Kapatma davasının ardından AKP siyasetinin iki temsilcisi, Abdullah Gül ile Tayyip Erdoğan, Kafkas Paktı ilanını saymazsak, iki bölgesel açılımda boy gösterdiler. Gül, Ermenistan’ı ziyarete gidiyor, Erdoğan ise Fransa-Suriye-İsrail görüşmelerine refakat ediyordu. Bunlardan özellikle Ermenistan ziyareti, hem Avrupa siyasetinden hem Türk medyasından büyük övgüler almayı da sürdürüyor. Bununla birlikte, bu yeni açılımın, Kafkas ülkelerinin kamu kanaatlerinde Türkiye lehine bir izlenim yarattığını söylemek güç görünüyor.
Ermenistan ziyareti öncesinde, özellikle Azeri toplumunda büyük tepki doğduğunu biliyoruz. Ziyaretten sonra ise Türk medyası, Azeri devlet adamlarının, hep temkinli bir ton taşıyan resmi açıklamalarına dayanarak, Azeriler’in Türkiye’ye kırgın olmadıkları haberlerini veriyordu. Oysa resmi açıklamaların yarım ağızlı üslubunu aşıp Azeri kamu kanaatini yakından izlediğimizde, şu net biçimde görünmektedir: Gül’ün Azerbaycan ziyareti sonrasında da Azeriler’in tepkisi dinecek gibi değildir.
Türkiye’ye yönelik tepkinin dozu, eleştirmenlerin Azeri iktidarına yakınlığına göre değişiyor. İktidar yanlısı gazeteler, Türkiye’nin bu ziyaretiyle Azerbaycan’ın önüne büyük fırsatların açılabileceğini düşünüyor. Yalnız, AKP uydusu yazarlarımız hemen sevinmesinler. Azerilerin bu kesimi, fırsat kapısını Türkiye’de değil, Rusya’da buluyor. Ekspres gazetesi, 10 Eylül tarihli sayısında, Azeri Dışişleri Bakanı Elmar Mamedyarov’un Moskova’ya yaptığı ziyarete dikkat çekiyor. Ziyaretin, Dick Cheney’in Bakü ziyaretinden hemen sonra gerçekleştiğini vurgulayan gazete, siyaset bilimci Leyla Aliyeva’nın ağzından, Rusya ile Azerbaycan arasında yeni bazı ilişkilerin gelişebileceğini aktarıyor; bilindiği üzere, bu ziyaretinde Rusya’yı dışlayacak yeni bir boru hattı projesi öneren Dick Cheney’i Azerbaycan hükümeti reddetmişti. Bu bağlamda Aliyeva, Rusya’nın Azerbaycan’a çekici bazı önerilerle yaklaşabileceğini, böylece Azerbaycan’ı Amerikan çizgisinden uzaklaştırmaya çalışabileceğini söylüyor. Kısa süre önce, bir makalesinden dolayı kapatılma tehlikesi yaşayan Üç Nokta gazetesi de, “U Rossii Net Drugovo Vıbora” Rusya’nın başka seçeneği yok, başlığıyla, Rusya’nın Azerbaycan’a yönelik daha koruyucu bir siyasete başlayabileceği görüşünü aktarmaktadır. Bir başka siyaset bilimci Rasim Musabekov, böyle bir gelişmede aslında Türkiye’nin de çıkarının bulunduğunu, ama Türkiye’nin Rusya’ya karşı dengeleyici rol oynamayı tercih ettiğini belirtiyor. Gül’ün ziyareti sonrasında, Azeri medyasının önemli bir bölümünde, Azeriler’in Türkiye’yi dışta bırakan yeni siyasal arayışlarına tanık olmak mümkün; eskiden beri Rusya’ya yaklaşma fırsatı arayan kesimler için, bu gelişmelerin oldukça verimli bir ortam sunduğu anlaşılmaktadır.
Muhalefeti de kapsayan diğer daha geniş kesimin ise, Türkiye’ye yönelik çok sert eleştiriler getirdiğini görmekteyiz. Halk Cephesi gazetesi, gene 10 Eylül tarihinde, Azeri halkının Gül’ün ziyaretini hiç hoş karşılamadığını manşete taşıdı. Gazetede muhalif başkan adaylarından Kudret Hasanguliyev, “Gül, teklifi nazikçe reddedip Sarkisyan’ı resmi bir görüşmeye çağırabilirdi,” diyor, Azeri topraklarını işgal etmeyi sürdüren Ermenistan’a böyle bir ziyaretin “Türk Cumhurbaşkanı’na yakışmadığını” ekliyordu. Bir başka önemli siyaset uzmanı Rasim Agayev de, Türkiye’nin artık Azerbaycan’ın müttefiki olmayı bırakıp Ermenistan ile Azerbaycan arasında arabulucu olmayı hesapladığını ifade ediyordu. Agayev, daha da ileri giderek, Türkiye eliyle Azerbaycan’a Karabağ konusunda istemediği bir çözümün dayatılabileceği uyarısını da yapmaktadır.
Yukarıda aktardığımız her iki kesimde de ortak bir görüş var; Azerbaycan kamu kanaati, hiç istisnasız biçimde, Gül’ün bu ziyaretinde Türkiye’nin bir yeni açılımını değil, Avrupa Birliği ile Birleşik Devletler marifetini görmektedir. Ünlü Azadlig gazetesinde Vefa Gülüzade, Ermenistan ziyaretini kastederek, ABD’nin böyle bir girişim karşılığında Türkiye’ye Avrupa Birliği yolunda destek vaat etmiş olmasını yüksek olasılık görürken, Avrupa Birliği’nin Türkiye’yi hiçbir zaman kabul etmeyeceğini de eklemekten geri durmuyor. Ağır bir sitem olarak okunabilir ve 525-ci Gazet ile Musavvat gibi başka etkili yayınlarda da benzerlerine rastlamak mümkündür; hepsi de, bu ziyaretten Ermenistan’ı kendi yanına çekmek isteyen Batı’yı sorumlu tutmaktadır.
Özetle, ilk bilançoda şunları okumak mümkündür: Birincisi; ABD’nin bölgedeki yeni siyasal yönelimleri, şu güne kadar ikircikli bazı yönetimleri Rusya yanına itme eğilimindedir; Ermenistan karşısında Azerbaycan’ın ilk arayışlarında bunu görebiliyoruz. İkincisi; Erivan ziyaretiyle Türk yönetimi, Azeri kamu kanaatince, Batı siyasetinin basit bir uzantısı olarak algılanmakta, bölge siyaseti açısından ciddiyetini yitirmektedir. Üçüncüsü, böyle giderse; yönetimi ABD siyasasından şaşmayan Türkiye, bu uğurda tüm müttefiklerini kaybederek ABD’nin siyasetine kurban gitme tehlikesi içindedir.
Barış Zeren
Odatv.com
15 Eylül 2008
Bir yanıt yazın