Yazar TDTKB | ||
Cumartesi, 26 Temmuz 2008 | ||
Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu görevinden alındı. Türk Tarih Kurumu’nda millî birlik ve beraberliğimize yönelik yapmış olduğu önemli araştırmalar ve çalışmalarla tanınan Yusuf Halaçoğlu görevinden alındı. Sözde ermeni iddiaları ile ilgili çok ciddi çalışmalarda bulunan Halaçoğlu’nun alınması kafalarda soru işareti bıraktı. 15 yıldır görevini başarıyla sürdüren Halaçoğlu’nun, Ermenistan ile Türkiye arasında başlatılan “diyalog” sürecinde görevinden alınması manidar karşılandı.
Prof. Dr. Salim Çöhce ise Halaçoğlu’nun görevden alınması ile ilgili olarak “Kırgınız ve çok kızgınız” yorumunu yaptı. Çöhce, “Üç beş Ermeni rahatlayacak diye böyle bir insanın, konusuna bu kadar hakim bir akademisyenin görevden alınması hiç hoş değil. Halaçoğlu, Ermeni meselesinde çok güzel çıkışlar yapmış ve Türk milletinin elini güçlendirmiştir. Son dönemde, arşivlerin dünya kamuoyunun dikkatine açılmasını talep ederek, bu meseleyi ve kavgayı Ermeni diasporasının sahasına taşımıştı. Bu, Türkiye’nin uzun yıllardır istediği ama yapamadığı bir girişimdi. Görevden alınması bizi üzdü” dedi.
Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu’ndan boşalan makama tarihçi Prof. Dr. Ali Birinci’nin getirilmesi bekleniyor. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile ilişkisinin son derece iyi olduğu öğrenilen Prof. Birinci 1947’de Hendek’te doğdu. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi, İktisat ve Maliye Bölümünden mezun olduktan sonra, Emniyet Genel Müdürlüğü, Cumhuriyet Üniversitesi’nde görev yaptı. 1993’de doçent, 2000’de yakın çağ tarihi profesörü oldu. 2002-2004 yılları arasında Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi’nde dersler verdi. Tarih ve Toplum, Dergâh, Yeni Türkiye, Polemik, Türk Yurdu, Kebikeç ve Müteferrika dergilerinde yakın devir siyasi hayatı, tarihî şahsiyetleri ve yazarları hakkında yazılar yazdı. Kaynak:
ERMENİ GÖRÜŞMELERİ… ŞEBNEM ÖZBEK [sebnemenator@gmail.com]
19 Şubat tarihinde Ermenistan’ın Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan Sarkisyan; Rus gazetesine verdiği demeçte Türkiye ile “ön koşulsuz” görüşmelere başlayabileceklerini belirtmişti. Ve bizim bildiğimiz kadarıyla 8 Temmuz’da İsviçre’de bu görüşmeler başladı. Ancak her ne kadar Sarkisyan; ön koşulsuzluktan söz etse de Wall Street Journal’a verdiği demeçte sözde Ermeni soykırımı konusunda -eğer ilişkiler normalleşir ise- Erdoğan’ın “iddialar ortak tarih komisyonu kurularak araştırılsın” teklifine sıcak bakabileceklerini belirtti.
Anlaşılan o ki AKP Hükümeti bu “ön koşulu” kabul etmiş ki görüşmeler başlamış. Bu görüşmelerin içeriği hakkında Amerika ve bazı Avrupa Birliği üyesi ülke başkanlarının bilgilendirildiği hatta özellikle Amerika’nın görüşmelere başlanması için her iki ülkeye de baskı yaptığı bilinmektedir. Buna karşılık görüşmelerin basından gizlenmesinin nedeni olarak; Ermenistan halkının bu konudaki “haklı hassasiyetine” Türk Heyetinin saygı göstermesi olduğundan bahsediliyor. Ermeni diyaspora sözcülerinden Anisonyan; bu görüşmelerde bir takım mutabakatlara varıldığını, bunun önemli olduğunu, Türkiye’nin; Ermenistan ile arasını iyi tutmadığı müddetçe, Azerbaycan ve Hazar’a ulaşmasının güç olduğu yönünde beyanlar vermiştir.
Tam da görüşmelerin basına sızdığı şu günlerde Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Yusuf Halaçoğlu, hiçbir gerekçe gösterilmeden görevden alındı. İnsanın aklına ister istemez Ermenilerin soykırım konusunda; tüm dünyaya yalan söylediğini, sadece bizim değil onların belgelerine de dayanarak ispatlayan Halaçoğlu’nun bu görüşmeler sonucunda görevden alındığı gelmiyor değil. Çünkü yerine atanacağı iddia edilen; Prof. Ali Birinci’nin Ermenistan ile iyi ilişkiler kurulması düşüncesinde olduğu ve A. Gül ile de arasının iyi olduğu söylenmektedir. Bu görevden alınma Erdoğan’ın da işine gelmiştir. Etnik milliyetçiğin önünü açan “Türkiyelilik” kavramını dilimize sokan Erdoğan olmuştur. Oysa Halaçoğlu Alevi Kürtlerin göçe tabi olmak istemeyen devşirme Ermeniler, Anadolu’da kendilerini Kürt Aşireti olarak gören bir çok aşiretin de 16. yüzyılda Türkmen Aşiretleri olduğunu ispatlamıştı.
Peki Ermeni Cumhurbaşkanının bahsettiği ilişkilerin “normalleşmesi” konusu tam olarak ne? Türkiye’nin yıllardır Ermenilere uyguladığı örtülü ambargo. Yani gümrük kapılarının açılması ve ticaretin geliştirilmesi. Bugün Ermenistan’ın ticaret hacmi 2 milyar dolar civarında ve bunun büyük bir çoğunluğu borçla ve Ermeni Diasporasının sayesinde gerçekleşmekte.
Görüldüğü gibi rakam o kadar küçük ki; sınır kapısının açılması, ile Kars ve civarının kalkınacağı yönünde çıkan haberler tamamen Ermeni yanlılarının çıkardığı asparagas haberlerdir. Kaldı ki; Türkiye ile Ermenistan ticari ilişkileri, zaten İran ve Gürcistan üzerinden gerçekleşmektedir. Ermenistan’ın sınır kapısının açılması için uluslar arası girişimlerde bulunmasının nedeni tamamen iç politikaya yöneliktir. Ayrıca uluslar arası siyasette sınır kapısının açılması Ermeniler tarafından; “sözde soykırımın utancı ve Türklerin özür dileyişi” olarak lanse edilecektir.
AKP Hükümeti başa geldiği günden bu yana, uyguladığı yanlış dış politikayı Ermeni ilişkilerinde de uygulayacak gibi görülüyor. Nedir bu yanlış dış politika? Biz iyi niyetimizi göstermeliyiz, ilk adımı biz atmalıyız, atılan adımlara mutlaka karşılık vermeliyiz. (Kıbrıs ve Anan Planı, AB)
Türkiye geçmişten bu güne kadar; topraklarımızda gözü olduğunu, Türkler tarafından soykırıma tabi tutulduklarını her platformda dile getiren, anayasasını ve bağımsızlık bildirgesini tamamen Türk düşmanlığı üzerine oturtan, Türklerden nefret etmeyen Ermenileri kendilerinden görmeyen, Yukarı Karabağ’da Azeri topraklarını işgal etmesine, Hocalı’da Türkleri katletmesine rağmen Ermenilere, zaten haddinden fazla iyi niyet göstermiştir. 1988 deki depremde insani yardım göndermiş, Ermenistan’ı 1991 yılında koşulsuz tanımış, havayolumuzu kullanmalarına izin vermiş, Karadeniz Ekonomik İşbirliğine girmesini veto etmemiş, AB tarafından gönderilen temel gıda maddelerinin sınırımızdan geçmesine izin vermiştir.
Peki öteden beri tüm iyi niyetimize rağmen; hiçbir adım atmayan, karşılıklı ilişkiyi sınırların açılmasına, Türklerin sözde soykırımı kabul etmesine, tazminat ödemesine ve kendine toprak verilmesine bağlayan Ermenistan; ne oldu da bugün bu taleplerini sesli dile getirmek yerine, gizli görüşmelerle pazarlığa tabi tuttu ve AKP de bu pazarlığa olumlu yanıt verdi?
Sorunun yanıtı çok basit: emperyalist güçlerin enerji ihtiyaçları. Yani; Avrupa Birliğinin ve Amerika’nın, Orta Asya ve Hazardaki enerji kaynaklarına ulaşma isteği. ABD ve Avrupa’nın Asya’daki enerji kaynaklarına -Rusya’yı mümkün olduğunca saf dışı bırakarak- ulaşmak için başlattığı “Nabucoo Projesi” gibi projeleri hayata geçirmek için Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan’ın işbirliğine ihtiyacı var. Bunun için de son dönemlerde Kafkaslarda önemli diplomatik çalışmalar yürütüyor. Tabi bütün bunlar için Türkiye’nin de işin içinde olması gerekiyor.
Ermenistan bağımsızlığını kazandığı günden itibaren her ne kadar ABD ile ilişkilerini güçlendirmeye çalışsa da sırtını Rusya’ya dayamaktan geri durmamıştı. Ancak Gürcistan ve Azerbaycan’ın Rusya’ya karşı tutumu netleştikten sonra Ermenistan; Batı yanlısı tutum sergilemeye başladı. İşte bu gizli görüşmeler; Amerika ve Batı’nın Hazar petrollerini Rusya’ya yedirmemek için Ermenistan ve Türkiye ilişkilerinin düzelmesi yönünde, her iki ülkeyi de zorlamaları neticesinde başlamıştır.
Rusya ise; Ermenilerin, ABD yanlısı tavır sergilemesi karşısında; Bakü Zirvesinde “Karabağ Azeri toprağıdır” açıklaması ile Ermenistan’a gözdağı verdi. Rusların Doğu’daki uç kalesi konumunda bulunan Ermenilerin, Türkiye ile ilişkilerini düzeltme yönünde görüşmelere başlaması, Rusya’nın dış politikada çark etmesine neden olmuştur.
Değişen bu konjonktüre göre adım atması gereken Türkiye ise; başta da değindiğim gibi Prof. Halaçoğlu’nu görevden almayı tercih etmiştir. Kaldı ki Türkiye Hazar petrollerine ve Azerbaycan’a “Demir İpekyolu” projesi ile en az maliyetle ulaşmak için Gürcistan ve Azerbaycan ile anlaşmaya varmıştır. Yani bu konuda Anisonyan’ın dediği gibi Ermenilere ihtiyacı yoktur.
Türkiye Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesi “bize ne gibi bir menfaat sağlayacak” sorusunun yanıtını, gene bir soru ile verebiliriz. Siz AKP’nin iktidar olduğu süre boyunca; kısa, orta ve uzun vadede milli çıkarlarımızı koruyan ve ülkemiz menfaatine olan hangi anlaşmaya imza attığını gördünüz? Yani; Türkiye’nin Ermenistan ile ilişkilerini düzeltmesinin kendine ne ekonomik ne de siyasi hiçbir fayda sağlamayacağı, aksine özellikle sözde soykırım konusunda elini zayıflatacağı aşikardır. İlişkinin normalleşmesi Ermenistan ve Batı’nın işine yarayacaktır.
ŞEBNEM ÖZBEK 25-07-2008 ——————–
From: Yuksel Oktay [mailto:yukseloktay@yahoo.com]
|
Bir yanıt yazın