Category: Main Issues

  • Australian FM: Armenian Case not Genocide

    Australian FM: Armenian Case not Genocide

    Australian Foreign Minister Julie Bishop
    Australian Foreign Minister Julie Bishop

    Australian Foreign Minister Julie Bishop informed the Australian Turkish Advocacy Alliance (ATA-Australia) that it was Australian foreign policy not to define the Armenian case as genocide, and that it was unconstitutional for Australian territories to promulgate their own foreign policy.  The Foreign Minister’s policy affirmation was in response to the inquiry of Barrister and ATA-Australia Sydney President Ertunc Ozen in the wake of a New South Wales parliamentary resolution wrongfully defining the Armenian case as genocide.

    ATAA and ATA-Australia commenced cooperation last March when Australian Turks hosted ATAA past president and current Trustee Gunay Evinch to speak on best practices in public advocacy. Evinch, gave the example of the case of Movsesian, explained that the United States Supreme Court let stand a 9th Circuit Court of Appeals’ decision invalidating a California law that had defined the Armenian case as genocide, because it was U.S. federal policy not to define the Armenian case as genocide, and to encourage further research, debate, discussion and dialogue on the matter.  Evinch stated the Australian constitution provided similar protections.

    ATAA – ATA-Australia collaboration is a part of a broader Anglo-Turkish Diaspora Cooperation Program  in which Turks in the United States, Canada, United Kingdom, Australia and New Zealand share best practices based on a common jurisprudential and political heritage.  ATAA hosted ATA-Australia at the Turkish American National Leadership Conference and Washington DC  Gallipoli Memoriallast April.

  • CYPRUS: Diplomatic Scandal during Cyprus talks

    CYPRUS: Diplomatic Scandal during Cyprus talks

    Greek Cypriot leader Anastasiades said ” we discuss only what I want”. He then threw his glasses, started smoking and then left the meeting. His team, the Turkish team and UN observes looked on in total amazement.

    Rum lider müzakere masasında kontrolünü kaybederek, ‘Benim istediğim olacak’ diye bağırmaya başladı, gözlüğünü fırlattı, sigara yaktı, masa yumrukladı, heyetini bırakıp gitti.

     

    KIBRIS Rum yönetimi lideri Nikos Anastasiadis, BM denetimindeki müzakere masasında kontrolünü kaybederek diplomatik bir skandala imza attı. KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ile buluşan Anastasiadis, kendi istediklerinin kabul edilmesi gerektiğini belirterek, önce bağırmaya başladı, gözlüklerini fırlattı, kapalı mekânda sigara üzerine sigara yaktı ve masayı yumrukladı.

    KKTC, Rum ve BM heyetlerinin şaşkın bakışları altında yaşanan skandal, başkent Lefkoşa’da BM denetimindeki ara bölgede müzakerelerin yapıldığı binada meydana geldi. Anastasiadis, Eroğlu’nun ‘Geçmişte varılan anlaşmaların kabul edilmesi’ talebi üzerine sinirlendi. Kontrolünü kaybeden Anastasiadis, “Bugüne kadar kabul edilenler beni ilgilendirmez, sadece benim kabul edeceğim konular görüşülmeli” diye bağırmaya başladı. Masadan kalkan ve sigara yakan Anastasiadis, Rum ve Türk eski liderler Dmitris Hristofyas ve Mehmet Ali Talat’ın anlaşmaya vardıkları konuları ‘yok’ saydığını söyledi. Giderek daha fazla sinirlenen Anastasiadis, gözlüklerini fırlattı, bir sigara daha yaktı ve masaya yumruğunu vurdu.

    HEYETİNİ BIRAKTI GİTTİ

    KKTC heyeti ise, soğukkanlı bir şekilde Anastasiadis takip etti. Rum ve BM heyeti Anastasiadis’i sakinleştirmeye çalıştı ancak başarılı olamadı. Sinirli bir şekilde masa çevresinde dolaşan Rum lider, ardından kendi heyetini geride bırakarak müzakerelerden ayrıldı.

    BM GİZLEMEYE ÇALIŞTI

    BM, Türk ve Rum müzakere heyeti, yaşadıkları şokla bir süre sessiz kaldı. Müzakereleri yürüten BM’nin Kıbrıs misyon şefi Lisa Buttenheim, Türk ve Rum heyetlere, “Bu odada olanlar bu odada kalsın, gizli kalsın, bilinmesin” dedi. Rum liderin kontrolünü yitirmesi müzakerelerin kesilmesi anlamına gelmedi. BM, planlandığı şekilde Türk ve Rum liderlerin 15’er gün arayla yeniden buluşacağını duyurdu.

      Küfi Seydali

     

  • Güney Kıbrıs, Lynn Pascoe’nin atanmasına karşı

    Güney Kıbrıs, Lynn Pascoe’nin atanmasına karşı

      Küfi Seydali

     

    BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’un Kıbrıs Özel Danışmanı olarak Siyasi İşlerden Sorumlu eski yardımcısı Lynn Pascoe’yu atamasına Kıbrıs Rum tarafının karşı çıktığı bildirildi.

      Ban Ki Moon

    Simerini gazetesi: “Lefkşa Pascoe’ya Olumsuz Bakıyor – Partiler De Karşı” başlıkları altında verdiği haberinde, Pascoe’nun BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanlığına atanacağı yönündeki iddiaları hatırlatarak Rum hükümeti ve siyasi partilerin bu atamaya karşı çıktıklarını yazdı.

    Gazete, Rum hükümetinin, Pascoe’nun “Türk dostu olması” bir yana,  Annan Planı’nın oluşumunda rol almasından ötürü atanmasına tepki gösterdiğini belirtirken Rum hükümetinden bir kaynağın gazeteye Pascoe’nun söz konusu görev atanmasının “hiçbir ihtimal dahilinde olmadığını” söylediğini iddia etti.

    Gazete, Pascoe’nun 2008 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ı ziyaret etmiş olduğunu da hatırlatarak, Rum siyasi kaynakların, tıpkı Alexander Downer gibi Pascoe’nun da “kuşkulu bir seçim olacağı” yorumlarında bulunduklarını vurguladı.

    Habere göre Rum Vatandaşlar İttifakı Hareketi Başkanı Yorgos Lillikas dün bir televizyon kanalında yaptığı açıklamada, Pascoe’nun bu göreve atanmasının kesinlikle engellenmesi gerektiğini söyledi.

    Gazete, elde edilen bilgilere göre, adı 2010 yılında yine aynı görev için geçen Pascoe’nun da bu görevi üstlenme konusunda kararsız olduğunu savundu.

    Fileleftheros gazetesi ise: “BM: Lynn Pascoe Mükemmel Çözüm” başlığı altında verdiği haberinde, Birleşmiş Milletler’in, Pascoe’nun, Ban’ın Kıbrıs Özel Danışmanı olarak atanmasına kesin gözüyle baktığını ve Pascoe’yu mükemmel bir seçim olarak gördüğünü iddia etti.

    Bu sebepten ötürü BM’nin Güvenlik Konseyi’nin bazı beş daimi üyesine yönelik istişare girişimi gerçekleştirdiğini belirten gazete, Kıbrıs Rum tarafının Pascoe’nun atanmasına tepkinsin BM’nin planlarını bir derecede etkilemesine karşın BM’nin kararını değiştireceği anlamı taşımadığını vurguladı.

    Gazete, Kıbrıs Rum tarafının Pascoe’nun atanmasına tepkisinin en büyük sebebinin Pascoe’nun 2004-2005 yıllarındaki tutumu olduğunu, o dönemde Annan Planı’nın en koyu destekçilerinden olan Pascoe’nun referandum öncesi ve sonrasında Kıbrıs Rum tarafına yönelik “tehditler savurduğunu” iddia etti.

    TAK

    COMMENT by Küfi Seydali

    Rumlar Downeri sevmedi, Türk dostu diye istemediler! Adam harcandi, gitti! Baska is buldugu, masal! Simdi de Poscoe’ yu Türk dostu oldugu icin ve de Annan Planin’ da rol oynadigi icin, istemiyorlar! Simarik Rumlarin her istedigi oluyor demek! Peki, Rumlarin Rum dostu olarak kabul edebilecekleri baska bir aday söz konusu olursa, Kibris Türkleri de onu red edebilirler mi? edemezlerse, neden edemesinler? Ve, böyle yamuk ve Rumcu BM adaylari ile neyi görüsecegiz? Aslinda, Rumlarin yapmak istedikleri baska; BM’ i aradan cekmek ve isi AB ve dostlari Joe Biden‘e birakmaktir. Inshallah Kibris Türkleri bu aptal oyuna gelmezler ve pis oyunlarini bozarlar!

  • TBMM Başkanı Çiçek: “Kıbrıs Türkü 1974 öncesine döndürülemez”

    TBMM Başkanı Çiçek: “Kıbrıs Türkü 1974 öncesine döndürülemez”

     Küfi Seydali

     

    Kıbrıs Barış Harekatı’nın 40. yıl dönümü

    BMM Başkanı Cemil Çiçek, Kıbrıs Türk’ünün 1974 öncesine döndürülemeyeceğini belirterek, “Türk varlığı orada azınlık değil, eşit halktır. Dolayısıyla iki devlet, iki eşit halk ve siyasi eşitlik temelinde çözüm olursa barış kalıcı olur” dedi.

     BMM Başkanı Cemil Çiçek

    Çiçek, Kıbrıs Barış Harekatı’nın 40. yıl dönümü dolayısıyla KKTC’nin Ankara Büyükelçisi Mustafa Lakadamyalı ile Kıbrıs Türk Mukavemet Teşkilatı Mücahitler Derneği heyetini kabul etti.

    Kıbrıs Barış Harekatı’nı armağan eden şehitleri rahmetle, gazi ve mücahitleri saygıyla andıklarını dile getiren Çiçek, “Gerek Kıbrıslı Türk kardeşlerimiz gerek anavatan Türkiye olarak bugün neye sahipsek şehitlerimize, gazilerimize ve mücahitlerimize borçluyuz” diye konuştu.

    Kıbrıslı Türkler’in büyük zulme maruz kaldığını anlatan Çiçek, işlerin tahammül edilemez noktaya geldiğinde, Türkiye’nin anlaşmalardan doğan hakkını kullanarak barış harekatını gerçekleştirdiğini ve adada barışın sağlandığını söyledi.

    Kıbrıslı Türkler’in bu süreçte bir devlete sahip olduğunu dile getiren Çiçek, bir devlete sahip olmanın öneminin, bu kazanımların kıymetinin bilinmesi gerektiğini ifade etti. KKTC’nin bu sürede önemli mesafe aldığının altını çizen Çiçek, birlikte yapılacak şeyler olduğunu da belirtti.

    Kıbrıs meselesi Türkiye’nin milli davası olduğunu vurgulayan Çiçek, şunları kaydetti:

    “Hükümetleri aşan, hükümetlerin üstünde devlet politikasıdır. Her gelen hükümet bu davaya tüm imkanlarıyla sahip çıkmış, Kıbrıs Türk’ünün yanında olmuş ve bundan sonra da olmaya devam edecektir. Orada çok acılar yaşandı. Dünya işine geleni duyuyor, işine gelmeyeni duymuyor. Türkler ile ilgili acılar, sıkıntılar söz konusu olduğunda genellikle medeni dünyanın kulakları sağırdır. Ciddi acılar yaşandı, bebekler katledildi. Bunlar hala hafızalarımızda. Bu acıyı her zaman hissetmemiz lazım. Bir toplum acılarını, yaşadıkları felaketleri unutursa geleceği sıkıntıya girer.”

    Cemil Çiçek, Kıbrıs Türk’ünün 1974 öncesine döndürülemeyeceğinin altını çizerek, Türkiye olarak bir an evvel kalıcı barışın tesisini arzu ettiklerini, kalıcı barışın da adil ve eşit olması gerektiğini söyledi.

    Adada iki devlet ve iki halk olduğunu ifade eden Çiçek, “Türk varlığı orada azınlık değil, eşit halktır. Dolayısıyla iki devlet, iki eşit halk ve siyasi eşitlik temelinde çözüm olursa barış kalıcı olur. Aksi halde ‘barış yaptık’ deriz, sonra başka türlü yeni acılar çıkar. Bir daha bu acıları yaşamak istemiyoruz” dedi.

    Kıbrıs Türk tarafı ve Türkiye’nin çözümü istediğini ve Annan Planı’nın oylandığı 2004 referandumunda bu iradeyi ortaya koyduğunu anlatan Çiçek, “Oyun bozan Rum tarafı oldu. Cumhurbaşkanları değişiyor ama politika değişmiyor. Bir şey yapıyormuş gibi gözüküyor, hiçbir şey yapmıyor. Zamana yayarak, ayak sürüyerek dış kamuoyunu aldatmanın ve oyalamanın gayesi içinde” diye konuştu.

    “40 YILDIR ÖZGÜR VE GÜVEN İÇİNDEYİZ”

    KKTC’nin Ankara Büyükelçisi Mustafa Lakadamyalı da mücahit ve Mehmetçiğin omuz omuza gerçekleştirdiği barış harekatının, Kıbrıs Türk halkının varoluş mücadelesinde önemli bir dönüm noktası olduğunu söyledi.

    Barış harekatının sağladığı koşullarda 40 yıldır özgür ve güven içinde hayatlarını sürdürdüklerini dile getiren Lakadamyalı, “Anavatan Türkiye’ye güveniyor ve geleceğe umutla bakıyoruz. Tüm ambargolara rağmen Kıbrıs, Türkiye’nin desteği sayesinde gelişip güçleniyor” dedi.

    Lakadamyalı, adaya Türkiye’den su getirilmesi ve diğer yatırımların Kuzey Kıbrıs’ta sürdürülebilir ekonomiye önemli katkı sağlayacağını, sosyo ekonomik yapıyı güçlendireceğini belirtti.

    KKTC olarak iki kesimlilik, iki halkın siyasi eşitliği, iki eşit kurucu devlete dayalı ortaklık hedeflediklerini kaydeden Lakadamyalı, “Arzumuz, 20 Temmuz öncesinde yaşanan karanlık günlerin tekrar etmeyeceği, Kıbrıs Türk halkının uluslararası toplumda hak ettiği statüye kavuşacağı çözümdür” diye konuştu.

     

  • CYPRUS VIEW: it’s good to know the facts, even after 40 years

    CYPRUS VIEW: it’s good to know the facts, even after 40 years

    Küfi Seydali

    40th anniversary of the Greek Junta’s coup against President Makarios

    15th July 1974

    Greek Tanks rolling through Nicosia / Lekosa

    ” it’s good to know the facts, even after 40 years”

    IT WAS very interesting that on yesterday’s 40th anniversary of the Greek Junta’s coup against President Makarios the lead story in Haravghi, the mouthpiece of AKEL, reported that the US “actively participated in Makarios’ overthrow.” It cited the findings of an investigation carried out by the Greek Parliament in the early eighties, which provided some circumstantial evidence to support the claim.

    The evidence on which the case was built was that the US had reportedly given assurances to Brigadier Ioannides – the leader of the Junta – that Turkey would not intervene if Makarios was toppled, a development the Americans supposedly favoured. Who had supposedly given these assurances, was never revealed by the investigation which also concluded – as Haravghi reported yesterday, as additional confirmation of the hypothesis – that US failure to stop the Junta from staging a coup, as it had done in 1972, pointed to its guilt.

    These are very weak grounds to support the US-NATO (the latter was implicated by association) involvement theory, made even weaker by the recent publication of a book about the period (The Invasion and the Big Powers, by Makarios Drousiotis), based, to large extent, on US government documents about the coup and the invasion, which included minutes of Secretary of State Henry Kissinger’s meetings and transcripts of his telephone conversations.

    The documents published suggest the US government had been surprised by the news of the coup, and its primary concern was controlling a situation that could have led to a war between two NATO allies – Greece and Turkey. As regards the Turkish invasion, the archives showed that it was condoned and tolerated by Kissinger, who made no secret of his wish to stay on good terms with Turkey, which he valued as an ally.

    The book, featuring extensive use of archive material has subverted AKEL’s anti-West narrative about the coup and the invasion as a US-NATO conspiracy that became the official mantra in Cyprus over the last 40 years because it suited everyone. The claim that Greek Cypriots were victims of a Western conspiracy absolved all politicians of any responsibility for mistakes and bad judgment in the run-up to the coup and invasion and allowed Kremlin-controlled AKEL to promote the big myth that the virtuous Soviet Union was on our side in stark contrast to the evil West.

    This myth was also laid to rest by the book, which indicated that the Soviet Union showed as much tolerance to Turkey’s aggression against Cyprus as the US because a NATO-rift perfectly suited its strategic interests. In fact, the Soviet Union, which never officially condemned Turkey’s invasion, had given full diplomatic support to Ankara at the time. This is why AKEL, upset over the collapse of its conspiracy theories, was at pains to repeat its anti-West myths yesterday, the 40th anniversary of the coup that led to the invasion.

    It might not make much difference now, but it is good to know the facts, uncontaminated by Soviet, Cold War propaganda, even 40 years later.

  • 15th July 1974: 40th Anniversary of Greek Coup in Cyprus

    15th July 1974: 40th Anniversary of Greek Coup in Cyprus

     

    Greek Cypriots file war crimes complaint against Turkey

    A group of Greek Cypriots has filed a war crimes complaint against Turkey at the International Criminal Court over what they say is its policy of settling Cyprus’ breakaway north with mainland Turks.

    Cyprus split into a Turkish-speaking north and an internationally recognized Greek-speaking south in 1974 when Turkey intervened after a coup that aimed to unite the island with Greece. A Turkish Cypriot declaration of independence is recognized only by Turkey, which maintains 35,000 troops there.

    Greek Cypriot European Parliament member Costas Mavrides, who filed the complaint on the group’s behalf, said yesterday that settlement activity contravenes international law and has significantly altered the demographics of northern Cyprus.

    An Israeli-based rights organization, the Shurat HaDin Law Center, helped the group, which calls itself Cypriots Against Turkish War Crimes, draft the complaint.

    July/14/2014

     

    COMMENT by Küfi Seydali

    Greek Cypriot Nationalists and Israel are messing about in and around Cyprus. Israel has committed the biggest war crimes in the region, and is currently murdering civilians in Gaza! It is indeed interesting that Greek Nationalists lodge their nonsensical claim on the 40th anniversary of the Coup in Cyprus aiming at uniting Cyprus with Greece. If anyone has committed crimes in Cyprus, it is the Greek Cypriots with the help of Greece. The Greek Motto is Impudence and Cheek wins.