11 Temmuz 2008
Oktay EKŞİ
oeksi@hurriyet.com.tr
Tablo
BİRİMİZ doğru yapıyoruz ama hangimiz, o tartışmalı… Birimiz derken aylardan beri “Ergenekon” tamtamları çalarak gözlerine kestirdikleri herkesi ya “darbeci” yahut “darbe destekleyicisi” olarak ilan edenlerle; Ergenekon dahil “yargıya intikal etmiş konularda yazı yazmamaya” dikkat edenleri kastediyoruz.
Baştan belirtelim:
Eğer “Ergenekon” sanıkları arasında meşru hükümeti darbe yoluyla devirmeye kalkan yani suç işleyen varsa, elbet cezalandırmalıdır. Çünkü hem demokrasinin, hem hukuk devletinin hem de ülkemizi çağdaş dünyanın bir parçası olarak yaşatmanın temel koşulu budur.
Hürriyet’in 60 yılı bulan geçmişinde, bu temel inancımıza aykırı tek satır yoktur.
O nedenle burada yargı sürecini etkileyecek yayın yapılmaz. Çünkü hukuka saygı onu gerektirir.
Güncel duruma gelince…
Bugün ona buna “utanma” çağrısı yapanlar eğer kendi geçmişlerinden utanmıyorlarsa anımsamaları ve teslim etmeleri gereken bir şey var:
Onlar, 12 Eylül döneminde “asker ne der” korkusuyla “sade suya tirit” yazılar yazarken kamuoyunun beklentilerine Hürriyet yazarları tercüman oluyordu.
Belki de sicillerindeki o kayıtları unutturmak için şimdi saldırganlaştılar. O zaman yapamadıklarını 22 Temmuz seçiminin Adalet ve Kalkınma Partisi’ne verdiği güce sığınarak yapmaya kalktılar.
Anımsayınız… Bunlar, uzunca bir süredir Türkiye’deki “ulus-devlet”ten şikayetçiydiler. Ancak bu ülke ve bu ulus düşmanlarının savunacağı bir tezi gözümüzün içine baka baka yıllarca savundular.
Bugünkü iktidarın da “ulus-devlet”ten çok “ümmet-devlet” anlayışına yakın olması onlara cesaret verdi. İktidarla özdeşleşince hepsi birer “özgürlükçü” kesildi.
Ancak “özgürlükçü”lüğü “yıkım müteahhitliği” gibi algıladılar. Bu ulusu bugünlere getiren ne kadar değer, ne kadar kurum, ne gibi amaç varsa hepsine savaş ilan ettiler.
Silahlı Kuvvetler’i de, yargıyı da yıpratma kampanyalarının gerisindeki gerçek budur.
İşte o aşamada ortaya çıkan bir soruşturma konusunu parmaklarına dolayarak kendileri gibi düşünmeyenleri, kendileri gibi yazmayanları baskı altına almaya kalkıyorlar.
Sanki ciddiye alınmaları söz konusu olabilirmiş gibi!
Oysa her on senede bir yeni bir itirafname kaleme almak zorunda kalacak kadar kafası karışık olanlara ve özgürlükçülük adına yeni bir “McCarthy’cilik” kampanyası başlatanlara bu adresten söylenecek şey çok basit:
Siz özgürlükçü değilsiniz. Başkaları üzerinde kurmaya çalıştığınız baskıyla da sabit olduğu gibi siz, kendisini liberal sanan birer faşistsiniz.
Siz gerçekten özgürlükçü olsaydınız, gerçekten hukukun üstünlüğünü savunsaydınız, gerçekten hukuk devletinden, bağımsız ve adil yargıdan yana olsaydınız bu ilkeleri sadece işinize geldiği zaman değil, her zaman savunurdunuz.
***
Bir yanıt yazın