|
[email protected]; on behalf of; By_Lotus _ [[email protected]]
Fethullah Gülen cemaatine yakınlığıyla bilinen dershane ve yurtlarda kalan öğrencilerin anlattıkları, MEB’in denetim yetersizliğini ortaya çıkardı…
Gülen yurdu ‘Din kampı gibi’Maltepe Dershaneleri’nden kazandığı bursla ÖSS’ye hazırlanmak için Tunceli’den Ankara’ya gelen Yağmur Sariataş adlı öğrencinin, Etlik’teki Hafsa Sultan Kız Yurdu’nda yaşadıkları, sivil toplum örgütlerini harekete geçirdi. Yağmur Sariataş adlı öğrenci, haftanın 6 günü ‘çay sohbetleri’ adıyla yapılan dini eğitimlere katılmak istemediği için yurttan atıldığını, rızasıyla yurttan ayrıldığına dair kendisine belge imzalattırılmak istendiğini söyledi. Yurtta dini toplantı dayatmasıGülen cemaatine yakınlığıyla bilinen Maltepe Dershaneleri’nin yurdunda kalan Yağmur Sariataş isimli öğrenci ‘zorunlu dini eğitime’ katılmayı reddedince yurttan atıldı. Sivil toplum örgütleri olaya tepki gösterdi. Öğrenci Velileri Derneği Başkanı Önder, ‘Gülen okulları laik eğitimi ortadan kaldırma çalışmalarını sürdürmeye devam ediyor’ dedi.Fethullah Gülen cemaatine yakınlığıyla bilinen Maltepe Dershaneleri’nin, burslu okutmak için ailelerinin yanından aldığı maddi durumu yetersiz öğrencileri, kendi yerleştirdiği yurtlarda ‘zorunlu dini eğitime’ soktuğu belirtildi. Tunceli’den burslu olarak Ankara’ya getirilen Yağmur Sariataş adlı öğrenci, haftanın 6 günü ‘çay sohbetleri’ adıyla yapılan dini eğitimlere katılmak istemediği için yurttan atıldığını, rızasıyla yurttan ayrıldığına dair kendisine belge imzalattırılmak istendiğini söyledi. Sariataş, Milli Eğitim Bakanlığı’na (MEB) konuya ilişkin şikâyet dilekçesi verdi. Maltepe Dershaneleri’nden kazandığı bursla ÖSS’ye hazırlanmak için Tunceli’den Ankara’ya gelen Sariataş’ın, 4 ayı aşkın bir süre barındığı Etlik’teki Hafsa Sultan Kız Yurdu‘nda yaşadıkları, sivil toplum örgütlerini harekete geçirdi. Ankara Tuncelililer Derneği, Ankara Tunceli Eğitim ve Kültür Vakfı, Ankara 78’liler Derneği, DİSK Ankara Bölge Temsilciliği, Halkevleri, KESK Ankara Şubeler Platformu, Kızılırmak Yerel Dernekler Federasyonu, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, Öğrenci Velileri Derneği (Öv-Der) ve Özel Öğretim Kursları Derneği (Öz-Der) temsilcileri ile Sariataş’ın katılımıyla, Yüksel Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde dün bir basın açıklaması yapıldı. Katılımcılar adına konuşan Öv-Der Genel Başkanı Enver Önder , ‘Gülen okulları laik eğitimi ortadan kaldırma çalışmalarını sürdürmeye devam ediyor’ derken, MEB’in söz konusu okulları çok sıkı şekilde denetlemesi gerektiğini vurguladı. Sariataş’ın, yaşadıkları sonrası, kendileriyle bağlantıya geçtiğini söyleyen Önder, yurtta kalan öğrencilerin her gün dini eğitime tabi tutulduğunu, ‘Zaman gazetesi ile Genç Beyin ve Sızıntı dergileri’ haricinde hiçbir basın organını takip etmelerine izin verilmediğini kaydetti. Tunceli’de yapılanma arayışıÖnder, ‘Örgütlerimizin yaptığı araştırmalar, Gülen başkanlığındaki Nur cemaatine bağlı olan Maltepe Dershaneleri ve değişik birçok ad altındaki dershanelerin ve yurtların, Türkiye’nin hemen hemen her ilinde, hatta nüfusu fazla ilçelerinde bulunduğunu, ancak Tunceli’de halkın kiralık ve satılık yer vermemesi nedeniyle örgütlenemediklerini gösterdi’ dedi. Buna karşın cemaatin, Tunceli’de ‘Munzur İlköğretim Koleji’ adı altında yapılandığını dile getiren Önder, 1998’den bu yana Tunceli’den burslu öğrenci toplanmaya çalışıldığını kaydetti. Önder, ‘Öğrencileri genellikle 15 kişilik gruplar halinde Ankara, İstanbul, İzmir, Kayseri vb. illere dağıttıkları, ancak bu grupları da illerde birer veya ikişer kişi halinde dershane ve yurtlara dağıtarak birbirinden kopardıkları, ayrı odalarda kalmalarını sağlayarak yalnızlaştırıp kendilerine bağlı kılmaya çalıştıkları görülmüştür’ vurgusunu yaptı. Önder, yurttan atılan Sariataş’a, ‘Biz muhafazakâr bir kurumuz. Çay toplantıları bizim için kuraldır, vazgeçilmezdir’ dendiğine dikkat çekti. Basın açıklamasından sonra Sariataş, yaşadıklarına ilişkin şikâyetlerini içeren bir dilekçeyi MEB Teftiş Kurulu Başkanlığı’na iletilmek üzere bakanlığa teslim etti. Dış dünyayla bağları kesiliyorSariataş dilekçesinde, burslu okutulmak üzere Tunceli’den getirilen 15 öğrenciden biri olduğunu, kendisi ve bir arkadaşının Maltepe Dershanesi Kızılay Şubesi’ne bağlı Hafsa Sultan Kız Öğrenci Yurdu‘na yerleştirildiklerini belirtti. Sariataş, şunları kaydetti: ‘Yurtta öğrencilerin katılmasının zorunlu olduğu, ‘çay saatleri’ ismiyle cumartesi dışında her gün düzenli olarak 20.50 – 21.30 saatleri arasında toplantılar düzenlenmektedir. Bu toplantılarda hiçbir eğitimci kimliğine sahip olmayan ve dışarıdan getirilen tarikatçı insanlar tarafından dini eğitim çalışması ve şeriat propagandası yapılmaktadır. Biz 2 ay önce bu toplantılara katılmak istemediğimize dair yurt yönetimine dilekçe ile başvurduk. 15 gün sonra dilekçemizin sonucunu sorduğumuzda, işleme almadıklarını söylediler. O günden sonra bu toplantılara katılmadık. Bunun üzerine Yurt Müdürü Sedef Başoğlu ve idarecilerden Saadet isimli hoca bizi çağırarak ‘Ya bu toplantılara katılırsınız ya da sizi yurttan atarım’ diyerek tehdit etti. Bunun üzerine arkadaşım toplantılara katılmayı kabul etti. Ben ise laik eğitim sistemine aykırı bulduğum için bu toplantılara katılmayı reddettim. Bundan dolayı yurttan atıldım.’ Yurttan ve dershaneden çıkışlarına izin verilmediğini, cep telefonuna el konularak dış dünyayla olan bağlantısının koparıldığını anlatan Sariataş, yurt ve dershane arasındaki ulaşımlarının ise servisle sağlandığını belirtti. Fethullah Gülen cemaatine yakınlığıyla bilinen eğitim kurumlarında öğrenim gören iki öğrenci yaşadıklarını anlattı. Öğrenciler, ‘çay saati’ adı altında kendilerine dini eğitim verildiğini, Gülen propagandası yapıldığını, öğrencilerin katlarda dolaşmasının sınırlandırıldığını, film izlerken el ele tutuşan kadın ve erkek sahneleri çıktığında görüntülerin kapatıldığını belirttiler. Kurumlarda Milli Eğitim müfettişlerinin geleceğinin önceden haber alındığına dikkat çeken öğrenciler, denetim öncesinde dini kitapların ve türbanların hemen ortadan kaldırıldığını dile getirdiler. Tunceli’den burslu gelerek Maltepe Dershanesi Kızılay Şubesi’nde ÖSS’ye hazırlanan ve Etlik’teki Hafsa Sultan Kız Yurdu’nda kalan Yağmur Sariataş(22), yurtta, haftanın 6 günü ‘çay sohbetleri’ adı altında dini içerikli toplantılar düzenlendiğini, bu toplantılara katılmak istememesi nedeniyle yurttan atıldığını, dershaneden de ayrıldığını söyledi. Dış dünyayla bağlantılarının tamamen koparıldığını anlatan Yağmur Sariataş yalnızca pazartesi günleri 6 saat dışarı çıkma iznine sahip olduklarını belirtti ve ‘Dershaneye, yurda ait ücretsiz servisle gidip geliyorduk. Dershaneye de yurda da girdikten sonra dışarı çıkamıyorduk. Telefonlarımız girişte alınıyordu. Herhangi bir yayını takip etmemiz yasaktı. Ama Zaman gazetesi ve Genç Beyin dergisi sürekli geliyordu’ diye konuştu. Haftanın 6 günü saat 20.50 ile 21.30 arasında çay saati adıyla dini toplantılar yapıldığını, bunların ‘ablalar’ olarak tabir edilen ve dışardan gelen üniversite öğrencileri tarafından düzenlendiğini ifade eden Seriataş, haftanın bir günü de bizzat yurt müdürünün çay sohbetleri düzenlediğini kaydetti. Seriataş, 4 ay kaldığı yurtta 2 ay kadar katılmak zorunda kaldığı söz konusu toplantılara ilişkin şu bilgileri verdi: ‘Toplantılar 40 dakika. Tüm öğrencilerin katılımı zorunlu. Teyzemin kızı Ankara’da oturuyor ve çay saatleriyle ilgili yurt yönetimiyle görüşmeye geldi. Yapılan açıklama; ‘Biz muhafazakâr bir kurumuz, çay saatleri bizim için her şeyden önemlidir, vazgeçilmezdir. Bu çay saatlerinde yeri gelir oyun oynarız yeri gelir yazılar okuruz -ki bunlar hep Zaman, Genç Beyin ya da Fethullah Gülen kitapları olur-yeri gelir Kuran’dan bölümler okunur’ şeklinde olmuş. Çay saatleri için gelenlerin hepsi türbanlı. Toplantılarda, namaz nasıl kılınır gibi konular konuşuluyor, Kuran’dan bir bölüm seçilip üzerine yorum yapılıyor, cennet ve cehenneme ilişkin şeyler anlatılıyor, Fethullah Gülen kitaplarından seçilen paragraflar okunuyor.’ ‘Erkek öğrenci kantine çıkamazdı’Seriataş, MEB’in denetimlerinde göz boyamaya dönük davranıldığının da altını çizerek, ‘MEB’den müfettiş geleceğini öğrendiler. Çay saatlerini düzenleyen belletmenler gelmedi, öğrencilerin Kuran’larını dolaplarına kilitlemesi, ortada bırakmaması istendi. Öğrenciler, türbanları kırışmasın diye perdelere asıyorlardı ama müfettiş teftişe gelecek diye onlar da kaldırtılmıştı ve yatakların üzerine MEB’in ‘Marşlarımız’ diye kitapları bırakılmıştı. İçinde ulusal marşlar bulunuyordu’ dedi. Seriataş, dershanede yalnızca 8 erkek öğrencinin bulunduğunu, onların 3. katta ders gördüğünü ve yukarıya çıkmalarının yasak olduğunu dile getirdi. Seriataş, ‘Erkek öğrencilerin kantine çıkması bile yasaktı. Sırf bu yüzden altta idarenin olduğu yerde kantin gibi bir yer oluşturuldu, ihtiyaçlarını oradan karşılıyorlardı’ dedi. Gelecek kaygısı nedeniyle ses çıkarmadan çay saatlerine katılmayı ve yurt yönetiminin söylediklerine uymayı kabul etmek zorunda kalan arkadaşları bulunduğunu söyleyen Seriataş, çay saatlerine katılmadığı için yurt müdürü tarafından uyarıldığını da ifade etti. Seriataş, ‘Atıldıktan sonra, kendi isteğimle yurttan ayrıldığıma dair dilekçe de imzalatmak istediler. Ama imzalamadım. Neden yurttan atıldığım konusunda hiçbir bildirim yapılmadı, gerekçe sunulmadı’ diye konuştu. Film izlerken sansürAynı odada kalan arkadaşlardan bir ya da iki tanesinin diğerlerine namaz kılması için baskı uyguladığını da dile getiren Seriataş, dua ile başlayıp biten çay sohbetlerinde öğrencilere dini eğitime ilişkin ödevler verildiğini de anlattı. Megafondan ilahi dinlettirildiğini ama müzik dinlemenin ve televizyon izlemenin yasak olduğunu vurgulayan Seriataş, ‘Yalnızca cumartesi günleri film saatleri düzenleniyor. Öğrencilerin istediği filmler alınıyor ama diyelim ki bir bayanla bir erkek ele ele tutuştu… O sahne hemen kapatılıyordu ve geçtikten sonra filmi izlemeye devam ediyorduk. Kendi kendilerine sansür uyguluyorlardı’ dedi. Yalnızca pazartesi günleri 10.30 – 16.30 arasında dışarı çıkma iznine sahip olduklarını, ayda bir kez 3 gün olmak kaydıyla da eve gitmelerine izin verildiğini belirten Yağmur Seriataş, ‘Yurtta kalanların hepsi üniversiteye hazırlanan öğrenciler. Trabzon, Çankırı gibi birçok ilden gelenler vardı, hatta Ankara’da oturanlar da vardı. Yurt artı dershane için 7 bin YTL ödeyip geliyorlardı’ diye konuştu. ‘Bizi makineye dönüştürmek istediler’ M.Y. (24) adlı erkek öğrenci ise 2000 – 2001 yılında İstanbul Bakırköy’deki FEM Dershanesi’nde burslu olarak okuduğunu ve Güngören’deki bir erkek yurduna yerleştirildiğini söyledi. Teftiş sırasında karma sınıfM.Y. devam ettiği dershanede ve kaldığı yurtta yaşadıklarına ilişkin şunları anlattı: ‘Çay saatlerine baskıyla sokmaya çalışıyorlardı ama direniyorduk. Kararlılığımızı gördükleri için müdahale etmiyorlardı. Bektaşilikten, Alevilikten söz ederek bizi etkilemeye çalışıyorlardı. O yurtlara, dini inancı olan ama ibadet etmeyen bir insan girse, yıl sonunda 5 vakit namazını kılan bir makineye dönüşerek çıkar. MEB müfettişleri teftişe geleceği zaman haber almışlardı. Bir hafta boyunca karma sınıflar oluşturuldu. Müfettişler de o sınıflarda oturup dersleri dinledi ve gitti. Ardından her şey eskisine döndü. Hocalar öğrencilerle derslerde dini sohbetler yapabiliyorlardı. Özellikle sol görüşlü yazar, aydın, gazeteciler hakkında oluşan çeşitli gündemlere dersin yarısını ayırıp, onları kötüler nitelikte konuşuyorlardı.’ M.Y. Fethullah Gülen’in Tunceli’de örgütlenmek için uzun yıllardır çaba sarf ettiğini ancak bunu başaramayınca burslu öğrenci okutma yoluna gittiğini belirterek ‘İstekleri, Tuncelili gençleri asimile ederek zaman içinde oradaki kültürü ve inancı değiştirebilmek. Uzun vadeli ve stratejik düşünüyorlar, buna göre hareket ediyorlar’ dedi. |
==========================================================
Türk Genci, Devrimlerin ve Cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve Devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, “Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır” demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, “Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir” diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek, “demek adalet örgütünü de düzeltmek, yönetim biçimine göre düzenlemek gerek”
Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haksız ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, “ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir.”
İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği!
Bir yanıt yazın