Bir süre once Marmaris-Osmaniye köyü civarında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’ndan maden arama ve işletme izni alıp, ağaç kıyımına ve yol açmaya başlayan Neslişah isimli şirkete, Marmaris sivil toplum örgütleri, köy muhtarı ve halkının “Madene Hayır” diyerek yaptıkları sözlü ve yazılı itirazlar sayesinde İdari Mahkeme şimdilik çalışmaları durdurma kararı almıştı.
Konu gerçekten de önemliydi. Zira bu yapılan çalışmalar hem kızılçam ormanlarının katline hem de arıcılıkla uğraşan köy halkının işine sekte vuracaktı. Bu anlamda başlatılan “Madene Hayır” kampanyasının başarısı doğal olarak bölge halkını sevindirmişti. Ancak, İdari mahkemenin geçici kararı kesinlik kazanması anlamına gelmediğinden mücadeleye devam kararı alındı. Ama son öğrenilen bilgiler bölge halkını çileden çıkardı. Zira Turizm cenneti Marmaris’in yarısını kaplayan alanda maden araması için 41 şirkete ruhsat verildiği ortaya çıktı. Duruma tepki gösteren çevreciler izinlerin iptali için yeniden bir başvuruda bulundu.
Marmaris, aslında geçmişte de maden arama çalışmalarına yabancı değil. Muğla ili sınırları içerisinde 1945-1960 yılları arasında Marmaris-Karaağaç-Karabörtlen- Fethiye- Göcek sürekli maden konusunda adları geçen ilçeler olmuşlardır. Ancak o yıllarda turizm bu kadar gelişmiş değildi. Marmaris nüfusu o dönemler 3-5 bin kişi civarındaydı ve bölge halkının geliri sünger, balık, sebze ve günlük ağaçlarından elde edilen sığla yağı, defne, kekik, harnup(keçiboynuzu) gibi ürünlerin toplanıp satılması ile elde ediliyordu. Bu nedenle de yöre halkı madenlerde çalışarak ek gelir elde etme peşindeydi. Ancak bugün şartlar değişmiştir. Turizm için onca çaba harcanmış ve bir yerlere getirilmiştir.
Ama ne oldu? Önce bu turizm cenneti Marmaris bir beton yığınına dönüştürüldü. Sonra orman yangınları sayesinde peyzajı bozuldu. Arılara bal yaptıran envai çeşit bitki örtüsü yok edilip doğanın ekolojik dengesi bozuldu. Yangınlarda yanan ağaçlar sanki öç alır gibi yağmurlarla beraber köklerinde bulunan verimli toprakları yağmur sularıyla beraber denize yolladılar. Bir bakıma kızgınlıklarını suyla söndürme çabasına girdiler. Doğal olarak zaman içerisinde bunlar deniz kıyısında küçük adacıklar olarak çıkacaklar karşımıza. Tıpkı Dalyan Kaunos, Selçuk Efes limanlarında olduğu gibi… Kurulan balık çiftlikleriyle denizlerimizin de doğal dengesi bozuldu. (Bu konuya daha sonar ayrı bir makale ile de değineceğim.) Şimdi de maden için ağaçları kesecekler. Yani doğaya ve ekolojik dengeye bir darbe daha atılacak.
Verilen izinlerle Marmaris’in yüzölçümünün yüzde 52’sinin köstebek yuvasına çevrilme ihtimali var. Muğla’dan 24, İstanbul’dan 10, Ankara’dan 5, Adana ve Bursa’dan 1’er olmak üzere toplam 41 şirkete maden arama ruhsatı verilmiş. Sadece İstanbul’dan 1 firma 7 ayrı yerde arama izni almış. Osmaniye Köyü’ndeki madenin sahiplerinin de 15 ayrı ruhsatı bulunuyor. Bu artık sadece Marmaris’in yada Marmarislinin sorunu değil ulusal bir sorun haline gelmiştir. Zira turizm kenti olan Marmaris’te bu kadar ruhsatlı yer faaliyete geçerse artık gerisini siz düşünün. Bir de ilginç bir durum vardır ki maden için ruhsat verilen yerlerden birisi Milli Park sınırları içerisinde kalmaktadır. Oysa dünyanın hiçbir yerinde Milli Parklar içerisinde maden arama izni verilmez. Ancak maalesef ki bizim maden yasamız buna izin verecek şekilde düzenlenmiştir.
Maden arama çalışmaları herkesin malumu olduğu üzere sessiz sedasız yapılacak bir iş değildir. Mutlaka patlamalar ve toz duman söz konusudur. Bunun ise doğaya ve turizme vereceği zararı siz düşünün artık. Ham haliyle tonu 50 dolara satılan manganezden bir yılda elde edilecek kazanç milyon doları bile bulmayacaktır. Oysa ülke ekonomisine her yıl yaklaşık 1,5 milyar dolar kazandıran Marmaris turizmi büyük zarar görecektir. Bu nedenledir ki Türkiye’nin bir çok yerinde manganez madeni varken neden özellikle Marmaris bitirilmeye çalışılıyor? Neden doğaya ve turizme darbe vurmak bu kadar öncelikli oluyor?
Marmaris Kent Konseyi Çevre Komisyonu Marmaris halkıyla beraber mücadelelerine başlamıştır. Ancak sorun yukarıda da belirttiğim gibi sadece Marmaris’in sorunu değil tüm ulusun sorunudur ve ortak mücadele ile bu gidişe son vermek gerekmektedir.
Başbakan Rize’deki bir konuşmasında kendisini “Çevrecinin daniskası” olarak nitelemiş, Turizm ve Kültür Bakanı ise “Asıl çevreci benim” diyerek çevreye önem verdiklerini ifade etmeye çalışmışlardır da bu izinler verilirken acaba neredeydiler? Bu izinler verilirken hiç mi haberleri olmamış? Yada söyledikleri ile yaptıkları farklı şeyler midir? Marmaris bir turizm ve doğa cennetidir. Bu nedenledir ki once Başbakan ve Turizm ve Çevre Bakanı olmak üzere bu gidişata dur demek için ne yapacaklardır? Doğrusu hepimiz merakla izleyeceğiz.
Doğanın katliamına Hayır!… Doğanın ekolojik dengesinin korunması ve turizme evet…
ARZU KÖK
kok.arzu@gmail.com
Bir yanıt yazın