İÇİNDEKİLER:
-IRKÇI ZİRVE
-TÜRKER’E DESTEK SÖZÜ
-ALMANYA’DA SOL PARTİ MİLLETVEKİLİ DAĞDELEN: ”KÖLN’DE IRKÇI VE AŞIRI SAĞCILARA YER YOK”
–CDU BERLİN EYALET MECLİSİ ÜYESİ WANSNER, EYALET HÜKÜMETİNİN VATANDAŞLIK YASASINDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI İSTEMİNE KARŞI ÇIKTI
–ALMANYA’DA TÜRK İZLERİ
–KONSTANZ’DA ALLA TURCA KONSERİ
–BADD, FRANSIZCA KURSLARI DURDURDU
–ÖĞRENCİLER GELİR KAYNAĞI OLDU
-İSPANYA’DA YÜKSEK MAHKEME, BASK BÖLGESİNDEKİ PCTV PARTİSİNİ DE KAPATTI
–LİTVANYA BÜYÜKELÇİSİ PRANCKEVİČİUS: “TÜRKİYE’NİN AB’YE TAM ÜYE OLMASINI DESTEKLİYORUZ”
-TÜRK PROFESÖRDEN MÜTHİŞ BULUŞ
***
19 Eylül 2008
IRKÇI ZİRVE
Aşırı milliyetçi gruplar, bugün Almanya’nın Köln kentinde yapılacak “Anti-İslam” Konferansı’nda bir araya geliyor. Belçika, İtalya, Avusturya, İspanya, İtalya başta olmak üzere ırkçı grupların temsilcileri Köln’de buluşacak. Köln’e minareli cami yapılmasına izin vererek şimşekleri üzerine çeken Köln Belediye Başkanı Schramma, kent sakinlerini evde kalmaya çağırdı.nın Köln kentinde bugün, ırkçı ve aşırı sağcı gruplar, büyük bir İslam ve göçmen karşıtı kongrede buluşuyor.İtalya’nın Kuzey Ligi’nden göçmen karşıtı Mario Borghezio gibi ırkçı görüşün aşırılık yanısı isimleri de katılıyor. Gösteriye Fransız eski aşırı sağcı lider Jean-Marie Le Pen de davet edildi. Ancak Le Pen, gösteriye katılamayacağını bildirdi.
ALMANYA’nın Köln kentinde yarın aşırı sağcıların düzenleyeceği Anti-İslam Konferansı’na esnaf tepki gösterdi. Avrupa’nın dört bir yanından ırkçı grup temsilcilerinin katılacağı konferansın ikinci gününde düzenlenecek gösteri sırasında esnaf kepenk kapatacak. Cafe ve birahanelerde Köln’ün ünlü birası ’Kölsch’ satılmayacak.
ALMANYA’
“Anti İslam Konferansı” adı altında düzenlenen gösteriye, Almanya’dan ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden aşırı sağcı ve ırkçı gruplar katılıyor. Gösteriye, Belçika’dan aşırı sağcı Vlaams Belang Partisi lideri Filip Dewinter, Avusturya’daki Özgürlük partisi’nden çok aşırı bulunarak atılan Avrupa Parlamentosu vekili Andreas Moelzer,
İki gün sürecek konferansı, minareli cami yapımına karşı çıkan Pro-Köln (Köln İçin) isimli aşırı sağcı grup düzenliyor. Grubun, Belçikalı destekçileri Köln’e getirmek için otobüs tuttuğu da belirtiliyor. Gösteriye, Avusturya, İspanya ve İngiltere’den de destekçilerin katılması bekleniyor. İslamlaşma Karşıtı Kongre’ye katılanların sayısının birkaç bini bulacağı tahmin ediyor. Polis, geniş güvenlik önlemleri aldı. Kente cami yapılmasına yeşil ışık yakarak aşırı sağcıların şimşeklerini üzerine çeken Köln Belediye başkanı Fritz Schramma, kent sakinlerini evde kalmaya çağırdı.
Evinizde kalın
Schramma, yayınladığı bildiride, “Evinizde kalın. Kapılarınızı, pencerelerinizi sıkı sıkı kapatın, panjurlarınızı indirin. Köln İçin ve yardakçılarının kentte hoş görülmediğini kanıtlayın” dedi. Schramma, şöyle devam etti:
“Köln, Hıristiyan ve Müslüman kentidir. Dini olanların ve olmayanların kentidir. Bizim kentimiz, çeşitliliği ve toleransıyla tanınır. Popülist aşırı sağcı fare yiyiciler, açıkça dışlanmak istiyorlar. Ve korkuyu körükleyenler, burada hoş karşılanmaz.”
Polis yetkilileri, Pro-Köln başta olmak üzere, aşırı sağcı grupların şiddet olaylarına neden olabileceğini belirterek, halkı uyanık olmaya ve tahriklere kapılmamaya çağırdı. Polis şefi Michael Temme, “Bu gösteri için çok iyi hazırlandık. Şiddete asla izin vermeyeceğiz. İşimizin zor olduğunun bilincindeyiz” dedi. Ayrıca yarın, ırkçı ve aşırı sağcılara karşı sivil toplum örgütleri bir eylem düzenlemeye hazırlanıyor. Gösteriye 40 ile 60 bin kişinin katılabileceği söyleniyor.
Le Pen katılmıyor
PRO-Köln grubu, kongreye Fransız aşırı sağcı Jean-Marie Le Pen’in de katılacağını iddia etmişti. Ama Ulusal Cephe’nin lideri olan Le Pen (80) adına yapılan açıklamada, Fransız politikacının katılmayacağı belirtildi. Le Pen geçtiğimiz günlerde 2010 yılındaki parti kongresinde emekli olmaya hazırlandığını açıklamıştı.
Kölsch birası yok
***
TÜRKER’E DESTEK SÖZÜ
Erkan MISIRLI/MÜNIH | 18.09.08
Almanya’nın Bavyera Eyaleti’nde 28 Eylül’de yapılacak eyalet meclisi seçimlerimde FDP’den aday olan Mahmut Türker seçim çalışmalarını hızlandırdı.
Münih’te özellikle Türk kökenlilerin tercihli oylarına güvenen Mahmut Türker Ramaz ayında camileri de ziyaret ederek kendini tanıtan broşürler dağıtıyor.
Türklerin yoğun olarak yaşadığı seçim bölgesi Neuperlch semtindeki Heinrich Willach caddeside cami önünde vatandaşlara destek çağrısında bulunan Mahmut Türker, Yukarı Bavyera bölgesindeki ismi karşısına çarpı koymalarını istedi. Cami önünde karşılaştığı Seyisoğlu Köyü Derneği başkanı Şenol Köseler kendisinin evde 5 oyu olduğunu belirterek ‘köylülerime de oy verin çağrısı yapacağım’ sözü verdi.
***
-ALMANYA
-SOL PARTİ MİLLETVEKİLİ DAĞDELEN:
-”KÖLN’DE IRKÇI VE AŞIRI SAĞCILARA YER YOK”
BERLİN (A.A) – 18.09.2008 – Alman Sol Parti Federal Meclis üyesi Sevim Dağdelen, Köln kentinde 19-20 Eylül tarihlerinde ırkçı ve aşırı sağcı grupların düzenleyeceği İslam karşıtı konferansı protesto etkinliklerine herkesin katılması çağrısında bulundu.
Dağdelen, Sol Parti milletvekili Ulla Lötzer ile Mecliste düzenlediği toplantıda, Köln’de çeşitli müzik gruplarının da yer alacağı çeşitli etkinliklerin düzenleneceğini belirterek, ”Köln’de ırkçı ve aşırı sağcılara yer yok. Bunu göstermemiz gerekiyor” dedi.
Almanya’da din özgürlüğünün anayasal bir hak olduğunu ifade eden Dağdelen, ırkçı ve aşırı sağcıların Müslüman olan göçmenlere karşı olduklarını belirtti ve ABD’deki 11 Eylül saldırılarından sonra Müslümanların dışlandığına dikkati çekti.
Dağdelen, İslam karşıtı konferansı düzenleyen ”Pro Köln” grubunun Kuzey Ren Vestfalya eyalet seçimlerine girmek istediğini, bunlara geçit verilmemesi gerektiğini vurguladı.
