Nush İle Uslanmayan Edildi Tektir!

AKP hakkında açılan kapatma davası ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesi tarafından verilen ve dün akşam saatlerinde açıklanan kararın, hukuki mi yoksa siyasi mi olduğunu tartışmaya sanırım lüzum yoktur. Zira Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın hazırlamış olduğu iddianame ile birlikte bu davaya “Siyasi Dava” yaftası vuranların, açıklanan karara “Hukuki Karar” demeye hakları bulunmamaktadır. Bu iddia sahiplerine göre; “Siyasi” davaların sonucunda verilecek kararların da “siyasi” olması kaçınılmazdır ve onlar, Anayasa Mahkemesi’nin dün vermiş olduğu kararı böyle yorumlamak zorundadırlar… 

3 gün önce yazmış olduğumuz “Türk Tarihi’nde II. Fetret Devri” başlıklı yazımızda Akşam Gazetesi’nin Ankara Temsilcisi İsmail Küçükkaya’nın, “… AKP kapatırlarsa, bilin ki ‘sistemin kendisini koruma adına tek hukuki adım kalmıştı’ tezi kabul edilmiş demektir. Yok, eğer AKP kapatılmazsa, anlayacağız ki ‘Güneydoğu bölünür, AB’den izole oluruz, ekonomik kriz çıkar’ diyenlerin sözü dinlenmiştir” şeklindeki cümlelerine yer verdikten sonra şöyle demiştik: Bu konuda İsmail Küçükkaya’ya büyük ölçüde katıldığımı söylemek isterim. Yani Anayasa Mahkemesi, görünürde elbette hukuki gerekçelerle kararını verecektir. Ancak hukuki gerekçeler ve mülahazalar, büyük ölçüde siyasi mülahazalara giydirilmiş bir elbise hükmünde kalacaktır…”(bkz. ).

Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi dün açıklamış olduğu kararla;Güneydoğu bölünür, AB’den izole oluruz, ABD ile ilişkiler gerginleşir, Pkk ile yapılan mücadele zaafa uğrar, ekonomik krizler çıkar, ihracatımız ve turizmimiz olumsuz yönde etkilenir, sosyal patlamalar olur, Güngören saldırısına benzer terör ve tedhiş eylemleri artar, ülke siyasi istikrarsızlığa sürüklenir, şeriatçı örgütlenmeler yeraltına iner…” gibi pek çok argümanı dikkate almış gözüküyor.

 

Anayasa Mahkemesi vermiş olduğu bu kararla, yine bahsi geçen yazımızda yer verdiğimiz ve Uluslar arası Yatırım Bankası Lehman Brothers tarafından dile getirilmiş olmakla birlikte uluslar arası yatırım ve finans çevrelerinin ortak kanaati olduğu bilinen “AKP kapatılmayacak. Dava amacına ulaştı. Türban davası ve partiyi kapatmaya yönelik tehdit, AKP için en büyük uyarı oldu. Son dönemdeki anketlere göre AKP’nin popülaritesi düştü. Kapatılması, AKP’ye olan akımı güçlendirirse yargının üzerine bir bumerang gibi gelebilir.” şeklindeki düşüncenin doğru olduğunu da ortaya çıkarmış durumdadır.

 

Türkiye’de oluşan ve medyaya da yansıyan ağırlıklın kanaat, Anayasa Mahkemesi’nin AKP’yi kapatmamakla birlikte, “Hiç gözünün yaşına bakmam kapatırım ha!” şeklinde partiye ciddi bir ihtar verdiği istikametinderir. Çünkü verilen karar, Anayasa Mahkemesi’nin 11 üyesinden 10’unun, “AKP’nin laikliğe aykırı eylemlerin odağı” olduğuna inandığını göstermektedir. Bu, aynı zamanda daha önceki yılarda aynı iddialarla kapatılan partiler hakkında varılan kanaatten de güçlü bir kanaattir. Böyle olmakla birlikte; 6 üye kapatmadan yana tavır koyarken 4 üye Hazine yardımının kesilmesi yönünde oy kullanmıştır. Ortak karar ise partiye verilen hazine yardımının yarısından mahrum bırakılması şeklinde tecelli etmiştir. Böylece AKP kapatılmaktan kurtulmuştur ama ağır bir de ihtar almıştır. Bir anlamda “laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu” iddiası 11 üyeli yüce mahkemenin 10 üyesinin imzasıyla kabul ve tescil edilmiştir.  Bunun anlamı; “Dava öncesi dönemdeki hareketlerinde ısrar ettiğin takdirde kapanırsın”dır. Verilen kararı en azından biz böyle okuyoruz. 

 

Burada dikkatimizi çeken en önemli ayrıntı Merhum Özal tarafından atanan ve muhafazakâr görüşleri olan üye Sacit Adalı’nın tavrı olmuştur. Zira Sacit Adalı, RP ve FP konusunda Haşim Kılıç ile birlikte hareket ederek “Bu iki parti laiklik karşıtı eylemlerin odağı haline gelmemiştir” derken, AKP hakkında farklı bir tavır takınmış ve “AKP laiklik karşıtı eylemlerin odağı haline gelmiştir gelmesine ama %47 oy alarak iktidara gelmiş bir partidir. Bu sefer hazine yardımını keserek cezalandıralım. Aynı eylemlere devam ettiği takdirde nasıl olsa kapatırız…” demiştir. Kendisini cidden kutluyoruz. En azından başkanı gibi siyasi mülahazalarla ve duygularıyla hareket edip gözü kapalı “Ret” vermemiş, aklını kullanma gereği duymuştur.

 

***

Anayasa Mahkemesi’nin AKP hakkında vermiş olduğu karar, davanın açıldığı tarihlerde hiç tahmin etmediğim bir karar olmakla birlikte, zaman geçtikçe beklediğim, ancak isteklerimi tam karşılamayan bir karar olmuştur. Zira RP ve FP hakkında hazırlanan iddianameleri ve verilen kararların mahiyetini okuduğumda; AKP’nin de mutlaka kapatılacağı gibi bir düşünceye kapılmıştım. Çünkü bana göre; “Laiklik karşıtı eylemlerin odağı olma” konusunda AKP, RP ve FP’den çok daha ileri safhalara geçmiş, söylemleri eyleme dönüştürmüş ve bu konuda yasal düzenlemeler yapmaya kalkışmış, başta Samsun ve Üsküdar olmak üzere; belediyeler kanalıyla bazı tuhaf uygulamalara imza atmıştır. Dolayısıyla; AKP’nin aynı iddialarla kapatılmamış olması, RP ve FP’ye büyük ölçüde haksızlık yapıldığı gibi bir ters netice doğurmuştur.

Bir tarafta aynı iddialarla ve sadece söylemleriyle partisi kapatılan, evine hapsedilen, üç aylık emekli maaşı da dâhil olmak üzere bütün malvarlığına ihtiyati tedbir konulduğu için bankalardan Teminat Mektubu almaya çalışan Sayın N. Erbakan, diğer tarafta aynı iddialara ve suçlamalara muhatap olmakla ve üstelik söylemlerini eyleme dönüştürmekle birlikte ülkenin iki numaralı adamı olarak Başbakanlık koltuğunda oturan Sayın R.Tayyip Erdoğan!

Elbette bunun birçok nedeni vardır. En başta AKP, RP ve FP’den daha güçlü bir partidir. Muhalefette değil, iktidardadır. Cumhurbaşkanlığı makamı da dâhil olmak üzere; devletin etkili ve yetkili noktalarını ele geçirmiş durumdadır. Dış ve iç siyasi desteğe sahiptir. ABD ve AB çevrelerince koruma altına alınmıştır. Hatta İslam Dünyası tarafından da desteklenmektedir. Dış ve iç sermaye grupları da büyük ölçüde destek vermektedir. Öte yandan RP ve FP’ye göre; medya gücü vardır. RP ve FP’ye göre; TSK ve Yüksek Yargı çevreleriyle olan ilişkileri de gayet sağlamdır.

Dün sık sık AKP’ye sonsuz destek veren ve bir ara Cumhurbaşkanlığı adaylığı da konu edilen Yargıtay Onursal Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk ile Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın kucaklaşıp öpüşme sahneleri yansıdı ekranlara. Birkaç gün öncede Adalet Bakanı M. Ali Şahin ile Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker’in kucaklaşma sahneleri. Akil adam sıfatıyla Çankaya’ya çıkan ilk iki ismin Emekli Org. Hilmi Özkök ve Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker olması da bu bakımdan oldukça anlamlıdır…

Verilen karara, davanın başlangıcında hiç tahmin etmediğim, zaman geçtikçe beklediğim, ancak isteklerimi tam olarak karşılamayan bir karar dememin bir sebebi de şudur: AKP’nin kapatılmaması kararı, ülkemiz, demokrasimiz ve hukukumuz adına gerçekten de isabetli olmuştur. Siyasi mülahazalarla da alınmış olsa doğru bir karardır. Çünkü parti kapatma kararlarının hiçbir işe yaramadığını tarih birçok kere göstermiştir bize. Bu bakımdan kısmen de olsa hazine yardımının kesilmesi de yerindedir. Çünkü partinin cüzdanına yapılan bu müdahale, zamanla partinin vicdanına da dokunmaya başlayacak ve AKP, zaman içinde kendini sorgulama gereği duyacak, belki de içindeki çürük armutları ayıklama yoluna gidecektir. Ancak bana göre; söylemleri ve eylemleriyle partilerini kapatmanın eşiğine getiren Hüsnü Tuna ve Isparta Belediye Başkanı gibi birkaç kişiye sınırlı süreli de olsa siyaset yasağı getirilmiş olsaydı gayet yerinde olur, böyle bir ceza az çok “Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir” etkisi yapardı. Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu karar ise sadece “Nush ile uslanmayanı etmeli tektir” mesabesinde kalmıştır…

31 Temmuz 2008

Ömer Sağlam


Not: Aşağıda e-postama düşen yorumlardan ilginç bulduğum ikisini bilgilerinize sunuyorum:

Osman Akgün isimli grup üyesi şu yorumu yapmaktadır:

 

“AKP kapatılmadı. Zaten Mark Paris denen Amerikalı bunu söylemişti. Sürpriz olmadı. Ağustos başı karar verilecek ve 6-5 kapatılmayacak dedi. Daha ne desin di. Kararı açıklıyorum, siz daha sonra resmi ağızlardan öğreneceksiniz mi diyecekti. Vatan Gazetesi de zaten bu kararı Haşim Bey’den önce açıklamıştı.”

 

”Cesur Yorum/ecoist” rumuzuyla yazan vatandaş ise şöyle bir yorum yapmış:

Bu karar, günümüz Türkiye’si için hayırlı olmuştur.
Ama her şeye rağmen yine de ağır bir karardır.
Anayasa Mahkemesi; Zengin’e (AKP),’Para Cezası’ vermiştir(!)
Mahkeme; AKP’ye,’Anayasayı değiştirin. Yoksa yanarsınız!’ mesajını da vermiştir.

AKP’nin ‘Odak olduğu’, 10 üye tarafından karara bağlanmıştır.
AM’nin bu kararı, ‘Devleti Koruma’ kararıdır!
Üyelerin bir kısmı; AKP’ye ‘Sizi kapattık!’ derken, geri kalanı ‘Bir daha yaparsan, biz de onlara katılırız!’ demiştir.
Ayrıca; Yargıtay C.Başsavcısı’nın İddianame’si de kabul görmüştür.
AM’nin 6 üyesi; Yargıtay C.Başsavcısı’nın İddianamesi’ne kabul oyu verirken, diğer 4 üyesi de ‘tecilli’ kabul oyu vermiştir.

AKP hakkında açılan kapatma davası ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesi tarafından verilen ve dün akşam saatlerinde açıklanan kararın, hukuki mi yoksa siyasi mi olduğunu tartışmaya sanırım lüzum yoktur. Zira Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın hazırlamış olduğu iddianame ile birlikte bu davaya “Siyasi Dava” yaftası vuranların, açıklanan karara “Hukuki Karar” demeye hakları bulunmamaktadır. Bu iddia sahiplerine göre; “Siyasi” davaların sonucunda verilecek kararların da “siyasi” olması kaçınılmazdır ve onlar, Anayasa Mahkemesi’nin dün vermiş olduğu kararı böyle yorumlamak zorundadırlar...  - omer saglam

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir