Türkiye, ‘üçüncü yolcu’ soğuk savaş Finlandiya’sının rolüne soyunuyor
30.09.2008 | N. Aslı Tekinay | Haber
Soner Çağaptay’a göre Türkiye dış politikasını şekillendirirken ne
Batı’ya olan taahhütlerine cevap vermemeyi ne de Batı aleyhtarı
komşuları ile koşulsuz ilişkiler geliştirmeyi tercih ediyor. Türkiye
iki tarafı da memnun edecek bir politika izlemeye çalışıyor.
Washington Enstitüsü Türkiye programı Direktörü ve Bahçeşehir
Üniversitesi Misafir Öğretim Üyesi Soner Çağaptay Türkiye’nin dış
politikasının yeni karakteristiğini “üçüncü yolcu”luk olarak tanımladı
ve Türkiye’yi ABD-Sovyetler Birliği soğuk savaşı dönemindeki
Finlandiya’ya benzetti. ABD’de kasım ayında gerçekleştirilecek
başkanlık seçimleri öncesinde Demokrat aday Barack Obama ve
Cumhuriyetçi aday John McCain’in Türkiye ve komşu ülkeleriyle oluşan
ilişkilerinin nasıl gelişebileceğine dair ipuçları büyük önem taşıyor
ve merak ediliyor. Referans’a konuşan Çağaptay, Türkiye’nin son
dönemde Kafkasya ve Ortadoğu’da arabulucu olarak öne çıkmasından
ABD’de seçilecek yeni başkanın bölgedeki politikalarında soyunacağı
role, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Ermenistan ziyaretinin ABD için
öneminden Türkiye’nin enerji koridoru olma hedefine kadar oldukça
geniş bir yelpazede değerlendirmeler yaptı.
Türkiye hem Batı’yı hem de Doğu’yu memnun etme çabasında
Türkiye’nin daha çok Batı’ya ve Batı kurumlarına, NATO, AB gibi
ittifaklara olan taahhütleri ile bölgesindeki ülkelerle iyi ilişkiler
geliştirme arzusu arasında giderek sıkışan bir ülke olduğunu belirten
Çağaptay, Kafkasya’da yaşanan Rusya-Gürcistan krizinde bunun bir kez
daha gözlendiğini söyledi. “Bu konuda Türkiye bence bir yandan Batı
ittifakı ile olan angajmanlarına ve taahhütlerine sadık kalmak, bir
yandan da Rusya gibi ticari işlerinin arttığı ve Türkiye’nin en büyük
dış ticaret partneri olan ülkenin kalbini kırmadan siyaset yürütmek
istiyor. Irak savaşı öncesine çok benziyor ama burada sıcak bir savaş
yok artık” diyen Çağaptay Türk dış politikasının yeni
karakteristiğinin “üçüncü yolcu”luk olduğunu düşündüğünü söyledi. Bu
karakteristiği, “Ne Batı’ya olan taahhütlerini yerine getirmeme ne
Batı aleyhtarı komşuları ile koşulsuz ilişkiler geliştirme ama her
ikisini de memnun edecek bir politika” diyerek tanımlayan Çağaptay
Türkye’yi soğuk savaşta Batı ile paralel ama Sovyetler Birliği ile
sıcak ilişkiler kuran bir ülke olan Finlandiya’ya benzetti. Çağaptay,
“Türkiye de bugün ABD için Ortadoğu’nun yeni Finlandiya’sı. Çünkü hem
ABD ile paralel gidiyor hem de Rusya ve İran da dahil olmak üzere
çevresindeki ABD aleyhtarı komşuları ile sıcak ilişkiler yürütüyor”
şeklinde konuştu.
ABD Başkanı Bush’un görevi bırakmadan İran’ı vuracağı yönünde uzun
süredir yürütülen komplo teorilerine de değinen Çağaptay’a göre
Türkiye bu konuda da Gürcistan ve Irak’ta olduğu gibi “üçüncü yolcu”
bir siyaset izleyecek. Yani Amerika’nın askeri harekatı olacaksa karşı
çıkacak ama böyle bir harekat olduktan sonra aleni olmasa bile destek
sağlayacak ve bunu yaparken de İran’la olan ilişkilerini koparmamaya
çalışacak.
ABD’ye İncirlik lazım Türkiye’nin kalbini kırmaz
Türkiye’nin gündeminde önemli bir yer teşkil eden Kuzey Irak ve PKK
konusunda ABD’nin yeni başkanının nasıl bir tavır takınacağı
Türkiye’nin bölgedeki politikaları için belirleyici olma özelliği
taşıyor. ABD’nin başkan adayı kim olursa olsun Irak politikasının
aşağı yukarı belli olduğuna, ABD’nin Irak’tan tedrici olarak
çekileceğine vurgu yapan Çağaptay çekilme sürecinde Türkiye’nin ABD’de
üzerinde belki de en ciddi kozunun İncirlik olduğunun altını çizdi.
İncirlik’in çok önemli ama olmazsa olmaz olmadığını belirten Çağaptay
“Ama kolaylaştırıcı ve ABD’nin Irak ve Afganistan planları açısından
Türkiye’nin İncirlik’teki varlığı önemli. O açıdan yeni başkan kim
olursa olsun politika Irak’tan çekilmek olacağına ve bunun için de
İncirlik elzem olduğuna göre yeni başkan Irak’ta Türkiye’nin kalbini
kırmamaya çalışacak” dedi.
PKK konusunda ABD ile Türkiye’nin işbirliğinin süreceğini söyleyen
Soner Çağaptay Obama ve McCain arasında küçük bir fark olabileceğine
de değindi. Çağaptay bu görüşünü şöyle açıkladı; “McCain terörün
sebebi ne olursa olsun kurutulması gerekir derken Obama terörle
mücadele edilmeli ama sebepleriyle de mücadele edilmeli diye bakar. Bu
açıdan belki PKK ile mücadelede siyasi öneriler getirebilecek olan bir
aday. Türkiye’nin PKK damarına basabilir ve o açıdan sıkıntı
yaratabilir. Bu bir sarı ışıktır Obama ile ilgili.”
Obama Ermenilerle kahve değil Türklerle Boğaz’da rakı içmeli
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün 6 Eylül’de Ermenistan-Türkiye 2010 Dünya
Kupası eleme grubu maçını izlemek üzere Ermenistan’a gitmesinin ABD
tarafından çok olumlu karşılandığını belirten Çağaptay “ABD uzun
süredir Türkiye ile Ermenistan ilişkilerinin gelişmesini arzu ediyor.
Gül’ün ziyareti çok olumluydu çünkü her sene gündeme gelen Ermeni
tasarısının bu sene de gündeme gelmesi durumunda Türkiye’nin elini çok
kuvvetlendirecek. Türkiye uzlaşmadan yana olan taraf olduğu mesajını
işleyecek. Bu da Ermeni lobisinin elini zayıflatır” dedi.
Obama’nın, yardımcı adayı Joe Biden’ın ve ABD Temsilciler Meclisi
Başkanı Nancy Pelosi’nin Ermenilerin soykırım tezlerini
desteklediklerine dikkat çeken Çağaptay, Obama’nın başkan olması
halinde tasarının geçme ihtimali muallakta olsa da, bu üçlünün en
azından birinin destek vermesinin sıkıntı ve rahatsızlık yaratacağının
altını çizdi. “Bu da Obama’nın Türkiye konusunda bilgilendirilmesini
gerektirir” diyen Çağaptay, “Bu nedenle ABD’deki Ermeni lobisi önce
davranıp Obama ile kahve içip soykırım tasarısına destek sözünü mü
alacak yoksa Obama önce Boğaz’a gelip burada rakı içip balık mı
yiyecek? Önce Boğaz’da rakı içirmek lazım” şeklinde konuştu.
Çağaptay’a göre ayrıca bir de önerisi var; Obama ilk dış ziyaretini
Avrupa’ya yapacaksa bunun içinde Türkiye’nin de olması ve Türkiye’nin
bir Ortadoğu ziyareti paketinde değil de Avrupa paketinde yer alması.
Çağaptay, bu taşla birkaç kuşun vurulacağını, Obama’nın hem
Türkiye’nin önemini Türkiye’den göreceğini hem de Türkiye’yi Avrupa
ziyaretinin parçası yaptığında Avrupa Birliği’ne “Ben bu ülkeyi
Avrupalı olarak görüyorum” demiş olacağını belirtti.
Kafkasya’daki savaş Gazprom’un savaşıdır
Gül’ün Ermenistan ziyaretinin Bakü-Ceyhan koridorundaki yeni ortaya
çıkan sıkıntının bertaraf edilmesi için faydalı olabileceğini altını
çizen Çağaptay “Türkiye’nin şu anda Ermenistan sınırının açılmasına
her zamankinden çok daha fazla ihtiyacı var. Ermenistan Gürcistan’la
birlikte Türkiye’yi Hazar Denizi’ne ve Orta Asya’ya bağlayan iki
ülkeden biri. Ayrıca Türkiye’nin Hazar Denizi havzasındaki enerji
yatakları ile fiziki bağlantısı da bu iki ülke üzerinden sağlanıyor.
Gürcistan savaşa kadar Türkiye’nin Orta Asya ve Hazar Denizi’ndeki
enerji havzası ile bağlantısındaki kilit halkaydı. Şu anda Rusya’nın
Gürcistan’ı işgal etmesi ile zayıf halkaya dönüştü.
Bakü-Ceyhan boru hattı aslında daha büyük bir vizyonun parçası.
Türkiye’yi Hazar Denizi’nden gelen Azeri gazı, Türkmen ve Kazak
petrolü gibi kaynakların dünyaya dağıtımında antrepo yapmayı amaçlayan
Doğu-Batı koridoru dediğimiz projenin ilk aşaması. Bunun ikinci
aşaması Bakü-Ceyhan’ın Türkmenistan ve Kazakistan’a uzatılması, oradan
gaz ve petrolün de sisteme dahil edilmesidir. Bakü-Ceyhan’ın Avrupa’ya
doğru uzatılması da Nabucco zaten.
Bu Türkiye’nin kilit ülke konumunu güçlendirecekti ama şimdi çok zor.
Çünkü aklıselim hiçbir enerji şirketi kimin iktidarda olduğu, geleceği
bilinmeyen, büyük bir istikrarsızlığın hakim olduğu bir Gürcistan’dan
geçen boru hatlarına yatırım yapmaz artık. Dolayısıyla Bakü-Ceyhan
olduğu gibi kalacak bir süre ve Rusya’nın Gürcistan savaşındaki en
büyük başarısı budur. Gürcistan’ı Bakü-Ceyhan’da zayıf halka konumuna
getirerek Doğu-Batı Koridoru gibi kendisini dışlayan, Türk-Amerikan
işbirliği ile gerçekleştiirlen ve Türkiye’nin enerjide kilit ülke
haline gelmesini sağlayacak bir vizyonu tarumar etmesidir. Bence bu
bir enerji savaşıdır ve hatta Gazprom’un ilk savaşıdır.
AK Parti Doğu’nun İslamcı iktidarları için deneme vakası
Türkiye’de Ak Parti’nin başarısı ABD’liler tarafından Ortadoğu’daki
Müslüman ülkeler için bir deneme vakası olarak görülüyor. Her ülkede
İslami hareketler ve İslamcı partiler var ama bunlar arasında
demokrasi ile iktidara gelen ve bu süreçte İslamcı olmadığını
söylemeye başlayan tek hareket AK Parti. Dolayısıyla ABD’liler için AK
Parti Mısır’daki Müslüman Kardeşler, Fas’taki Adalet ve Kalkınma
Partisi, Ürdün’deki Müslüman Kardeşler’e bağlı partinin evrilmesi ve
ılımlılaşması açısından ümit vaadeden bir parti. Çünkü eğer AK
Parti’nin iktidar ve ılımlılaşma tecrübesi birden kesilirse o zaman
bölgedeki İslamcı partilere “Eğer ılımlılaşırsanız iktidara gelir ve
orada kalabilirsiniz” argümanı çökecek. Dolayısıyla bu Türkiye’nin
değil asıl bölgedeki İslamcı iktidarların hayrı için bir deneme vakası
addediliyor.
Bir yanıt yazın