24 Şubat seçimlerinden sonra, gerek yazılı basında gerekse de TV ekranlarında hiç durmadan dile getirmeye çalışıyordum, “Hristofyas’ı iyi tanıyorum. Sakın gülücüklerine kanmayın. Onun hedefi müzakereleri sonuçlandırmak değil, incir ipi gibi uzatmak ve Kasım 2009’da açıklanacak –2009 yılı İlerleme Raporu ve Strateji Belgesi- sonrasında Türkiye-AB müzakerelerinin sürdürülebilmesi için taviz koparmak amacı ile Türkiye’ye baskı yapmayı planlamaktadır” diye.
Nitekim bu teşhisim ve öngörüm de doğru çıktı.
Başpapaz Hrisostomos da beni doğruladı.
Hristofyas, son İsveç ziyaretinde, 5 Eylül günü İsveçli gazetecilere yönelik düzenlediği bilgilendirme toplantısında ve sonra da baş başa görüştüğü İsveç Başbakanı Fredrik Reinfeldt’e “her şey yolunda giderse, Kıbrıs sorunu gelecek sonbahara kadar çözülmüş olacak” diyerek kafasındaki müzakerelere yönelik “zamanlama stratejisini” açık ve net olarak ortaya koydu.
Hristofyas konuşur da Hrisostomos konuşmamz mı? Tabii o da konuştu ve çözüm için acele edilmemesi gerektiğini ve Türkiye-AB müzakerelerinin devam edebilmesi için Kıbrıs (Rum) Cumhuriyetinin olumlu imzasına gerek olduğu görüşünü ortaya koydu.
Yani Başpapaz Hrisostomos, Hristofyas’a müzakereleri Kasım 2009’a kadar uzatması tavsiyesinde bulunuyor.
Zaten bu öngörüyü sağlıklı bir şekilde yapabilmek için Hristofyas’ı tanımak ve Avrupa Birliğinin 2009 takvimine bakmak yeterli olmaktadır.
2009 yılındaki ilk önemli gelişmenin, 26 Şubat 2001 tarihinde imzalanan Nice Antlaşması’na göre 27 üye ülkede ilk kez 785 sandalye için Avrupa Parlamentosu seçimleri yapılacak olmasıdır.
Burada önemli olan iki konu vardır.
1.cisi eğer Haziran 2009’dan evvel Kıbrıs’ta bir anlaşma olursa Avrupa Parlamentosunda “Birleşik Federal Kıbrıs Cumhuriyeti”ni 4 Rum ve 2 Türk AP milletvekili temsil edecektir. Eğer bu tarihe kadar bir anlaşma olmazsa, Kıbrıs’a ait 6 iskemlenin tümünü de 2014 yılına kadar Rumlar işgal edecektir.
Aynı oran ve temsiliyet, Avrupa Komisyonları için de geçerlidir.
2.cisi Avrupa Parlamentosundaki Başkanlık seçimlerinin her 2.5 yılda bir yapıldığı ve 2009 Haziran seçimlerinden sonra Başkanlık seçimlerinin yapılacağıdır.
3.cüsü ve en önemlisi de Kasım 2009’da, Türkiye-AB müzakerelerinin kaderini belirleyecek olan en sonuncu “İlerleme Raporu ve Strateji Belgesi”nin açıklanacak olmasıdır.
Bu raporun “En sonuncu” olması da ayrı bir mana ve önem taşımaktadır.
AB Konseyi Aralık 2006’da, Türkiye’nin, Ortaklık Anlaşması’na Ek Protokol hükümlerini tümüyle ve ayrım gözetmeden uygulamak yönündeki yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeni ile Türkiye’nin yükümlülüklerini yerine getirdiği Komisyon tarafından sabit olana değin Türkiye’nin Kıbrıs Cumhuriyeti’ne yönelik kısıtlamalarını ilgilendiren sekiz fasılda müzakerelerin açılmamasını ve herhangi bir faslın geçici olarak kapatılmamasını kararlaştırmıştır. Buna ilaveten Konsey, 21 Eylül 2005 tarihli Deklarasyon kapsamındaki konuları izlemeyi kararlaştırmış ve bu çerçevede Komisyon’dan özellikle 2007, 2008 ve 2009 yılları olmak üzere yıllık raporlarında bu konuya yer vermesini talep ederek, bir de zaman limiti koymuştur.
8 başlıktaki müzakerelerin açılması için Türkiye’nin liman ve havaalanlarını Rum gemi ve uçaklarına açması beklenmektedir (“Üyelik Yükümlülüklerini Üstlenebilme Yeteneği” başlıklı 4’üncü bölüm). Ek Protokol’ün tam olarak uygulanması ile de müzakere başlıklarının tamamının kapatılması arasında bir koşulluluk ilişkisi kurulmuştur (“Giriş” bölümünde “1.3. AB ve Türkiye Arasındaki İlişkiler”). Bu husus, raporda liman ve havaalanlarının açılmasının daha öncelikli bir beklenti olarak belirlendiğine işaret etmektedir.
Konseyin bu kararında açık ve net olan, Komisyonun Kasım 2009 tarihinde açıklayacağı Kasım 2008-Ekim 2009 dönemini kapsayan Türkiye-AB Müzakereleri İlerleme Raporunu’nun son rapor olduğudur.
Hristofyas’ın İsveç’e gitme nedeni de bu.
İsveç, Temmuz-Aralık 2009 döneminde AB Dönem Başkanlığı yapacak ve bu dönem içinde Türkiye-AB müzakerelerinin kaderini yeniden belirleyecek olan Türkiye’nin Ankara Protokolü konusundaki tavrı yeniden gözden geçirilecek ve Kasım ayında da Türkiye-AB Müzakereleri İlerleme Raporu açıklanacak.
Rapor olumlu ise müzakereler devam edecek, olumsuz ise müzakereler kopacak veya limanların açılmasını öngören Ek Protokol hükümlerini tümüyle ve ayrım gözetmeden uygulamak yönündeki yükümlülüğü biraz daha sulandırılarak derin dondurucuya konacak.
Bu nedenle, Hristofyas kendini istese de istemese de, Türkiye’ye baskı yapabilmek amacı ile müzakereleri Kasım 2009’a kadar uzatmak zorunluluğunda hissetmektedir.
Talat ve Hristofyas arasındaki “Kıbrıs Sorununa Kapsamlı Çözüm Bulmak” amaçlı müzakerelerin bitim tarihinin en iyimser bir düşünüşle Kasım 2009 sonrasına kaldığı şimdiden belli oldu. Allah Kerim 2010’a.
Prof. Dr. ATA ATUN, KKTC
Bir yanıt yazın