TANER AKÇAM’IN SOY KÖKENİ NEDİR? BİLMEK İSTERMİSİNİZ?
TANER AKÇAM:
Gürcistan ile Ermenistanın sınırındaki Ahalkeleki bölgesinde Valei köyünde yaşayan zengin toprak ağası Ermeni Agop aga,1970 li yılların köminist önderi torunu Tanerin aksine marksizme ve kominizme inanmamakta ve menşevikler ile işbirliği yapmaktadır.
Bolşevik ordularının gelmesiyle müslüman Hasan adını almasına rağmen çıkan yağmada öldürülmüştür.Oğlu yine müslüman ismiyle kamufle edilmiş Eyüp ise , Bolşevik ordularının önünden kaçan Türklerin arasına karışarak Gürcü asıllı karısı ve çocuklarını alıp Ardahana sığınmıştır.
Burada Deli adını alaarak taşnak komitecilerinin yol göstericisi ve kılavuzluğuna soyunarak binlerce katledilen Türk ve Kürdün canına kıyılmasında rol oynamıştır.
Yeni Türkiye Cumhuriyetinin ilanı ile kaçan şerefsiz ermeni komitacılarının desteği ortadan kalkınca ve kendisini müslüman olarak yutturmasına da kanılmayınca, 1928 yılının ortalarında Köy meydanında Türkler tarafından hainliğinin kan bedeli olarak öldürülmüştür. Çocuklarından 1927 yılı doğumlu Dursun un oğlu Taner 1953 yılında Ölçek köyünde doğmuş ve aile daha sonra Ankaraya göçmüştür. Ankarada Demirlibahçe ortaokulunda Dursun Akçam Türkçe dersleri verirken,Taner ise aynı semtte büyümüştür.Dursun Akçam bu yıllarda yine aynı yerde bulunan Şafaktepe ilkokulunda öğretmenlik yapan Fakir Baykurt ile arkadaşlığını iletmiştir.Demirlibahçedeki çocukluğu ve gençliğinde silik ve kişiliksiz bir karakter sergileyen Taner Akçam,davranışları ile sürekli olarak mahalle çocuklarının tepkisin çekmiş ve onlardan dayak yiyen bir şamar oğlanı olmuştur. Etnik kimliğindeki özürün farkında olan Taner nihayet kişiliğine ve etnik özürlülüğüne tek çareyi ODTÜ ye girdiği OTDÜDER üyeliği sırasında kavuşmuştur.
Burada da kendini demokrat ve milliyetçi karşıtlığı ile tarif ederek insanları kandırmış ve kendi ermeni soyunu hiç gündeme getirmeyerek sürekli gizlemiştir.Bu yönde her türlü tavır ve aksiyonda anti-Türk ve anti -Türk Milliyetçisi tavırları empoze etmiştir. ADYÖD ve DEV_GENÇ ile sonra ayrılan DEV_YOL içinde de sürekli olarak kitleleri ve masum gençlerimizi Anti-Türk Milliyetçiliği yolunda eğitmiştir. DEV-GENÇ içinde TÜRK OLMAMAYI Bir Övünç kaynağı şekline getirmiş ve nice Türk genci bu insanın arkasından gitmiştir. Dev-Yol lider kadrosundayken 1976 Mart ayında tutuklandı ve 1977 de ise Türk Milletine ve Türk Devletine Düşmanlıktan dolayı 9 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Ancak şerefsiz birkaç işbirlikçi vatan haininin ihaneti ile 12 mart 1977 günü hapisten kaçtı ve yine namussuzların tedarik ettekleri sahte pasaport ile Almanyaya siyasi mülteci olarak sığınmıştır.Almanyaya yasa dışı yollardan giriş yaptığı için önce tutuklanan Akçam üç ay süreyle Alman dış istihbarat servisinin(BND) konuğu oldu.Onların kucağında oturarak yetişti ve beslenerek büyütüldü.Türkiye ve azınlık hakları uzmanı servis elemanlarından aldığı empoze fikirler devrimci Akçama kariyer yolunu açmıştır.
Almanyaya ayak basmasından bir kaç ay geçmeden bir siyasi mülteci olanrak Nord-Rhein Westfalya Eyaletinde hemen dil okuluna kaydı yaptırılarak Alman uyruğuna geçmiştir.1977 Aralık ayında, Berlin Hür ÜniversitesindeTürkiye ve Kafkaslarda Azınlık Çatışmaları ile tanına ve Almanyanın Kafkaslardaki özellikle Gürcistandaki yayılmacılık politikalarına tez üreten uzmanlarından Tessa Hofmann yanına çırak olarak verilmiştir. Nasıl olsa Akçamın da büyükdedesi Gürcistanın mesketya bölgesindeki Ermenilerinden , büyükannesi ise gürcü değilmiydi? Çırak Akçam derslerini iyi çalışarak , 1986 yılında HamburgSosyal İncelemeler Enstitüsünden araştırma bursu almaya başlamıştır. Bu arada Pontus, Lazistan ve Çamlıhemşin konularına el atan BND nin ünlü pof.Fischer, kaçak Türk işçileri içindeki adı geçen Doğu Karadeniz Bölgesinden olanlara “işçi vizesi” vermek vaadiyle BND nin ajanı olmaya zorlamaktaydı. Bu dönemde Akçam prof.Fischer ile birlikte çalışarak Doğu Karadenizli Türkleri , kendi ülkelerine yani Türkiyeye karşı espiyonaj faaliyetlerinde bulunmaları için ajite etmeye yardım etmiştir.
Fischer in 1998 de gizli dökümanlar ile Doğu Karadenizde yakalanması üzerine paniğe kapılan Akçam , BND ye Almanya daki bazı Akademisyen Türklerin Prof.Fischere kısas olarak tutuklanmasını teklif ederek liste vermek istemiş ve BND de bunu yürürlüğe koymuştur. BND tarafından perde arkasından verilen burs karşılığında AkçamdanTürk Tarihinde Şiddet, Türk Kültüründe İşkence veErmeni Soykırımı üstüne araştırmalar yapması istenmiştir.Araştırma konularını ise BND emrindeki Tessa Hofmann ve Hamburg Doğu Enstitüsünden bir ekip belirlemiştir. Türk Kültüründe İşkence tezi ile akademik yeterliliğini ve Alman gizli servisi BND ye olan vefasını kanıtlayan Akçam, birdenbire 1988 yılında HamburgSosyal İncelemeler Enstitüsünün maaşlı elemanı olmuştur.
Akçam Ermenistan sorunu, İstanbul duruşmaları ve Türk milli hareketi başlıklı incelemesiyle BND nin tezgahıyla ne hikmetse kolaylıkla enstitüden doktora unvanı almıştır. 2001 yılında sözde Hamburg Bilim ve Kültürü Teşvik Vakfının sağladığı burslaTürkiye ve Doğu Sorunu başlıklı doçentlik tezini hazırlarken iddialı bir şekildeTürkiyenin halksız bir devlet olduğunu kanıtlayacağım diyerek BND-Alman gizli servisinin ve Diaspora Ermeni örgütlerinin büyük takdirini almıştır.
İlginç ve korkunç olan ise asıl onun yanında yetiştiği BND ajanı Tessa Hofmann ın kimliği ve yaptıklarındadır. Çünkü Tessa Hofman Tamer Akçam’a araştırmaları ile bilinen yanlışları empoze ettiği gibi, ona BND nin perde arkası desteği ile sponsorluk da yapmıştır. Tessa Hofman aynı Berlinde Ermeni Diasporasını kuran Rahip Lepsius gibi, Ermeni Yazarlar Birliğinin onur üyesidir ve Ermeni kıyımının 20. Yüzyılın ilk ve sistemli jenositi olarak Nazilerin Yahudi soykırımı için örnek oluşturduğunu, daha da ileri giderek gaz odalarının da ilk kez Türkler tarafından kurulduğunu iddia etmektedir. Bu aslında Alman derin devleti -BND nin teorisi olup , Alman milletinin yaptığı yahudi soykırımını dünya üzerinde unutturup, dikkati ve nefreti Türklerin üstüne çekmek amacını güden bir gizli siyasi düşüncedir. Bu düşünce her platformda Almanya tarafından bazen açık bazen de gizli olarak desteklenmektedir.Yani Almanya namusunu kurtarmak istemekte ve bu yolda Türkleri ve Türkiyeyi hedef göstermektedir.
Ajan Hofmann a göre İttihatçılar gözlerini kan bürümüş ırkçılar topluluğu (Tamer Akçamın İnsan Hakları ve Ermeni Sorunu adlı kitabında İttihat ve Terakki ve Türkçülük dikkati çekecek kadar uzun (96-209 sayfalar arası) ve paralel görüşleri paylaşacak şekilde işlenmektedir.); Mustafa Kemal, iki milyonu aşkın Ermeni ve Rumun katili Ermeni isyancılara gelince, onlar da, umutsuzluğun verdiği cesaretle savaşan aile reisleridir. Hofmanna göre Van, Erzurum, Bitlis, Trabzon, Karabağ, Nahcıvan hepsi Ermenilerin yurdudur.Şerefsiz Ajan Hofmannın kitabının yayınlandığı günlerde Karabağ Ermeniler tarafından işgal edilmiş bir durumdaydı.Türkçe konuşan MüslümanlarıTatarlar olarak tanımladıktan sonraTatarlar Kafkasyada Ermeni azınlığa saldırıp önlerine çıkanı katl ve talan ettiler derken, Ermenilerin Şuşada, Agdam ve Fizulideki katliamlarına sıra gelince kılıfını şöyle hazırlıyor:Savaşların kendi kanlı mantığı vardır. Saldırı en iyi savunmadır ilkesi bu cümledendir. Vaktiyle bir Ermeni toprağı olan Şuşanın zapt edilmesi stratejik bir zorunluluktu.
Akçamın kitaplarında ise Hoffmannın dışında başvuru kaynaklarından biri tabii ki Alman rahip Lepsiustu. Bu kişinin Andonion veya Hovanasyanın kitapları tamamen Ermeni yanlısı, Türkleri, yöneticileri sınır tanımadan kötüleyen, iyi duygular yerine tıpkı Ermeniler gibi tamamen kin ve nefret ürünü bir çalışmadır.Hatta bu güne kadar duyulmadık iddialar veya iftiralarada raslanılmaktadır. Örneğinİnsan Hakları ve Ermeni Sorunu adlı kitapta S:228-247 da anlatıldığı gibi ,Ermenileri yok etmeğe yönelik bir plânın daha 2 Ağustos 1914te, yani Almanya ile yapılan anlaşmadan bir gün sonra hazırlandığını ve Kuşçu başı Eşrefin Teşkilat-ı Muhsusası ile uygulamaya koyduklarını belirtilirken, Anadolu ve Rus Ermenilerinin kurduklarıinfaz birliklerini hiç görülmek istenmemiştir. Sayfa 248 ve sonrasında ise Amele Taburlarına alınan Ermenilerin imha edildiğini iddia edilmiştir. Sayfa 286da sanki Talât Paşanın Soykırım olayının mimarı olduğunu iddia edilirken, sanki somut olarak soykırımla ilgili telgraf emirleri varmış izlenimi vermeye çalışılmaktadır. S.316da önemli belgelerin imha edildiğini iddia edilerek insanlar yanlış düşüncelere sevkedilmiştir. Taner Akçam Ermeni yalan ve iftiraların taşeronculuğunu yapan bir yazar olarak kabul edilebilir. Genel anlayış itibariylezorunlu göç olayının bir pasif savunma tedbiriTahliye olduğunu bilmemekte ve göç edenleri de Kırıma uğramış göstermeyi tercih etmektedir. Çünki kendisine empoze edilen görev budur.Yoksa her türlü ermeni desteğini kaybedebilir. Sayfa 544te de Atatürkün Ermeni soykırımını kabul ettiğini ima eden, ifadeler de kullanırken Referansları arasındaBristol Dosyasına hiç yer vermemiştir.Tamer Akçama göre:
M. Kemal, özellikle 1915-17 Kırım nedeniyle… özellikle Batılı ülke temsilcileri ile görüşürken, Kırım konusunda son derece hassas ve eleştirel bir tutum takınır. Örneğin, General Harbord ile görüşürken 800.000 Ermeninin öldürülmüş olduğunu kabul eder…
Tamer Akçamın ve kimlerin kucağına oturarak yetiştirilme tarzının, üslûbu ve savunduğu görüşler konusunda bu kadar uzun boylu durmamızın bir tek nedeni vardır. Bu, Türk –Ermeni mücadelesinde gelecekte tekrar ve sıkça başvurulacak yeni bir saldırı şeklidir ve kaleyi içten yaralama veya fethetme amacıylaTruva atı misali kullanılacaktır. Yazarın İsmi Türk tür ama izlediğimiz gibi Ruhunun Türk olduğunu söylemek imkansızdır.
Gerçek Tarih Akçamın ve arkadaşlarının Türklerle ilgili İddialarına Mustafa Kemalin, 1 Mart 1921 günü Mecliste yaptığı konuşmadan kısa bir bölümle cevap vermektedir.
“Efendiler:
Hatırlatmak isterim ki kararlılık ve inancımızı sarsmak için, içte meydana gelen üzücü olaylar henüz sürerken, düşmanlarımız da dıştan baskı ve acımasız kışkırtmalara bir an bile ara vermiyorlardı. Batıda Yunanlılar ve güneyde Fransızlarla onların silahlandırdığı ve bize karşı kışkırttığı Ermeniler ve doğuda Ermenistan Ermenileri memleketimizin ele geçirdikleri yörelerinde ve işgal edilen sınır ve cepheler çevresinde, Müslüman halka çeşitli zulümler uyguluyor ve katliam yapıyorlardı…
…Geçen yılın bize getirdikleri en büyük yıkım ve uğursuzluk Sevres Antlaşması idi. Efendiler, Düşmanların bütün bir yıllık çabalarına karşılık sonuçta, bugün Sevres Antlaşması hükümleri fiilen ve hükmen yoktur (sürekli ve şiddetli alkışlar)
…Efendiler, bu sonuca, 1918 ateşkes antlaşmalarını yenik olarak imzalamış olanlar arasında uyguladığı politikanın ileri görüşlülüğü ve silahlarının kuvveti sayesinde, ancak Türkiye ulaşabilmiştir.
…Düşmanlarımız, işgal ettikleri ülkemizde her çeşit savunma araçlarından arındırılmış olan vatandaşlarımıza karşı bugüne kadar aralıksız yıkma, yağma, öldürme, sürgüne gönderme gibi zulüm ve haksızlıklarını sürdürmeye devam ettikleri halde, Büyük Millet Meclisi Hükümetimizin bölgesi içinde kalan bütün Müslüman olmayan unsurlar, kanunlarımızın ve silahlarımızın koruması altında, korkusuzca, güven içinde yaşamaktadır.
Fransa, Amerika, Ermeni,Rum,Batı dünyası, Almanlar ve Ermeni propagandası ne söylerse söylesin, Türk gençleri bu tarihi gerçekleri ve Emperyalist Yabancı güçlerini beslemesi olan TÜRK DÜŞMANI kripto dönmeler ile devşirme ümmetçileri asla unutmayacak ve onları tükürüklere boğacaktır.
Attala AKIN
Bir yanıt yazın