Tarihin en yüksek katılımlı olimpiyat oyunları, “Tek Dünya Tek Rüya” sloganıyla Çin Halk Cumhuriyeti’nin başkenti Pekin’de muhteşem bir açılış töreniyle başladı. Olimpiyatlara 205 ülkeden 10 bin 500 sporcunun katılması bekleniyordu; fakat Brunei Sultanlığı’nın olimpiyatlara katılacak sporcularının kaydını yaptırmaması ve yapılan hiçbir uyarıya aldırmaması yüzünden IOC tarafından ihraç edilmesiyle katılan ülke sayısı 204’e düşmüş oldu.
29.’su düzenlenen olimpiyatların açılış törenlerinin ev sahipliğini, 7 bin işçinin çalışmasıyla 4 yılda tamamlanan ve sıradışı tasarımı nedeniyle “Kuş Yuvası” olarak adlandırılan 91 bin seyirci kapasiteli Ulusal Stadyum yaptı. Çinlilerin inanışına göre 8 rakamı uğurlu sayıldığı için açılış töreni 2008 yılının 8. ayının 8. gününde yerel saatle akşam 8.08’de Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanı Hu Jintao’nun yerini almasıyla başladı. 2800 davulcunun, ellerindeki kırmızı tokmaklarla yaptığı gösterinin ardından havai fişeklerle yaratılan dev adımların başkent Pekin’i baştan başa kat ederek Kuş Yuvası’na varmasıyla asıl törene geçildi.
Tören gerçekten tam anlamıyla Çin Halk Cumhuriyeti’nin gövde gösterisine dönüştü. 80 ülkenin devlet ve hükümet başkanlarının katıldığı, 14 bin kişinin görev aldığı gösterilerde 2 bin 583 adet özel ışıklandırma sistemi kullanılırken, 30.000 havai fişeğin kullanıldığı gösteriler için bile 600 kişi görevlendirilmişti. Olimpiyatların güvenliğinin sağlanması için 100.000’i aşkın kişi görev alırken, Pekinlilerden mümkün olduğu kadar az seyahat etmeleri istendi.
Daha çok ışık oyunlarının kullanıldığı gösterilerde, özel ışıklı giysiler içindeki dansçılar sahada Çin Halk Cumhuriyeti’nin 5.000 yıllık tarihinden çeşitli kesitler sergiliyordu. Stadyumun ortasında beliren devasa rulonun ortasına yansıyan görüntülerle de Çinlilerin kağıdı bulmasından bugüne kadar geçen zaman diliminde dünya uygarlığına yaptığı katkılar anlatıldı.
Olimpiyatların bir geleneği olan meşaleyi bu kez 1984 Los Angeles Olimpiyatları’nda 3 altın, 2 gümüş ve bir bronz madalya kazanmış olan 44 yaşındaki Çinli eski jimnastikçi Li Ning taşıdı. Olimpiyat bayrağının göndere çekilmesinin ardından, belinden bağlandığı kablolarla stadyumun çatısına kadar yükseltilen Ning, stadyumun üstünde bir tur attıktan sonra stadyumun kenarına iliştirilmiş olan dev meşaleyi tutuşturdu.
Çin’de kapitalist değişim
Olimpiyatların başladığını temsil eden ateşi yakan Li Ning, aslında Çin Halk Cumhuriyeti’de Mao’nun ölümünün ardından Deng Şaoping ile başlayan kapitalist değişim sürecini de temsil ediyor. 1984 yılındaki olimpiyatlarda kazandığı madalyalardan başka bir şeyi olmayan Li Ning, bugün Çin’in en büyük spor ürünleri üreticisi olan “Li Ning Co. Ltd”in sahibi. Li Ning Pekin 2008’de yalnızca olimpiyat ateşini yakmakla kalmadı, olimpiyat ateşini yakmasının şirketin satışlarını artıracağını düşünen yatırımcıların Hong Kong borsasında şirket hisselerine hücum etmesiyle yalnızca birkaç saat içinde servetine 30 milyon dolar daha ekledi. Li Ning kapitalizmin kurallarını o kadar iyi öğrenmişti ki, olimpiyatlara sponsor olmamasına karşın Çin devlet televizyonu CCTV çalışanlarının şirketin amblemi bulunan giysileri giymesini sağlayan bir anlaşmaya imza atarak adeta tereciye tere sattı.
