Cuma, 22 Agustos 2008
Demirhan Çiraci
demirhanciraci@haberdokuz.com
Bu mail adresi spam botlara karsi korumalidir, görebilmek için Javascript açik olmalidir
Küresellesen dünya stratejik ve politik güç oyunlarina sahne olmaktadir. Emperyalist devletler, dünya devletleri üzerinde baski ve hâkimiyet kurmak adina çesitli senaryolar ile çesitli unsurlar yaratip, menfaat saglamak derdindedir. Bu stratejik oyunlar içerisinde önemli yer tutan ögelerden biriside soykirim taseronlugu yaparak, bunu siyasi alanda kullanip, hedefteki ülkeyi taarruza tutmaktir.
Bu stratejik oyunlar içerisinde jeopolitik ve jeostratejik önemi bir hayli fazla olan ülkemizde, ciddi manada bir hedef teskil etmektedir. Yogun olarak Ermeni Soykirimi söylemi hâkim kilinmaya çalisilsa da, bunun yaninda Pontus Rum’lari ve Süryani’ler üzerinde de soykirim yapildigi iddialari servis yapilmakta, bu stratejik oyunlar ile Türk Devleti baski altinda tutulmaya çalisilmaktadir.
Bu güç oyunlari, Türk Devleti üzerinde farkli soykirim tezlerinin ötelerde uygulamaya sokacagini da isaret etmektedir. Ülkemizdeki etnik yapinin çok çesitlilik arz ettigi vurgusu sürekli yapilmakta, Türk Devleti bir mozaikmis gibi sunulmaya çalisilmaktadir. Çesitliligin fazla sunulmasi, yakin tarihimizde farkli kökenler üzerinde de Türk Devleti’nin katliama giristigi iddialarinin yesertilmesi ihtimalinin, ufukta oldugu izlenimini yaratmaktadir.
Bu noktada su an için en etkin kullanmayi hedefledikleri durumun Kürtler oldugu, birçok platformda Kürtlere bir baski, hak kisitlamalari ve hatta cani yöntemler uygulandigi iddialari, bazi kesimler tarafindan dillendirilmeye baslandigi gözlemlenmektedir.
Kürtlere deginmeden önce Ermeni, Pontus, Süryani soykirim iddialarina deginmek, ufukta böyle bir ihtimalin nasil ortaya sunulabilir olacagini isaret etmek gerekmektedir.
Sözde Ermeni Soykirim Iddialari Ortaya Nasil Atildi?
Millet-i Sadika unvani almis bir milletin, bugün Türklerin yaptigi iddia edilen bir soykirimin merkezine oturtulmasi, Osmanli üzerinde emelleri olan milletlerin 1. Cihan Harbi’nde ve öncesinde kiskirtmalariyla ortaya çikmis, savas halinde basariya ulasamamis milletlerin, siyasi ortamda sikistirmak istemeleriyle ile tezahür etmistir.
Rus, Ingiliz ve Fransiz kiskirtmalari sonucunda, Ermeniler Osmanli’ya karsi ayaklanmis, birçok yerde isyanlar çikarmis ve bu isyanlar neticesinde bir hayli kan dökülmesine sebebiyet vermislerdir. Ermeni çetecileri Hinçak ve Tasnak birçok vilayetimizde, köyümüzde katliam yapmis, bunlar Avrupali destekçilerinin de yönlendirmeleriyle, Ermeni katliami olarak sunulmustur.
Ilk isyan hareketi olarak bilinen, 1890 yilinda Erzurum’da meydana gelen olaylarda, 12 kisi ölmüs, bu ise Avrupa’ya ‘Ermeniler Türkler tarafindan katledildi’ seklinde lanse edilmistir. Yine birçok vilayetimizde cereyan eden isyanlar ve neticesinde dökülen kanda Türklerin, Ermenileri katlettigi seklinde servis yapilmistir.
Van’da 3000, Mus’ta yine Ermeniler tarafindan katledilen 20.000 dolayinda Türk, Avrupa’da katledilen Ermeniler olarak anlatilmis, Osmanli Imparatorlugu üzerinde siyasi bir baski yaratilmaya çalisilmistir.
Cephe ardindaki Ermeni çetecileri, Osmanli kuvvetlerinin lojistik destegini kesmek için girisimlerde bulunmus, Osmanli Devletinin bazi cephelerde zaafa ugramasina sebebiyet vermis, ayrica köylere yaptigi baskinlarla birçok Türk’ün katlinin müdahili konumuna geçmistir. Gerçeklesen bu olaylar cephe ardinin güvence altina alinmasi gerekliligini hâsil etmis ve önce 24 Nisan 1915 tarihinde Ermeni derneklerinin kapatilmasi ve elebaslarinin tutuklanmasi, ardindan kisa sürede tehcir kararini almistir. Ermeni komitecileri için yikim olan bu karardan dolayi, bu tarihi soykirim günü ilan etmislerdir.
Görüldügü üzere, Ermeni isyan hareketlerine karsi alinan tedbirler ve savas hali soykirim olarak ortaya atilmistir. Söz konusu dönemde çesitli için isyanlarda ölen Türkler dahi, Avrupa’da ‘Ermeni katliami devam ediyor’ seklinde yanki bulmus ve böyle bir inanç olusturulmustur.
Bugünlerde ise Ermenilerin Türkiye topraklarinda olan ideallerinin yansimasi olarak kuvvetli bir sekilde seyir almakta, Türk topragindan parça koparma hevesleri ile sicak tutulmaktadir.
Ayrica, ülkemizi ayristirma gayretinde olanlar, olusturduklari lobiler ile sözde soykirimin destekçisi konumuna geçmislerdir.
Pontus Soykirimi Yalani
Yunan Megalo Ideasi’nin bitmek tükenmek bilmeyen Pontus ve Bati Anadolu sevdasinin dogurdugu bir yalan da, Pontus Rumlarina soykirim uygulandigi yalanidir.
1. Cihan Harbi ve Istiklal Harbi’ni, Hiristiyanlara karsi baslatilmis bir etnik temizlik hareketi olarak sunmaya çalisan emperyalist zihniyet, sözde Ermeni Soykiriminda oldugu gibi, yaratmaya çalistiklari Pontus soykirim masalinda da ayni teraneleri çalma gayretindedirler.
19. yüzyilin ikinci yarisindan sonra Amerikan misyonerlerinin yönlendirmeleriyle baslayan ve 1904 yilinda Pontus Rum Cemiyeti’nin kurulmasi ile temellerini olusturan Karadeniz’i Rum topraklarina ilhak hareketi, Rumlarin kaybetmesiyle 1922 yilinda fiilen bosaltmasina ve nüfus mübadeleleri tamamlanana kadar devam etmistir.
Bu süreç içerisinde çesitli dernek ve cemiyetler kuran Pontus Rumlari, Osmanli Devleti’nin 1. Cihan Harbi’nde basarisiz olmasinin ve ardindan imzalanan Mondros Ateskes Anlasmasi’nin ardindan umuda kapilmis, Venizelos’un, Patrigin ve Pontus cemiyetçilerinin direktifleriyle isyan hareketlerine baslamistir.
Samsun, Çarsamba, Bafra, Erbaa, Terme, Havza, Ladik, Amasya, Tokat, Vezirköprü gibi yerlerde silahli çeteler vasitasiyla eylemlere baslamis ve bu yerlerde birçok Türk’ün canina, irzina ve malina kastetmistir.
Milli direnis güçlerinin bu çetelere karsi verdigi mücadele, isgal güçleri tarafindan katliam olarak nitelendirilmistir. Bu durum Ermeni soykirim iddialariyla yakindan benzerlik tasir. Her iki iddiada oldugu gibi, Osmanli Devleti üzerindeki emelleri gerçeklestirmek adina kullanilan bu söylemler, siyasi destek bulup hem baski altina almak, hem de bu bölgelerde isgali kolaylastirmak içindir.
Günümüzde, Yunanistan’in tesekkül ettigi birçok dernek faaliyet içerisinde olup, silahli çetecilerin yaptigi katliamlar görülmeksizin, direnis güçlerinin onlara karsi verdigi mücadele soykirim olarak addedilmeye çalisilmaktadir.
Istiklal Harbi’nin filizlendigi tarih olan, Mustafa Kemal’in Samsun’a bundan 89 yil önce ayak bastigi 19 Mayis gününü de, sözde Pontus Soykirim günü olarak anilmaktadir.
Süryani Soykirimi Yalani
Topraklarimiz içerisinde huzur içerisinde yasayan bir diger grupsa Süryani’lerdir.
19. Yüzyilin sonlarina kadar, Osmanli Imparatorlugu’nda, farkli din ve etnik köken sahiplerinin huzuru yasattigi bireylerindendir.
Geçmiste dini bir katliama ugramalari, bu durumdan Islam ordularinin Anadolu’ya gelisiyle kurtulmalari ve akabinde Türklerin Anadolu’ya gelmeleriyle tamamen huzura kavusmus olmalari, 19. Yüzyilda misyoner faaliyetlerinin bas göstermesine kadar baglilik içerisinde yasamalarini saglamistir.
Etnik bir ayrimi körükleyen ve Türkiye’yi siyasi alanda sikistirmak gayesinde olanlar, 20. Yüzyilin baslarindan itibaren Süryanilere de el atmistir.
1. Cihan Harbi’nde gerek cephe içerisinde, gerekse cephe gerisinde Süryani’ler kullanilmis, basariyi elde edemeyen siyasi güç odaklari 20. Yüzyilin ortalarindan itibaren soykirim tezgâhi içerisine Süryanileri de dâhil etmistir.
Bazi iddialara göre 600 bin, bazilarina göre de 250 bin gibi kendi içinde çelisik bir rakam vererek soykirima tabi tutulduklarini iddia edenlerin tezini, ‘’Keldanî Cemaati Patrik Vekili Peder Francois Yakan; “Anadolu’da 250 bin Keldanî’nin soykirima ugratildigini söylemek dogru olmaz. O tarihteki Keldanî nüfusu Anadolu’da ancak o kadardi. Hepsi mi yok edildi? Tarihi çarpitma, gerçekleri inkâr etme var bunun içinde. Tarihin degisik dönemlerinde birtakim problemler çikmis olabilir; ama bundan herkes zarar görmüstür. Müslümanlar kadar Ermeniler, onlar kadar da Keldanîler zarar görmüstür. Sadece bir tarafa ait bir zarar yok. Ciddî bir kargasa vardi ve bunun aci sonuçlari oldu. O zaman soykirim bunun neresinde var diye sormak lâzim’’ sözleriyle bertaraf etmektedir.
Ayrica birçok kaynakta da, 1. Cihan Harbi’nde bir kisim Süryani’nin Rus, Ingiliz ve Fransizlarin yaninda cephede yer aldigi ve o tarihlerde ölenlerin birçogunun savas nedeniyle öldügünü ortaya koymaktadir.
Su an ciddi manada lobi faaliyetleri içerisinde olup, azimsanmayacak derecede Süryani soykirim iddialari Avrupa’da gündeme getirilmekte, Türkiye’nin Avrupa Birligi’ne girisinde kabulünün sart konulmasi çabalanmaktadir. Ayrica daha fantazik düsünüp, topraklarimiz içerisinde özerk bir bölge talebinde olanlarda vardir.
Gelecek Yillar, Kürt Soykirimi Oldugu Iddialarina mi Gebe?
Yazinin baslangicinda da belirttigimiz gibi, dünya siyasi güç oyunlarina sahne olmaktadir. Bu manada ciddi bir baski unsuru olan soykirim tezleri, özellikle etnik çesitlilik vurgusu yapilan ve geçmiste onlarca millet ve devlete hâkimiyet kuranlar için kullanilabilecek niteliktedir.
Osmanli gibi onlarca millet ve devlete hükmetmis bir imparatorlugun varisi olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti de, stratejik önemi ve bu güç oyunlarinin odagina oturtulma gayreti içerisinde, bu tür tezlerle sürekli muhatap tutulmaktadir.
Üretilen Ermeni, Pontus, Süryani soykirim palavralari, yarinlarda ülkemizin bu tarz uyduruk yeni söylemlerle muhatap kalabilecegine isarettir. Bu noktada yillardir ülkemizin Güney Dogu’sunda ezilmislik, sömürülmüslük, baski psikolojisi var oldugu yaratilmaya çalisilip, yeni bir söylemin zemini hazirlaniyor olabilir.
Soykirim söylemlerinin olusturuldugu duruma bakarken, 1. Cihan Harbi ve Istiklal Harbi’nin sartlari içerisinde cereyan eden durumlarin soykirim olarak sunulmaya çalisildigi, Osmanli Imparatorlugu’nun ve yerlesik direnis güçlerinin isgal güçlerine ve katliamci çetecilere karsi almis oldugu tedbir ve uygulamalar, bugün etnik veya dini bir katliam hareketi olarak sunulmaya çalisilmaktadir.
Diger soykirim iddialarinda yaratilan durumlarin bir benzeri, su an ülkemizin güney dogusunda etnik ayrimcilik tohumlari ekilerek filizlendirilmek istenmektedir. Kürtleri ayristirma gayreti içerisinde olanlar, onlarin mazlum duruma sokuldugunu, baski ve zulüm gördügünü, hatta canice öldürüldügü safsatalarini üretmektedirler.
Tarih boyunca gerçeklesen 40’in üzerindeki Kürt isyanini ise, Türklerin Kürtlere karsi girismis oldugu yok etme düsüncelerinin birer parçasi durumuna getirmeye çalismaktadirlar. Dersim, Koçgiri, Seyh Sait isyanlari ve onlarcasi hiyanet hareketi olarak degil de, Osmanli’nin veya Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Kürtlere uyguladigi despot yönetim anlayisinin bir ürünü olarak gösterilmeye çalisilmaktadir.
Avrupa Birligi ve çesitli ülke parlamenterleri, bölgeye sik sik ziyarette bulunarak, bölge halkinin durumunu çarpitarak dünya kamuoyuna sunmaktadir. Teröristlerin katlettigi bölge halkinin, devletin güvenlik güçleri tarafindan öldürüldügü gibi safsatalar üreterek, hem bölge halkini ayristirma, hem de ötelerde Türk güvenlik güçlerinin bölgede etnik kiyim yaptigi safsatalarini türetmek gibi bir gayret içindedirler.
Haricilerden öte ülkemizde bulunup ta aydin kisvesine bürünmüs kisilerin söylemleri, dis ülkelerde katildigi toplanti ve brifinglerle bu minvalde gösterilmeye çalisilmaktadir.
Nobel ödüllü ‘’aydin’’ yazar Pamuk efendinin ‘Türkler 30 bin Kürt’ü katletti’ gibi açiklamalari ise, yine bölgede Türklerin Kürtlere karsi girismis oldugu bir kiyim kanisini uyandirma çabasindan baska bir sey degildir.
ORHAN PAMUK = BIR VATAN HAININ PORTRESI
Hülasa geçmiste üretilen diger soykirim safsatalarina bir yenisini hazirlama ve bölgeyi ayristirma gayreti içerisindeler. Istiklal Harbi’ni dini ve etnik bir kiyim olarak sunmaya çalisanlar, Ermeni, Rum ve Süryani çetelerinin savas hali nedeniyle öldürülüsünü katliam diye savunanlar, yarinlarda güvenlik güçlerimizin PKK teröristlerine karsi yaptigi girisimi yine bir kiyim olarak sunmaya çalisacaklardir.
Sonuç olarak söylenebilir ki; 21. Yüzyil ve sonrasi, siyasi güç çatismalarina sahne olacaktir. Ortada yeni bir dünya düzeni olusturmak, çok uluslu veya uluslar arasi küresel sermayenin çikarlarini saglamak için bir saldiri vardir. Mühim olan ise burumdan kendi devletini zarar görmeden muhafaza edebilme ve menfaatleri noktasinda edinimler kazanabilmektir.
Etnik temelli bir ayristirma çabalari, bu minvalde hareket eden sempatizan güruh ve destekçisi ‘’aydin kalemsorlar’’ Türk devletini küresel güçlerin kucagina itmeye çalismaktadir.
Soykirim söylemleri ile baski yaratmaya çalisan küresel güç, yeni söylemler ortaya sürerek bu baskiyi artirma ve etkinlik kazanip, ayristirmaya gidebilir. Bu minvalde yillardir Kürt’lerin üzerinde demagojik bir siyaset güden misyonerler ve isbirlikçi aydinlar, emelleri pesinde durmadan propagandaya devam edeceklerdir.
Ülkemiz stratejik ve jeopolitik öneminin getirdigi konumu iyi kullanmali, bu söylemlerin olusmasina dahi firsat vermemelidir. Su an sözde Ermeni soykiriminda düstügümüz duruma mahal verilmemelidir.
Bir yanıt yazın