TÜRK TOPLULUKLARINDAN HABERLER

İÇİNDEKİLER:  

AVUSTURYA’DA SEÇİME DOĞRU
BASEL’DA 18 TÜRK ADAY
TÜRK BÜYÜKELÇİLERDEN BİLDİRGE
LONDRA’NIN İLK TÜRK POLİS MÜFETTİŞİ GÖREVDE
HRİSTİYANLAR DA RADİKAL
ALMAN GENERAL İFTARA KATILDI 
TERÖRİZMLE MÜCADELEDE TÜRKİYE VE ABD’NİN BENİMSEDİĞİ YAKLAŞIMLARIN KARŞILAŞTIRMALI BİR ANALİZİ
KKTC’Yİ TANIMAYIZ
ALMANYA’DAN PKK AÇIKLAMASI 

***

AVUSTURYA’DA SEÇİME DOĞRU

Avusturya’da Yeşiller Partisi, 28 Eylülde yapılacak erken genel seçimler için, Türk kökenli Alev Korun’u 3. sıradan aday gösterdi.  

Parti lideri Prof.Dr. Alexander van der Bellen ve yardımcısı Eva Glawischnig’in ardından 3. sırada aday gösterilen Alev Korun’un seçimlerde parlamentoya girmesine kesin gözüyle bakılıyor. Yeşiller partisi 2002 yılında yapılan genel seçimlerde oyların yüzde 11.05’ini alarak federal mecliste 21 milletvekiline sahip olmuştu.
        
“TÜM GÖÇMENLERİN SÖZCÜSÜ OLACAĞIM”
        
Partinin son kongresinde oy çoğunluğuyla listenin 3. sırasında aday olması kararlaştırılan Alev Korun, düzenlenen basın toplantısında, “Göçmen kökenli bir Avusturyalı olarak ülkedeki tüm göçmenlerin sözcüsü olacağını” söyledi.
Partisinin ülke tarihinde ilk kez göçmen kökenli birini listenin 3. sırasında aday göstererek parlamentoya girmesine şans tanımakla diğer tüm partilere öncülük yaptığını ifade eden Korun, “Yeşiller Partisinin attığı bu adımın diğer partilere de örnek olmasını diliyorum” dedi.

Koalisyon hükümetinin ortakları Sosyal Demokrat Parti (SPÖ) ve Halk Partisinin de (ÖVP) listelerinde göçmen kökenli adaylar gösterdiğini anımsatan Korun, “Ancak bu partilerin göçmen kökenli adayları seçilmeleri mümkün olmayan 80. veya 350. sıralara koyarak göçmen kökenli seçmenlerin oylarını bölmek için çalıştıklarını” söyledi.

Basın toplantısının ardından Türk gazetecilere açıklamasında da Korun, Avusturya’da son verilere göre 118 bin Türk kökenli Avusturyalı bulunduğunu ve bunların da 70 bin kadarının seçmen olduğunu belirterek, “Türk kökenli seçmenlere, SPÖ ve ÖVP’nin listelerinde seçilmeleri mümkün olmayan sıralarda göstermelik olarak koydukları adayların peşine takılarak oylarını ziyan etmemeleri” çağrısında bulundu.

SPÖ ile ÖVP’nin ülkedeki göçmenlerin sorunlarını çözme konusunda samimi olmadıklarını öne süren Korun, “İki partinin de ya tek başına ya da koalisyon ortağı olarak yıllardan beri iktidarda olmalarına rağmen göçmenlerin sorunlarının azalmadığını, aksine sürekli arttığını” ifade etti.

Yeşiller Partisi olarak ülkede yasal olarak yaşayan ve ikamet eden göçmenlere vatandaşlık hakkı verilmesi için çalıştıklarını belirten Korun, “SPÖ ve ÖVP gibi iki büyük partinin ise vatandaş olmak isteyen göçmenlerin önüne sürekli sorun çıkardıklarını, tüm koşulları yerine getirenlerden de hem kendileri hem de aile fertleri için teker teker çok yüksek miktarda para istendiğini” kaydetti.

Alev Korun ile birlikte basın toplantısına katılan Yeşiller Partisi Başkan Yardımcısı Eva Glawischnig, “Alev Korun’un listenin 3. sırasında aday gösterilerek parlamentoya girmesinin kesinleştiğini” belirterek, “Ülke tarihinde ilk kez göçmen kökenli bir milletvekiline sahip olmaktan Yeşiller Partisi olarak büyük gurur duyuyoruz” dedi.

