Tag: Gulen

  • ERGENEKON: Latest Turkish ‘plot’ trial opens

    ERGENEKON: Latest Turkish ‘plot’ trial opens

    Page last updated at 14:30 GMT, Tuesday, 15 June 2010 15:30 UK

    Retired Turkish colonel Levent Gulmen - 15 June 2010 Retired Colonel Levent Gulmen is one of those on trialThirty-three serving and retired Turkish military officers have gone on trial on charges of plotting against the elected government.

    They have been arrested since last November on suspicion of conspiring to stir up anger against the government and trigger a military coup.

    This is one of several trials involving accusations of anti-government plots by the military and secular establishment.

    So far, more than 200 people have been detained and brought before the courts.

    Yet, three years after the first official investigation, no-one has been convicted.

    ‘Operation Cage’The investigation has strained relations between the governing AK Party, which has Islamist roots, and the secularist military.


    HOW ‘COUP PLOTS’ EMERGED

    • June 2007: Cache of explosives discovered; ex-soldiers detained
    • July 2008: 20 arrested, including two ex-generals and a senior journalist, for “planning political disturbances and trying to organise a coup”
    • July 2008: Governing AK Party narrowly escapes court ban
    • October 2008: 86 go on trial charged with “Ergenekon” coup plot
    • July 2009: 56 in dock as second trial opens
    • Nov 2009: Taraf newspaper reports “cage” plot, arrests begin
    • Jan 2010: Taraf reports 2003 “sledgehammer” plot
    • Feb 2010: More than 40 officers arrested over “sledgehammer” plot; several charged

    In this latest trial, 33 naval officers are charged with involvement in a plan called Operation Cage.

    The defendants were arrested after a document outlining an alleged conspiracy to attack ethnic and religious minorities was found in the home of one officer last November.

    The indictment also says they intended to detonate a bomb at a popular Istanbul museum, as part of a campaign to discredit the elected government.

    Turkey’s military has overthrown or forced the resignation of four governments since 1960, most recently in 1997. However, the current head of the armed forces has insisted that coups are a thing of the past.

    Prosecutors say they will try to link the defendants with the murders of a Catholic priest, three Protestant missionaries and an Armenian journalist.

    The journalist, Hrant Dink, was shot dead outside his office in Istanbul in January 2007.

    Waning powerThe indictments run to thousands of pages and make baffling reading, says the BBC’s Jonathan Head in Istanbul.

    No wonder people are confused, he adds.

    Until recently, putting military officers on trial in civilian courts would have been unthinkable in Turkey.

    That senior commanders have accepted these indictments with only minimal protest is interpreted by many Turks as a sign of the military’s waning power.

    But it is still difficult to gauge how much truth lies in the multiple plots now being laid at its door, our correspondent says.

  • ADL, B’nai B’rith boycott Turkey meeting

    ADL, B’nai B’rith boycott Turkey meeting

    June 16, 2010

    WASHINGTON (JTA) — At least two Jewish groups are boycotting a meeting requested by Turkey’s ruling party.

    Top lawmakers and administration officials affiliated with the AKP Party were in Washington on Wednesday to meet with Obama administration officials and U.S. lawmakers. They added a meeting with Jewish organizational leaders, but at least two declined: the Anti-Defamation League and B’nai B’rith International.

    Other groups invited, including the American Israel Public Affairs Committee and the American Jewish Committee, did not return calls from JTA.

    Jewish groups are furious with Turkish Prime Minister Recep Tayyip Erdogan, who heads the AKP, for his recent broadsides against Israel. These have increased since May 31, when Israeli commandos raided a Turkish-flagged aid ship aimed at breaching Israel’s blockade of the Gaza Strip. Nine Turkish passengers, including one Turkish American, died in violence after the Israelis boarded the ship, and seven Israeli troops were injured.

    In a speech last week, Erdogan likened the Star of David to a swastika. Abraham Foxman, the ADL’s national director, said he also was outraged that Turkey had withdrawn participation from a teachers’ conference in Israel on teaching the Holocaust.

    “That’s it, this has nothing to do with the boat, foreign policy,” Foxman told JTA, speaking of the teachers’ conference. “If they cancel that, why should I go?”

    Turkey’s government has relied traditionally on Jewish groups in Washington to help represent its interests.

    One pending matter of concern is a resolution under consideration in the U.S. House of Representatives that would recognize the Ottoman massacres of Armenians in 1915-16 as a genocide, as most historians already do.

  • G. Jenkins, Context and Circumstance: The Turkish Military and Politics ( Oxford, UK: Oxford University Press, 2001),

    G. Jenkins, Context and Circumstance: The Turkish Military and Politics ( Oxford, UK: Oxford University Press, 2001),

    G. Jenkins, Context and Circumstance: The Turkish Military and Politics ( Oxford, UK: Oxford University Press, 2001),
    2Q==
    PDF Download (4.7MB)

    Gareth Jenkins is a writer and analyst based in Istanbul, Turkey, where he has been a resident since 1989. During his first ten years in Turkey, he worked as a journalist for international wire services, newspapers and periodicals, covering a broad range of political, economic and social issues related to Turkey and the surrounding region. In recent years he has focused primarily on analysis, contributing numerous articles, reviews and commentaries to scholarly journals and edited volumes and delivering presentations at seminars and conferences. His special fields of interest are civil-military relations, terrorism and security issues and political Islam. He is currently a Senior Associate Fellow with the Silk Road Studies Program and Turkey Initiative.

    ================================================================================

    Jenkins: Türkiye için asıl tehlike İslamcı Kürt örgütü olur

    Güney Yıldız

    BBC Türkçe

    Gareth Jenkins

    1989’dan bu yana İstanbul’da yaşayan ve Türkiye’de asker sivil ilişkileri, güvenlik ve istihbarat konularında çalışmalar yapan gazeteci yazar Gareth Jenkins, “PKK gibi laik bir örgütün, güneydoğu gibi muhafazakar bir bölgede bu derece destek görebilmesi için, Türk devletinin birşeyleri çok yanlış yapıyor olması gerek” dedi.

    Kürt muhalefetine, Güneydoğu’da güçlü olan İslam ve Kürtçülük akımlarını birleştiren bir örgütün öncülük yapmamasının, Türkiye devleti için bir şans olduğunu da belirten Jenkins’e göre, hükümetin başlattığı demokratik açılım sürecinin sonuçlarını görmek uzun zaman alacak:

    ‘İlk kez bir hükümet halkın açılımı destekleyeceğini düşünüyor’

    Gareth Jenkins: Hükümetin şiddeti gerçekten durdurmak istediğine inanıyorum. Fakat bir siyasi parti olarak oy almak da isteyecektir. Benim, Türkiye’de bulunduğum 20 yıllık süre içinde ilk kez bir hükümet, halkın Kürt sorununa barışçıl çözümü destekleyeceğine inanıyor. “Belki bu açılımdan dolayı biraz oy kaybederiz ama kaybettiğimizden fazlasını kazanabiliriz.” diyor. Bence, en önemli şey, insanların şu an konuşuyor olması ve kamuoyunun büyük kısmının bir çözümden yana olması. Fakat, tüm bunlara rağmen, sonuçlar görmek uzun zaman alacak.

    Güney Yıldız: Bazıları 1993 yılında Turgut Özal’ın başbakanlığı sırasında da girişimlerde bulunulduğunu söylüyorlar. Fakat her iki dönemde de, Kürt sorununu çözme girişimleri, taraflardan birinin yenildiği ya da oldukça zayıfladığı bir durumda yapılmıyor. Sizce açılımları böylesi durumlarda yapmak başarısını hangi ölçüde etkiler?

    Gareth Jenkins: Bence PKK’nın şu anda geçmişe göre çok daha zayıf olduğu konusunda bir kuşku yok. Bugün PKK’nın kendisi bile askeri olarak kazanamayacağının farkında.

    Türk askeri

    Eski tarzlarından farklı olarak bugün çok daha küçük birimler halinde hareket edebiliyorlar ve eskisi gibi ordunun kolay kolay giremediği alanlar yaratamıyorlar. PKK artık Suriye gibi bir devletin desteğine sahip değil ve bu nedenle de helikopterlere karşı kullanabilecekleri nitelikli silahlar elde edemiyor.

    “PKK dışında Kürt örgütleri çıkabilir”

    Bence, böylesi bir açılımın başarıya ulaşması için, Türkiye’nin Kürt milliyetçilerini PKK’dan ayırmanın bir yolunu bulmasında gerekiyor. Bunun için de DTP ile ilişkiler geliştirilmeli. Bazı DTP üyeleri PKK ile yakından ilişkiliyken, bazıları değil. Türkiye devleti, PKK dışındaki Kürt örgütlerin var olabilecekleri bir alan yaratmalı. 1993 ile bugünün farkı belki de burada yatıyor. Şimdi PKK dışında bir Kürt örgütünün çıkma olasılığı daha güçlü.

    DTP’nin de katıldığı son mitinglerde, DTP’yi destekleyen kitlelerin, “müzakereler PKK ile yapılsın” yönünde slogan attıklarını takip ettik. Tabandaki bu tavrı göz önüne aldığınızda, PKK dışında bir örgütün ortaya çıkma ihtimali yine de güçlü görünüyor mu?

    Gareth Jenkins: Sanırım bu biraz zaman alacaktır. Türkiye devletinin şimdiye kadar yaptığı en büyük hata, Kürt milliyetçisi olan her kişinin aynı zamanda PKK’yı da desteklediğini varsaymasıydı. Bu da pek çok kişiyi PKK’ya yönelmeye zorladı. PKK’nın güçlü bir desteğe sahip olduğu konusunda bir kuşku olduğunu düşünmüyorum. Fakat, eğer Türkiye PKK dışında, barışçıl bir Kürt siyasi partilerine izin verirse, PKK’ya yönelen desteğin bir kısmı, şiddet yanlısı olmayan partilere gidecektir. Şu anda özellikle pek çok genç insan için PKK dışında bir alternatif yok.

    Daha önce Ergenekon soruşturması nedeniyle Türk Silahlı Kuvvetleri’nin toplumdaki imajının zayıfladığını bunun da PKK ile mücadeleyi etkileyeceğini söylemiştiniz.

    Gareth Jenkins: Evet, bu soruşturma üzerinden şimdi, Ergenekon PKK da dahil olmak üzere her şeyi yönetiyor sonucu çıkarılıyor. Bu özellikle ilk iki iddianamede böyle ele alınıyor. Öyle bir durum söz konusu ki, artık PKK herhangi bir eylem yapabilir ve sorumluluğu Ergenekon’a atabilir.

    Dolayısıyla, bilinçli olarak yapılmamış olsa da, Ergenekon iddianamesi PKK’yı daha güçlü bir konuma getiriyor. Türk Silahlı Kuvvetleri ise, artık ülke içinde siyasi olarak on yıl öncesindeki kadar nüfuza sahip olmasa bile askeri olarak daha güçlü bir konumda çünkü eski hatalarından dersler aldılar. Taktiklerini, silahlarını değiştirdiler. PKK’nın ise eskisi gibi iyi eğitilmiş silahlı militanı yok. PKK militanlarının standartlarında 10-15 yıl öncesine göre önemli bir düşüş var. Türk ordusu ise askeri olarak çok daha güçlü bir konumda.

    Türk Silahlı Kuvvetleri, artık ülke içinde siyasi olarak on yıl öncesindeki kadar nüfuza sahip olmasa bile askeri olarak daha güçlü bir konumda çünkü eski hatalarından dersler aldılar.


    PKK’nın militanlarını eskisi kadar uzun süre eğitemediğini söylediniz fakat PKK Türkiye topraklarında saldırılar gerçekleştirmediği yıllar boyunca daha uzun silahlı eğitim yapma fırsatı kazanmadı mı? Basına yansıyan çatışma bilançolarında da, geçmişe oranla daha az kayıp veriyor gibi görünüyorlar.

    Gareth Jenkins: Ben böyle yorumlamıyorum. Birincisi PKK eskisine oranla, uluslararası arenada fazlasıyla izole edilmiş durumda. Daha güçsüz oldukları için taktiklerini değiştirdiler, eskisine göre çok daha küçük birimler halinde hareket edip daha az risk alıyorlar.

    Geçmişte ise 30-40 militanın bir arada olduğu gruplar halinde hareket ediyorlardı. Arada sırada büyük baskınlar yapıyorlar. Çatışmanın başında bir üstünlük gösterebilseler de Türk ordusu Kobra ve Süper Kobra helikopterlerini devreye sokarak büyük kayıp verdirebiliyor. 1990’larda ise Türk ordusunun pratikte giremediği geniş alanları kontrol edebiliyorlardı. Artık bunu yapamıyorlar. Bunun da nedeni Suriye gibi bir devletin desteğinden mahrum kalmış olmaları. Önceleri devletler sayesinde, helikopterlere karşı kullandıkları omuz üzerinden atılan füzeler gibi nitelikli silahlar edinebiliyorlardı.

    PKK bu şekilde 10 yıl dahi çatışsa da aynı pozisyonda olacak.

    Ama bu PKK’nın şiddeti düşük düzeyde daha uzun süre sürdüremeyeceği anlamına gelmiyor. Dolayısıyla, PKK’yı da askeri olarak bitirmek mümkün değil. Fakat, PKK bu şekilde 10 yıl dahi çatışsa da aynı pozisyonda olacak. Bence, PKK’nın şu anki amacı, şiddete başvurarak kazandıklarını düşündükleri üzerinden kendisini siyasi bir harekete çevirmek.

    Eğer söz edildiği gibi kapsamlı bir açılım yapılacaksa, bu devletin, çözüm iradesine sahip olduğu anlamına mı geliyor, yoksa çatışmaları sürdürme iradesinin zayıfladığı anlamına mı?

    Gareth Jenkins: Bence her iki anlama da geliyor. 20 yıldır Türkiye’de yaşıyorum ve bu açılımın kısa zaman içinde somut sonuçlar doğuracağı konusunda iyimser olmasam da, sözünün edilmiş olması bile çok önemli bir gelişme diye düşünüyorum. Türkiye’ye ilk geldiğimde, resmi olarak ülkede Kürtler yoktu bile. Bazı köylerde insanlar başka bir dil konuşamıyor olsalar da, Kürtçe konuşmak yasaktı. Ayağa kalkıp da ben Kürt’üm dediğinizde, hapse götürülebiliyordunuz.

    PKK militanları

    Hükümetin bu inisiyatifi başlatmış olması dahi, işlerin ne kadar değiştiğine işaret ediyor. Peki bu noktaya nasıl gelindi? Sorun eğer askeri yöntemlerle çözülebilseydi, şimdiye kadar çözülürdü. Aynı taktiklerle savaşı on yıl daha da sürdürseniz, sorunu çözemezsiniz. Bence, ordu bunu herkesten daha iyi biliyor.

    Uluslararası düzeyde izole olmak, PKK’yı yüzünü Türkiye’ye dönmeye daha mı çok mahkum ediyor?

    Gareth Jenkins: Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa’da terör örgütleri listesinde olmak PKK’nın mali kaynaklarını ve silah edinmesini önemli ölçüde daraltıyor. PKK’yı bastırması için Iraklı Kürtler üzerinde ciddi bir Amerikan baskısı var.

    Iraklı Kürtler tabii ki, PKK’yı dağlarda izleyip yok etmeye yönelemezler, ama örgütün Kuzey Irak içindeki hareket etmesini sınırlayabilirler. Yalnız Türkiye’deki Kürt sorunu devam ettiği ve bu nedenle PKK’ya katılmaya hevesli gençler olduğu sürece, PKK’yı bitirmek mümkün olmaz. Fakat, PKK da, silahlı faaliyetlerini bir üst aşamaya taşıyamaz.

    PKK dışında bölgede başka silahlı grupların çıkma olasılığı görünüyor mu bugün?

    Gareth Jenkins: Bence, PKK gibi kurulduğunda Marksist olan ve şimdi de oldukça laik olan bir örgütün, Güneydoğu gibi Türkiye’nin en muhafazakâr bölgelerinden birinde bu derece destek bulabilmesi için Türkiye devletinin bir şeyleri çok yanlış yapıyor olması gerek.

    PKK gibi kurulduğunda Marxist olan ve şimdi de oldukça laik olan bir örgütün, Güneydoğu gibi Türkiye’nin en muhafazakâr bölgelerinden birinde bu derece destek bulabilmesi için Türkiye devletinin bir şeyleri çok yanlış yapıyor olması gerek.

    Buradan, PKK’nın zayıflamasıyla birlikte İslamcı Kürt grupların ortaya çıkabileceği gibi bir sonuç mu çıkarıyorsunuz?

    Gareth Jenkins: Bence, sorun çözülmediği müddetçe farklı örgütler çıkabilir. Ben, Türkiye devletinin belli açılardan çok şanslı olduğunu düşünüyorum. Bu şans da, Kürt milliyetçiliğinin öncülüğünü yapan örgütün laik bir örgüt olmasında yatıyor. Çünkü, eğer, 1920 ve 1930’lardaki Kürt muhalefetine baktığınızda, bu muhalefetin, Kürt kimliği ile bazı unsurları birleştirdiklerini görürsünüz.

    PKK militanı

    Türkiye devletinin önündeki bir tehlike de burada yatıyor. Eğer PKK giderek zayıflar ve bu sırada Türkiye güneydoğu’daki sorunu çözmüş olmazsa, o zaman, Kürt muhalefeti, radikal İslamcılık, muhafazakarlık ve Kürt milliyetçiliğini birleştiren bir örgütün öncülüğüne geçebilir. Türkiye’de Hizbullah diye anılan örgüt buna bir örnek.

    Türk Hizbullah’ı bugün tekrar şiddete dönmüş değil, ama tabanda bir desteğe sahip ve kontrol ettiği medya kuruluşları, sivil toplum kuruluşlarıyla da oldukça güçlü. Bence, Türkiye’nin PKK’nın güçsüzleşmesinden önce sorunları çözmek için önünde sınırlı bir zaman var.

    Türk devletinin kabusu, Kürt muhalefetin, güneydoğudaki iki hakim unsuru, İslamı ve Kürt milliyetçiliğini birleştiren bir örgütün öncülüğüne geçmesi olmalı.

    Güneydoğuda etkinliği olan bir başka gücün de Gülen cemaati olduğu söyleniyor.

    Gareth Jenkis: Kesinlikle. Burada, üçlü bir iktidar savaşı yaşanıyor. Tabi ki, Gülen cemaatinin şiddete bulaşmışlığı yok ve şiddet kullanıma karşı. Fakat, güneydoğuda nüfuzu sağlamak için üç yönlü bir mücadele var. Son yıllarda bölgede oldukça aktif olan Gülen cemaati, Hizbullah ve PKK. Burada olması gereken ise, mücadelenin devlet dışı üç grup arasında geçmesindense, devletin devreye girip beklentilere cevap olabilmesi.


    * Gareth Jenkins ile “Türkiye’deki demokratik açılım süreci hangi aşamada?” konulu gündem programımız için görüştük. Aynı program için görüştüğümüz Carnegie Vakfı Orta Doğu uzmanı tıklayın Henri Barkey ve Profesör tıklayın tıklayın Murat Belge mülakatlarını okumak için isimleri tıklayabilirsiniz.

    ===========================================================================


    GARETH JENKINS ERGENEKONCU MU?

    Bu “yabancı sulandırıcı” hangi odağın emrini yerine getiriyor?

    22.11.2009 12:40

    Karakter boyutu :

    Gazeteci Gareth Jenkins’in ABD Kongresinin bir toplantı salonunda Ergenekonla ilgili bir konferansa katılacağını sütunlarımızda okumuştunuz. Arı Vakfı’nın düzenlediği bu toplantının gerçekleşmeden önce Gülen cemaatinin saldırılarına maruz kaldığını da yazmıştık.
    Jenkins, Ergenekon davası hakkında daha önce yazmış olduğu raporu özetlediği olan bu konuşmayı dün yaptı.
    Hürriyet yazarı Ahmet Hakan da bu konuşmayı bugünkü yazısının “Yabancı sulandırıcı” başlıklı bölümünde değerlendirdi.
    İşte o bölüm:

    “HADİ diyelim ki biz…

    Darbeciyiz, darbe şakşakçısıyız, “tank sesi”ne müptela olmuşuz, İlhan Selçuk severiz, Gürbüz Çapan’a kefaletimiz var, “devlet gazetesi”nde yazıp çiziyoruz, demokrasi fikrini yeterince özümseyememişiz, her askeri darbede hazır ola geçmeye alışkınız, tehlikenin farkına varamayacak kadar aymazız, her konuyu olduğu gibi Ergenekon’u da sulandırmaya yatkınız falan…
    Hadi diyelim ki biz böyleyiz…
    Peki 1989’dan beri Türkiye’de yaşayan, AK Parti iktidarına gayet ılımlı bakan, demokrasiye inanan İngiliz gazeteci Gareth Jenkins’e ne oluyor da…
    Ergenekon konusunda aykırı gidiyor.
    Ve o da tıpkı bizim gibi konuşuyor.
    * * *
    Ne mi diyor Gareth Jenkins?
    Mesela şunu diyor:
    “Ergenekon soruşturması odağında bir doğruluk payı taşıyor. Geçmişte gizli operasyonlar gerçekleştiren bazı kişilerin nihai olarak hükümeti istikrarsızlığa sürüklemek için bir örgüt oluşturduklarına inanıyorum. Ancak soruşturmanın her dalgası, asıl odaktan giderek daha da uzağa savruldu.”
    Vallaha ben de aynen böyle diyorum.
    Başka?
    Mesela şunu diyor:
    “Soruşturmanın hükümetin emriyle yürütüldüğünü söyleyemem. Ama hükümetin, bazı savcılara hoşgörü göstererek alan açtığını söyleyebilirim.”
    Güzel… Bunun da altına imzamı hemen çakarım.
    Başka?
    Mesela şunu diyor:
    “Gözaltına alınan kişiler arasında aşırılık yanlısı, ırkçı görüşlere, antisemitik bir bakış açısına sahip insanlar da var ve ben bunların görüşlerine katılmıyorum. Ama birilerinin terörist bir örgütte aktif olarak yer alması ile beğenilmeyen görüşlere sahip olması arasında bir fark vardır.”
    Tamamdır… Buna da zerre itirazım yok.
    Başka?
    Mesela şunu diyor:
    “İddianameler aceleyle hazırlanmış, tutarsızlıklarla dolu, dili kötü, komplo teorilerine ve varsayımlara dayandırılıyor. Ergenekon örgütünün yapısı, finans kaynakları hakkında bilgi vermiyor. Bu soruşturma adalet sistemini zedeliyor. Ortada Türkiye’nin derin devletiyle ya da karanlık geçmişiyle yüzleşmesi diye bir olay yok.”
    Aynen… Benim bakışım da aynen bu…
    * * *
    Şimdi en başa dönüyorum…
    Hadi diyelim ki bize “sulandırıcı” rolü verilmiş, onu oynuyoruz…
    Peki bu “yabancı sulandırıcı”, hangi odağın emrini yerine getiriyor?
    Yoksa o da mı Ergenekon’un adamı?”

    Odatv.com

  • The Gülen movement plays big in Washington

    The Gülen movement plays big in Washington

    .The Assembly of Turkish-American Associations, or ATAA’s, president, Günay Evinç, was pretty upset. Evinç, who has had good relationships with the Gülen Movement’s organizations so far, did not seem as thrilled with the idea of this alternative Turkish assembly   of Gulen <……………………………..

    Gülen appears to be hitting the organizations closer to Turkish Government in power and thus closer to him. ATAA is one example next lucky organization Might Be the FTAA.  We are not sure about TCA  (Turkish Coalition of America ..  Since about 2 years old TCA consists of only 3 paid people and lots of green dollars from Turkish Deep State which happens to choose not to actively engage Fetullah Gülen.. but to follow or copy his teachings and his way of operation  .. If we look at broader picture Both Gulen and Turkish deep state get their direction from the same corner of OBAMA which we call it CIA they are the 2 friendly actors of the same game .. and “THE GAME CONTINUES” ….  TURKISH FORUM


    Friday, May 14, 2010

    İLHAN TANIR

    It was one of the lavish lounges of the Willard Hotel in Washington where hundreds of Turkic people from all across America with plain name tags gathered to mark the creation of a new umbrella Turkic Assembly last Wednesday. Six Turkish-American federations, which have close proximity to Mr. Fethullah Gülen, a Turkish cleric and the exiled leader of the Turkey-based religious Gülen Movement joined to form the Assembly of Turkic American Federations, or ATAF, a non-profit organization.

    Half a dozen U.S. Senators and a few dozens of U.S. Representatives made a strong showing at the reception and the Gülen Movement hinted that its new assembly has some muscles to flex in Washington already.

    One would think bringing that many U.S. Senators and Representatives should require loads of money for campaign donations. “No,” said, Mahmut Yeter, president of one of the six federations that formed the ATAF, “this strong turnout owes its success to their members who worked voluntarily, often visited these lawmakers in their local offices and finally convinced them with their persistence that they have to be at the reception.”

    I had a chance to talk with some of the congressmen and senators who participated at the reception. I asked Ms. Gabrielle Giffords, representative from Arizona’s 8th. District, why she chose to come to a Turkic community gathering, considering that there is a very tiny Turkic community in her district. Gifford turned and pointed out a young Turkish man who was standing next to her. According to the congresswoman, that young Turkish man had visited Gifford’s district office several times recently and finally persuaded her to show up for the reception “even though I do not like to go such events,” Gifford said, before responding my question and telling me that she never heard of Fethullah Gülen.

    The Gülen Movement accelerated its activities in U.S., especially since the leader of the Movement, Fethullah Gülen settled in Pennsylvania about a decade ago. During the mid ’90s, after almost three decades in the making, it was still operating very much under the radar in Turkey.

    The unexpected and sudden decision to combine all of their 180 organizations under one umbrella assembly was a surprising move, at any rate, for those who follow the Gülen movement closely and are aware about its cautious strategies and steps.

    Mr. Gülen first decided to go public with a wide ranging interview in early 1995, and in the following years the movement attracted ever-increasing attention. The postmodern-military coup of Feb. 28, 1997 pushed Gülen out of Turkey to find refuge in the U.S. Only more than a decade later, the Gülen Movement gathered enough manpower, recognition and credit to bring dozens of members of Congress to its half-official Washington debut night. The Turkish ambassador to the U.S., Mr. Namık Tan, came to the reception and stayed there almost the entire night, having conversations with the members of the U.S. Congress – alhough not everyone was as joyful about the new kid in town. The Assembly of Turkish-American Associations, or ATAA’s, president, Günay Evinç, was pretty upset about the name of this new assembly because of its similar word selection with their own assembly. Evinç argued that this name similarity has created a big administrative disaster for their organization to explain the difference.

    Evinç, who has had good relationships with the Gülen Movement’s organizations so far, did not seem as thrilled with the idea of this alternative Turkish assembly. “ATAA,” Evinç said while describing the difference, “promotes an inter-Turks dialogue, not interfaith.” Evinç pleaded that he wanted “a dialogue and to stay on good terms with everyone, including this new organization.” However, this name confusion is such a huge issue, he said, adding that they would even consider finishing “the whole partnerships and dialogue with them.”

    Another Gülen Movement member in Washington said when told about this complaint, “for 30 years, ATAA has been the leading voice to represent Turkish people in the U.S. Now rapidly increasing numbers of Gülen-tied assemblies are taking the market, and ATAA’s and others’ maneuvering room is shrinking.”

    Decision from Gülen

    This decision of “combining all Gülen-related Turkic or Turkish associations and federations under one assembly,” was decided by Fethullah Gülen, another active member of the movement who came to the reception from a long distance said. “This decision was too big to let other leading members of the Gülen Movement to take on. Gülen took the initiative,” said the well-connected member while listening to speakers at the reception.

    It is the “Turkic American Federations,” not Turkish, because this umbrella organization represents not only those Turks who are from Turkey, but those “citizens from Central Asia, Anatolia and the Balkans… as part of [America’s] cultural mosaic” the website of the ATAF notes.

    The Gülen Movement also sent an important signal to the political leadership in Ankara by fetching this many U.S. Congress members. The movement made a psychological statement in Washington that they should be also taken into consideration in terms of multi-leveled relations between Turkey and America by demonstrating that they have a few strings to play in Washington.

    Mr. Gülen motivates his followers in the U.S. to contribute and visit their local representatives. Gülen, according to another active member of the movement at the reception, asks those who want to visit his compound in Pennsylvania “to donate to their local representatives first,” before they show up at his door.

    “This is just a beginning,” another participant told me during the night, while pointing out a group of senators and representatives along with the Turkish ambassador having a conversation.

    The Gülen Movement last week made it official that its members are here in America to stay and expand at an even faster pace in coming years.

    This looming scenario would have two possible upshots for Turkish-American relationships. One is: increasing the presence of the movement in Washington will help Turkey during some of the threatening developments for its interests, such as the Armenian genocide resolution discussions. The Gülen Movement proved with this year’s “genocide” fights in Washington and other states that the movement will be another influential venue to advance Turkey’s interests in Washington on many matters.

    The second upshot is the strong possibility for the Gülen Movement to become a leading voice among the Turkish groups in Washington to reach the U.S. Congress and other Washington decision makers to narrate the contemporary domestic issues of Turkey and relate them to U.S. politicians. In that sense, members of the U.S. Congress, most of whom do not have much international affairs on their resume, might be just happy while swallowing concentrated education pills on Turkey through Gülen Movement recipe.

    The Gülenists deserved a big round of applause with being able to pull off such an impressive gathering at the heart of Washington this week at the end of the day.

    The Gülen Movement members are disciplined, loyal and they complete their assignments as they are told. The movement is able to mobilize its members to fulfill its leader’s vision even in America.

    It is a tough competitor for any other movement.

    That is why we hear more often greetings to Pennsylvania these days from unexpected places.

    26

    List of Websites About Fethullah Gulen

    Fethullah Gülen was listed among the top hundred public intellectuals by Foreign Policy magazine .

    Fethullah Gulen’s website: www.fgulen.com, www.fethullahgulen.org

    Gulen Institute’s Website: www.guleninstitute.org

    Gulen Library’s website: www.gulenlibrary.org

    Fethullah Gulen Forum: www.fethullahgulenforum.org

    Gulen Conferences’ Websites:

    www.fethullahgulenconference.org, www.gulenconference.net , www.gulenconference.us , www.gulenconference.org.uk , www.gulenconference.nl

    Other Links:

    http://gulenmovementforabetterworld.blogspot.com/

    READER COMMENTS

    Guest – Frustrated “Eniste”

    2010-05-15 23:00:06

    Having lived in the US with my Turkish wife, during the time of ASALA; I find myself very confused by your report. In those days, my friends the Turks were totally patriotic to their homeland, at the risk of their lives. They were mostly well educated, financially secure people; which probably differentiated them from the obvious, Tarikat type Gulen disciples you describe. I find it a sign of the total govt. disaster of AKP, that “our” Ambassador pays lip service to the prosperity of a fugitive, who desires the total destruction of the republic’s democracy! I think the comment by the Rep. from Arizona, that she didn’t even know who Imam Gulen was, shows the pathological lies, which underpin the movement! I also pity my countrymen for their stupidity; and condemn them for interference in the affairs, of another nation. Turkey is more subtle; but little better than Iran and Chile!!

  • EVENTS FOR THE GREEK – PONTIC GENOCIDE IN NEW YORK AND IN CANADA.

    EVENTS FOR THE GREEK – PONTIC GENOCIDE IN NEW YORK AND IN CANADA.

    19  MAYISDA PONTUSLULARIN NEWYORKDA BAYRAK TORENI VAR  – ERTESI HAFTA TURK DERNEKLERI ISE AYNI DIREGE TURK BAYRAGI CEKME MUSADESI ALMISLAR  – EMPERYALIST GUCLERIN HALA TURKIYENIN KARADENIZ SAHILLERINDE GOZLERI VAR (GENISLETILMIS BUYUK OPRTADOGU PROJESININ BIR PARCASI) (BOLUNECEK TURKIYEDEN KOPACAK OLAN PONTUS FEDERASYONU) TURKISH FORUM
    —————————

    Apostolos Papapostolou

    May 10 2010

    The international remembrance day of the Greek-Pontic genocide will be
    honored in New York with public events and the hoisting of the Greek
    Pontic flag and the Greek flag at the Bowling Green Park in Manhattan
    (on the corner of State Street and Broadway).

    The remembrance social event is being organized by the American – Canadian all-Pontic
    Federation and by the Federation of Hellenic Societies of Greater
    New York

    During the event Greek and Greek – American officials and leaders will
    deliver speeches. Also speaking will be American officials, authors,
    intellectuals, activists against genocides and representatives of
    the American Armenian and Assyrian communities.

    This year, during the remembrance of the Greek Pontic Genocide social
    event the Swedish Ambassador will also be honored for the recent
    acknowledgement of the Armenian, the Assyrian and the Greek Pontic
    genocide by the Swedish Parliament.

    Ms Fanoula Argirou, a Greek-Cyprian researcher, journalist and author
    who will be arriving from London, will also give a speech on Wednesday,
    May the 19th, at 7.30 at the Stathakion Centre 22-51 Street, Astoria,
    NY 11105.

    The title of the speech is “From the Greek Pontic genocide to the
    Turkish invasion in Cyprus.”

    In Canada the American and Canadian all-Pontic Federation is staging
    a series of events in collaboration with organizations during the
    month of May.

    Greek Reporter

  • ARMENIAN  ATTROCITIES  UPON  OTTOMAN  MOSLEMS

    ARMENIAN ATTROCITIES UPON OTTOMAN MOSLEMS

    SHT 9

    By Erkan Esmer, Ph.D., Prof. Engineer

    Armenians prospered greatly under the protection of Ottoman Turks. They were dubbed as the “Loyal Tribe” by the Ottoman Sultans. The Ottomans were late in accepting the Industrial Revolution. They preferred to stay as soldiers, farmers, and bureaucrats as was fashionable at the feudal era. They left the services, trade, banking, and industrial production to their Christian subjects (Greeks and armenians) who were a small segment of the population in Anatolia (Asia Minor). This made them very wealthy and powerful. Russian General Maievski’s 1890 map is presented in Figure 1 in the ensuing page, clearly shows that they were a small minority. Of course, the Russians naturally would inflate the Greek and armenian populations within the empire, because they had  invented the so called “Eastern Problem”. They under the pretext of protection of Christian Ottoman citizens, vied for conquest of Ottoman lands.

    When Russians attacked the Ottomans in 1877, they along with concurrence of European powers established Principality of Bulgaria. They advised the armenians that they could establish their own country in Eastern Anatolia. I doubt that they would ever allow them to have their own country. They had no intensions to do so, but wanted to use the armenians. Czarist Russia along with the help of American missionaries armed the armenians all over Anatolia. These terrorist forces were stationed  all over the Turkish mainland. {Fig. 2-15} These above mentioned facts are confirmed by August 23, 1895 New York Times article. They were united under the command of armenian terrorist groups Dashnaks and Hunchaks. The armenians’ barbaric atrocities and heinous crimes upon the Moslems were unspeakable. {Fig. 16-29} These massacres naturally angered the authorities and Moslem population who defended themselves. They knew that this would bring the wrath of European powers (super powers of the era), because Europeans wanted to dismember the Ottoman Empire for its fertile land, valuable mineral and oil resources (Iraq, Saudi Oil Fields). They finally achieved this goal at the end of World War I.

    During World War I, all of Turkish and Moslem young men were not home, but were fighting for their homeland in many different fronts. Only Women, children, and old Men lived in Ottoman Anatolian provinces, then. All of them were unarmed!!! Many of the armenians who were inducted into Ottoman forces, ran away with their weapons. The armenian cowards butchered these unarmed civilians. They acted as scouts/vanguards for the Russian forces. They ambushed Ottoman forces, cut down the telegraph lines, which caused a lot of havoc at the time. The Ottoman government had to relocate them from the war zone to provinces where there were no fighting with the means available to them at the time. {Fig. 30-33}. Many armenians migrated to other countries such as USA, France, and England, enhancing their lives tremendously. Since this barbaric tribe of armenians left the corpses of Moslems rot in open air, since they drowned them in wells, or threw the corpses in creeks or rivers, this caused a severe cholera epidemic which took many lives, including their own. Even though armenians and Russians massacred about 2,500,000 Moslems, where as, armenian losses were between 36,000 and 125,000,  this is the so-called “ARMENIAN GENOCIDE”.

    “Photographs are from Turkish Armed Forces archives or my own post card collection”

    SHT 2

    SHT 3

    SHT 6

    SHT 10

    SHT 11

    SHT 12

    SHT 15

    SHT 21

    SHT 23