Güçlünün arsızca saldırdığı, soğuk savaş dönemi sonrasında emperyalist ülkelerin artık ekonomik sömürü anlayışını işgale, işkenceye, insanlık dışı uygulamalara kadar taşıdığı bir dönemin içersindeyiz.
Yolunu şaşırarak yanlış denize girmiş bir fok balığının kurtarılması veya neslinin tükenme ihtimali (!) bulunan bir kuş çeşidi için koparılan kıyametlere karşılık, ölmek üzere olan küçük yaştaki bir çocuğun gözlerinden süzülen sessiz damlalara, ırzına geçildikten sonra ailesi ile birlikte öldürülmüş küçük kız çocuklarının cansız vücutlarına sessiz kalınmakta, görmezlikten gelinmekte, hatta çirkinliğin ötesinde mide bulandıracak derecede iğrenç uygulamalara haklı gerekçeler yaratılmaya çalışılmaktadır.
İnsanlık dışı uygulamaların/yöntemlerin geliştirilmesi konusunda Çin Halk Cumhuriyetinin becerileri iyi bilinmektedir. Çin, Sincan-Uygur Özerk Bölgesi nde yürüttüğü uygulamalarına “AIDS” belasını da katmıştır.
AIDS hastalığına yakalanan şahısların sayısında büyük artış yaşanması ve Çin Hükümeti nin gerekli tedbirleri almadığı yönünde başta Dünya Uygur Kurultayı olmak üzere çeşitli sivil toplum kuruluşlarının kamuoyu baskısı üzerine, Birleşmiş Milletlere bağlı Sağlık Örgütü tarafından oluşturulan heyet ÇİN’e giderek araştırmalarda bulunmuştur.
Araştırma neticesinde elde edilen bilgiler çerçevesinde yapılan açıklamada; Uygur Özerk bölgesinde yaklaşık 162.000 AIDS hastası bulunduğu ve bunların yaklaşık 21.000 nin kontrol altında tutularak sağlık hizmeti verildiği, hasta sayısında her geçen gün artış kaydedildiği, ileride daha vahim sonuçların yaşanmasının beklendiği kaydedilmiştir.
Sincan-Uygur Özerk Bölgesi ne yönelik Çin’in uygulamalarına her gün bir yenisi ekleniyor. Çin adeta, yaptığı insanlık dışı uygulamayı, yine başka bir iğrenç uygulamayla örtmeye, unutturmaya çalışıyor.
Son zamanlarda yapılan şey ise; kamuoyunda/basında sürekli olarak Uygur Özerk Bölgesinin terörü besleyen bir yer olarak gösterilme çabasıdır. Konuyla ilgili medyada yapılan eleştiri ve yorumlarda; Doğu Türkistan kökenli terör örgütlerine ülke içinde ve dışında sağlanan her türlü desteğin yanı sıra Afganistan da silahlı eğitime tabi tutulmalarının tamamen ABD nin kontrolünde olduğu hususlarına yer verilmeye başlanmıştır.
Çin hükümeti bu doğrultuda aldığı kararla “2008 Pekin Olimpiyatları” öncesi, ülke güvenliğini tehdit eden unsurların bertaraf edilmesi bahanesiyle Eylül 2007 ayı başlarında Sincan-Uygur Özerk Bölgesi nde “Terörü Yok Etme” adı altında, altı ay sürmesi planlanan ve yaklaşık 23.000 güvenlik görevlisinin katıldığı bir operasyon başlatmıştır.
Sincan Uygur Özerk Bölgesinin bir bölümünde AIDS, hırsızlık, gasp/darp vs. olayların yoğun şekilde meydana geldiğini kimse inkar edemez. Ancak ortadaki şu gerçeği insanlık adına görmek ve yine insanlık adına itiraf etmek/dile getirmek gerekmektedir. Çin yönetimi Sincan Uygur Özerk bölgesindeki demografik yapıyı Uygur Türkleri aleyhine bozmak için bölgeye Çin genelinden toplayabildiği uyuşturucu bağımlılarını, cezaevlerinden şartla serbest bıraktığı tutukluları, kısacası ne kadar suça eğilimi olan Çinli varsa getirerek iskâna tabi tutmuştur. Ortaya çıkan durum bu uygulamanın olağan sonucudur.
Sincan Uygur Özerk bölgesinde yaşanan olaylar insaniyet namına utanç vericidir ve medeni/çağdaş seviyede olduğu iddiasıyla ahkam kesen tüm gelişmiş/gelişmekte olan ülkeler burada gerçekleştirilen baskı ve zulümden sorumlu tutulacaktır. Ekonomik büyümesiyle adeta uyanan bir dev haline gelen Çin’e karşı, sırf bu özelliği nedeniyle sessiz kalmak ahlak dışıdır.
Bir yanıt yazın