Glawischnik, partisinin attığı bu ilk adımın diğer partilere de örnek olmasını umduğunu belirterek, “Ancak, SPÖ ve ÖVP’nin listelerinin son sıralarına koydukları göçmen kökenli adaylarla göçmen kökenli seçmenlerin oylarını bölmek gibi çok çirkin bir oyun oynamasından üzüntü duyduğunu” kaydetti.
        
ALEV KORUN
        
1969 yılında Türkiye’de dünyaya gelen Alev Korun, İstanbul’da Avusturya Lisesinden mezun olduktan sonra yüksek öğrenim için Avusturya’ya geldi. Avusturya’da İnnsbruck üniversitesinde siyasal bilgiler fakültesinde öğrenime başlayan Korun, öğrencilik yıllarında da ırkçılık karşıtı ve entegrasyon hareketi gibi sivil toplum örgütlerinde çalışmaya başladı.

1993 yılında Yeşiller Partisi İnnsbruck teşkilatına katılan Korun daha sonraki yıllarda partinin Viyana teşkilatında göçmenler için sosyal danışma bürosunda görev yaptı. 1998-1999 yıllarında İçişleri Bakanlığında entegrasyon danışmanı olarak görev alan Korun, aynı yıllarda Avrupa Irkçılıkla Mücadele ağı adlı örgütün kurucuları arasında yer aldı.

1999-2005 yılları arasında Yeşiller Partisi parlamento grubunda azınlıklar, insan hakları ve göçmenler uzmanı olarak görev yaptı. 2001-2005 yıllarında Yeşiller Partisi 3. bölge belediye meclisi üyeliği yapan Korun, 2001-2003 yılları arasında Yeşiller Partisi Landstrasse teşkilatı başkanlığı görevini üstlendi.

Parti içinde özellikle göçmenlerin sorunları, insan hakları ve entegrasyon konularındaki çalışmalarıyla dikkat çeken Alev Korun, 2001-2005 yılları arasında partinin Viyana teşkilatı yönetim kurulu üyeliğini yaptı. Alev Korun, 2005 yılında belediye seçimi sonucu seçildiği Yeşiller Partisinin Viyana belediye meclisi üyeliği görevini ürdürüyor.

 

***

BASEL’DA 18 TÜRK ADAY

Isa DEVEÇEKEN | 09.09.2008  

İsviçre’nin Basel Kantonu’nda 14 Eylül Pazar günü yapılacak kanton seçiminde değişik partilerden 18 Türk kökenli aday da yarışıyor. Türk adaylar, Türk kökenli seçmenlere, seçim gününde sandık başına giderek, kendilerine oy vermeye çağırdılar.
 

 

İsviçre’nin Basel Kantonu’nda 14  Eylül Pazar günü yapılacak kanton meclisi seçimine 18 Türk kökenli aday da katılıyor. Basel Ost, Basel West ve Klein Basel adlarıyla üç seçim bölgesine ayrılan Basel Kanton Meclisi seçimlerinde yarışan 18 Türk adaydan 6’sı halen meclis üyesi. Tekrar seçilmek isteyen aday olan isimler şunlar: Mehmet Turan, Hasan Kanber, Gülşen Öztürk, Mustafa Atıcı, Sibel Arslan ve Uğur Çamlıbel.
İşte adaylarımız

Kanton Meclisi sayısı 130’den 100’e düşürülen kanton meclisi için Sosyal Demokrat Parti’den Mehmet Turan, Hasan Kanber, Gülsen Öztürk, Mustafa Atıcı, Atilla Toptaş, Hürriyet Özbey, Yusuf Çalışkan, Mazlum İşcen, Semih Kutluca, Veli Savsa, Hür Demokrat Partiden Hayrettin Kalaycı, Murat Kaya, Babur Taner; Hıristiyan Demokrat Parti’den Edibe Gölgeli; Yeşiller Basta’dan Uğur Çamlıbel, Sibel Arslan, Liberal Yeşiller’den Bülent Pekerman ve Liberal Parti’den Timur Yüksel isimli adaylar Türk kökenli seçmenlere, 14 Eylül’de sandık başına gidip oy kullanmaya çağırdı.
820 aday arasında yer alan Türk kökenli adaylar meclise girmeyi umut ettiklerini belirtip, “İnşallah başarılı oluruz” diye konuştular.

Nasıl desteklenecek

Türk kökenli adayları desteklemek için oy pusulasında yer alan 27 aday isminden biri silinerek, üç Türk kökenli adayın ismi, listenin altına yazılabilir. Böylelikle Türk kökenli adaylar hem parti üzerinden hem de tercihli oyla, iki oya sahip olabilecek. Liste üzerinde değişiklik yapmayan seçmenler, partisini işaretlediği Türk kökenli adaylara sadece bir oy vermiş olacaklar. Oy pusulasında bir kişinin ismi en fazla üç kez yazılabiliyor.

Mektupla oy için elinizi çabuk tutun

Yaklaşık 6 bin Türk’ün yaşadığı Basel kentindeki Türk kökenli seçmenlere, 14 Eylül’deki seçim için mutlaka sandık başına gitmeye çağıran Sosyal Demokrat Partili aday Mehmet Turan, meclise seçilmek için partiye verilecek oyların yanı sıra, tercihli oyların da kendilerine verilmesini istedi. Kanton Meclisi için Sosyal Demokrat Parti’den 21. sıradan aday olan Mehmet Turan, “Kanton Meclisi seçimleri için vatandaşlar posta yoluyla evlerine gelen seçim zarfını kullanarak da oy kullanabilirler. Seçmenler, her adayın adını üç kez yazarak söz konusu adayı daha fazla desteklemiş olacaklar. Seçimde son oy kullanma tarihi 14 Eylül. Fakat postada gecekme olup oyunuzun çöpe gitmemesi için sandığa gitmek istemeyenler en son 10 Eylül günü oy zarfının postaya verilmesi gerekir” diyerek uyarıda bulundu.

***

 

BERLIN (A.A) | 09.09.2008

TÜRK BÜYÜKELÇİLERDEN BİLDİRGE

Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Ertuğrul Apakan başkanlığında dün ve bugün Almanya’nın başkenti Berlin’de düzenlenen Büyükelçiler Konferansının sonuç bildirgesi yayınlandı. Bildirgede, bu konferansın düzenlenmesine, 15-18 Temmuz 2008 tarihlerinde Ankara’da Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın başkanlığında yapılan Büyükelçiler Konferansında karar verildiği hatırlatılarak, Berlin’deki konferansta Avrupa ülkelerinde yaşayan yaklaşık 4 milyon Türk’ün durumu ve karşılaştıkları sorunların geniş bir çerçevede ele alındığı belirtildi. 

Söz konusu sorunlarla ilgili çözüm önerilerinin değerlendirildiği, büyükelçilerin ve bağlı konsolosluk birimlerinin vatandaşlara daha verimli ve etkin hizmet sunmaları yönünde atılabilecek adımlarla ilgili görüş alışverişinde bulundukları ifade edildi. Bildirgede, ‘Bulundukları ülkelerin toplumsal yaşamına etkin biçimde katılırken, ana dilleri ve öz kültürleriyle bağlarını korumalarına, yasalara saygılı ve huzurlu bir hayat sürmelerine dayalı entegrasyon anlayışımız çerçevesinde konferansta, yurt dışındaki vatandaşlarımızın ihtiyaçları ele alınmıştır’ denildi. Konferansta son zamanlarda giderek arttığı endişeyle gözlemlenen ve Türkleri de doğrudan etkileyen yabancı düşmanlığı, ayrımcılık ve ırkçılık içerikli söylem ve eylemlerin de ayrıntılı şekilde görüşüldüğü belirtilen bildirgede, ‘Ülkemizin coğrafi konumu nedeniyle maruz kaldığı yasa dışı göç sorunu, insan ticareti ve ülkemizin vize politikaları, AB ile yakın ilişkilerimiz çerçevesinde vatandaşlarımıza sağlanmasını arzu ettiğimiz vize kolaylıkları konuları konferansta, tüm veçheleriyle ele alınmıştır’ şeklinde ifadeye yer verildi.
        
Azami 10 yıl süreyle tanzim edilecek yeni tip elektronik pasaportlara ilişkin çalışmalara hız verilmesinin, söz konusu pasaport başvurularının 2009 yılı içinde dış temsilciliklerce alınmaya başlanmasının da kararlaştırıldığı kaydedildi. Konsolosluk hizmetlerinin sürat ve kalitesinin artırılması için alınabilecek ek önlemlerin de konferansta değerlendirildiği, bu çerçevede konsolosluk hizmetleri ve birimlerinin yeniden yapılandırılması, hizmetlerde bilişim teknolojisinin kullanım ve etkinliğinin artırılması konularına yer verildiği, vatandaşların ‘e-konsolosluk’ hizmetlerinden daha yaygın ve etkin şekilde yararlanmaları imkanları üzerinde görüş alışverişinde bulunulduğu belirtildi.
        
Sonuç bildirgesinde şöyle denildi: ‘Büyükelçiler Konferansı, ülkemizin politikalarında öncelikli bir konuma sahip olan yurt dışındaki vatandaşlarımızın sorunlarının ele alınması ve vatandaşlarımıza sunulan hizmetin daha da iyileştirilmesi yönünde önemli bir imkan sunmuştur. Konferans, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın, bulundukları ülkelerle Türkiye arasında oluşturdukları köprünün önemini teyit ederken, 21. yüzyılda giderek daha fazla insan odaklı hale gelen dış politikamıza yeni bir boyut kazandırmıştır.’
 

***

Halil YETKINLIOGLU/ LONDRA | 09.09.2008

LONDRA’NIN İLK TÜRK POLİS MÜFETTİŞİ GÖREVDE

Türk bir baba ve İngiliz anneden Londra’da dünyaya gelen Homre Varley adlı polis memuru, geçmişi 1829’lı yıllara dayanan Metropolitan Polis Teşkilatı (met) bünyesindeki “ilk” Türk kökenli “polis müfettişi” oldu. Varley’in bu başarısı, Metropolitan Türk Polis Derneği (MTPA) tarafından düzenlenen bir etkinlikle kutlandı.  

LONDRA’da bir Türk baba ile İngiliz anneden dünyaya gelen Homre Varley (PC), adlı polis memuru, 1829  yılında kurulan Metropolitan Polis Teşkilatı’nın (met), ‘ilk’ Türk kökenli ‘polis müfettişi’ oldu.
Varley’in bu başarısı için Londra’nın güvenliğinden sorumlu ‘met’ bünyesinde görev yapan Türk kökenli polislerince oluşturulan, Metropolitan Türk Polis Derneği (MTPA) tarafından bir etkinlik düzenlendi. Ponders End’teki, Vadi Restaurant’da düzenlenen geceye MTPA Başkanı Halil Hüseyin, Başkan Yardımcısı ve met Avukatı Necdet Necjdet, Genel Sekreter Meryem Cast, Mali İşler Sorumlusu Shen Mertkol ile Abide Osman, Hatice Hussein, Ali Dağ, Julia Dott ve derneğin diğer üyeleri katıldı.
BİR İLKE İMZA ATILDI

Yaz tatili ardından ilk kez kez bir araya gelinen etkinlikte, polis memurluğu görevini yerine getirirken biribiri ardına girdiği sınavlarda elde ettiği başarı ile polis müfettişliğine terfi eden dernek üyeleri Varley’den gıptayla söz edildi.
İngiltere’nin ilk Türk kökenli ‘polis müfettişi’ Varley, Hürriyet’e yaptığı açıklamada, ‘Ben bu kadar gündem olmasını beklemiyordum. İşimle ilgili böyle bir şey yapmaya karar verdim. Zamanından fedakarlık yaparak sürekli çalıştım. Sonunda da başardım. Şimdi ise sevinçliyim. Bu kadar sevinç duyacağım doğrusu hiç aklıma gelmezdi. İnşallah önümüzdeki yıllarda da, daha yüksek görevlere terfi edilirim. Hepinize teşekkür ederim’ dedi. Ramazan ayı ve yaz tatili vesilesiyle biraraya gelinilen yemekli etkinlikte MTPA Başkanı Hüseyin, ‘meslaktaşları Varley’in yılmadan çalışması akabinde bir ilke imza attığını’ belirttti.

