İsrafil K.KUMBASAR
Kafkaslar fokur fokur kaynıyor.
Soros destekli ‘turuncu devrim’ ile Amerika’nın yörüngesine giren sınır komşumuz Gürcistan, uzun yıllar sonra yeni bir ‘Rus işgali’ tehdidiyle karşı karşıya.
Amerika, küresel politikaları karşısında bir engel olarak gördüğü Rusya’yı sıkıştırarak ‘Orta Asya’daki’ enerji kaynaklarından pay almaya çalışıyor, Balkanlar’da etkinliğini kaybeden Rusya ise “Kafkasya benden sorulur” havası içerisinde.
Bugüne kadar Gürcistan’a her alanda destek veren, askeri araç gereç desteği sağlayan, subaylarını eğiten, silah alımı için bir milyar dolar yardım yapan Türkiye ise sessizliğini sürdürüyor.
Savaş üzerine, medyada çok farklı şeyler yazılıp çiziliyor.
Peki Gürcistan’ı ne kadar tanıyoruz?
Gürcistan hakkında ne biliyoruz?
Ataları 93 Harbi’nde Batum’u işgal eden Ruslar’ın zulmünden kaçarak Ordu’ya yerleşen tarihçi dostumuz Yusuf Ziya Başbay, belki de birçok kişinin bakış açısını değiştirecek olan şu önemli bilgileri veriyor:
***
Gürcülük ‘etnik bir aidiyet’ değildir.
Tarihte olarak ‘Gürcü’ diye tabir edilen herhangi bir ırk yoktur.
‘Gürcü’ diye kastedilen topluluk, eski Roma’nın ‘Georgia’ eyaletinde yaşayan insanlardır.
‘Gürcistan’ ise bir ‘etnik’ kimliğin değil, bir ‘bölgenin’ adıdır.
Bölgede kendilerine soyca da ‘Gürcü’ olarak kabul eden tek topluluk, yalnızca ve yalnızca ‘Kartvel’lerdir.
Oysa ki, halen Gürcistan’da yaşayan Acaralar, Azeriler, Abhazlar, Osetler, Ahıskalılar, Çeçenler, Çerkesler, Ermeniler, Kürtler ve diğer topluluklar da ‘Gürcü’ olarak adlandırılıyor.
Bugün Türkiye’de yaşayan ve kendilerine ‘Gürcü’ adı verilen vatandaşlardan büyük bir bölümü Acaralı’dır.
‘Ağaçerili’ adıyla bilinen bir ‘Türk boyu’ mu oldukları, yoksa 12. yüzyılda bölgeye yerleşen ‘Kıpçakların’ bir kolu mu oldukları tartışmalı olan Acaralıların bir kısmı ne yazık ki kendilerini ‘Kartvel’ zannetmektedir, bir kısmı ise sırf Gürcistan’tan göç ettikleri için ‘Gürcü’ olarak anılmaktadır.
***
Soros tarafından gerçekleştirilen ‘turuncu devrim’ ile iktidara getirilen Gürcistan Devlet Başkanı Mihail Saakaşvili, koltuğa oturduktan sonra ülkedeki diğer etnik kimlikleri inkâr eden bir politika izlemeye başladı.
Komünizmin inanç ve kültür açısından dümdüz ettiği ülkede, her kesime ‘eşit’ yaklaşıp birlik ve bütünlüğü sağlamak yerine, ‘Kartvel’ unsuru üzerinden ‘aşırı’ dincilik ve ırkçılık yapmayı tercih etti.
‘Baskı’ ve ‘şiddet’ yoluyla etnik ve dini meselelerin üstesinden geleceğini zannetti.
Acaristan’daki ‘özerkliğe’ son verdi.
Orada yaşamakta olan ‘Müslüman’ halka yönelik ciddi bir ‘Hıristiyanlaştırma’ politikası uyguladı.
Büyük ölçüde başarılı da oldu.
Çünkü uzun yıllar komünistlerin idaresinde kalan insanlar, sistemli bir şekilde zaten yerel ve dini kültürlerinden uzaklaştırılmışlardı.
Adeta ‘sıfır kilometre’ bir toplumsal yapı devralan Saakaşvili, Acara’nın kendine has yerel kimliğini yok etmeyi başardı.
Osetler ve Abhazlar ise ‘bağımsızlık’ taleplerinde ısrar etmeyi sürdürdüler.
***
Türkiye, Amerika’nın bölgeye yönelik stratejik çıkarlarına uygun olarak Gürcistan yönetimine her şartta destek vermek yerine, Acaristan’a, Abhazya’ya ve Osetler’e sahip çıkmayı bilseydi, bugün orada çok daha etkili olacağından hiç kuşku yoktu.
Ama, Türkiye bunu yapmadı.
Acara’nın hem siyasi hem de kültürel kazanımları, Türkiye’nin gözleri önünde yok edildi.
Türkiye gıkını dahi çıkarmadı..
Türkiye, belki de ‘Rusya’ ile komşu olmaktan çekindiği için Gürcistan’da olup bitenlere müdahale etmek yerine, ‘göz yummayı’ tercih etti.
Hatta her açıdan Gürcistan’ı destekledi.
Gürcistan, artık ‘parçalanmanın’ eşiğinde.
Dua edin de, Rusya, ABD ve AB ile kapalı kapılar arkasında ‘Ermenistan’ konusunda gizli bir anlaşma yapmasın.
Eğer Rusya, Ermenistan’ı ‘Karadeniz’e çıkarma’ sözü vererek, ‘Gürcistan’ın küçülmesine’ göz yummaları için Batı’yı ikna ederse, Türkiye için ‘Türk dünyasına’ açılan bir çıkış kapısı olan ‘Kafkasya’ defteri ebediyyen kapanmış olacak.
Sonrasını hayal bile etmeyin.
Bir yanıt yazın