Category: Cyprus/TRNC

  • John Koenig’e Rum tarafından tepki ve cevap geldi

    John Koenig’e Rum tarafından tepki ve cevap geldi

    ABD Büyükelçisi John Koenig

    Bir Rum gazetesinde dün yayınlanan röportajında Rumlara, Türkiye’ye güvenmek zorunda oldukları mesajını veren ABD’nin Güney Kıbrıs’taki Büyükelçisi John Koenig’e Rum tarafından tepki ve cevap geldi.

    Fileleftheros ABD Büyükelçisinin Fileleftheros’a Röportajı Tepkilere Neden Oldu” başlıklı haberinde Rum siyasi partilerinin Koenig’in “Türkiye’ye güvenmek zorundasınız” sözüne tepki açıklamalarına yer verdi.
    Gazeteye göre DİKO, yayımladığı açıklamada “ABD Büyükelçisinin, bizi Türkiye’ye güvenmeye çağıran sözleri en azından talihsizdir” ifadesine yer verdi ve şu iddialarda bulundu:
    “Kendisine şu cevabı vermek zorundayız: Türkiye müzakere masasına gelmeyi reddederken, işgali müzakere etmeyi reddederken, kolonizasyonu, güvenliği ve toprağı müzakere etmeyi reddederken, Kıbrıs Helenizm’inin Türkiye’ye güvenmesi zordur. Kıbrıslı Türk Müzakereci bize, toprakta çok kötüsünün olacağını ima ederek Maraş’ı ve Annan haritasını unutmamız gerektiğini söylerken Türkiye’ye güvenmemiz zordur.”
    DİKO açıklamasında, “Ankara’nın, Kıbrıslı Rumları meşgul eden ve endişelendiren konuları müzakere etmeyi reddedip sadece kendisini ilgilendiren konuları, yani yönetimi ve bugünkü kullanıcıların, malları ellerinde tutmalarını müzakere ettiğini birinci elden biliyor olmasına karşın Kıbrıslı Rum Müzakereci Andreas Mavroyannis’in, Kıbrıs sorunundaki dinamiğin yitirilmemesi gerektiğinden söz ettiğine” dikkat çekti.
    EURO.KO tarafından yayımlanan açıklamada “Amerikan diplomatın telkinleri, Kıbrıs halkını kendisine güvenmeye ikna etmek için fiili işbirliği ve samimiyet hareketlerinde bulunması için Ankara’ya yönelik olmalıydı. Maalesef böyle bir şey yok” iddiasında bulunuldu.
    Ekologlar ve Çevreciler Hareketi Amerikan Büyükelçi’nin “kabalık ettiği” iddiasında bulunarak “sözde Kıbrıs sorununa sözde Amerikan ilgisi yok değilse bile en azından yanlış istikamettedir ve tehlikelidir” görüşünü ortaya koydu.
    Vatandaşlar İttifakı açıklamasında ise şu görüşler ortaya konuldu: “Amerikan Büyükelçi Türk tahrikkarlığına müsamaha istiyor. Büyükelçi müdahale edip Türkiye’yi yeniden hizaya sokmak yerine bizden susmamızı ve Türk tahriklerine tepki göstermememizi istiyor. Kıbrıs’ın güvenlik meselelerine NATO’nun karışmasına karşıyız”
    Simerini Rum siyasi partilerinin tepki açıklamalarını “Telkinler Yanlış İstikamete… Amerikan Büyükelçinin Röportajında Söylediklerinden Hoşnutsuzluk… John Koenig Kıbrıs Rum Tarafını, Doğal Gazın Boru Hattıyla Türkiye Üzerinden Taşınması Konusunda Türkiye’ye Güvenmeye Çağırdı… Partiler ABD Büyükelçisini Türkiye’ye Yönelmeye Çağırıyor” başlık ve spotlarıyla okurlarına aktardı.

    TAK
    KIBRIS POSTASI, 12.05.2014

  • Koenıg: “Türkiye’ye güvenmek zorundasınız”

    Koenıg: “Türkiye’ye güvenmek zorundasınız”

    ABD’nin Güney Kıbrıs’taki Büyükelçisi John Koenig Rum halkına “Türkiye’ye güvenmek zorundasınız” mesajı verdi.

    Fileleftheros Koenig’le yaptığı röportajı “Türkiye’ye Güvenmek Zorundasınız… Amerikan Büyükelçi Fileleftheros’a Doğal Gaz, İlişkiler, Çözüm Konularında Konuştu” başlığıyla aktardı ve “Türkiye’nin faaliyetleri illa yardımcı olmak zorunda değil. Ancak Kıbrıs’ın kıyı bölgesi ve münhasır ekonomik bölgesiyle ilgili farklı görüşleri de biliyorsunuz. Bu dönemde gelişme halinde bulunan faaliyetlerin ciddiyetini abartmayacağım” sözlerini öne çıkardı.

    Türkiye’nin bugünlerde KKTC ile yaptığı kıta sahanlığını sınırlandırma anlaşmasını BM’ye sunduğu, Rum Yönetimi’nin tek yanlı “münhasır ekonomik bölge” ilan ettiği deniz bölgesinde faaliyetlerde bulunduğu, Barbaros Hayreddin Paşa Gemisi’nin Kıbrıs açıklarında dolaştığı hatırlatılan Koenig’e “Türkiye’nin Kıbrıs sorununa çözüm istediğine inanıyor musunuz?” sorusu yöneltildi. “Evet, Türkiye’nin Kıbrıs’ta çözüm istediğine inanıyorum” diyen John Koenig özetle şunları söyledi:

    “EVET, TÜRKİYE’NİN KIBRIS’TA ÇÖZÜM İSTEDİĞİNE İNANIYORUM”

    “Türkiye tarafından yapılan faaliyetlerden hoşnut olunmadığının farkındayız. Tutumumuz baştan beri nettir: Kıbrıs’ın münhasır ekonomik bölgede araştırma yapma hakkını destekliyoruz ve bu faaliyetlerin ürününün Kıbrıs sorununa bulunacak bir sürdürülebilir bir çözüm çerçevesinde adilane paylaşılması gerektiğine inanıyoruz. Birleşik Devletler’in bu politikasının, hidrokarbon araştırmalarında Kıbrıs’a yardımcı olduğuna inanıyorum. Yine, Kıbrıslılar ve bölgedeki diğerleri için önemli menfaattir.

    Türkiye’nin Kıbrıs sorununa ilgisi bana göre, müzakere prosedürüne verdiği destek biçiminden bellidir, ilgisini en üst düzeyde gösteriyor. Bu ilgi, Türk yetkilileriyle temaslarım sırasında sadece bana gösterilmiyor, Başbakan Erdoğan tarafından Başkan Obama’ya, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu tarafından da John Kerry’ye gösteriliyor.

    “TÜRKİYE’NİN FAALİYETLERİ İLLA YARDIMCI OLMAK ZORUNDA DEĞİL”

    Türkiye’nin faaliyetleri illa yardımcı olmak zorunda değil. Ancak Kıbrıs’ın kıyı bölgesiyle ve münhasır ekonomik bölgeyle ilgili farklı görüşleri biliyorsunuz. Ancak bugünkü faaliyetleri Noble’ın 12’nci parselde araştırmaya başladığı 2011’dekilerle kıyaslandığında, o zamanlardaki faaliyetlerin çok daha ciddi olduğu görülür. Türkiye’nin, Kıbrıs’ın enerji kaynaklarının geliştirilmesi ve istifade edilmesi prosedürüyle ilgi malum görüşlerini yerleştirme çabasında herhangi gerçek bir etki gördünüz mü? Bu bölgenin hukuki statüsüyle ilgili sizinkinden farklı bir görüşleri var. Biz, gerginlik yaratacak faaliyetlerden kaçınılması için bütün taraflara başvurduk. Ancak bu dönemde gelişme halinde bulunan faaliyetlerin -Barbaros’la veya geminin faaliyetleriyle ilgili protestolarla, söz konusu belgenin BM’nin web sayfasında yayınlanmasına veya bunun için yapılan protestolarla ilgili- ciddiyetini abartmayacağım. Gerçeklere ve ne olduğuna bakınız. Bu kaynakların geliştirilmesi Kıbrıs’a, bölgeye ve Kıbrıs sorununun çözüm prosedürüne büyük fayda teşkil edebilir.”

    Koenig, “Kıbrıs doğal gazının Türkiye üzerinden taşınmasına destek verdiğiniz yönünde genel bir izlenim var. Elinizde, böyle bir şeyin Kıbrıs’ın çıkarına olacağını gösteren raporlar mı var?” sorusuna karşılık “Elimizde, Kıbrıs MEB’inde bulunan doğal gazın Batı’ya taşınmasıyla ilgili tercih ettiğimiz somut bir plan olduğunu söylemeyeceğim” dedi, özetle şöyle devam etti:

    “İlgimiz, bu kaynakların sorumlulukla geliştirilmesinedir ve bir Amerikan şirketinin bu çabaya müdahil olmasından memnunuz. Doğu Akdeniz’deki enerji konusunda herhangi büyük bir planımız yok. Ekonomik ve jeopolitik gelecek açısından karar almalarına yardımcı olacak çok önemli unsurları görmenin; Kıbrıslı Rumların ve Kıbrıslı Türklerin ve Ada’daki diğerlerinin ortak geleceğine bakmanın Kıbrıslılara kalmış olduğuna inanıyorum. Bu sizin alacağınız bir karar. ABD’nin somut, tamamen Kıbrıs’la da alakalı olmayan, konuya bakış açımızla ilgili belirli ilgisi vardır. Doğu Akdeniz’deki bu enerji kaynaklarının ve doğal gazın, bazı jeopolitik ve ekonomik meseleleri göğüslemeleri ve geleceğe doğru ilerlemeleri açısından bölge ülkelerine hizmet edecek perspektife sahip olduğuna inanıyoruz. Örneğin İsrail’in bir miktar doğal gazını nakletmek için Ürdün’le anlaştığını görüyoruz. Elbette bu ticari bir anlaşmadır ancak iki ülke arasındaki bağları güçlendirmesi açıdan önemlidir. Herkes, bu sefer Kıbrıslılar da doğal gaza bu açıdan bakmalıdır.

    “AVRUPA’NIN ENERJİ KAYNAKLARINI DEĞİŞTİRİLMESİ YÖNTEMLERİNDEN BİRİ DE KIBRIS’TAN, TÜRKİYE ÜZERİNDEN GEÇECEK BİR BORU HATTIDIR”

    Doğal gazın, ilgi gösterdiğimiz diğer bir yönü de Avrupa’nın enerji kaynaklarının değiştirilmesidir. Ukrayna’daki gelişmelere ve Rusya’nın doğal gazı bir kez daha siyasi silah olarak kullanmaya çalıştığına bakarak Avrupa’nın enerji kaynaklarının değiştirilmesi gerektiğini daha çok düşünüyoruz. Bu enerji kaynaklarının değiştirilmesi yöntemlerinden biri de Kıbrıs’tan, Türkiye üzerinden geçecek bir boru hattıdır.

    “TÜRKİYE’YE, BUGÜNE KADAR OLDUĞUNDAN DAHA FAZLA GÜVENMEK ZORUNDASINIZ”

    Türkiye’nin doğal gaz ihtiyacı göz ardı edilemez. Türkiye gelişmiş bir doğal gaz piyasasıdır ve bir çözüm çerçevesinde, Kıbrıs ile Türkiye arasındaki böyle bir işbirliğinin olumlu gelişme olacağı dikkate almaya değerdir. Bu, sizin alacağınız bir karardır. Türkiye’ye bugüne kadar olduğundan daha fazla güvenmek zorundasınız. Belki bir çözüm çerçevesinde Türkiye’ye güven konusunda en üst seviyeye ulaşabilirsiniz. Bu, jeopolitik perspektifleriniz ve Ada’nın gelecekteki istikrarı açısından size yardımcı olacak.

    Bence bu çözümden önce uygulanabilecek bir şey değildir. Çözümden önce tartışılabilir mi? ne kastettiğimize bağlı. Bunu asla, BM himayesindeki müzakerelere ilave bir enerji başlığı yaratma şeklinde gündeme getirmedik. Ancak Türklerle ve diğerleriyle görüşülmesi gerekir mi? Evet, görüşülmesi gerektiğine inanıyoruz. Bir çözüm çerçevesinde ve Türkiye’yle işbirliği çerçevesinde böyle bir perspektifi açık bırakmak istiyorsan şimdi onlarla konuşmaya başlamanın zamanıdır. Beni yanlış anlamayın, bugünkü siyasi şartlar altında bu olmaz. Derinlemesine bir değişikliğe gerek var ve bu değişikliğin de bir çözüm çerçevesinde geleceğini umuyoruz.”

    ABD’nin Kıbrıs sorununa olan ilgisinin arttığı hatırlatılan Koenig’e bu ilginin Kıbrıs sorununun çözülmesi isteğinden mi yoksa ABD’nin bölgedeki menfaatlerinden mi kaynaklandığı soruldu. Sözlerine “Kıbrıs sorununun çözümüne yardımcı olarak bölgedeki kendi çıkarlarımızı da güçlendiriyoruz” diyerek başlayan John Koenig şöyle devam etti:

    “KIBRIS SORUNUNUN ÇÖZÜMÜNE YARDIMCI OLARAK BÖLGEDEKİ KENDİ ÇIKARLARIMIZI DA GÜÇLENDİRİYORUZ”

    “Kıbrıs sorunu yıllardan beridir ilgi gösterdiğimiz bir meseledir. Fiili durumun kabul edilmez olduğu politikamız değişmezdir ve bütün bu süreç içerisinde birçok inisiyatife aktif destek veriyoruz. Zaman Kıbrıslı Rumların olduğu kadar Kıbrıslı Türklerin de aleyhine işlediği için Kıbrıs sorununun çözülmesi gereken bir sorun olduğunu defalarca söyledik.

    Bunun yanında bu bölgede çok daha istikrarlı bir durum için ortak bölgesel stratejilerimizin çoğuyla da bağlantılıdır. Kıbrıs’ın BM çerçevesinde belirlenmiş bütün parametrelerle iki bölgeli iki toplumlu federasyonda yeniden birleşmesi güçlü bir unsur ve bölgeye yardımcı olacak. Çözüm bulunursa Kıbrıs bölgedeki en özlü unsur ve istikrar kaynağı haline gelecek. Son olarak, Türkiye’nin Avrupa’ya daha da yakın olması yolunu açmak hedefimiz var. Avrupalılara, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne ne zaman ve nasıl üye olacağını söylemek bizim işimiz değil. Ancak Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerin güçlenmesinin ortak çıkarlarımıza hizmet edeceğine inanıyoruz. Kıbrıslıların da aynı şeye inandığına ancak Türkiye tarafından çözülmesini istedikleri bazı unsurlar olduğuna inanıyorum. Türkiye’nin AB ile ilişkilerinin daha ileriye gitmesini kabul etmek için Kıbrıs sorununun çözülmesini istiyorlar. Türkiye’nin bunu bildiğini düşünüyoruz ve çözüm bulunması için sizinle, Türklerle ve Avrupalılarla birlikte çalışmak istiyoruz.”

    Koenig’e bu prosedürdeki rolünün ne olduğu soruldu. “Elinin, bu prosedürün üzerinde olduğu değerlendirmesinin yanlış olduğunu”, müzakerelerin BM himayesinde yürütüldüğünü, kendilerinin yalnızca yardımcı olduklarını söyledi.

    “HASSAS VE HER İKİ TOPLUM AÇISINDAN ÇOK ÖNEMLİ OLAN GÜVENLİKLE İLGİLİ BİR MÜZAKERE TURUNDA CİDDİ BİR ROL ALMAYA HAZIRIZ”

    ABD Büyükelçisi’ne “Güvenlik meselesine ilgi gösteriyor musunuz, nasıl?” sorusu yöneltildi. Güvenliğin hassas ve her iki toplum açısından çok önemli bir konu olduğuna vurgu yapan Koenig hem Kıbrıslı Türklerin hem de Rumların güvenlik kaygılarını mümkün olduğunca iyi anlamaya çalıştıklarını söyledi, şunları ekledi:

    “İki taraf arasında bu konunun nasıl çözüleceği konusundaki tezleri arasında önemli bir uçurum var. Ülke olarak bu bölgenin ve Avrupa’nın güvenlik meselelerine aktif müdahil olduk. Bu görüşmeyi çok yakından izleyecek ve tarafları, öteki tarafın tezlerini anlamaya çalışması ve aradaki uçurumu olabildiğince daraltması için cesaretlendireceğiz. Sonunda iki taraf, ABD’nin veya Birleşik Devletler’in dahil olduğu bir örgütün güvenlikle ilgili meselenin çözümüne yardımcı olma konusunda önemli rolü olduğuna inanırsa, nasıl yardımcı olabileceğimiz konusunda kendilerini dinlemeye hazırız.
    NATO ile ilgili, dikkate alınması gereken birçok görüş var. Böyle bir örgütün yardımcı olup olamayacağının incelenmesi için henüz erken. Başkan Anastasiadis’in ve hükümetinin NATO ile daha sıkı ilişkiler konusunda geliştirdiği savunma ilgi çekicidir. Kıbrıs hükümetiyle geniş ölçekli güvenlik konusunda ikili düzeyde çalışmaktan da çok memnunuz. Kıbrıslıların, sorunlarına çözüm bulmalarına yardımcı olacak, güvenlikle ilgili bir müzakere turunda herhangi ciddi bir rolü ele almaya hazırız”

    Kapalı Maraş’la ilgili fazla bilgi olmadığını, bölgenin bir kara delik gibi olduğunu ve uzmanların Maraş’a girmelerine ilgi gösterdiklerini anlatan John Koenig’e son olarak “Kendi aralarında müzakere etmeleri için iki tarafa yardımcı olmaya çalışıyorsunuz. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Türkiye’yle müzakere etmesi için yardımcı olmanızın yolu yok mu?” sorusu soruldu..

    “KIBRIS CUMHURİYETİ İLE TÜRKİYE ARASINDA İLETİŞİM KANALI AÇILDI”

    “Halen bu yönde bazı unsurlar var. Bildiğiniz gibi çok da uzun olmayan bir süre önce Andreas Mavroyannis’in Ankara ziyareti gerçekleşti. Bu tekrarlanabilecek bir şeydir. Bu kanal açılmıştır. Kıbrıslı Rumlar ile Ankara arasında çeşitli gayrı resmi temaslar olduğunu biliyoruz, uluslararası görüşmeler çerçevesinde Türkiye’den ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nden resmi şahsiyetler birbirleriyle görüşme fırsatı buldu. Bu dönemde bu görüşme unsurunun çok kıymetli olduğuna inanıyoruz.

    Tarafların, hukuki statüyle ilgili bazı kaygılarını veya Kıbrıs Cumhuriyeti’nin hukuki statüsüyle ilgili görüşlerinin tarihsel olarak üstesinden gelmeleri gerekir. Görüşme yöntemleri bulmak isterlerse biz yardımcı olmaya hazırız.

    Halen bölgede önemli gelişmeler ve özellikle müzakereciler ve başkentler arasında kurulan iletişim kanalı var.”

  • yprus problem theatrics make it hard to know what the reality is

    yprus problem theatrics make it hard to know what the reality is

    Nicos Anastasuades and Dervish Eroglu

    THE SECOND phase of the latest bout of peace talks begins today, three months after the joint declaration was finalized. Since then there has been a so-called screening process, during which the two sides discussed the issues connected to the different chapters of the problem. It was a process that dragged on longer than would have been expected and failed to generate the momentum that would help the second phase.

    On the contrary, on the Greek Cypriot side the screening processes generated disappointment and pessimism. President Anastasiades has been repeating that “a very big distance separates the two sides” and so has his foreign minister. It is also the standard line given, anonymously by members of the negotiating team to journalists. This has become the ‘new’ Cyprus problem slogan; it was repeated in a report by Cyprus News Agency, quoting “reliable sources” that were not identified.

    The Turkish Cypriot side, meanwhile, has not expressed any concern about the “very big distance,” insisting that a settlement could be reached within months. This has been its slogan, since the start of the screening process, occasionally provoking a reaction from the Greek Cypriot side, countering that there was a very long way to go as a “very big distance” separated the positions of the two sides.

    The “very big distance” should not have surprised anybody, some have argued, because at the beginning of any negotiation process, each side is inclined to start from an unrealistic position in order to test the other. How true this has been proving. Yesterday it was reported that the first issues to be discussed at the start of the second phase of the negotiations, would be property and the powers of the executive authority.

    The Turkish Cypriot leader, Dervis Eroglu, was having none of it, claiming that issues relating to territory would be left last. This angered foreign minister Ioannis Kasoulides who pointed out that the Cyprus problem would be negotiated in its entirety and not in segments. Will there be a disagreement about the order in which issues would be discussed, when the negotiators meet today, or was Eroglu engaging in some grandstanding? After all these years of Cyprus problem theatrics, it is very difficult to know what the reality actually is.The protagonists have always preferred to play to their respective galleries rather than work constructively together in order to achieve a result.

    Perhaps nobody wants a result and the very big distance would continue to separate the two sides, for the duration of the second phase of the talks. Perhaps the distance would be shortened during the third phase, if there is one.