POLİS ADAYLARI ARANIYOR

İngiltere’deki Türk kökenli polisler arasında ilk kez Varley’in, polis müfettişliğine yükseldiğinin altını çizen Hüseyin şöyle konuştu; ‘Bu haber bizleri çok mutlu etti. Bu başarı aynı zaman da, Türk toplumun başarısıdır. Bizlere iyi bir örnek oldu. Yeni görevinde başarılar dileriz.’
Londra’nın güvenliğinin met bünyesindeki 51 bin 817 görevli tarafından sağlandığına da değinen Hüseyin, ‘Londra’da yaşayan Türk sayısı oldukça yüksek. Türk kökenli polis sayımız ise 160 civarında. Bu rakamı yukarıya çekmek istiyoruz. Ancak, polis olmak için başvuru yapmak isteyenlerin bazı şartlara sahip olması gerekiyor. Öncelikle sabıka kaydının olmaması şart koşuluyor. İngilizce’yi iyi bilmesi gerekiyor. Bununla ilgili sertifika soruluyor. Yaş sınırı ise 18,5’tan başlıyor ve 55 yaşına kadar herkes başvuruda bulunabilir.’ İlerleyen saatlerde, yaklaşan Ramazan Bayramı sebebiyle bayrama yönelik çalışmalar gündeme geldi, yenilen yemek ardından da Türkçe müzik eşliğinde eğlenildi.  

 

***

HRİSTİYANLAR DA RADİKAL

AMSTERDAM | 09.09.2008

Almanya İçişleri Bakanı Wolfgang Schaeuble, dinleri istismar eden radikal eylemlerin sadece Müslümanlar tarafından değil, Hristiyanlar tarafından da sıkça yapıldığı söyledi.
 

 

Schaeuble, başkent Berlin’de düzenlenen ‘Güvenlik Politikası ve Savunma Sanayisi’ konulu toplantıda yaptığı konuşmada, Müslümanlar arasında aşırı uçların kendi emellerine ulaşmak için dinlerini kötüye kullandıklarını  belirterek, ‘Radikal dinci eylemler Hristiyanlar arasında da sıkça yaşanmıştır. Hristiyanların bu konuda şımarmalarına gerek yok’ şeklinde konuştu. Avrupa’daki demokratik kurallara uyduğu sürece İslamiyet’e de bu kıtada yer olduğunu ifade eden Schaeuble, aksi takdirde bu durumu kabul edemeyeceklerini, Avrupalıların da farklı kültür ve dinleri bir tehdit değil, bir zenginlik olarak algılamaları gerektiğini kaydetti.
        
Globalleşen dünyada farklı kültürlerin ve dinlerin birbirleriyle daha da yakınlaştığına işaret eden Schaeuble, bu yakınlaşmanın sorunları da beraberinde getirdiğini, dünyanın herhangi bir bölgesinde yaşanan krizin kısa sürede Avrupa’ya da yansıması olduğunu söyledi. Schaeuble, günümüzde intihar komandolarına karşı caydırıcılığın bir etkisi olmadığını, bu nedenle olası saldırıların önceden haber alınmasının önemli olduğunu, bunun için de uluslararası alanda istihbarat bilgisi alışverişine büyük ölçüde ihtiyaç duyduklarını sözlerine ekledi.

***

ALMAN GENERAL İFTARA KATILDI

10 Eylül 2008 Çarşamba

Kuzey Almanya İslam Toplumu Derneği tarafından Almanya’nın Hamburg şehrinde iftar yemeği verildi. Yemeğe Almanya Genelkurmay Başkan Yardımcısı Johann-Georg Dora da katıldı. Burada bir konuşma yapan Dernek Başkanı Ramazan Uçar, “Avrupa’da yaşayan Müslümanlar diğer dinlere mensup topluluklar gibi eşit hak ve yasalardan yararlanmak zorunda” dedi. Yaklaşık 25 yıl önce Diyarbakır’da bir iftara katıldığını belirten Dora da, son yıllarda Alman Silahlı Kuvvetlerinde görev yapan müslümanların sayısının arttığını söyledi.

***

TERÖRİZMLE MÜCADELEDE TÜRKİYE VE ABD’NİN BENİMSEDİĞİ YAKLAŞIMLARIN KARŞILAŞTIRMALI BİR ANALİZİ

Fatma Taşdemir

9 Eylül 2008

Terörizmle mücadelede uluslararası hukukun öngördüğü yollar barışçıl ve kuvvet kullanmaya dayalı yollar olarak iki üst başlık altında incelenebilir. Barışçıl yollar arasında kuvvet kullanılmasını gerektirmeyen siyasal, yargısal, ekonomik ve diplomatik yaptırım mekanizmalarının harekete geçirilmesi bulunmaktadır. Terörizmle mücadelede kuvvet kullanmayı öngören modele göre ise terörizmin bir “silahlı saldırı” teşkil etmesi gerekir. Uygulamada, hem Türkiye hem de ABD terörist saldırılara karşı ülkesi dışında kuvvet kullanmak durumunda kalmıştır. Her iki devlette bu müdahaleleri farklı esaslarda meşrulaştırmıştır. Söz konusu meşrulaştırmalar uluslararası hukuka uygunluk açısından farklılıklar göstermektedir.

***

KKTC’Yİ TANIMAYIZ

Nerdun HACIOĞLU / MOSKOVA

Rusya, bağımsızlığını tanıdığı G.Osetya ve Abhazya ile dün resmen diplomatik ilişki başlatırken, KKTC’yi tanımayacağını açıkladı.

Rus Dışişleri Bakanı Lavrov ise askerlerinin daha uzun süre Gürcü topraklarında kalacağını söyledi.
KAFKAS savaşında Gürcistan’dan tek yanlı bağımsızlık ilan eden Güney Osetya ile Abhazya’yı devlet olarak tanıyan Rusya, batıya sitem ettiği çifte standart uygulamasını KKTC konusunda sürdüreceğini açıkladı. Rus RBK ajansının bildirdiğine göre Kıbrıs Rum kesiminde görevli Rusya’nın bölgedeki özel temsilcisi Aleksander Alekseyev, “Rusya’nın G.Osetya ile Abhazya bağımsızlıklarını tanıması Moskova’nın Kıbrıs sorununa bakışını değiştirmiyor. Kafkaslarda ve Kıbrıs’ta yaşanan etnik sorun birbirinden çok farklı. Biz Gürcistan’ın saldırgan politikaları karşısında Kafkaslarda iki oluşumun bağımsızlıklarını tanımak mecburiyetinde kaldık. Kıbrıs

politikamız değişmeyecek” dedi. G.Osetya’da 70 bin, Abhazya’da ise 320 bin kişi yaşıyor.
Orada kalırız

AB-Rusya Kafkas krizi görüşmelerinden sonra dün bir basın toplantısı düzenleyen Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, bölgede barışın sağlanmasında bundan sonra Avrupa’nın baş rol oynayacağını söyledi; “Avrupa Birliği ile AGİT tampon bölgeye yeterli sayıda gözlemci gönderdiğinde biz memnuniyetle kuvvetlerimizi Gürcistan’dan G.Osetya ve Abhazya içlerine çekeceğiz. Rusya burada uzun yıllar kalacak” dedi.

 

***

ALMANYA’DAN PKK AÇIKLAMASI

AA

Almanya Anayasayı Koruma Dairesi Başkanı Heinz Fromm, terör örgütü PKK’nın, Avrupa’da siyasi açıdan tanınmak istediği için Avrupa ülkelerinde şiddete başvurmadığını söyledi.
Fromm, Alman Haber Ajansı’na (DPA) yaptığı açıklamada, terör örgütünün Almanya’daki faaliyetlerini gizlice sürdürdüğünü ve terör eylemleri için para topladığını belirterek, “Bu örgüt konusunda güvenlik makamlarının son derece dikkatli olması lazım” dedi.

“Almanya’da yaşayan yaklaşık 500 bin ‘Kürt’ arasında örgüte destek veren yaklaşık 11.500 kişinin bulunduğuna” işaret eden Fromm, “Şimdilik Almanya’da şiddet eylemlerinin düzenleneceği konusunda bir belirti yok, ancak bu böyle kalmak zorunda değil. Örgütün Avrupa’da siyasi açıdan tanınma isteği o kadar büyük ki, buralarda şiddete başvurmuyor” ifadesini kullandı.

Terör örgütünün yeni adıyla da yasa dışı olarak faaliyetlerini sürdürdüğünü, yandaşlarından her yıl milyonlarca avro topladığını ve gösteriler düzenlemeye devam ettiğini söyleyen Fromm, “Örgüt Almanya ve Batı Avrupa’da yoğun şekilde siyasi ajitasyon yapma, yandaşlarının sayısını koruma ve para toplama çabası içinde” dedi.

Fromm, terör örgütü üyelerinin Almanya’da dikkat çekmemeye çalıştığını, buna rağmen tutuklanarak yargılandığını belirtti.

Örgüt yanlısı Roj-Tv’nin kapatıldığını da hatırlatan Fromm, “Türkiye’de 3 Alman dağcının kaçırılması, örgütün gittikçe ne yapacağını bilmez bir hale geldiğini ve gerektiği takdirde Alman çıkarlarına karşı da mücadele etmeye hazır olduğunu gösterdi” diye konuştu.

 

İÇİNDEKİLER:   - hollanda turkiye konseyi

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir