından sonra bir açıklama yapmadığını, bölgeye bir tek Hükümet yetkilisinin gitmediğini, bırakın tüm bunları; misak-ı milli sınırlarımıza yapılan tecavüze karşı; Milli Güvenlik Kurulunun dahi toplanmadığını yazmayan bu hainler ordusu; dünyada emsali az görülen başarılı operasyonlara imza atmış Hava Kuvvetlerimizin Komutanına etmedikleri hakareti bırakmamıştır. Orgeneral Babaoğlu’nun davranışı “normaldir” demiyorum. Keşke gelişmelerden haberi olduğu an bölgeye gitseydi. Hem bu davranışı ile; en azından emrinde bulunan subay astsubaya destek olurdu, hem de hükümet kanadının basiretsiz politikalarını ve eksikliklerini yazma cesareti gösteremeyen, görmezden gelen basının; sürekli bir açığını aradığı Türk Ordusuna saldırmaları konusunda ellerine koz vermezdi.

 

Türk Ordusuna yönelik karalama kampanyaları yapmakla görevli hainler ordusundan oluşan basın, acaba sivil erkin; terörle mücadele konusunun, her hangi bir ayağında gelişme kaydettiğini söyleyebilir mi?

 

Son olarak Cumhurbaşkanı Gül; terör konusunda Talabani ve Barzani ile diyalog trafiğini başlatacaklarını söyledi. Irak’ın bir anayasası olduğu halde, kendi bölgesinde; bizim Kurtuluş Savaşı ile yırtıp attığımız Sevr Antlaşmasını birebir anayasasına taşıyan ve Güneydoğumuzu; Kürdistan olarak belirleyen kukla Barzani ile ya da “Bırakın PKK lider kadrosunu; Türkiye’ye bir kedi bile vermem” diyen kukla Talabani ile masada ne konuşacaksınız da; K. Irak’ta PKK’nın barınmasına izin vermemelerini sağlayacaksınız doğrusu merak ediyorum.

 

Gördüğünüz gibi, terörle mücadele etmesi gereken sivil erk; günlük oyalama taktikleri benimsemiş ve bu mücadeleyi tamamen Türk Ordusuna bırakmıştır. Siz terörle mücadeleyi; sorunlu bölgede sadece Türk Ordusuna bırakırsanız; bu durum hem Türk Ordusu için hem de orada yaşayan siviller için doğru sonuçlar vermez.

 

Bölgede devlet gücü olarak halk sadece; Türk Ordusunu görüyorsa, en büyük sorun zaten buradan kaynaklanır. Çünkü Ordu; yapısı gereği serttir. Her ne kadar Peygamber ocağı olarak anılsa da, belli bir takım kural ve kaidelere uygun olarak yetiştirilen subay ve astsubayların; halka yaklaşımında bir takım istenmeyen durumlar söz konusu olabilir. Ordu mensupları bunu bölge halkına özellikle yapmamaktadır. Dediğim gibi; yetiştirilme tarzları, eğitimleri bu durumun nedenidir. İşte bu yüzden, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da devlet otoritesi sadece Türk Ordusuna bırakılmamalıdır. Türk Ordusunun bu bölgelerdeki varlığı sadece teröristlere ve terör eylemlerine yönelik olmalıdır.

 

Yörede yaşayan sivil halk; Türk Ordusundan ziyade, devletin diğer birimlerinin gücünü ve varlığını hissetmelidir. Bu güç; yöre halkının terör örgütüne katılımını engelleyecek tek güçtür. Türk Ordusunun PKK terör örgütüne katılımları engelleme konusunda yapabileceği bir şey yoktur. İşte bu yüzden terörle mücadeleyi sivil erk; teröristle mücadeleyi Türk Ordusu gerçekleştirmektedir.

 

Kendisine ve sivillere yönelik terör saldırıları karşısında Türk Ordusu; 25 yıldır can vererek, kan akıtarak başarılı olmuştur. Gerek bölücü başı Öcalan’ın yakalanma sürecinde ve gerekse örgütün dağılma sürecinde geçmiş hükümetler; terörü bitirme konusunda ne kadar kararlı olduklarını söylemleri ve eylemleri ile ortaya koyduğu için, 6 yıl öncesine kadar PKK neredeyse bitirilmişti.

 

Aynı duyarlılık ve istek; AKP Hükümetinde olmadığından ve değişen dünya düzenine göre aktif ve belirleyici politikalar üretmekteki beceriksizliklerinden ve hepsinden önemlisi; kendini iktidara getiren Amerika’nın istemi dışında, terörü bitirmek konusunda hiçbir şey yapamayacak olmalarından dolayı bugün PKK tekrar hortlamıştır.

 

İşte bu yüzden son günlerde sıkça söz edilen; sınır ötesi harekat söylemlerinin gerçekleşmesi zayıf bir ihtimaldir. Yerel seçimlerin bu kadar yakın olduğu bir dönemde AKP; Doğu ve Güneydoğu’da kendisine oy kaybettirecek herhangi bir adım atmaktan kaçınacaktır. PKK’da; gerek sınır ötesi operasyona hükümetin sıcak bakmayacağını bildiğinden; kendisi için geriye kaçışın son derece rahat olduğu bu dönemi kullanmakta, gerekse seçim öncesi hala var olduğunu, yörede devletin değil, kendi sözünün geçtiğini halka göstermek adına; terör eylemlerini bu bölgede yoğunlaştırarak, korku salmaya ve seçim döneminde siyasi kanadının zayıflamasına engel olmaya çalışmaktadır. Amerika’nın ise bu konudaki düşüncesi gayet nettir. Kuklası Barzani sayesinde; PKK’ya lojistik ve mühimmat desteği vererek, PKK’yı desteklediğini, AKP’ye de; “benim desteklediğim bir oluşumu, bana rağmen bitirmek için adımlar atmaya kalkarsan, sonun; bitirmeye çalıştığın oluşum gibi olur” mesajı vermektedir. İşte bu yüzden AKP; günlük ve bir neticeye varmayacağı belli; Talabani ve Barzani ile görüşmeler yapma, teröre verdikleri desteği sonlandırmaları ricasında bulunma gibi soyut adımlar atmakta, sanki terörle mücadele ediyormuş izlenimi vermektedir.

 

Netice itibariyle AKP Hükümeti de biliyor ki; kendisinin, Amerika’nın bilgisi ve izni olmadan; PKK terör örgütünü bitirecek her hangi bir eylemde bulunması demek; iktidardan olması anlamına gelecektir. Bu yüzden ABD’nin desteklediği PKK terör örgütünü bitirme konusunda; bu hükümetin gerçek ve somut adımlar atması mümkün değildir. Dağlıca baskınından sonra, sınır ötesi harekat için dahi Amerika’dan izin isteyen bir hükümetin; PKK’yı bitirecek adımlar atmasını beklemek hayalcilik olacaktır.

 

 

Ş.ÖZBEK

13-10-2008

  - ocalan

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir