Site icon Turkish Forum

Legacy of Ashes – The History of CIA … Tim Weiner

Spread the love

 

ENKAZ DEVRALMAK –  CIA Tarihi

(Legacy of Ashes – The History of CIA)

Tim Weiner

CIA

Yazar Hakkında:

TIM WEINER yirmi altı yıldan beri Amerikan istihbarat servisleriyle ilgili yazılar yazan Pulitzer ödüllü bir New York Times muhabiridir. Bu kitap, CIA tarafından düzenlenen operasyonları izlemek için Afganistan dahil birçok ülkeye seyahat etmiş olan Tim Weiner’in üçüncü kitabıdır.

YAZARIN NOTU

ENKAZ DEVRALMAK, CIA’nın ilk altmış yılının hikâyesidir. Teşkilâtın uğradığı başarısızlıkların, batı uygarlığının gelmiş geçmiş en güçlü medeniyeti olan ABD’nin ulusal güvenliğine ne denli büyük bir tehdit oluşturduğunu anlatır.

Gücünü sınırlarının ötesine yansıtmak iddiasında olan bir devletin, yurt dışında neler olup bittiğini anlamaya,dağların ardını görmeye ihtiyacı vardır. Halkını buralardan gelecek tehlikelere karşı korumak onun görevidir.

Bunun için gizli operasyonlar yapar. Başkan Eisenhower’ın deyişiyle bunlar “Nahoş ama gerekli işler”dir. Güçlü ve akıllı bir istihbarat teşkilâtı olmadan generaller ve Başkanlar kör ve sakattır. Süper güç ABD, hiç bir dönem özlediği böyle bir teşkilâta sahip olamadı.

CIA’nın yurt dışı geçmişi kısa süreli başarılar ile uzun süreli ve kalıcı başarısızlıklarla doludur. Yurt içinde ise siyasi güç savaşlarının sahnesidir. Teşkilâtın bazı başarıları belki bir miktar kan dökülmesini önlemiş, zenginliklerin korunmasına yaramıştır ama hataları bunları hesapsızca çarçur etmiştir. Bu hatalar, yüzlerce Amerikan askerinin ve gizli ajanının hayatına mal olmuş, 11 Eylül 2001’de üç bin Amerikalının terör saldırısında ölmesine ve sonrasında bir o kadarının da Irak’ta, Afganistan’da yitip gitmesine yol açmıştır.

Bütün bu olumsuzlukların nedeni, CIA’nın en birincil görevini yerine getirememesidir. O görev, ABD Başkanını,dünyada neler olup bittiğinden haberdar etmektir! II. Dünya Savaşından sonra dahi, Sovyet komünizmine direnebilecek tek güç olarak kalan ABD’nin, eşgüdüm içinde çalışıp Başkanı aydınlatacak bir istihbarat teşkilâtı yoktu.

Savaş deneyimi olan, vatansever bazı Amerikalılar teşkilât saflarında çalıştılar ama pek azı vizyon sahibiydi.Başkanları yanlış yönlendirdiler. Olup bitenleri kavramaktan aciz olan Başkanlar, CIA’ya gizli operasyonlarla tarihin akışını değiştirme görevi verdiler. Ajanların mesleki eğitimleri, savaş alanlarında yaptıkları hatalardan ders almak olgusundan ibaretti. Başkan’a duymak istemediklerini söylemek tehlikeli işti, bu yüzden yurt dışındaki başarısızlıklarını örtmek, Washington’daki konumlarını korumak için Eisenhower ve Kennedy’ye yalan söylediler.

Johnson, Nixon, Ford, Carter; bunların hiçbiri teşkilâtın nasıl çalıştığını anlayamadı. Onlara göre CIA, ya her şeyi halledebilen, ya da her şeyi yüzüne gözüne bulaştıran bir oluşumdu, bir türlü hangisi olduğuna karar veremediler. CIA’nın uzman analistleri değerlendirmelerini objektif bilgilere göre değil, halk arasındaki yaygın inanışlar doğrultusunda yaptılar, düşmanın niyet ve yeteneklerini hatalı yorumladılar, komünizmin gücünü yanlış hesapladılar, terörizm tehdidini algılamakta yetersiz kaldılar.

Soğuk Savaş döneminde CIA’nın en önemli görevi, istidam ettiği ajanlar vasıtasıyla Sovyetlerin sırlarına erişmekti. Kremlin’in içine nüfuz edebilecek yetenekte tek bir kişiyi bile elde edemediler. Yanlarına alabildikleri sadece gönüllü olarak gelenlerdi. Bunların çoğu da, Reagan ve G.W. Bush döneminde, CIA’nın Sovyet masasında görevliydiler ve Sovyetler hesabına casusluk yapan çift taraflı Amerikan ajanlarının ihanetine uğrayıp yakalandılar veya öldürüldüler.

CIA Reagan döneminde, kendisine bir üçüncü dünya misyonu yükleyip İran Devrim Muhafızlarına silah satarak Orta Amerika’daki savaşı finanse etmeye kalkıştı. Örgütü yönetenler, yasaları ihlâl ettiler ve zaten iyice azalmış olan kurumsal itibarlarını hepten sıfırladılar. Ama en önemlisi, esas düşmanın, yani Sovyetlerin zayıflıklarını tespit edemediler.

Teknoloji ilerledikçe, karşı tarafta neler olup bittiğini anlamak insanların görevi olmaktan çıkıp makinalara devredildi. Uydular belki Sovyet silahlarının yerini tespit edebildi ama komünizmin yıkılmakta olduğu, soğuk savaş bitene dek algılanamadı.

CIA, Kızıl Ordu’nun Afganistan’ı işgalini önlemek için milyarlarca dolar harcadı ve Sovyetlere karşı destansı bir bir başarı kazandı ama İslamcı savaşçılara sağladığı silahların bir gün kendi kafasına doğrultulabileceğini algılayıp tavır alamadı, bu da tarihi bir başarısızlıktı.

Soğuk Savaş döneminde CIA’yı bir arada tutan amaç birliği, 1990’larda Clinton yönetimi sırasında çözüldü.Teşkilât, âdeta Pentagon’un alt birimiymiş gibi işlemeye başladı. Görünürdeki savaşların stratejilerini belirlemekle uğraşacağına hiç yaşanmayacak savaşlar için taktikler geliştirmek yolunda enerjisini harcadı, ikinci Pearl Harbor’u önleyecek gücü kalmamıştı.

Beyaz Saray’a, Irak’ta kitle imha silahları bulunduğuna ilişkin uydurma raporlar düzenleyince, bir gramlık bir istihbarata dayanarak, bir tonluk yalan yanlış bilgiler ürettikleri ortaya çıktı, güvenilirliklerini tamamen yitirdiler.

Baba Bush’un, bir zamanlar onurla yönettiği teşkilât, oğul Bush tarafından yurt dışında paramiliter bir polis gücüne, yurt içinde ise bürokrasiyi felç eden bir oluşuma dönüştürüldü. G.W. Bush 2004 yılında CIA’yı, Irak’taki savaşın gidişatı hakkında sadece “varsayımda” bulunmakla suçladı ve aşağıladı, böylece siyasi anlamda ipini çekmiş oldu.

Teşkilât eğer varlığını sürdürecekse kendini baştan aşağıya yenilemelidir. Bu da yıllar alacak bir süreçtir. Esasen CIA yöneticileri üç nesildir dünya olaylarını kavramakta güçlük çekmekteler. Benzer şekilde, gerek Başkanlar gerek Kongre üyeleri, hatta istihbarat örgütü direktörlerinin neredeyse tamamı, CIA aygıtının işleyişini anlamakta yetersiz kalmışlardır. Bu yöneticilerden bir çoğu, teşkilâtı, devraldıkları durumdan daha kötü bir biçimde haleflerine devretti. Başarısızlıkları yüzünden, Eisenhower’ın deyimiyle her nesil, kendinden sonraki nesle “miras olarak enkaz” bıraktı. Kısacası, altmış yıl önce nasıl bir ortamda bu işe başladı isek, hala aynı ortamdayız; yani tam bir kaos!

Bu kitap, Amerikan ulusal güvenlik kurumlarının dosyalarında yer alan sözlere, fikirlere ve belgelere dayanmaktadır. Çalışmayı kaleme alırken, CIA, Beyaz Saray ve Dışişleri Bakanlığı arşivlerinde bulunan elli binden fazla belge okudum, iki binden fazla askerin, istihbarat elemanının ve diplomatın hikâyelerini dinledim, 1987 yılından bu yana üç yüzü aşkın CIA görevlisi ve emeklisi ile mülakat yaptım. Her yazılanın kaydı mevcuttur. Bu kitapta kulaktan dolma bilgi, isimsiz kaynaklara atıf yoktur. Ancak işin doğası gereği eksiklikler vardır. Hiç bir devlet başkanı ya da CIA direktörü, hele hele dışardan bir kişi, teşkilât hakkında her şeyi bildiğini iddia edemez.

Burada yazdıklarım, elbette gerçeğin tamamı değildir ama yazılanların tamamı gerçektir ve umarım faydalı bir uyarı olarak algılanır.

Tarihte varlığını üç yüz yıldan fazla sürdüren bir cumhuriyet görülmemiştir. Dünyayı gerçek haliyle görüp anlamak bir zamanlar CIA’nın aslî görevi idi. Eğer böyle gözlere sahip olamazsak ülkemizin büyük bir güç olarak varlığını sürdürmesi mümkün değildir.

BÖLÜM 1 – Devam edecek

Naci Kaptan – 30 haziran 2012


Spread the love
Exit mobile version