[Yorum – Prof. Dr. Suphi Saatçi]
Uzlaşı kültürü kaim olmadan Kerkük’te eşit paylaşım, barış ve kardeşlik ortamı sağlanamaz. Kerkük sorununa hakkaniyetli yaklaşım getiren yasanın, en çok Talabani tarafından desteklenmesi gerekir. Unutulmamalıdır ki Talabani, sadece Kürtlerin değil, Araplar ve Türkmenler dâhil, bütün Irak halkının cumhurbaşkanıdır.
Irak Parlamentosu’nun yerel seçim yasası üzerine yaptığı çalışmalar, 22 Temmuz 2008 tarihinde kabul edilen “Irak İl, İlçe ve Nahiye Meclislerinin Seçim Yasası” ile tamamlanmıştı. Büyük önem taşıyan bu yasanın en ilgi çeken yanı, Kerkük kentinin yönetimi için çözüm getirmiş olmasıdır.
Kerkük sorununa çözüm önerileri getiren bu yasanın 24. maddesinin 2. bendi şöyledir: “Kerkük’te yönetim otoritesi, üç topluluk arasında paylaşılır. Üç ana topluluk olan Arap, Kürt ve Türkmenlerin yetki paylaşımı % 32, Hıristiyanların ise % 4 oranında gerçekleştirilir. Yönetim otoritesi, bir bakanlığa bağlı olan ya da olmayan tüm güvenlik ve sivil daireleri kapsamaktadır. Buna 3 egemen makam (il meclisi başkanı, vali, vali yardımcısı), meclis komisyonları başkanlıkları ve her kademedeki kamu görevlileri dâhildir.”
Bu yasanın 24. maddesinin 3. bendinde ise Kerkük’te seçim komisyonunun güvenliği için şu çözüm getirilmiştir: “Komisyon çalışmalarının özgür ve meslekî bir şekilde yürütülmesinin garantiye alınması amacıyla Kerkük’ün güvenlik dosyası, hâlihazırda Kerkük vilayetinde görev yapan askerî birliklerin yerine Irak’ın orta ve güney bölgelerinden getirilen askerî birliklere tevdi edilir. Siyasi partilere bağlı güvenlik güçlerinin dışarıya çıkarılması üzerinde durulur.”
Talabani, Türkmenlere söz vermişti
Irak Parlamentosu’nun kabulünden sonra yasa, onay makamı olan Cumhurbaşkanlığı Divanı’na gönderilmişti. Yasa üçlü (cumhurbaşkanı ve 2 yardımcısı) onaydan sonra yürürlüğe girecekti. Ne var ki yasa Cumhurbaşkanlığı Divanı’na bağlı uzmanlar tarafından henüz incelenmeden, Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin basın bürosu, yasanın veto edilerek tekrar parlamentoya iade edileceğini açıkladı. Cumhurbaşkanı Talabani, sadece 127 milletvekili tarafından kabul edilen yasayı onaylamayacağını ve düzenlemenin yeniden ele alınmasını istedi. Kürt kökenli Talabani’nin, Kuzey Irak’taki bölgesel yönetimin veto talebinin ardından bu açıklamayı yapması, siyaset çevrelerinden başka kamuoyunda da hayret uyandırdı. Çünkü Kerkük’teki Arap, Türkmen ve Kürt gruplardan her birinin yönetimde yüzde 32 oranında temsil edilmesini öngören bu çözümü, birkaç ay önce Cumhurbaşkanı Celal Talabani, kendisini ziyaret eden Türkmen heyetiyle görüşmesinde gündeme getirmişti. Ayrıca Kerkük’ü ziyareti sırasında Talabani, Türkmen meclis üyeleri ile yaptığı toplantıda da aynı görüşü dile getirmişti.
Diğer yandan Kerkük’teki yerel Kürt yöneticileri ve siyasetçileri, daha da ileri giderek, parlamentonun aldığı bu kararı tanımayacaklarını kamuoyuna açıkladılar. Özellikle yukarıda sözü edilen 24. maddenin 3. bendinde geçen “Kerkük’ün güvenlik dosyası, hâlihazırda Kerkük vilayetinde görev yapan askerî birliklerin yerine Irak’ın orta ve güney bölgelerinden getirilen askerî birliklere tevdi edilir ve siyasi partilere bağlı güvenlik güçleri dışarıya çıkarılır.” kararı, Kürt yöneticileri fazlasıyla kızdırmış olacak ki, Erbil, Köysancak ve Süleymaniye’den Kerkük’e gelen binlerce Kürt bir eylem hazırlığı içine girdiler. Böylece 27 Temmuz 2008 günü sabahın erken saatlerinden itibaren göstericiler, Kerkük vilayet binasının önünde toplandılar. Yasak olmasına rağmen, vilayet binasına giriş yolu göstericilere açılmıştır. Yerel saatler 10.15’i gösterdiği zaman ani bir patlama meydana gelmiş ve 25’e yakın kişi hayatını yitirmiş, 100’e yakın kişi de yaralanmıştır.
Tansiyonun yükselmesi üzerine miting, Türkmenleri protesto gösterisine dönüşmüştür. Provokatörlerin yönlendirmesi ile amacından sapan yürüyüşte, Türkmenler aleyhine sloganlar atılmasına başlanmıştır. Tahrikler sonucunda, silahlı kalabalık gruplar, Irak Türkmen Cephesi, Türkmeneli Televizyonu ve diğer Türkmen parti ve kuruluşlarının bulunduğu binalara doğru yürüyüşe geçmişlerdir. Türkmen kuruluşlarının önüne gelen silahlı militanlar, Türkmenlere ait binaları kurşun yağmuruna tutmuşlardır. Bu arada Türkmen kuruluşlarına ait araçlar ateşe verilmiş ve olaylar kontrolden çıkmıştır. Irak Türkmen Cephesi’ndeki koruma görevlileri ise, silahlı saldırılara mukabele etmiştir. Kürt yönetiminin denetiminde olan devletin güvenlik güçleri ise olayları seyretmekle yetinmişler ve silahlar ateşlenmeye başlayınca da ortadan kaybolmuşlardır. Yine bize ulaşan haberlere göre, peşmergelerin rastgele yakaladıkları masum Türkmen vatandaşlarına ağır işkenceler yapılmaktadır.
Kerkük’te meydana gelen olayları algılayabilmek açısından, Irak işgalinin başladığı 2003 Nisan’ından, geçen yıl Kerkük’te yapılması mümkün olmayan referandum tartışmalarına kadar uzanan süreci hatırlamak gerekir. Aslında Irak Parlamentosu’nda da yoğunlaşan tartışmalar, 2007 yılının sonuna kadar Kerkük’te yapılması düşünülen referandum üzerine başlamıştı. Bilindiği gibi Kerkük’e olan yoğun göçte Kerküklü olmayan on binlerce göçmen kente akın etmiş, Kerkük’ün yerlisi olmayan binlerce aile, demografik yapıyı bozmak için kente doluşmuş, bu yüzden birçok ev, arsa, stadyum ve garaj gibi özel ve kamu binaları işgal edilmiştir. Yasal olmayan bu tasallut halk arasında büyük gerilim yaratmıştır. Bu yüzden referandumun süresi geçmiştir.
Bütün etnik gruplar haklarına razı olmalı
Irak’ta dikta rejiminin devrilmesinin üzerinden 5 yılı aşkın bir süre geçmiştir. Irak halkının yaşadığı büyük sıkıntılardan sonra, ülkede demokratik bir yönetim beklentisine yanıt verecek herhangi bir gelişme sağlanmamıştır. Özellikle Kerkük üzerinde yapılan baskılar ve Türkmen halkının yaşadığı haksızlıklar bir türlü giderilmemiştir. 5 yıldan beri Kerkük’te yönetimi elinde tutanlar, Türkmenlerin ellerinden alınan arazilerin ve evlerin iadesi veya taviz edilmesi yolunda herhangi bir adım atmamışlardır.
Bütün bunlara karşılık Türkmen siyasetçilerin 5 yıldan beri verdikleri mücadele, nihayet sonuç vermiştir. Böylece Kerkük’ü kaos ortamına sürükleyen antidemokratik uygulamaları durdurmak için, Irak Parlamentosu yukarıda sözü edilen yasayı kabul ederek uzlaşma yoluna gitmiştir.
Yasaya göre Kerkük’ün yönetimi eşit paylaşım ve ortak anlayış içinde gerçekleştirilecektir. Yasa da zaten Kerkük’ün bütün Irak halkının ortak malı olarak ele alınmasına zemin hazırlamıştır. Bunun bir diğer anlamı da şudur: Irak’taki bütün etnik topluluklar kendi haklarına razı olacaklardır. Kürt yönetiminin Kuzey Irak’ta yasa ve kanunlara aykırı biçimde uyguladığı ve Kürt olmayan herkesi yönetimden dışlaması gibi, Kerkük’te de Türkmenlere karşı sergilediği tavrından vazgeçecek, demokrasinin sınırları içine çekilecektir.
Kürt yönetiminin “her şey benimdir, ortak kabul etmem” gibi adil ve demokratik olmayan, hatta kentin gerçek sahiplerini dışlayan yaklaşımı, artık büyük tepkilere yol açmaktadır. İşlerine gelmeyen ancak demokratik biçimde çıkarılan yasaları da tanımayarak tehditler savuran zihniyetin, kaba kuvvet ile demokrasi arasında yerini tayin etmesi gerekir. Irak’ta dikta rejiminden kurtulma sloganı ile kazanımlar elde eden Kürt siyasetçilerin, işi başka yerlere çekerek ve haklarından fazla isteyerek ortamı germeleri, ülkeyi yeniden kanlı çatışmalara sürükleyecektir.
Hakları gasp edilen Türkmenler, adil ve hakkaniyet ölçütleri ile hareket eden, hukuka ve demokrasiye saygılı bir yönetimin özlemi içindedirler. Hele hele dikta döneminden kalma zalim ve haksız bir yönetimi Irak’ta artık hiçbir toplum içine sindiremez. Demokrasi kültürünü reddeden, hukuk tanımayan, Kerkük’te 5 yıldır Türkmenlerin haklarına saygı göstermeyen bir yönetim zihniyetini günümüzde de sürdürmek dönemi artık gerilerde kalmıştır.
Uzlaşı kültürü kaim olmadan Kerkük’te eşit paylaşım, barış ve kardeşlik ortamı sağlanamaz. Kerkük sorununa hakkaniyetli yaklaşım getiren bu yasanın, en çok Talabani tarafından desteklenmesi gerekir. Unutulmamalıdır ki Talabani, sadece Kürtlerin değil, Araplar ve Türkmenler dâhil, bütün Irak halkının cumhurbaşkanıdır. Irak’ta halklar arasında birlik ve kardeşliğin tesisi için doğan bu fırsat, herhalde Talabani için de önemli bir demokrasi sınavı sayılır.
PROF. DR. SUPHİ SAATÇİ – MİMAR SİNAN GÜZEL SANATLAR ÜNİVERSİTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ KERKÜK VAKFI GENEL SEKRETERİ
01 Ağustos 2008, Cuma