Lötzer de, Sol Parti olarak bu konuda Alman hükümetine soru önergesi verdiklerini, bu konferansın hükümetin kültürler arası ve dinler arası diyaloğun gelişmesi çabalarına zıt olduğu cevabı aldıklarını, ancak yurt dışından gelecek olan aşırı sağcıların Almanya’ya girmesinin engellenemediğini ifade etti.
(ERB-HA-MCT)
***
-ALMANYA
-CDU BERLİN EYALET MECLİSİ ÜYESİ WANSNER, EYALET HÜKÜMETİNİN
VATANDAŞLIK YASASINDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI İSTEMİNE KARŞI ÇIKTI
BERLİN (A.A) – 18.09.2008 – Almanya’da Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) Berlin eyalet meclisi üyesi Kurt Wansner, eyalet hükümetinin Vatandaşlık Yasasında değişiklik yapılması istemine karşı çıktı.
Partisinin Meclis Grubu uyum politikaları sözcüsü Wansner, Berlin eyalet hükümetinin Eyalet Temsilciler Meclisi’ne (Bundesrat) sunacağı Vatandaşlık Yasasındaki Almanya’da doğan çocukların 18-23 yaşları arasında iki vatandaşlıktan biri hakkında karar vermeleri maddesinin kaldırılarak yerine çifte vatandaşlık verilmesi talebine karşı olduğunu açıkladı.
Çifte vatandaşlığın istisnai bir durum olarak kalması gerektiğini ifade eden Wansner, Almanya’nın dünyadaki en geniş kapsamlı vatandaşlık yasalarından birine sahip olduğunu, hükümetin amaçladığı bu değişikliğin CDU açısından gereksiz bulunduğunu kaydetti.
Berlin eyaletinin İçişleri Bakanı Ehrhard Körting’in girişimiyle Berlin eyalet hükümeti, Vatandaşlık Yasası’ndaki Almanya’da doğan yabancı çocukların 18-23 yaşları arasında iki vatandaşlıktan biri hakkında karar vermeleri maddesinin kaldırılarak yerine bu çocuklara çifte vatandaşlık hakkı verilmesi konusunda yasada değişiklik yapılması teklifini Federal Eyalet Temsilciler Meclisi’ne sunacak.
(ERB-HA-SRP)
***
Isa DEVEÇEKEN/ FRANKFURT | 18.09.2008
ALMANYA’DA TÜRK İZLERİ
Gazeteci ve yazar Latif Çelik 13 yıldır sürdürdüğü araştırmalarını “Almanya’da Türk izleri” adlı bir kitap haline getirdi.
Almanya’da yıllardan beri Türk tarihi araştırmalarını sürdüren gazeteci-yazar Latif Çelik, bu çalışmalarını “Almanya’da Türk izleri” isimli bir kitapta topladı. 1960 Adana doğumlu Çelik, 13 yıldan beri Almanya’nın çeşitli bölgelerinde sürdürdüğü çalışmalarında bu ülkeye çeşitli evrelerde gelen Türk grupları ve onların geride bıraktıkları kültür izlerini araştırıp dökümanlaştırdı.
İstanbul Üniversitesi ve Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi’nde tarih eğitimi alan Latif Çelik, Türklerin Almanya’da geçmişinin yarım asıra dayandığını vurgulayıp,”Almanya Türklerinin tarihi ile ilgili her soruya çoğu zaman 1960 İşci göçü ve Ankara antlaşmasıyla başlayarak cevap bulmaya çalışılıyor.
Oysa bu ülkede işci Türklerden çok daha önce de Türk grupları vardı. Bu ülkeye gelen akıncı Türkler, esir Türkler, öğrenci Türkler, meslek ve askeri eğ itim için gelenler gibi çok çeşitli kafileler de bulunuyor. Oysa bu ülkeye asırlar önce ayak basarak, toplumda saygın görevlere gelen o kadar çok Türk asıllı var ki bunlar bilinsin, istedim” dedi.
