Bugün size Türkiye’nin belki de kanayan en büyük yarasından söz edeceğim. Yaşadığımız dramın özeti şu: Cinsellik bu ülkede ayıp, günah, yasaklı, “örf ve adetlerimizle bağdaşmayan” mayınlı bir korku tüneli… Sonuç ise ortada: Cinsel ihtiyaçlarını karşılayamayan onbinlerce insan, sürekli “3. sayfa haberi” olan suçların başaktörü olup hergün cinayet, tecavüz, ensest, zoofili ve adı konmuş, konmamış her türlü sapıklığın sorumlusu oluyor. “Tutuculuk, muhafazakarlık, örf ve adet baskısı” gibi kavramların öne çıktığı, “kapanan” ya da “zorla kapatılan” genç kız ve kadın sayısının sürekli arttığı “çok namuslu” (!) ülkemizde, bugün bir yere not almaya başlasanız, bir yıl içinde yirmi bin farklı türevini kaydedebileceğiniz bilumum sapıklık ve cinayete varan cinsel çıkışlı suç tespit edilebilir. Buyurun size hafıza tazelemeniz için bir demet, en ağırından en hafifine vaka örnekleri…
İtalyan sanatçı, Barış Elçisi Pippa Bacca’nın otostop yaparken hunharca bir cinayete kurban gitmesi, bu yılın en ağır ve tanınan vakası. Ama bunu binlerce başkası izliyor. Çorum’da Ensar Vakfı Şube Başkanı’nın 15 yaşındaki bir kıza tecavüz edip bir diğerini de taciz etmesi, bunun sonucunda travmatik sonuçları düşünülmeden yüzlerce diğer kızın hastanelerde bekaret kontrolüne zorlanmaları; Nesin Vakfı’nda 10 ve 12 yaşında iki çocuğun tecavüzle suçlanıp emniyette işkence görmeleri, sonunda suçsuzluklarının kanıtlanması; Kuşadası’nda plajlarda soyunma kabinlerine gizli kamera yerleştiren polis memurunun gazetelere yansıyan traji-komik durumu… Size özellikle hepsi cinayetle sonuçlanan örnekler vermedim. Nedeni, yelpazenin nerelere kadar uzandığını göstermek. Biliyorsunuz, bir başka yakın örnekte bir turist çift tekne ile denize açıldı ve peşlerinden başka bir tekne ile gelen tecavüzcü timinden kurtulabilmek için canları pahasına suya atlayıp kaçabildiler.
Bir de madalyonun ters yüzü var: Bu ülkede doğup da “mazallah”, romantik kitaplardaki gibi birine aşık olup flört etmeye çalışan, mutlu bir yuva kurmak isteyen, zavallı, iyi niyetli insanlar… Onların da sonu töre cinayeti, o olmazsa da benzer bir ölüm oluyor. Geçen hafta Kütahya’nın Domaniç ilçesinde, 20 yaşındaki Fatih Karaduman sevgilisi Ş.U. (17) ile buluşup “konuştuğu” için, Çamlıca köyünde 10 genç tarafından dövülerek öldürüldü. Bunlar da cinsellik vakasının öbür ucunda, kendini Humeyni timi gibi “namus bekçiliğine” atayan bir başka güruhun acınacak şizofrenik hali.
Tüm bu olayların ortak noktası cinselliği, kadın-erkek ilişkilerini bir keyif değil, utanç, ayıp, günah ve yasak konusu yaparak büyümüş olmak ve yaşamak. Cinsellik ve erotizmi, doğanın insanlara bahşettiği en büyük yeryüzü hediyesi ve zevk kaynağı, insan ilişkilerinin en önemli unsurlarından biri olarak görmek yerine, bunu bir dinsel yasak, aşağılama ve suç olarak gören, cehalet ve ilkellikle yüklü anlayış… Tabii ki belirli oranlarda tersi de yaşansa bile, genel akışta eğitim seviyesi ne kadar düşer, muhafazakarlık kılıfı altında yobazlık ne kadar artarsa, cinsel kökenli suç oranı da bir o kadar artıyor. Burada yapılması gereken net ayrım şu: Tabii ki batı ülkelerinde de cinsel suçlar var. Ancak orada bir tecavüz, ancak bir kronik sapıklığın veya bir sapkın aşırı odak tutkunun sonucu olarak gerçekleşiyor. Türkiye de ise tecavüz ve her türlü sapkınlık, en doğal ve basit cinsel ihtiyaçların giderilememesi nedeniyle en yoğun ve gündelik “adi olay” şeklinde yaşanıyor.
Cinselliğin ve erotizmin, başka bir canlı üretebilme vasıfları dışında, insan yaratıcılığının da kaynağında olup “sanat”ın ana ateşleyicilerinden biri olması, ilk çağlardan beri bu şekilde insanoğlunu beslemiş olması da, işin Türkiye de üzeri örtülmeye çalışılan bir başka gerçeği. “Gençliği Islah Etme” procesiyle mizah literatürümüze büyük izler bırakan Edibe Sözen, esasında cinselliği yok sayıp “taşan” bölümlerini de bu haşin tavırlarıyla budayabileceğini sanan onca bahtsızdan yalnız biri, hasbelkader en yetkilisiydi! Toplumun tutucu mahalle, kent ve yörelerde koyduğu acımasız ve gerici insan ilişki(sizlik)leri kurallarına daha katılarını devlet eliyle eklemek isteyen bu ortaçağ anlayışı, yasaklarla doğa ve Tanrı’nın bahşettiği gereksinimleri değiştirebileceğine inanıyor.
Bu tabii ters teperek doğa gerçeklerinin dışına düşünce, 5-6 yaşında çocuklar tecavüz edilerek çöplüklere atılıyor, nice kızımız kaçırılarak tecavüz edilip öldürülüyor, nice örtbas edilen ensest ilişkilerle gencecik insanların geleceği karartılıyor, hatta hayvanlarla ilişki ne yazık ki Anadolu’nun bilinen ancak dile getirilmeyen bir gerçeği olarak önümüzde duruyor. Travesticilik büyük kentlerde randevuevlerinin önü kesildiğinden beri alternatif tatmin yolu olarak giderek artan şekilde yayılıyor.
Bütün bu cinayetlerin, tecavüzlerin ve sapıklıkların kökeninde, her gün dozu artan muhafazakar siyasetler ve dinsel baskıyla, sağlıklı ve doğal bir cinsel yaşamdan uzaklaştırılan gençliğimizin acı kaderi var. Önümüzdeki hafta gündem yerle bir olmazsa, bu konuyu işlemeye devam edeceğiz.
Bir yanıt yazın