    Source: Cyprus Mail, 06.05.2014

     

  • Anastasiadis: “AB üyeliğimiz, çözüm için elimizdeki en güçlü silah”

    Anastasiadis: “AB üyeliğimiz, çözüm için elimizdeki en güçlü silah”

     

    Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis, AB’nin Rum tarafına, Kıbrıs sorununa adil bir çözüm talep etme çerçevesi sağladığını; çözümün, Doğu Akdeniz’de jeopolitik istikrar için ön koşul olduğunu söylerken, Dışişleri Bakanı Yoannis Kasulidis, Kıbrıs müzakerelerinde iki taraf arasında birçok konuda önemli mesafe bulunduğunu kaydetti.

    imerini, Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in Güney Kıbrıs’ın AB’ye katılım yıldönümü nedeniyle Rum Haber Ajansı’na verdiği mülakatı ve Dışişleri Bakanı Yoannis Kasulidis’in aynı vesileyle Londra’da düzenlenen bir etkinlikte yaptığı konuşmayı okurlarına aktardı.
    “Çözüm İçin Avrupa Araçları” başlıklı habere göre, Anastasiadis, bugün Güney Kıbrıs’ın AB’nin sağladığı araçları Kıbrıs sorununa olabildiğince adil bir çözüm talep etmek için kullanabileceğini, AB üyeliği öncesinde böyle bir olanağı olmadığını söyledi.
    AB’ye tam katılımın, geleceğin meydan okumalarıyla başa çıkabilmesi için Rum yönetimine yardımcı olduğuna işaret eden Anastasiadis, şu iddiaları ortaya attı:

    “Kıbrıs’ın, hükümetin etkin denetim uygulamadığı bölgelerde müktesebatın ertelenmesiyle, hükümranlığının tamamıyla Birleşik Avrupa’ya tam üye olması, 1974’ten beri en büyük olumlu tersine dönüş ve Kıbrıs sorununu 1974’te çözülmüş addeden Türkiye’ye en iyi cevaptı.

    Kıbrıs sorunu halen çözülmemiş olabilir ancak Türkiye’nin üyelik sürecine paralel olarak, Kıbrıs’ın tam üyeliği, Kıbrıs sorununun özünü ve parametrelerini yeniden tayin etmiştir.

    Kıbrıs sorunu şu veya bu şekilde, Türkiye’nin AB’ye üyeliği veya AB’ye katılım süreci için bir ön şarttır. Aynı mantıkla, Kıbrıs sorununun çözümü artık, bölgemizdeki jeopolitik istikrarın yinelenmesi açısından özlü gereklilik olarak tanınıyor. Bu çerçevede, -yukarıda anlatılanlara uluslararası ilginin de varlığıyla- yeni bir müzakere süreci başlamıştır, gerçekten sonuç vermesini diliyorum.”

    Kıbrıs müzakere süreci ve AB’nin bu süreçte oynayabileceği role de değinen Anastasiadis, “Biz AB’nin Kıbrıs sorununa daha aktif ve daha özlü katılımını talep ettik. Bunu da büyük ölçüde başardık” dedi; özetle şöyle devam etti:

    “Unutmayalım ki Avrupa müktesebatı, insan hakları ve temel özgürlüklerini güvence altına alacak sürdürülebilir bir çözüm uygulanması için elimizdeki en büyük silahlardan biridir. Bunu güvence altına alacak olan müktesebatın uygulanmasıdır. Tamamen kullanmakta kararlı olduğumuz güçlü bir silahtır. AB’ye katılımımız aracılığıyla, küçük bir ülke olarak karar dayatamıyor olabiliriz ancak itibarlı olursak kendi menfaatimize etkileyebiliriz. AB’nin bize sağladığı araçları olabildiğince adil bir çözüm elde etmek için kullanabiliriz. Bugün talep ettiklerimiz bunlardır. AB’ye üyeliğimizden önce böyle olanaklarımız yoktu.”

    Rum Dışişleri Bakanı Yoannis Kasulidis ise, Türk tarafının; iki tarafın bir al ver sürecine hazır olduğu yolundaki açıklamalarının, müzakerelerdeki ilerleme konusunda uluslararası alanda genel bir coşku yaratma çabası çerçevesinde olduğunu iddia ederek, taraflar arasında birçok konuda önemli mesafe bulunduğunu savundu.

    Simerini “Coşku Sis Perdesi… Kasulidis Müzakereler Konusunda Birçok Konuda Önemli Mesafe Var Diyor” başlıklı haberinde, Kasulidis’in “Dünya Dış Rumlar Federasyonu Gençliği (NEPOMAK)” tarafından, Güney Kıbrıs’ın AB’ye katılımının yıldönümü nedeniyle Londra’da Westminster’deki parlamento salonunda düzenlenen etkinlikte yaptığı konuşmaya yer verdi.
    Habere göre Kasulidis, çözüm müzakerelerine değinirken “tarama prosedürü, birçok konuda iki tarafı arasında önemli mesafe olduğunu gösterdi. Dolayısıyla mevcut durumu güllerle bezenmiş gösterme yönündeki her türlü çaba ancak, Türk tarafının müzakere masasına koyduğu aşırı tezleri örtmek için bir sis perdesidir” iddiasında bulundu.
    Müzakerelerin geleceğine değinirken 6 Mayıs’ta bütün başlıklara ilişkin derinlemesine görüşme ve müzakere başlayacağına işaret eden Kasulidis, Anastasiadis hükümetinin Kıbrıs sorunuyla ilgili 4 cephede çaba harcadığını belirterek bunları şöyle sıraladı:
    “Birincisi Ortak Açıklama’dır. İkincisi, Türkiye’nin prosedüre katılımıdır -ki bu da Kıbrıslı Rum müzakerecinin Ankara’yı ziyaretiyle gerçekleşti-. Üçüncüsü, AB’nin müzakere prosedüründeki rolünün yükseltilmesi; dördüncüsü ise güven yaratıcı önlemlerin ileri götürülmesidir.”
    Yoannis Kasulidis “Kıbrıs Türk tarafının, AB’deki gözlemcilik rolünün artırılmasına karşı çıktığını ancak aynı zamanda Avrupa Komisyonu ile direkt müzakere hattı bulundurduğu görüntüsü vermeye çalıştığını” da iddia etti.
    Güney Kıbrıs’ın dış politikasının, dışadönük yaklaşımlar temelinde yeniden belirlenmesinden de söz eden Kasulidis, Ada’nın jeostratejik önemine ve doğal gazın açtığı perspektifler nedeniyle bölgeye sağladığı “istikrara” işaret etti.
    Kasulidis konuşmasında, Güney Kıbrıs’ın İngiltere’yle güçlü, gerçekçi ve belirleyicilik dinamiği açısından kökleri derin ilişkilerine de vurgu yaptı. Rum Dışişleri bakanı, Güney Kıbrıs ile İngiltere arasındaki ilişkilerin AB çerçevesindeki aktif siyasi işbirliği ile daha da güçlenmekte olduğunu; son yıllarda Avrupa Konseyi’nde kullandıkları oyların aynı olduğuna işaret ederek, Güney Kıbrıs’ın, İngiltere’nin AB’de kalmasını istemesinin başlıca sebebinin de bu olduğunu anlattı.

    Alithia “Birçok Konuda Önemli Mesafe… Kasulidis: Kıbrıs Sorunundaki Mevcut Durumu Güllerle Bezeli Gösterme Çabası Ancak Bir Sis Perdesi Olabilir”, “En Büyük Kazanımımız AB’ye Katılımdır” başlıklarıyla haberi okurlarına aktardı.

    Fileleftheros “Kasulidis: Aramızda Önemli Mesafe Var… Müzakereleri Güllerle Bezenmiş Gösterenler Türkleri Saklıyor”, “AB Çözüm İçin Araç… Anastasiadis: Çözüm Parametreleri Yeniden Tayin Edildi” başlığını attı.

    Aynı gazete “Doğal Gaz Görüntüsüyle Hareketlilik… ABD’nin Müdahiliyetini İzah Eden Nami ‘Bölgesel Dinamikler’ Oluşuyor Diyor” başlıklı haberinde, Kıbrıs sorunuyla ilgili çalışmaların odak noktasında doğal gaz bulunduğunu, arabulucuların da enerji görüntüsüyle hareket ettiklerini yazdı; devamla Dışişleri Bakanı Özdil Nami’nin İstanbul’da yapılan etkinlikte söylediklerini okurlarına aktardı.

    Politis ise, BM Genel Sekreteri’nin Siyasi Konulardan Sorumlu Yardımcısı Jeffrey Feltman’ın Ada’yı ziyaretiyle ilgili BM Barış Gücü Sözcüsü tarafından yapılan açıklamayı “Dört Ay Sonra… BM Genel Sekreter Yardımcısı Jeffrey Feltman Pazar Günü Geliyor” başlığıyla aktardı.

    Feltman’ın ziyaretinin ocak ayı için planlandığını ancak Ortak Açıklama’da mutabakat sağlanmasındaki gecikme ve Ukrayna krizi nedeniyle ertelendiğini hatırlattı.

    TAK

    KIBRIS Postasi
    04.05.2014

  • Outrage over Turkey’s move on continental shelf

    Outrage over Turkey’s move on continental shelf

    THE GOVERNMENT condemned on Monday a note verbale sent by Turkey to the United Nations delineating the continental shelf between it and the breakaway state in the north of the island.

    “The government considers this action unacceptable and unequivocally condemns it,” government spokesman Nicos Christodoulides said. “This is an action that also takes place in the midst of negotiations for the solution of the Cyprus problem, which, undoubtedly, are affected in a negative way.”

    The Note Verbale, dated April 10, 2014, to the Secretary General of the United Nations, concerns the submission of the geographical coordinates of what Turkey considers to be its own continental shelf and the continental shelf of the breakaway Turkish Cypriot state, which is only recognized by the neighboring country.

    It concerns an agreement of delineation between the two, which was ratified by Turkey through Law 6344, dated 29 June 2012.

    It was signed in New York on September 21, 2011.

    The issue of the submission of this illegal ‘agreement’ by Turkey to the United Nations is been investigated by the Permanent Mission of the Republic in New York, and the government is taking all the necessary actions to prevent the creation of new, illegal, fait accomplish, the spokesman said.

    CYPRUS MAIL
    George Psyllides
    29.04.2014

    Comment by:

    Dipl.-Ing. Küfi Seydali

    What is the excitement all about? If the so called RoC, the purely Greek Cypriot administration can make unilateral agreements with Israel, why can’t the TRNC make agreements with any other neighboring country? The Greek side seems to be using the term “illegal” rather selectively. There is nothing the RoC can do to stop the TRNC signing agreements binding only for herself. So much more reason why the Greek Cypriot leadership should harry up and find a mutually acceptable solution to the 50 years old Cyprus Conflict.

  • Cyprus-Israel deal on hydrocarbon secrecy

    Cyprus-Israel deal on hydrocarbon secrecy

    CYPRUS and Israel signed on Monday an agreement on the exchange and protection of confidential information on hydrocarbons discovered in Block 12 in Cyprus’ Exclusive Economic Zone (EEZ) and in the adjacent Ishai offshore licence within Israel’s EEZ.

    The agreement was signed by the deputy permanent secretary of the foreign ministry Ambassador Tasos Tzionis and Israel’s Ambassador in Nicosia Michael Harari.

    According to an official statement, talks leading to the signing of the agreement were held between the negotiating teams of the two sides from November 2013 to January 2014. The confidential information will be exchanged for the purpose of assisting each government in assessing the extent of hydrocarbons discovered in their respective offshore blocks.

    “The agreement is part of the external dimension of Cyprus’ energy policy, which inter alia promotes mutually beneficial cooperation with all the countries of the Eastern Mediterranean,” the same statement read.
    Meanwhile energy minister Giorgos Lakkotrypis said on Monday the government is “cautiously optimistic” about additional discoveries of hydrocarbons offshore Cyprus.

    In a keynote speech delivered to the Global Offshore Technology Conference and Exhibition held in Limassol, Lakkotrypis said Cyprus’ exploration activity would continue in 2014 with the drilling of one more exploratory well for gas in Block 12 and possibly another appraisal well in the Aphrodite field.

    He added that prospecting activities are also underway in the other five licensed blocks and that the first exploratory drilling was expected in the third quarter of 2014.

    The minister reiterated that the government is convinced that a scalable land-based LNG plant remains “the best strategy forward” for Cyprus.

    CYPRUS MAIL
    29.04.2014

    Comment by:

    “The agreement is part of the external dimension of Cyprus’

    What does that exactly mean? Possibly to the exclusion of the Turkish Cypriots or Turkish side in general! Or agreed to in the hope that Israel would do more for Greek Cyprus vis-a-vis the Turks! Which ever way one looks at it, it stinks dishonesty on the part of the Greek Cypriot leadership!