Entegrasyona katkı
Ortak bir geleceğe birlikte bakmak için entegrasyon çalışması olarak düşünerek bu kitabı hazırladığını belirten Çelik’in kitabının önsözünü Nürnberg Üniversitesi’nde görevli tarihçi Prof. Dr. Hartmud Heller yazdı. Heller, “Çelik’in çalışmalarını takip ediyorum. Bu kitap iki açıdan önemli. Öncelikle Alman olmayan, bir Türk araştırmacısının bu konuya eğilmesi. İkincisi ise, kitabın şu an güncel olan entegrasyon tartışmalarına da faydalı bir katkısı olacaktır” dedi.
***
KONSTANZ’DA ALLA TURCA KONSERİ
Ali MERCIMEK / MÜNIH | 18.09.08
Türkiye’den şef Gürer Aykal, Bavyera Filarmonisi’nde baş kemancı Hande Özyürek ve besteci, kanun sanatçısı Ruhi Ayangil Almanya-İsviçre sınırındaki Kreuzlingen kentinde konser verecek.
Konstanz kentinin düzenlediği ‘Alla Turca’ gecesinde buluşacak Türk sanatçılara Konstanz Filarmoni Orkestrası’nın eşlik edecek. Gecede Türk bestecileri Ahmet Adnan Saygun’un ‘Dördüncü Senfonisi’ ile Hasan Ferit Alnar’ın ‘Kanun ve Orkestra için Konser’ isimli eseri seslendirilecek.
Bodensee Gölü kenarındaki Dreispitz Konser Salonu’nda gerçekleşecek Türk Gecesi’nde ayrıca Mozart’ın Saraydan Kız Kaçırma operasındaki mehter marşı bölümü sunulacak. 5 Ekim pazar günü gerçekleşecek olan konser saat 18.00’de başlayacak.
***
BADD, FRANSIZCA KURSLARI DURDURDU
Yusuf CINAL / BRÜKSEL | 18.09.08
Belçika Atatürkçü Düşünce Derneği (BADD) Başkanı İsmail Sönmez, 10 yıldır sürdürdükleri Fransızca kursları durdurduklarını açıkladı. Sönmez, kurs için kayıt yaptıranların başka kurslara yazılmalarını istedi.
Belçika Atatürkçü Düşünce Derneği’nde (BADD) 10 yıldır verilmekte olan Fransızca kurslarının durdurulduğu açıklandı.
Başkent Brüksel’de yabancılara ve Belçikalılara yönelik sosyal ve kültürel faaliyetlerde bulunan Belçika Atatürkçü Düşünce Derneği’nin Fransızca kurslarını durdurması, kursa kayıt yaptıran kursiyerleri üzdü.
Alınan karar ile ilgili olarak bilgi veren Belçika Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı İsmail Sönmez, “Çeşitli nedenlerle genel koordinatörümüz geri çekildi. Dernekte çalışan üç görevlimiz de ayrıldı. İşten ayrılanların yerine yeni eleman verilmemesi kadar, çalışanların maaşları dışındaki özlük haklarının ödenmesi derneğimize büyük yük teşkil etmektedir.
İmkanları kısıtlı olan derneğimizin böyle büyük bir yükü kaldıramayacağı hususu göz önünde bulundurularak Fransızca kurslarını durdurduk” dedi.
Öğrencilere dönük hizmetlerininin yanı sıra Türkçe, Türkçe Kültür Dersleri kurslarının devam edeceğini kaydeden Sönmez, “Derneğimizin içinde bulunduğu mali sıkıntı için üyelerimizden destek isteyeceğiz” dedi.
BADD’nin Fransızca kursları durdurması üzerine, 2007-2008 kurs dönemi için kurslara kayıtlarını yaptıranlar, Fransızca kurs veren diğer derneklere yönlendirildiler.
***
ÖĞRENCİLER GELİR KAYNAĞI OLDU
Halil YETKINLIOGLU/ LONDRA | 18.09.08
İngiliz üniversitelerindeki yabancı öğrenciler, ülke ekonomisinin kurtarıcısı oldular.
İngiltere’nin yabancı öğrencilerden sağlanan gelirle ayakta durduğunu bildirildi. Yapılan açıklamada, dünyaca ünlü üniversiteleriyle tanınan İngiltere’ye, en çok öğrenci gönderen ülkeler listesinin başında Çin, Hindistan ve ABD geliyor.
İngiltere, ülkenin dört bir yanına dağılan ve geçmişi yüzyıllar öncesine dayanan üniversitelerde eğitim alan yabancı öğrenciler sayesinde elde ettiği gelir, araştırma bütçesini de, en büyük kaynağını oluşturuyor.
Yayınlanan raporda, yabancı öğrencilerin sayısının son 10 yılda 2 kat arttığı ifade edilirken, yabancı öğrencilerin ödediği kayıt ücreti ve yıllık eğitim ücretinin miktarının 1.7 milyar sterline kadar yükseldiğine dikkat çekildi.
2000- 2001 yılından bu yana üniversitelerin gelirinde yüzde 50’nin üzerinde artış kaydedildiğine işaret edilen raporda, erkekten çok kız öğrencinin üniversitelere kayıt yaptırdığı da yer aldı.
***
-İSPANYA
-YÜKSEK MAHKEME, BASK BÖLGESİNDEKİ
PCTV PARTİSİNİ DE KAPATTI
MADRİD (A.A) – 18.09.2008 – İspanya Yüksek Mahkemesi, Bask bölgesinde faaliyet gösteren Bask Milliyetçi Hareketi’nden (ANV) sonra Bask Komünist Partisi’ni de (PCTV) kapattı.
Terör örgütü ETA’yla bağlantıları bulunduğu gerekçesiyle kapatılmaları istemiyle geçen ocak ayında sosyalist hükümet ve savcılık tarafından açılan davaları sonuçlandıran Yüksek Mahkeme, PCTV’nin oy birliğiyle kapatıldığını açıkladı.
İspanya’nın iki büyük siyasi partisinden, iktidardaki Sosyalist İşçi Partisi (PSOE) ile ana muhalefetteki Halk Partisi’nin (PP) 29 Haziran 2002 tarihinde çıkardığı ve terör örgütü ETA ile bağlantılı kurumların siyasete girmesinin önlenmesinin hedef alındığı Siyasi Partiler Yasası’nı kullanan Yüksek Mahkeme, bu zamana kadar Batasuna, ANV ve PCTV ile birlikte 3 siyasi partiyi yasaklamış oldu.
ETA’nın siyasi faaliyetlerini yürütmekle suçlanan Batasuna’nın 2003 yılında kapatılmasının adından bu partiye bağlı sempatizanları faaliyetlerini ANV ve PCTV aracılığıyla yürütürken, her iki parti de bu zamana kadar ETA’nın yaptığı saldırıları kınamamıştı.
Kapatılan partiler hakkındaki gerekçeli kararın önümüzdeki günlerde çıkmasının ardından partilerin tüm siyasi faaliyetleri durdurulacak, parti binaları ve internet siteleri kapatılacak, parti üyelerinin gelecekte başka bir isimle parti kurmaları yasaklanacak ve partinin tüm mal varlıklarına el konulacak.
Ancak her iki partinin kapatılmasında son nokta, yapılacak itirazlar sonrasında gelecek aylarda Anayasa Mahkemesi tarafından konulacak.
(BOL-BDR-MOC)
***
LİTVANYA BÜYÜKELÇİSİ PRANCKEVİČİUS: “TÜRKİYE’NİN AB’YE TAM ÜYE OLMASINI DESTEKLİYORUZ”
Erhan Akdemir
Litvanya’nın Ankara Büyükelçisi Darius Pranckevičius Türkiye – Avrupa Birliği ilişkilerine, Kafkasya’da yaşanan son gelişmelere ve Avrupa Birliği’ne dair ABHaber.com’a açıklamalarda bulundu.
Büyükelçi Darius Pranckevičius, stratejik, siyasi, ekonomik ve kültürel alanlar açısından Türkiye’nin Avrupa Birliği için çok önemli bir değer olduğunu söyledi.
