Mustafa ÇANKAYA |
Sabetaycılık konusu yeni olmamakla birlikte, bu konuda yayınlanan kitapların sayısı son yıllarda artmaya başlamıştır. Fakat Sabetaycılığı inceleyen kaynaklarda, Sabetayizm ile Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ideolojisini oluşturan Kemalizm’in uyuşmazlığına, Sabetaycıların, Kemalizm’i kendi yararları doğrultusunda kuşatmış olduklarına yeterince değinilmemektedir.
Hâlbuki Yahudilik’ten dönerek ayrı bir inanç sistem geliştiren Sabetaycıların ideolojisini ele almak, tartışmak, doğruları ortaya koymak Türkiye için olduğu kadar, bölge devletleri yönünden de ayrı bir önem taşımaktadır. Emperyalizmin sınırlarımıza dek dayandığı, devletimizin kuruluşunun temel unsurunu oluşturan tam bağımsızlığımızın, ABD ile AB kıskacı altında kuşatıldığı, millî ve üniter devlet yapımızın yıkılması için gerekli altyapıların hazırlandığı bir ortamda, önümüzdeki engelleri bilmek ve bu engellere karşı yeterli önlemleri almak kaçınılmazdır. “Başarılı”, “saygın” olarak gösterilerek (ya da öyle dayatılarak) siyasetçi, yönetici, yazar, gazeteci, yorumcu ya da sanatçı olarak öne çıkarılan, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarından kimilerinin örtülü kimlik paydasına sahip oldukları, akrabalık ilişkileri1 içinde bulundukları dikkat çekicidir. Onların kimlik ve davranışlarının örtülü yönünün Türk halkı tarafından tüm açıklığı ile bilinmesi için, gerekli çabayı göstermek ülkesine hizmet etmeyi onur bilen aydınların yurttaşların görevi olmalıdır. Bu bağlamda; Türkiye Cumhuriyeti’nin ideolojisi olan Kemalizm ile Osmanlı İmparatorluğu döneminde olduğu gibi cumhuriyet döneminde de etkinliğini sürdüren ve Türk toplumu içerisinde yaşayan bir cemaat yapılanması olan Sabetayistler ve Sabetayizm’i doğru tanıyarak, Kemalizm’e yönelik yaklaşımlarını bilimsel kaynaklar ışığında ortaya koymak gerekmektedir. Ancak Kemalizm ile Sabetayizm’in hiçbir zaman kıyaslaması yapılarak, Mustafa Kemal Atatürk ile Sabetay Sevi’nin karşılaştırılması gibi, tarihî bir hataya düşülmemelidir. Çünkü Mustafa Kemal Atatürk’ün tarih sahnesine çıktığında; son Türk yurdu işgal edilmiş ve paylaşılmış, Atatürk işgal karşında emperyalizme karşı savaşarak bu savaştan başarılı çıkmış, Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuş ve yeryüzünde örnek bir devrimi gerçekleştirmiş, her zaman güvenilir, dürüst, örnek kişiliğini korumuş bir “kahraman” olarak anılmış ve anılacaktır. Yahudi topluluklarının Hıristiyan katliamları karşısında bir kurtarıcı bekledikleri bir aşamada, Yahudi Krallığı’nın mânevî tahtına oturmak için ortaya çıkan Sabetay Sevi ise “Sahte Mesih”2 olarak anılmış ve anılmaktadır. Ayrıca Sabetayizm, Osmanlı Yahudileri’nin kurtuluş ideolojisi olarak ortaya çıkmış iken Kemalizm; Osmanlı sonrasında geri kalan toprakları yurt edinmeyi ilke edinen, Türkmen kökenden gelen halk kitlelerinin kurtuluş, kuruluş ve varlığını sürdürme ideolojisidir. Kemalizm bu yönü ile ırksal bir ideoloji olmayıp, millî amaç içeriklidir. “Kemalizm” ideolojisi, bir siyasal yapıyı temsil etmekle birlikte, aynı zamanda Türkiye’nin geleceğini güvenceye alan ilkeler bütünüdür. Sabetayizm ise bir dinî akımdır. “Tanrı’nın birliği ve İsrail’in seçkinliği”3 inancını taşıyan Yahudiliğin, farklılaştırılmış bir uygulaması olan Sabetayizm konusuna değinmeden önce, olası yanlış anlamaları önlemek için özenle vurgulamak isteriz ki; gerek Osmanlı döneminde gerek ise günümüzde, azınlık konumundaki yurttaşlarımızı potansiyel suçlu gibi görmek oldukça yanlış bir yaklaşım olur. Millî Kurtuluş Savaşımız sürecinde her yurtsever gibi azınlık yurttaşlarımızın bir kısmı da, millî kurtuluşa katkı vermişler, gönüllü olarak cephede bulunmuşlar, maddî yardım yapmışlardır. Savaş sürecinde sâdece İstanbul’da bin beş yüz Yahudi dul kadın “aguna” kalmış, gönüllü olarak cepheye giden Yahudi gençler olmuş,4 Yunanlılara karşı direnen Türkleri koruyan, millî mücadeleye katkılarından dolayı İstiklâl Madalyası almayı hak eden Yahudiler bulunmaktadır.5 Kaldı ki, yurttaşları arasında ayrım yapmak, ulus devlet ve ulus bütünlüğü hedeflemiş olan Kemalist Türkiye ideolojisi ile de bağdaşmaz. Ancak kimi gelişmeleri ve ayrımcı yaklaşımları bilmek, görmek, gerekli önlemleri almak da, her yurtseverin görevidir. Yahudilik Tarihi ile İlgili Kimi Hatırlamalar Sabetaycılığın, Yahudi kökenli olduğu gerçeğinden hareketle, Yahudilere yönelik tarihsel kıyımı ve Yahudilerin bu kıyım karşısındaki dirençlerini görebilmek için, öncelikle şu tarihî saptamayı yapmak gerekir: Babil Kralı II Buhtunnasar’ın (M.Ö. 605-562) Kudüs’ü ele geçirip, kenti yıktıktan sonra, Yahudi devletine son vermesi üzerine Yahudiler, dünyanın çeşitli yörelerine dağılarak ırklarını korumaya çalışmışlardır. |
Bir yanıt yazın