Mustafa Nevruz SINACI
Milli şair merhum Mehmet Akif Ersoy’un şu mealde bir mısra-ı var:
“Sen eğer bilsen ve bilgiyle yönetsen-yürütsen; Tarih tekerrür etmez?”
Orijinali: KISSADAN HİSSE
Geçmişten, adam hisse kaparmış…
Ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?
‘Tarih’i ‘tekerrür’ diye tarif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?
TEKRARA (tekerrüre) DUR DEMEK
Yarım asır önce yolu kesilen ve alçakça bir ihanetle çökertilen milli rejim şimdilerde ayağa kalkma, kendine gelme, aslına dönme ve tekrar Atatürk ilkeleri ve Türk İnkılâbı yoluna girme mücadelesi veriyor, verebiliyor. Denk gelen tarih ve dönem çok önemli;
Şöyle ki, tüm dünya hızlı bir kaos-karmaşa, bunalım-buhran ve krize sürükleniyor.
Kendi kendine değil, yedi kız kardeşlerin başını çektiği evrensel bir çete tarafından.
Bu çete: Papalık (babalık)’tan feyiz, destek ve ilham alan “ilâh+silâh+ilâç” tacirleridir.
Sözde yenidünya düzeni, globalleşme ve küreselleşmenin ‘Küresel Emperyalizm” nam ve hesabına ‘organize suç örgütü’ bunlar. Bazı geri zekâlı, safdilli veya paralize tiplerin ileri sürdüğü gibi NATO tipi gladyo falan değil. Özellikle Türkiye için hiç değil. Düpedüz sivil ve siyasi organizasyon, Türkiye için birileri böyle konuşursa bilin ki o da bu menfur yapının ta göbeğindedir. (Bak: Genelkurmay Özel Harp Dairesinin kuruluş tarihi ve kuruluş amacına)
Şu an için Oxford dâhil dünyanın en şöhretli üniversiteleri bu düzeni tahkim edecek prototipler yetiştiriyor. Atatürk’ün dediği “Yurtta ve dünyada sulh” adalet, eşitlik ve hukuk sağlayacak, insan haklarını sağlamlaştıracak “özne” şahsiyetler değil! Bizde de durum aynı.
Yani sonuçta insanlık yaradılış amacı olan barış, hürriyet, adalet, refah, zenginlik ve mutluluk yerine koşar adım felâkete gidiyor. Sürükleniyor. Türkiye de bu azgın dalgaya zorla sürüklenmek isteniyor. Meselenin özü bu, oysa Türkiye insanlık dışı ‘İnsani Boyut ve Bilgi Toplumu’ karşıtı emperyalist ülke olamaz. Bu menfur olgu, ilim dışı tertip ve teşebbüs Türk insanının doğasına, inancına ve bütün âlemin esasta fıtratına (yaradılış amacına) aykırıdır.
Ama ne var ki, yarım asra yakın süredir virüs bedene sokulmuş ve tahribatını hayli ilerletmiş bulunmaktadır. Afganistan, Irak, Sudan ve Pakistan pisi-pisine hastalığın pençesine düşmüş, İran ve Türkiye henüz operasyon aşamasındadır.
ŞİMDİ TAM ZAMANI
Zira kutsal vücudumuza neşter çalınmadan, asil ruhûmuz domuz kanıyla kirletilmeden ve hak’a tapan kalbimiz, derin bilinç ve engin şuurumuz bulanmadan kendimize gelmek, tezgâhtan diri bir zindelikle yeni doğmuş gibi kalkmak zorundayız.
Bu onurlu-soylu kalkış ve yeniden diriliş; Yüksek bir azim ve irade işidir.
Atatürk’ün dediği ‘gerektiğinde milleti kurtaracak azim, irade, kararlılık ve bilinç’ şuur budur. Bu şuurla iç temizlik, çürümüşlük ve yozlaşmadan arınma, adalet ahlâkı ve hukuku hâkim kılarak ‘dört başı mamur bir hukuk devleti olma’ çabası tam bir fedakârlık ve kararlılıkla uygulanmalıdır. Süreç budur. Galip Baran bu sürecin öncüsü ve sözcüsüdür.
Kendini TC yurttaşı olarak algılayan ve tanımlayanlar için mesele çok basit. İşe;
DEVLETİ SAHİPLENMEK GEREK
“Bu devlet, ülke ve millet benim” bilinciyle başlamak; Sevgili halkımız arasında ASLA “sağcı-solcu, alevi-sünni, dinli-dinsiz, milliyetçi-enternasyonalci, Müslim-gayri Müslim, asli unsur-tali unsur” gibi ayrım gözetmemek, ayrımın hain Gladyo-Oligark, kripto-koza ve Baronlar tarafından; Halkı bölme, parçalama, yağmalama-sömürme amacıyla kullanılan yalanlar olduğunu bilmek; Bu bilinçle sadece “iyiler-kötüler, doğrular-yanlışlar”ı dikkate alarak “iyi insan ve dürüst vatandaşların” tıpkı Galip Baran gibi “hak-adalet hukuk ve ahlak yolunda” mücadeleye başlamak gerekir.
GÖREV: Cumhurbaşkanı dâhil tüm kurum ve kuruluşlara Meclise, yargıya, savcıya başvurmak, suç duyurularında bulunmak, davalar açmak, dilekçeler vermek kötüleri deşifre ve adalete havale etmektir. Ayrıca, yönetime hesap sormalı “hak, adalet ve hukuk nerede” demeli, hukuk yoluyla adalet istemeli; Haksızlıklar karşısında hükümet uyarılarak sorumlu vatandaşlık görevi hakkıyla yerine getirilmelidir.
4982 ve 3071 Sayılı Kanunlar gereği bu yasal bir yol-görev ve hukuki haktır. Eğer, Temiz Toplum, Temiz Devlet, onurlu-sorumlu, adaletli-dürüst, saydam hükümet; Kısaca “Hukuk Devleti” istiyorsak “yönetimi izleme ve denetleme hakkını kullanmak zorundayız. Zira hesap seçimlerde sorulur’ lâfı yalan ve ütopyadır. Doğrusu Galip Baran’ın bilinç, demokrasi, hak-adalet ve hukuk yolunda, sabır-inanç, azim, irade ve kararlılıkla yürümektir.
Günümüzde mutlak zaruret haline gelen “Okul Dışı Eğitim” konusunun yıllar önceki öncüsü bakınız bundan on yıl önce ne demiş?
TOPLUMUN ÖNDE GELEN SORUNU
Bodrum HABİTAT Konferansında oluşturulan Trafik Kozası Kolaylaştırıcısı Galip Baran trafik kazalarında “insan kusuru”nu en aza çekme düşüncesinden hareketle başlattığı “okul dışı eğitim” çalışmaları kapsamında: Makul yöntemler ve uygun şekilde üzerine gidildiğinde, toplumun önde gelen problemlerinden “bana-necilik” aymazlık ve sorumsuzluk sorununun üstesinden kolaylıkla gelinebileceğini söyledi ve şu açıklamalarda bulundu:
Trafik kurallarına uyalım, uymayanları uyaralım çağrısından esinlenilerek başlatılan bu tür çalışmaların amacı kentsel ve kırsal çevreyi ve doğayı tarihsel yapısıyla korumak,
Çarpık yapılaşma, israf, gereksiz masraf, tüketim savurganlığı ve her türlü yanlış iş, yanlış davranış, haksızlık ve yolsuzluğu önleyecek, eş deyişle, toplu yaşamanın kurallarından (insan hakları, adalet ahlakı ve hukukla örtüşenlerin) tümüne uyma, uymayanları uyarma sorumluluğunu üstlenecek ve yaşam boyutunda tekrarı önleyerek toplumun önünü açarak, sürekli gelişme ve ilerleme amili örnek ve gerçek ‘yurttaş’ı üretmek”;.
Askerlik, vergi mükellefiyeti, oy kullanma mecburiyeti gibi zorunlu görevler yerine getirilerek kazanılan vatandaşlığa karşın; Yurttaşlığı fazladan bazı sorumluluklar üstlenerek edinilebilen bir statü olarak düşünüyorum”
Eğer, HABİTAT diliyle söyleyecek olursam, devleti-hükümeti ‘yapılabilir’ kılacak projeleri yaşama geçirmek, toplumsal sorunlardan yakınmak, eleştirmek ve protesto etmenin ötesinde bir anlayışla, ‘elini taşın altına koyarak ve sorumluluğu paylaşarak’ çözmek için çalışıyorum ve bu bağlamda çalışılması gerektiğine inanıyorum”
Bodrum’dan sonra Ankara ve İstanbul’da başlattığı bu uygulamayı yaygınlaştırma konusunda zorluklarla karşılaştığını kaydeden Baran, insanların bu tür “okul dışı eğitim” çalışmalarında yer almaktan bazı kaygılar nedeniyle kaçındıklarını ifade etti ve bu kaygıların aşılabilmesinin çaresinin yine bu tür etkinliklerde yer almak olduğuna dikkat çekti…
Bir yanıt yazın