Büyükelçi Pranckevičius, Litvanya’nın gerek AB’nin genişleme politikasını gerekse de Türkiye’nin AB üyeliğini desteklediğini de belirterek Türkiye ile yürütlen müzakerelerin nihai hedefinin tam üyelik olduğunun altını çizdi.
Litvanya’nın Ankara Büyükelçisi Darius Pranckevičius’un ABHaber’e yaptığı açıklamaların orjinal tam metni:
ABHaber: Not only Turkish public opinion but also EU public opinions express considerable skepticism about Turkey’s accession process, How do you think that both side can prevent this situation? And also What do you think about the role of EU’s public opinion and media on the accession process of Turkey?
Darius Pranckevičius: Lithuania is one of the strongest supporters of the EU enlargement policy. According to the opinion polls, 69 percent of Lithuanians supports further enlargement (EU-27 average is 47 percent). Support of EU public opinion on the accession process of Turkey is crucial. All measures should be taken at national and European level explaining the advantages of Turkey’s EU accession and showing the benefits of the last waves of enlargement. It is worth to mention, that heated discussions have been the case for almost all past enlargements. President Barroso put it rightly during his speech in your Parliament: Turkey should not be afraid of these discussions, you should be engaged in the democratic and open debate.
ABHaber:Some politicians in EU Member States are talking about special partnership for Turkey. Do you think that the process of accession with Turkey will be end with the full membership?
Darius Pranckevičius: As it is mentioned in the EU negotiating framework with Turkey, the shared objective of the current on-going negotiations is accession. But these negotiations are an open-ended process. Lithuania supports Turkey’s European aspirations and we are sure that Turkey will fulfill all necessary requirements and conditions in order to become a full member of the EU family.
ABHaber:Do you think that Turkey’s accession process will be an asset for Europe?
Darius Pranckevičius: Turkey is important for the European Union in many respects: strategic, political, economic and cultural. Turkey plays a strategic role as regards stability and security in the Middle East, Black Sea and Caspian regions. Turkey being NATO member is important part of Euro-Atlantic security system. EU energy cooperation with Turkey is also of strategic value. All alternative energy sources, which could reach Europe, go through Turkey. Turkey is big consumer market and economically expanding country, which is attractive for foreign investments.
ABHaber:Do you think that should the EU give to Turkey a current date for the full membership? Because when we look at Bulgaria and Romania they had current date, 2007 before the entering the Club. And also today when we look at the Croatia they have the current date like 2009. Do you believe that this method is effective for Turkey to fullfill the criterias?
Darius Pranckevičius: Our opinion is that we should use rigorous but fair conditionality dealing with countries seeking EU membership. All countries, aspiring to the EU membership, should meet the same Copenhagen criteria as they were in the previous enlargement rounds. Principle to judge each country on its own merits should be the key element in assessing readiness of candidate countries to join. No concrete deadlines are necessary. There is no shortcut to accession.
ABHaber: What is the opinion of Lithuanian people on Turkey’s EU membership in political terms and public sense?
Darius Pranckevičius: Lithuanian Government actively supports Turkey’s EU membership perspective. Talking about Lithuanians’ support for Turkey’s EU membership, it is not so high (35 percent), but it is higher than EU average (28 percent). Majority of Lithuanians (54 percent) agrees that Turkey belongs to Europe.
ABHaber: How do you evaluate recent developments in the Caucasus?
Darius Pranckevičius: The last developments in the Caucasus raise doubts about both the short and the long-term sustainability of the situation not only in Georgia, but also in the region.
Russia recognized the independence of Abkhazia and South Ossetia. It has yet to fully comply with its own commitments under the six-point-plan. Russia has still to withdraw all of its troops to the point held before the start of hostilities, which it has not done yet. At the same time, it does not mean we do not see a positive role for Russia as a partner and interlocutor. We want to see Russia as part of the solution, not part of the problem, however.
Darius Pranckevičius: One thing is clear, – region will never be safe without the international community, EU, most specifically assuming a larger role in the region.
ABHaber: During the Caucasus crise why Baltic States and some countries like Poland were strictly against Russia’s policies?
Darius Pranckevičius: We were not, we are not against Russia. We are against policies and actions, which are inconsistent with what has for many years constituted the basis of relations between the countries, basic norms and principles of international relations and international law. It does not matter what the name of the country is, what matters is when it violates something or does something all countries have subscribed and committed themselves to, it must uphold it. Russia is the member of the UN Security Council, which means that it should not only abide by its own commitments or support them, but is also should set an example others would follow.
ABHaber: Do you believe that EU is global actor today? If it is not how EU can reach this position?
Darius Pranckevičius: We perceive the EU as a global actor, which has clear interests not only in the neighborhood, but also in the regions far away from Europe. One of the examples could be ESDP civilian, police and military operations, which were dislocated not only in the Middle East, but also Africa (Tchad/RCA and Congo) or Asia (Afghanistan and Aceh). We are convinced that with the ratification of the Lisbon treaty the EU will be strengthen as a global player further.
erhanakdemir@abhaber.com
www.abhaber.com, 18-09-2008 13:55 (TSİ)
***
TÜRK PROFESÖRDEN MÜTHİŞ BULUŞ
Şişmanlık genini bularak üne kavuşan Prof.Dr. Gökhan Hotamışlıgil, yeni bir başarıya daha imza attı
Nafiz Albayrak/NEW YORK/DHA
ŞİŞMANLIK genini bularak dünya çapında üne kavuşan Harvard Üniversitesi Prof.Dr. Gökhan S. Hotamışlıgil, bilimsel çalışmalarında, uluslararası önem taşıyan yeni bir başarıya daha imza attı.
Harvard Üniversitesi Genetik ve Kompleks Hastalıklar Bölümü Başkanı Prof.Dr. Gökhan S. Hotamışlıgil ve ekibi, karaciğerde yağ sentezini baskılayarak karaciğer yağlanmasını önleyen, kas dokusunda ise insuline benzer bir etki göstererek kas dokusuna glikoz girişini hızlandıran yeni bir hormonun varlığını ortaya çıkardı. Hotamışlıgil’in son bilimsel çalışması, dünyanın en önde gelen bilimsel dergilerinden biri olan ‘Cell’de yayınlandı.
YENİ HORMONUN KEŞFİ
Yağ dokusundan salınan yeni bir hormon ortaya çıkardıklarını belirten Türk bilimadamı Hotamışlıgil, yeni keşfedilen hormonun bir protein değil ‘yağ molekülü’ olmasının bu çalışmanın en belirgin özelliğini oluşturduğunu söyledi. Hotamışlıgil, “Bu yağ tabiatında olan ilk hormon ve biz bu kategorideki moleküllere ‘lipokin’ adını verdik. Böyle bir aktiviteyi ortaya çıkarabilmek için bu çalışmada ‘lipidomics’ dediğimiz yeni bir teknoloji platformundan yararlandık. Kısaca, genlere bakıp ‘genomics’, proteinlere bakıp ‘proteomics’ teknolojisinin kullanılmasına eş değer olan bir platformu yağlara uyguladık ve 500 değişik yağ molekülünü yüksek çözünürlüklü bir teknik ile ortaya çıkarıp, değişik dokularda, şişmanlık ve diyabet gibi hastalıklar sırasındaki değişikliklerini saptadık. Daha sonrada bu hormonu saflaştırıp vücut içerisindeki etkilerini ve metabolizmayı düzenleyici rolünü gösterdik. Bu da böyle bir teknolojinin basaryla uygulandığı ve fonksiyonel bir yağ molekülünün ortaya çıkarıldığı ilk çalışma” dedi.
BİYOMEDİKAL BİLİMDE BİR KLASİK
Yeni bulguların, bilimsel alanda kendilerini birçok açıdan heyecanlandırdığını belirten Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil, “Hem ilk kez yepyeni bir konsept ortaya koyduğu için, hem bunun akabinde bu tur moleküllerin başka aktivitelerini ve hastalıklarla ilgili rollerini aydınlatmak için yeni bir saha açacağı için, hem de böyle tabi kaynaklardan gelen bir hormonun uygulamaya yönelik fırsatlar yaratacağı için, bunun biyomedikal bilimlerde bir klasik olacağını düşünüyorum” diye konuştu.