Türkiye’yi ve Türkiye’nin çıkarlarını esas alan çalışmaların aslında tek bir anlamı vardır; o da ulusal stratejik çıkarlara hizmet etmektir. Ulusal çıkarlar ise hayati önem taşıdığı için her şeyden önce gelmelidir. Zira Ulusal çıkarlarını koruyamayan bir ülkenin varlığı tehlike altına girmiş demektir. Günümüzde ülkemizde yaşananlarda olduğu gibi…
AB ve ABD çıkarlarının aracı olarak evrensel değerlere yada doğrulara hizmet ettiklerini sananlar büyük bir yanılgı içindedirler. Millinin yada yerelin karşısına sözde bir dünya vatandaşı olmak gibi evrenseli koyanlar aslında ne millinin ne de evrenselin ne olduğunu gerçek anlamda kavrayamayanlardır. Aslında bu kavramlar birbirlerinin karşıtı değildir. Aksine birbirlerinin devamı niteliğindedirler. Ancak bilinmelidir ki milli yoksa evrensel söz konusu bile değildir.
Günümüzde yaşanan küresel gelişmeler, bir ülkenin topraklarına el koymayı gereksiz hale getirmiştir. Zira bir halkın düşünce, kültür ve inançlarını etkileyen araçlara el koymanın ürettiği sonuçlar, topraklarına el koymanın ürettiği sonuçlardan çok daha etkilidir. Zira düşüncenin zapt edilmesi toprağın zaptedilmesinden daha kalıcıdır. Örneğin; ”Ermeni Soykırımı” iddiaları karşısında dışarıdakilerden çok içerdekilerle uğraşılması bunun bir sonucudur. Türkiye’de ekonomi, siyaset, kültür ve medya kullanılarak halkın, kendini ve kendine ait olanları korumaya kalkması yada savunması dahi engellenmektedir.
Aslında son günlerde dayatılan “Gerçeklerle yüzleşin”, ”Tarihinizle yüzleşin” söylemlerin altında bir dilin ve kültürün musalla taşına yatırılması istekleri vardır. Zira tarihini, dilini musalla taşı üzerine yatıran bir millet için bu dünyada devam diye bir şey söz konusu dahi edilemez. Bir halkı yabancı telkin ve etkinliğine açık hale getirebilmek için öncelikle ona tarihini, dilini, geleneklerini, inançlarını, kimliğini ve kültürünü, sorgulatır hale getirmek gerekir. Bugün ülkemizde yapılmakta olan da budur.
“Tarihle yüzleşmek” adı altında Anadolu’yu Türk hakimiyeti altına sokan tarih; Türk halkının bizzat kendisine mahkum ettirilmeye çalışılıyor. Sözde dinler arası kurulan diyaloglar da Müslüman kitlelerin kafasında bir inanç karmaşası meydana getirme çalışmalarından başka bir şey değildir. Azınlık ve mezhep üzerinde yapılan onca çalışmanın amacı da aidiyetleri azalmış, kontrol edilebilir gruplara dönüşmüş Türkiye’yi yaratmaktır. Böylece de Türkiye herhangi başka güç araçlarına gerek kalmadan kendi kendine parçalanacaktır.
Kabul etmek gerekir ki, yabancıların bu konulardaki yatırımlarının sonucu onlar açısından göz kamaştırıcıdır. Yabancı çıkarlarını, namusunu savunur gibi savunan boyalı basın, finans ve bazı akademisyenlerin etkinliği, bunun en güzel kanıtıdır. Son zamanlarda yerli malı kullanmanın ne kadar yanlış olduğunu anlatan makaleler, kapitülasyonların kalkınma ve gelişmedeki yerini konu alan bilimsel(!) çalışmalar, bağımsızlığın kötü yönetim ve diktatörlük anlamına geldiğini savunan kitaplar, Türkçe şarkı söylemenin geri kafalılık olduğunu haykıran kültürel ve sanatsal çevreler ülkemizin üzerinde oynanan oyunun ne kadar etkin hale geldiğinin kanıtıdır. Yani amaçlarına ulaşmalarına ramak kalmıştır.
Türkiye’nin bu çıkmazdan kurtulması ise oyunu kurallarına göre oynaması ile değil kendi kurallarını koyması ile mümkün olacaktır. Gözlerini kapayıp, vazifesini yapanlar yada görevlerinin “yap denileni yapmak; yapma denileni yapmamak” olduğuna inanan siyasilerle bu işin olmayacağı da açıktır.
Artık Türk Ulusu’nun bu oyunları anlama ve mücadele etme zamanı gelmiştir. Yoksa yukarıda da belirttiğim gibi atalarımızın kanıyla sulanmış, nice zorluklarla elde edilmiş bağımsız ülkemizi kendi ellerimizle anlaşma masalarında kaybedeceğiz. Daha doğrusu kaybetmek durumunda bırakılacağız. Kanımızla kazandıklarımızın mürekkeple kaybedilmesi ise acıların en büyüğü olacaktır. Ama o zaman da iş işten geçmiş olacaktır. Zira yeterli mücadeleyi vermediğimiz için, her söylenene kanıp düşünmeden hareket ettiğimiz için olacaktır.
Ülkemize yapılmak istenenler ortadadır. Karar ise Türk Ulusundadır. Ya bu oyunun parçası olacak yada oyunun kurallarını kendisi koyarak mücadeleye girişecektir.
ARZU KÖK
kok.arzu@gmail.com
Bir yanıt yazın