Site icon Turkish Forum

TÜRK TOPLULUKLARINDAN HABERLER

İÇİNDEKİLER:   - Turkler Olmeyi Biliyorlar

İÇİNDEKİLER:  

-SENATÖR YILDIRIM KARARSIZ
-TÜRKLERİN OTURDUĞU BİNADA YANGIN
-FAZIL SAY BÜYÜLEDİ
-TUİ BAŞKANI’NDAN TÜRKİYE’YE ÖVGÜ
-GÜL, KÖHLER İLE DE GÖRÜŞECEK
-KOMBASSAN DAVASINI KAZANDI
-DİVAN KARARINI MECLİSE TAŞIYOR
-İNSAN NE ZAMAN ’ALMAN’ OLUR
KÖLN KENTİNDE YUNUS EMRE SEMPOZYUMU DÜZENLENDİ
-CEM ÖZDEMİR’İN YEŞİLLER PARTİSİ TARAFINDAN MİLLETVEKİLİ ADAYI SEÇİLMEMESİNE “DER SPIEGEL” DERGİSİNDEN ELEŞTİRİ 

***

 

Senatör Yıldırım kararsız

 

Ünal ÖZTÜRK / ZWOLLE | 12.10.2008

 

 

Hollanda’daki Türk kökenli senatör Düzgün Yıldırım, yeni siyasi oluşumu Solidara’nın önümüzdeki yıl yapılacak olan Avrupa Parlamentosu seçimlerine katılımı konusunda kararsız olduğunu söyledi

Hollanda’da görevinden feragat etmesi yönündeki baskıya boyun eğmemesi üzerine 2007 yılının Eylül ayında SP’den (Sosyalist Parti) ihraç edilen Türk kökenli senatör Düzgün Yıldırım, yeni siyasi oluşumu Solidara’nın önümüzdeki yıl yapılacak olan Avrupa Parlamentosu seçimlerine katılımı konusunda kararsız olduğunu söyledi
Hürriyet’e açıklamalarda bulunan Yıldırım, görevlendirilen koordinatörler aracılığıyla 12 eyalette, oluşturulan komiteler kanalıyla da Amsterdam, Lahey, Rotterdam, Utrecht, Tiel, Nijmegen, Arnhem, Groningen, Zwolle, Deventer, Enschede, Almelo ve Heerenveen başta olmak üzere bir çok kentte teşkilatlanma çalışmalarını tamamlamak üzere olduklarını belirtti.  

Avrupa Parlamentosu’nun yeni yüzlerinin belirlenmesi için 9 Haziran 2009 tarihinde yapılacak seçimlere bu kez de partilerin kampanya giderleri için milyonlarca Euro’luk bütçe ayırdıklarına dikkat çeken Düzgün Yıldırım, ‘Biz üyelerin aidatları ile siyasi yaşamını sürdürmeye çalışan bir partiyiz. Diğerleri gibi büyük maddi kaynaklara sahip değiliz. Ancak seçimlere katılıp katılmama konusunu 21 Şubat tarihinde yapacağımız parti kongresinde ele alacağız’ dedi.
Solidara Genel Başkanı Yıldırım, asıl hedeflerinin Hollanda’da 2010 yılında yapılacak yerel seçimlere etkin katılım olduğunu belirterek, ‘2010 tarihindeki seçimlerde belediye meclislerine çok sayıda temsilci göndereceğimize inanıyoruz. Partimizin hedefi toplumun tüm çeşitliliği ile bir bütünlük oluşturmasıdır. Herkesin daha iyi bir yaşam sürme imkanına sahip olmasını istiyoruz. Özgürlük, eşitlik ve dayanışmayı savunan, bütün toplumu kucaklayan bir partiyiz’ diye konuştu.

 

***

 

FRANKFURT | 12.10.2008

 

Türklerin oturduğu binada yangın

 

Almanya’nın Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti’nde bulunan Bad Oeynhausen kentinde pazar günü Türklerin oturduğu bir bina kundaklandı. Yangın giriş katında bulunan bir Türk’ün sahip olduğu markette başladı. 

 

Yangında şans eseri ölen ya da yaralanan olmadı. Olay yerine kısa zamanda intikal eden itfaiye, binada bulunan on iki kişiyi zamanında tahliye etmeyi başardı. Binanın giriş katında ise Almanlara ait olduğu bilinen ehliyet kursu ve cenaze firmasi bulunuyor. Bielefeld polisinin verdiği bilgiye göre yangın kundaklama sonucu meydana geldi. Yetkililer yangın sırasında yanıcı sıvı bir madde kulanıldığını da belirttiler. Yangının çıkışı sebebi henüz belirlenemezken, polis sözcüsü yabancı düşmanı bir saldırının gözardı edilmediğinin altını çizdi. Bu nedenle Devlet Güvenlik Dairesi tarafından soruşturma başlatıldı.

 

***

 

Fazıl Say büyüledi

 

Mustafa BORAK / MANNHEIM | 12.10.2008

 

Dünyaca ünlü piyanist Fazıl Say, Mannheim’da hayranlarını konseriyle mest etti. 10. Uluslararası Enjoz Caz Festivali kapsamında Tük-Alman Ticaret Merkezi (DTW) ile Baktat ve HA İnşaat ve Yapı Firması’nı katkılarıyla düzenlenen konser Mannheim Schloss’ta gerçekleştirildi.

Say, iki bölümden oluşan konserinde yorumuyla hayranlarını adeta büyüledi. Konserin sonunda ünlü piyanist Say, seyircinin yoğun isteğini geri çeviremeyerek tekrar piyanosunun başına geçti ve meşhur ‘Katibim’ şarkısını kendi yorumuyla sunarken, hayranları adeta kendinlerinden geçti.
Alman ve Türkler’in salonu hınca hınç doldurduğu konserin ardından Karlsruhe Başkonsolosluğu Emine Birgen Keşoğlu Fazıl Say’ın onuruna bir resepsiyon verdi. Oldukça samimi bir ortamda gerçekleşen resepsiyonda, Fazıl Say hayranlarıyla sohbet edip bol bol imza dağıttı.

 

***

 

TUİ Başkanı’ndan Türkiye’ye övgü

 

Mehmet UZUN / HANNOVER | 12.10.2008

 

Alman turizm devi TUI grubu Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Michael Frenzel, Türkiye’nin turizm cenneti olduğunu söyledi. Frenzel ABD’den başlayıp dünyayı etkisi altına alan ekonomik krizden de en az turizm sektörünün etkileneceğini açıkladı.

Dünya’nın en büyük turizm şirketlerinden birisi olan Alman seyahat devi TUI’in Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Michael  Frenzel, ‘Türkiye bizim açımızdan çok önemi bir turizm ülkesi. En çok turist gönderdiğimiz ülke. Türk turizminde hızlı bir gelişme var. İleride çok daha gelişeceğine inanıyorum. Türkiye ile ticari ilişkilerimizi daha da geliştirmek istiyoruz. Türkiye’yi çok seviyorum. Antalya’nın fahri hemşehrisiyim. Bana Antalya’nın altın anahtarı verildi ve ben onu saklıyorum’ dedi.
Dr. Frenzel, ‘Küreselekonomik krizden en az etkilenecek sektörün turizm olacağına inanıyorum. Belki hissedebiliriz. Ancak diğer sektörler kadar etkilenmeyiz. Çünkü bir insan araba alımını, ev alımını veya buna benzer alımları erteleyebilir ama tatilini ertelemez. Çalışan birisi izin zamanı geldiğinde bunu hemen kullanır. Biz yaz sezonunun işlemlerine başladık. Şu ana kadar satışlar çok iyi. Bizi etkilemedi’ dedi.
Antalya’da yanan ağaçlık alanın tekrar eski haline kavuşturulması için Antalya valiliği tarafından başlatılan yardım kampanyasına 100 bin YTL ile destek verdiklerini  belirten Frenzel, ‘Antalya çok değerli ve güzel bir kent. Antalya’yı korumak gerekiyor’ diye konuştu.
TUI Türkiye Danışmanı Hüseyin Baraner “Antalya’ya dünyadan 10, Avrupa’dan ise 6 milyon turist geliyor. Bu sayı ilerleyen yıllarda daha da artacak. O nedenle Antalya’ya çok daha iyi bakmak ve sahiplenmek lazım. Doğa güzelliğini korumamız gerekiyor’ diye konuştu.

 

***

 

Gül, Köhler ile de görüşecek

 

BERLIN | 11.10.2008

 

Frankfurt Kitap Fuarı’nın açılışını Alman Dışişleri Bakanı Steinmeier ile birlikte yapacak olan Cumhurbaşkanı Gül, Alman Cumhurbaşkanı Köhler ile de bir araya gelecek.

Türkiye’nin onur konuğu olduğu uluslararası Frankfurt Kitap Fuarı’na katılacak Türk Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Almanya’nın Cumhurbaşkanı Hort Köhler ve Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier ile de görüşmelerde bulunacak.
60. Frankfurt Kitap Fuarı’nin açılışını Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 14 Ekim Salı günü öğleden sonra Almanya Dışişleri Bakanı Steimeier ile birlikte yapacak. Açılış öncesi Steinmeier ile Gül ikili bir görüyme yapacak. Detaylı görüşmeler ise akşam yemeğinde sürdürülecek.
Cumhurbaşkanı Gül, 15 Ekim’de de Alman Cumhurbaşkanı Hort Köhler ile bir araya gelecek. İki Cumhurbaşkanı, görüşmeden sonra Frankfurt Kitap Fuarı’ndaki stantları gezecekler.
KÜLTÜREL DİYALOG

Steinmeir fuar öncesi yaptığı yazılı açıklamada, iki ülke arasındaki kültürel diyaloğun geliştirilmesine çok önem verdiklerini hatırlattı. Bu alanda geçen yıl başlattıkları Ernst Reuter Girişimi ile Türk-Alman Üniversitesi’nin protokolünün imzalanmasının, bunun bir kanıtı olduğunun altını çizdi. Almanya Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan yazılı açıklamada, fuarın açılışına Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile yazar Orhan Pamuk’un da katılmasının beklendiği hatırlatılarak, ‘Almanya ve Türkiye kültürel alışverişe büyük önem vermektedir’ denildi. Açıklamada, Frankfurt Kitap Fuarı’nın Alman halkına edebiyat yoluyla Türk kültürüne bir bakış imkanı sunacağı ifade edildi.
  

***

 

Kombassan davasını kazandı

 

Erkan MISIRLI / MÜNIH | 12.10.2008

 

Almanya’da Kombassan’a 1999’da 100 bin Mark yatıran ve parasını daha sonra geri alamayan Satılmış Keklik, Münih’te Kombassan aleyhine açtığı davayı kazandı.

Mahkeme Kombassan’ın Satılmış Keklik’e 53 bin 545 Euro ödemeye mahkum etti. Münih Belediyesi işçisi 49 yaşındaki 2 çocuk babası Satılmış Keklik, ‘Kaptırdığım birikimim için mücadele edİyorum. Mahkemenin kararı bana bir ümit oldu’ dedi. Avukat Özkan Arıkan  “Önemli olan davaların 10 yıl geçmeden açılmış olması. Şimdi Almanya’da kazanılan dava için de Türkiye’de tanıtım davası açıp mağdur Satılmış Keklik’in alacağı parayı Konya’daki şirketten talep edeceğiz’ dedi.

***

 

 

Divan kararını meclise taşıyor

 

Ahmet YILDIRIM/HAMM | 10.10.08

 

Avrupa Adalet Divanı’nın işsiz ve sosyal yardım alan Türklerin oturum izinlerinin uzatılmasına yönelik 1/80 Ortaklık Konseyi kapsamında 25 Eylül 2008 tarihinde aldığı karar Sol Parti Milletvekili Sevim Dağdelen tarafından Federal Meclise taşınıyor.

Almanya’da geçen yıl yapılan Eyalet İçişleri Bakanları toplantısında alınan kararlar uyarınca yabancılar daireleri tarafından işsiz ve sosyal yardım alan Türklerin oturumlarının uzatılmadığını dile getiren Sevim Dağdelen,’Avrupa Adalet Divanı’nın aldığı karar, Almanya  İçişleri Bakanları toplantısında alınan kararın yanlışlığını ortaya koyuyor. Burada alınan kararlar, Adalet Divanı’nın kararlarıyla çelişiyor. Mahkeme kararı bunu tescilledi’dedi.
Dağdelen, kararın gündemde tutulması için soru önergesiyle Federal Meclise taşıyacağını söyledi. Alınan kararın hükümet tarafından nasıl değerlendirildiğinin ortaya çıkması gerektiğini de vurgulayan Dağdelen şöyle konuştu:’Ortada Avrupa Adalet Divanı tarafından alınmış bir karar var. Hükumet bunu nasıl değerlendiriyor. İçişleri Bakanları  toplantısında alınan kararlarda Adalet Divanı kararı doğrultusunda değişiklik yapılacak mı?’ Dağdelen Yabancılar Daireleri tarafından oturumu bu nedenle uzatılmayan vatandaşların mutlaka itiraz etmeleri gerektiğini de sözlerine ekledi.

 

***

 

İnsan ne zaman ’Alman’ olur

 

13 Ekim 2008

 

Sefa KAPLAN

İlk nesli Sirkeci’den devlet töreniyle gönderdik, dilini, dişini, düşünü bilmedikleri bir diyara.

Aradan geçen yıllarda Ruhi Su, “Sığmazken atalarım düne yarına, Düşmüşüm ben el kapılarına” diye ağıtlar yaktı. Selda, “Almanya Acı Vatan” diye hıçkırdı. Ama üçüncü kuşak, dördüncü kuşak babaları veya dedeleri kadar çaresiz değildi. En azından görüntü öyleydi. Örnek mi?.. Ali Adrian Müller!.. Alman kültürünün içine doğdu, Almanca’yı pek çok Alman’dan daha iyi konuşuyordu. Üstüne üstlük ismini de değiştirdi. Ama Alman olduğunu kimseye kabul ettiremedi. Ve o da, işte bu soruyu sordu kendi kendine: “İnsan ne zaman Alman olur?..”

Birkaç sene içerisinde 50. yılı kutlanacak ilk Türk işçi kafilesinin Almanya’ya doğru yola çıkışının. Kutlama anlamsız bir kelime aslında. Çünkü, arada o kadar çok şey harcandı, o kadar çok insan, dilini, yolunu, gülünü bilmediği bir ülkede krize girerek varlığını sorguladı ki, bilhassa ilk iki kuşak için kayıplar hanesi hep daha kabarık kaldı. Üçüncü ve dördüncü nesil ise belki çaresizlikten, belki isyan duygusunun baskınlığından, belki de başkaldırı ihtiyacından “Alman” olmaya karar verdi. Oldu da. Oyuncu Adnan Maral, seslendirme sanatçısı (Ali) Adrian Müller’in üzerinden işte onun öyküsünü anlatıyor:

İçmiden gelen ses

“Metindeki ismin nasıl telaffuz edileceğinden emin olabilmek için arkadaşım Ernst Bauernfeind’ı aradım. Ne de olsa o Türkolog ve Türkiye’yi benden daha iyi tanıyor; ama o da bana hemen yardımcı olamadı. Kulağa Türkçe gelmesi gereken isim, benim içimden gelen sese göre aslında Türkçe değildi, ama redaksiyon herhalde bunu kontrol etmiş olsa gerekti.”

Eski ismiyle Ali, Alman pasaportundaki yeni ismiyle Adrian Müller söylüyor bunları. Radyo, Almanya’da seslendireceği oyunda geçen Türkçe isim için Alman Türklog arkadaşından yardım istemesi, yeterince Almanlaştığını gösteriyor zaten. Ne var ki, aynı pasaportu tanıdığı Almanlar farkında değildir bunun. Daha doğru bir ifadeyle, farkına varmaya fazla gönüllü değillerdir.

Oysa, Almanya’da Türk asıllı bir Alman olmayı trajikomik yanı ağır basan bir parodiye dönüştüren oyuncu Adnan Maral kadar, diğer üçüncü ve dördüncü kuşak mensupları da esas öne çıkanın trajik boyut olduğunu gayet iyi biliyor.

Üstelik bu, öyle kitaplardan edinilmiş bir bilgi değil, doğrudan yaşanarak, horlanarak, horlanmasa bile, küçük bir ima ile ne olduğu hatırlatılarak edinilmiş bir bilgi. O kadar iyi seslendirdiği bir oyundan sonra, “Ben Alman yazarlarının metinlerini de seslendirmek istiyorum” diyen Ali Adrian Müller’le oyunun yönetmeni Bayan Dorn arasında geçen diyalog her şeyi ortaya koymaktadır aslında:

“Eğer yine bir Türk yazarın metni ya da içinde Türkçe isimler bulunan bir metin olursa sizi ararız Bay Müller.”

“Ben Alman yazarlarının metinlerini de seslendirebilirim, bu benim için sorun değil!..”

“Evet, ama bunun için Alman oyuncularımız var elbette!..” Sigarasından derin bir nefes aldı ve bu konuda ona katılıyor olmamı beklermiş gibi bana baktı. Sonra “Görüşürüz Bay Müller” dedi, dumanını odaya üfledi ve gitti.

Şoka girdim, hareket edemiyorum. Bacaklarım bir anda sanki tonlarca ağırlaşmış, ayaklarım metrelerce derine betonlanmış gibiydi. Gözlerim her an yerinden düşebilecek granit toplar gibiydi. Hiç hissim yok, vücudumu kontrol edemiyorum. Ciğerlerim grev yaptığı için ruhum bedenimi terk etmek istiyor. Beynimden vücuduma oksijen sağlayıp sağlamamaları gerektiği bilgisini alamıyorlardı. Bedenim bir makine gibi kendini kapatmıştı. Benim sadık kalbimi halen duyabiliyordum, ruhumun bedenimi terk etmesine izin vermek istemiyordu.

Şimdi dedemin Anadolu dağ keçileri bana da geliyor ve ben onları durdurmak istemiyorum.

“Bu doğru olamaz” diye başlıyorum yüksek sesle konuşmaya, “… insan ne zaman Alman yazarların metinlerini seslendirecek kadar Alman olur BAYAN DOOOORRRNN??? Ben Almanım. Her ne kadar öyle görünmesem de.

Adım Müüüüüülllllller. Unuttunuz mu? Evet, Türk’ten Alman’a döndüm! Önümde 80 milyon örnek var. Ülkenizde 30 yıl geçirdim, Almancayı Almanlardan öğrendim. Alman kültürünü ve tarihini biliyorum. Almanca kitaplar okuyorum! Alman tiyatrosunda oynuyorum! Çoğu Alman’dan daha Alman’ım. İNSAN NE ZAMAN ALMAN OLUUUUUUR?!”

AYDIN ENGİN

50 yıllık gurbet mi olur

Uyanık milletiz ya, o yıllarda Türk ehliyetini gösterip kolayca Alman ehliyeti alınıyordu ya; ve bizim Türk ehliyetimiz bile yoktu ya; kimimiz memleketteki sigorta kartını, kimimiz av tezkeresini, kimimiz kömür ordinosunu, kimimiz evlilik cüzdanımızı gösterip “Bizim memlekette ehliyet budur” deyip Alman ehliyetlerini kaptık. Almanlar uyandığında epey geç olmuştu. Ehliyet kapmakta geç kalanlarımız imtihan için mecburen Alamancaya kuvvet verdiler. İyi de ettiler (…)

Şimdi çoğumuz emekliyiz. Pek çoğumuz kirada oturmaktansa bir ev sahibi olmanın daha akıllıca olduğunu kavradı. Memleketteki yazlıklar ucuz pahalı denmeden elden çıkarıldı, Almanya’da ev alındı. Tatilimizi hálá memlekette geçiriyoruz ama artık köyde değil. Alanya, Antalya

, Marmaris, Kuşadası’ndaki “her şey dahil” otellerine bir bakın, oralarda bizleri göreceksiniz. Çocuklarımızı, torunlarımızı da görebilirsiniz ama hepsini değil. Onlar “İlle de memleket” demiyorlar. “Niye her yıl Türkei, her yıl Türkei” deyip itiraz ediyorlar. Grand Canaria’da, İbiza’da, Majorka adasında tatile gidenleri hiç de az değil. Hatta torunlardan Karibik adalarında, Küba’da, Jamaika’da tatil yapanlar bile var. Onlar bizden çok daha önce değiştiler yani …

’Gurbetçi’ye gülüyoruz

Göç ellinci yılına yaklaşırken biz gurbetçiler (!) artık sadece fabrika işçisi, çöpçü değiliz. Özellikle torunlarımızdan işadamı olanları da var, esnafı da, zenaatkárı da, avukatı, doktoru, televizyon spikeri, romancısı, sinemacısı, şarkıcısı, balerini, tiyatrocusu, futbolcusu da…

Ve siz bize hálá “gurbetçi” diyorsunuz. Biz de gülüyoruz. Türk spor medyasında, Türkçeyi bile kıvıramayan, Almanya çapında spor starı olmuş futbolculardan “gurbetçi oyuncularımız” diye söz edildiğinde katıla katıla gülüyoruz.

Nasıl gülmeyelim: 50 yıllık gurbet mi olur?

 

 

***

 

-ALMANYA

-KÖLN KENTİNDE YUNUS EMRE SEMPOZYUMU DÜZENLENDİ

 

KÖLN (A.A) – 12.10.2008 – Almanya’nın Köln kentinde geçen yıl kurulan Yunus Emre Kültür Enstitüsü tarafından “Yunus Emre Sempozyumu” düzenlendi.

Sempozyumda, Türkçenin korunması, geliştirilmesi, Almanya’daki Türk çocuklarının hem Türkçeyi hem de Almancayı iyi öğrenmeleri ve okullarda Türkçe derslerinin desteklenmesi gibi konular ele alındı.

Sempozyuma katılan eğitimciler, ünlü düşünür ve halk ozanı Yunus Emre’nin Türkçeyi en iyi şekilde kullandığına, sevgiye ve bilgiye önemli yer verdiğine, halka yol gösterici olduğuna işaret ettiler.

Türk kültürünün yeteri kadar bilinmediğinin altını çizen Avrasya Yazarlar Birliği Genel Müdürü Cihan Özdemir, “Önce kendi kültürümüzü tanıyacağız, sonra da bunu tüm dünyaya tanıtacağız. En iyi tanıtım da örgütlenmeyle olur” dedi.

Gazi Üniversitesi öğretim üyesi Hüseyin Özbay da Türkçe’nin tarihe tanıklık eden bir dil olduğunu söyledi.

Konuşmacılar, Türkçe’nin ve Türk kültürünün korunması, geliştirilmesi, yeni kuşaklara iyi öğretilmesi gereğine işaret ederek, gençlerin küçük yaşta Türkçeyi iyi öğrenmeleri durumunda Türk gazetelerine ilgilerinin da artacağını belirttiler.

Almanya’daki çocukların Türkçeyi çok iyi konuşabilmeleri için, ailelere, Türk eğitimcilere ve Alman makamlarına büyük görev düştüğünü, okullarda Türkçe dersinin desteklenmesi ve Türkçenin kurumsallaştırılması gerektiğini ifade eden konuşmacılar, Alman makamlarının “iki dilli eğitime” gereken ilgiyi göstermemelerini de eleştirdiler.

Yunus Emre Kültür Enstitüsü Genel Başkanı Mustafa Can, geçen dönemlerde düzenledikleri çeşitli etkinliklere ve Türkçe eğitimine katkılarda bulunan kuruluş ve kişilere Yunus Emre ödüllerini verdi.

(KAR-HA-SRP)

***

-ALMANYA

-CEM ÖZDEMİR’İN YEŞİLLER PARTİSİ TARAFINDAN MİLLETVEKİLİ 

ADAYI SEÇİLMEMESİNE “DER SPIEGEL” DERGİSİNDEN ELEŞTİRİ

 

 

BERLİN (A.A) – 12.10.2008 – Almanya’nın önde gelen siyasi dergilerinden “Der Spiegel”, Yeşiller Partisi’nin eş başkanlığına aday olan Avrupa Parlamentosu üyesi Cem Özdemir’in sürpriz şekilde partisinin Baden-Württemberg eyaleti parti teşkilatı tarafından gelecek yıl yapılacak genel seçimler için Alman meclisine milletvekili adayı olarak seçilmemesini eleştirdi.

Derginin internet sayfası “Spiegel-online”de yer alan yorumda, “Özdemir’in beklenmedik bir şekilde sözde dostlarının oylarıyla başarısızlığa uğradığı” belirtilerek, “Yeşiller Partisi, Cem Özdemir’i sebepsiz yere açıkça aşağıladı ve Alman Meclisi adaylığını reddetti” ifadesi kullanıldı.

Özdemir’in seçimler öncesi yaptığı konuşma sonrasında ayakta alkışlanmasına rağmen son oylamada Alexander Bonde’nin Özdemir’in karşısına aday çıkartıldığı belirtilen yorumda, bazı eski partililerin, Özdemir’in yıldızının kendilerinkinden daha fazla parlayacağından korktukları değerlendirmesinde bulunuldu.

Özdemir’in partiye yeni bir hava getirdiği ifade edilen yorumda, Yeşiller Partisi içinde bu gibi olayların ilk kez olmadığı, daha önce Petra Keller ve Matthias Berninger’in de partiye sırt çevirmeye zorlandıkları, bu nedenle eski Almanya Dışişleri Bakanı Joschka Fischer’in de parti içinde bir görev almaktan kaçındığı ve partiyi arka planda başarılı  şekilde yönettiği kaydedildi.

Parti içinde çekişmelerin ve kıskançlıkların olduğu belirtilen yorumda, fazla karizması olmadığı ifade edilen Alman meclisi Yeşiller Grubu eş başkanı Fritz Kuhn’un da “Özdemir’in başarısız olmasından çok mutsuz olmayacağı” görüşüne yer verildi.

Seçim sonuçlarından çok etkilendiği belirtilen Özdemir’in, bu durumda eş başkanlık görevi için aday olmaktan vazgeçebileceği, partisi için mücadele etmeyi sürdürmeye karar vermesi durumunda ise 3 önemli konuyu bilmesi gerektiği ifade edildi. “Yeşiller, parti içinde diğer partilere göre her zaman biraz daha sinsi ve vahşidir” ifadesi kullanılan yorumda, ikinci önemli konu olarak da Yeşiller Partisi’nin, Anadolu’dan gelen bir insan olarak Özdemir’in yükselmesine imkan sağlaması, ancak çok başarılı olmasını da istememesi gösterildi. Üçüncü konu olarak da Özdemir’in kendi solcu geçmişini diğer bazı eski partililer gibi gizlememesi, ileriye bakarak yeni bir tarih yazmak istemesinin gösterildiği yorumda, Özdemir’in bunu yine de yapabileceği, milletvekili adaylığı reddedilmiş olsa bile partisinin kendisinden vazgeçemeyeceği savunuldu.

Yorumda ayrıca, Özdemir’in eş başkanlık için adaylıktan çekilmesi durumunda kimsenin buna kızamayacağı, bu yolda mücadeleye etmeye karar vermesi durumunda ise bunu parti için değil, siyasi sorumluluk taşıyan tanınmış bir politikacı olduğu için yapacağı görüşüne yer verildi.

Özdemir’in yerine milletvekili adayı olan Bonde de parti eyalet teşkilatının kendisini eyalet düzeyindeki çalışmalar için tercih ettiğini belirterek, “Olayın gelişme şekli beni de mutlu etmedi. Hepimiz için zor bir durumdu” dedi.

Yeşiller Partisi eyalet parti teşkilatı Başkanı Daniel Mouratidis de Özdemir’in iyi bir parti başkanı olacağına inandığını ve bu yolda ilerlemesini istediğini ifade ederek, söz konusu kararın Özdemir’in şahsiyetine karşı bir karar olmadığını, delegelerin parti eş başkanlığı göreviyle milletvekili görevinin ayrılmasını istediklerini savundu.

Öte yandan Yeşiller Partisi’nin milletvekili aday adayı olan Mehmet Kılıç, parti kurultayında 10. sıradan milletvekili adayı seçildi.

(EA-HA-SRP)

 

Exit mobile version