Pekin 2008’in açılış törenleri bundan önce yapılan bütün açılış törenlerini gölgede bıraktığı gibi, bundan sonra düzenlenecek olimpiyat açılışlarının tepesinde de Demokles’in kılıcı gibi sallanacak. Böyle bir olimpiyat açılış töreni düzenlemek bundan sonrası için gerçekten son derece zor. Çünkü Çin dışındaki Doğulu ülkelerin ne böylesine büyük bir organizasyonu düzenleyecek kadar ekonomik gücü var ne de parası olan Batılı ülkelerin sergileyebilecekleri 5.000 yıllık tarihi bir geçmişi. Kısacası gelecekte kültürün, tarihin ve teknolojinin bu kadar iç içe geçtiği, harmanlandığı bir törenin bir daha düzenlenip düzenlenemeyeceği konusu gerçekten kuşkulu.
Bundan önce en fazla yatırım yapılan olimpiyatın 9 milyar dolarla Atina Olimpiyatları olduğunu, Çinlilerin ise olimpiyatlar için şu ana kadar harcadığı para miktarının 40 milyar doları aştığını söylersek Çinlilerin bu işi ne kadar ciddiye aldıklarını görebiliriz. Çin hükümeti, Olimpiyatları gövde gösterisi fırsatı olarak gördüğünden kesenin ağzını sonuna kadar açmış.
Tüm dünyanın hayranlıkla izlediği Pekin Olimpiyat Oyunları’nın açılış töreninin mimarı ise siyasi fikirlerinden dolayı bir zamanlar Çin hükümetiyle kavgalı olan ve Türkiye’de “Hero” (Kahraman) ve “Curse of the Golden Flower” (Altın Çiçeğin Laneti) adlı filmleriyle tanınan ünlü Çinli yönetmen Zhang Yimou. Her ne kadar iç savaş sırasında Komünist Parti’ye karşı savaşan ve bu yüzden Tayvan’a kaçmak zorunda kalan bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelse de, Yimou, kapitalist değişimin ardından Çin’deki yoksulluğu ve iktidarın karanlık yüzünü gösteren filmler çektiği için vaktiyle Çin hükümeti için istenmeyen kişiydi. Filmleri Çin hükümeti tarafından sansüre uğradığı gibi, 1994 yılında Cannes Film Festival’inde kazandığı ödülü almasına da izin verilmemişti.
Zhang Yimou’yu açılış törenlerinin mimarı olmaya ikna eden süreç de yine kapitalist sistemin doğasından kaynaklanıyor. Zira iktidarla zıt düşüncelere sahip sanatçılar yalnızca sansüre uğramakla kalmıyor, dünyanın en büyük pazarlarından biri olan Çin pazarı da kendilerine kapatılıyor. Bu yüzden daha düne kadar muhalif olan birçok sanatçı Çin hükümetiyle anlaşma yolunu tercih etmiş durumda. “Kuş Yuvası”nın tasarımcısı olan Ai Weiwei bu durumu, “İnsanlar para kazanabilecekleri şekilde yeteneklerini satıyorlar. Eğer hükümet ile çalışırlarsa bundan kazançlı çıkacaklarını gerçekten biliyorlar” şeklinde açıklıyor. Zhang Yimou de işte tam bunu yapmış ve iktidarla savaşmak yerine iktidarın isteklerini yerine getirip zengin olmayı tercih etmiş. Kısacası Çin hükümeti, kendisine muhalif Zhang Yimou’nun ağzına bir parmak bal çalarak onu kendi saflarına çekmiş. Kaliforniya Üniversitesi’nde çağdaş Çin kültürü üzerine dersler veren Michael Berry, bu hızlı değişimi şöyle özetliyor: “Zhang Yimou pek çok insanın gözünde Çin Hükümeti için rahatsızlık verici, yasaklanan filmler yapan bir yönetmenken, sonradan hükümetin bir çeşit pet’i (ev hayvanı) olmuş biri.”
Tek rüya havada kaldı
“Tek Dünya Tek Rüya” sloganının “Tek Rüya” bölümü muhteşem açılış töreni ile gerçekleşse de “Tek Dünya” sloganı her zamanki gibi havada kaldı. Lafla peynir gemisi gerçekten de yürümüyor ve olimpiyatlar her ne kadar barışın simgesi olarak gösterilse de aynı zamanda en üst düzeyde siyasetin de yapıldığı yerlerden birisi.
Geçmiş olimpiyatlara şöyle bir bakınca, Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgalini protesto eden Batılı ülkelerin 1980 yılında Moskova’da yapılan olimpiyatları boykot ettiğini, Doğu Bloku ülkelerinin de 1984 yılında Los Angeles’te yapılan olimpiyatlara katılmayarak buna karşılık verdiklerini görüyoruz.
2008 Pekin Olimpiyatları da daha ilk günden itibaren 1984 Los Angeles Olimpiyatları’ndan sonraki en siyasi olimpiyat olmayı başardı. Hatta olimpiyata katılan bazı sporcular (kendi ülkelerindekileri görmemezlikten gelseler de) Çin Cumhurbaşkanı Hu Jintao’ya gönderdikleri açık mektuplarla Çin’deki insan hakları ihlallerini kınadı.
Çin hükümetinin Doğu Türkistan’da uyguladığı zulmü görmemek için kör olmak lazım. Örneğin göndere çekilen Çin bayrağını ülkede yaşayan 56 ulusu temsil eden 56 çocuk taşıyordu ama belki de içlerinde Uygur asıllı hiç kimse yoktu.
Peki, Çin’deki insan hakları ihlallerini protesto eden sporcular ABD’nin Irak ve Afganistan’daki insan hakları ihlallerini ya da Rusya’nın Gürcistan’la savaşında sivillerin üstüne bomba yağdırmasını kınadı mı?
Elbette hayır! Üstelik ABD bu ihlalleri Çin gibi gizli saklı da yapmıyor. Ama dedik ya olimpiyatlar en üst düzeyde siyasetin yapıldığı yerlerdendir ve amaç da üzüm yemek değil…
Bazı ABD’li sporcular ise siyaset işini daha trajikomik duruma getirmeyi tercih etti. Örneğin ABD’li bir bayan bisikletçinin daha kendilerini taşıyan uçak havaalanına iner inmez yüzüne maske geçirmesi buram buram şov kokuyordu. Çin hükümetinin aldığı tüm önlemlere karşın Pekin’de bir hava kirliliği sorunu olduğu gerçek ama Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) Sağlık Komisyonu Başkanı Arne Ljungqvist’in dediği gibi “Hava kalitesi, Pekin’de yarışacak sporcular ile turistler için önemli bir risk oluşturmayacak.”
Hiç değilse 1984 Los Angeles Olimpiyatları’nda 800 metre koşunun ardından İngiliz atlet Steve Owett’a “kirli havadan nefes alamadığını ve neredeyse boğulacak duruma geldiğini” söyleterek yere yıkan hava kadar kirli değildir. Hava kirliliğini birileri protesto edecekse, buna hakkı olan ABD’li sporcular değil Üçüncü Dünya ülkeleri sporcularıdır.
Çin’i eleştirme işinin bir de “Kedi uzanamadığı ciğere mundar der” kısmı var. Anlaşılan Pekin Olimpiyatları’nın açılışı o kadar görkemli olmuş ki, panik halinde bir karalama kampanyası başlamış durumda. Skandal diye duyurulanlar ise insanları ancak tebessüm ettiriyor.
Örneğin Çin yönetimi bazı spor dallarında tribünlerin boş görünmesinden endişe ettiği için parayla seyirci kiralamış. Diğer bir skandal ise televizyonlara yansıyan bazı havai fişek patlamalarının önceden kaydedilmiş üç boyutlu bilgisayar görüntüleri olmasıymış. En büyük skandal olarak ise, açılış töreninde şarkı söyleyen 9 yaşındaki Lin Miaoke’nin playback yapması ve şarkıyı gerçekte dişleri kırık olduğu gerekçesiyle sahneye çıkamayan Yang Peiyi’nin söylemesi gösteriliyor.
Yani uzun lafın kısası, incir çekirdeğini doldurmayacak ayrıntılarla kendilerini avutuyorlar. Sanırsınız ki kendileri sütten çıkmış ak kaşık ve hile nedir bilmiyorlar! Tamam, kabul edelim ki bunların hepsi bir hile. Aynı hileleri kullanarak siz de bir açılış töreni düzenleyin o zaman.
Kabul edin artık; Çin sizlerin şu ana kadar düzenlediğinden çok daha başarılı bir açılış töreni gerçekleştirdi ve törenin bu kadar muhteşem olmasının parayla da bir ilgisi yok.
Sıkıysa aynı töreni Çin’den çok daha zengin olan ama topu topu 300 yıllık bir tarihi olan ABD düzenlesin. Çin de özünde emperyalist ama eninde sonunda Doğulu bir ülke ve daha Batı denilen uygarlık(!) ortaya çıkmadan önce ulus olma özelliğini kazanmıştı.