Amacı ne?

Oktay EKŞİ
19.06.2008

YENİ bir oğlumuz doğdu… Aslında yeni değil 4 Eylül 2006 tarihinde o tarihte TBMM Başkanı olan Sayın Bülent Arınç’ın da huzurlarıyla İstanbul Dünya Ticaret Merkezi’nde yapılan törenle dünyaya gelmişti.

Bu doğum o kadar önemsenmişti ki, o akşam Dolmabahçe Sarayı’nda “nevzat” yani yeni doğan bebek onuruna İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) Genel Sekreteri Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu bir yemek vermiş ve bu mutlu şölene TBMM Başkanı Bülent Arınç ile Başbakan Tayyip Erdoğan’dan ayrı olarak Pakistan Başbakanı Şevket Aziz, Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev de onur vermişlerdi.

Yeni doğan bebeğin adını merak ediyor olabilirsiniz. Söyleyelim:

İslam Konferansı Örgütü Diyalog ve İşbirliği Gençlik Forumu idi.

İşte bu örgüt, TBMM Meclisi Dışişleri Komisyonu’nun dünkü görüşmelerinde gündem konusuydu. Çünkü toplantıda, altında Dışişleri Bakanı Ali Babacan, İKÖ Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu ve bu örgütün Başkanı Ali Sarıkaya isimli zat tarafından 15 Mayıs 2008 tarihinde atılmış üç imza bulunan bir “uluslararası anlaşmanın onaylanması hakkındaki yasa tasarısı” görüşüldü.

Altında 3 Türk vatandaşının imzası olan bir “uluslararası anlaşma” ilk bakışta hayli tuhaf görünse de durum bu!

Durum sadece bu değil!

Anlaşmanın gerekçesine baktığınız zaman “farklı medeniyetlere mensup gençler arasında kültürler arası diyaloğun geliştirilmesi amacıyla, sürdürülebilir bir uluslararası mekanizma tesis edilmesinin” istendiğini anlıyorsunuz.

Lakin anlaşmanın metni, gerekçede ileri sürülen bu amaçla ilgili tek bir kelime bile içermiyor.

Öyle ya… Bu örgütü kurdunuzsa, onun “amacı şu” dersiniz. O amacı gerçekleştirecek organları sayarsınız. Onların yetkisi, işlevi her ne ise, anlaşma altına imza atan ülkenin de bilmesi gereken hususları yazarsınız.

Burada öyle bir şey yok.

O yok ama söz konusu “Forum”a, diplomatik ilişkileri düzenleyen uluslararası anlaşmalarda bulunmayan imtiyazların verildiğini gösteren hükümler var. Örneğin bu Forum’un “Herhangi bir sınırlamaya veya herhangi bir kontrol, düzenleme ve moratoryuma tabi tutulmaksızın, elinde her çeşit para bulundurabileceği” bildiriliyor. Buna ilişkin “imtiyazları” kullanırken “Türkiye Cumhuriyeti’nin tavsiyelerinden, kendi amaçlarına (o amaçların ne olduğu bellli değil demiştik) uygun bulduklarını” dikkate alması olağan sayılıyor.

Bir örgüte bu hükümle “Sen elindeki olanakları istediğin kadar kötüye kullanma imtiyazına sahipsin. Biz devlet olarak senin yapacağın her türlü kötülüğe koruma sağlayacağız” demiş olmuyor muyuz?

Sonra “Forumun resmi haberleşme ve yazışmalarına sansür uygulamamayı” Türkiye bu anlaşmayla taahhüt ediyor.

Anlaşmaya böyle bir hüküm koyan Türkiye devleti bununla, “Biz burada isteyince sansür uygulamaktayız” demiş olmuyor mu?

Diyorsa ve böyle bir durum varsa, bu bir ayıp değil mi? Şimdi anlıyor musunuz o mutlu gecede dünyaya gelen imtiyazlı çocuğun kim olduğunu?

Oktay Ekşi

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir