Meral'e Istanbul Uzerine Mektup


Bu "mektup", Istanbul'da Habitat II KonferansI'nIn yapIldIGI gUnlerde, Esber Bey'in, arkadaSImIz Meral DemirtaS'la, Eyup, Halic, Kagithane ve Alibeykoy'Un eski dOnem manzaralarIna iliSkin yazISmalarIndan doGmuStur. 1926 yIlInda EyUp'te doGan Esber Osman Koprucu, ailesinin Istanbul'a yerlesmelerinin epeyce eskilere dayandigini soyle Ozetlemektedir:

"Dedelerim 18. Asir ortalarinda, Makedonya-Resne'den, Eyup'e yerlesmisler. Eyup, bircok sahalarda oldugu gibi, muzik sahasinda da cok buyuk kimseler yetistiren ulvi bir yerdir. Zekai Dede, Oglu Ahmet Efendi, Eyyubi Mustafa Sunar, Eyyubi Ali Riza Sengil hep Eyupludurler..."

Petek YayIn Kurulu




Winchester, Temmuz 1996
MA USA

              I S T A N B U L

"Su sehr-i Stanbul ki, bi misli ubehadir.
 Bir sengine, yekpare Acem mulku fedadir."

                               Sair Nedim

MS 330 senelerinde, bu gunku Makedonya'nin Nis (Niseum) sehrinde dogan Kostantin, babasinin yerine Roma Kayzer'i olur. Ahlaksizligindan oturu kendini devirirler. Roma'yi ikiye bolup Dogu Roma Imparatorlugu'nu kurmak uzere, Imparatorlugun bas sehrini aramaya koyulur. Bir ara, dogdugu Nis sehrini dusunur. Hatta, Truva'da kurmak ister.

Rivayete gore, kahinlerine danisarak, kendine bir sehir secmelerini ister. Kahinlerden biri, "senin kuracagin sehir, Korler Memleketinin tam karsisindadir", der. Kostantin, adamlari ile Korler Memleketini aramaya baslar. Bir turlu bulamaz. Kahine gider, "yok boyle bir memleket", der. "Senin kuracagin sehir icin Halkidakya'ya - Chalcedon Achias- (Kadikoy) git. O adamlar, karsilarindaki guzelligi goremeyecekleri kadar kordurler", der. Kadikoy kiyilarindan, karsi sahillerdeki yesil tepeleri goren Kostantin, kuracagi bassehrin yerini, boylece bulmus olur.

Istanbul'un en eski ismi POLITON'dur. Kostantin'den evvel orada yasayan halk, STANPOLIS de derlerdi. Kostantin'in kurmasi dolayisiyle, Kostantinye, Kostantinopolis diye isimlendirilmistir. Turkler, Stanpolis'i, ISTANBUL yaparak, bugune kadar kullanmaktadirlar. Hatta, bugun Istanbul'da yasayan Rum ve Ermeniler Istanbul'a "Bolis" derler.

Bizans'i kuran Kostantin, orada yeni bir "Roma" yaratacagini saniyordu. Halk Latince konusacak, din, putperestlik olarak kalacakti. Fakat, dusundugu gibi olmadi. Halk, Latinceyi birakip, Rumca konusmaya basladi. Hiristiyanlik, halk arasina yayilmaya baslamisti. Bizans sarayinda, gizlice hiristiyan olan bir zumre vardi. Nihayet, Bizans'a Imparator olan, Buruncu Teodos zamaninda, Hiristiyanlik serbest birakildi. Boylece, putperestlik tamamen ortadan kalkti. Halk tamamen Hiristiyan oldu.

Bizans'ta ilk kilise, Saint Iren, Kostantin zamaninda yapilmistir. (Topkapi Sarayi bahcesinde, eski Askeri Muze). Daha sonra Ayasofya, (Saint Sophia) yapilmistir. Ayasofya, 415'te, II. Theodosuis tarafindan yediden yapilmistir. 532'de yikilan Ayasofya, yeni bastan, bugunku haline yakin yapilarak, 27 Aralik 537'de, Justinyen tarafindan, tac giyme toreni icin acilmistir. Aysofya'nin kapisina gelen Justinyen, ellerini havaya kaldirarak, "seni gectim Suleyman" diye bagirir. Hz. Suleyman, Kudus'te, Hz. Suleyman Mabedini yaptiran kimsedir. Tek Allahli din icin yapilmis ilk mabed budur.

Bizans son zamanlarinda ekonomik darlik icindeydi. Eskiyen Ayasofya'nin tamiri icin para bulamayan Imparator, Sultan II. Mehmet'ten yardim istemisti. Sultan II. Mehmet basmimari ile adamlarini gondererek, Ayasofya'yi tamir ettirmistir. Tamiri basari ile yapan bas mimar, Sultan Mehmet'e, "Bizans'i aldigin zaman, Cami'e cevirecegin Ayasofya'nin minareleri icin binanin koselerine payandalar koydum", der.

Bizans, tarihin her devrinde baskalari tarafindan alinmak tehlikesi gecirmistir. Hz. Muhammet'e atfedilen bir hadise gore, Istanbul'u feth edecek askeri, cennete girmekle mujdelemis, o askeri, Nimelceys (Mubarek Asker) olarak isimlendirmistir.

Suleyman Bin Kutulmus, Malazgirt'ten on sene sonra, Uskudar sahillerine gelerek, Bizans'taki Ayasofya'yi gormustur. Turkler, Uskudar'i 1352'de zaptetmislerdir.

Bizans, Turkler tarafindan, Yildirim Beyazit tarafindan da kusatilmis, fakat alinamamistir. Timur harekati dolayisiyle, Yildirim bu projesini gerceklestirememistir. Sultan II. Mehmet ikinci defa padisah olduktan sonra, ilk isi, Yildirim Beyazit'in, Anadolu kiyisinda yaptirdigi, Anadolu Hisari'nin (Guzelce Hisar) karsisina, Rumeli tarafinda, 1452 yilinda, bes ay icinde, Rumeli Hisari (Bogazkesen) yaptirmak olmustur. Yapacagi Bizans kusatmasina, Karadeniz tarafindan, Bizans'a gelecek deniz yardimini kontrol altina almaktir.

Sultan II. Mehmet, yaptiracagi hisar icin Bizans Imparatoru'ndan, bir manda derisi buyuklugunde, toprak parcasi ister. Bu kadar kucuk bir yerin, Padisah'a verilmesinde sakinca gormeyen Imparator, Padisah'a istedigi yeri verir. Sultan II. Mehmet, manda derisinin ince ince kesilerek, sirim haline getirilmesini ister. Manda derisinden meydana gelen sirimin cevirdigi toprak parcasi icine, Rumeli Hisari insa edilir.

Osmanli bas sehri Edirne'de, Bizans'i kusatma ve alma hazirliklerina baslayan Sultan II. Mehmet, ordusu ve butun agriliklari ile, Bizans surlarinin onune gelmistir. Turk donanmasinin Halic'e girmesini onlemek amacile, Bizanslilar, Halic'in Marmara ve Bogaz ile birlestigi yere, halkalari cok kalin ve buyuk olan, kuvvetli bir zincir cekmislerdir. Bu zincir, halen Istanbul'daki Askeri Muze'de bulunmaktadir.

Sultan II. Mehmet, harp tarihinde ilk defa, (Bal yemez) denilen agir toplari Bizans kusatmasinda kullanmistir. Askerlik dehasi ve bilgisi cok yuksek olan Sultan II. Mehmet, kusatma sirasinda, havan topu, denilen bir top da icat ettigi soylenir.

Kusatma, 6 Nisan 1453'te baslamis ve 28 Mayis 1453'e kadar devam etmistir. Nihayet, 29 Mayis gunu, sabahin ilk isiklari icinde, Edirnekapi ile Topkapi arasindaki cukur kisimda, (tahminen Sulukule) veya Besinci Askeri kapidan, Turk askerleri surlari delerek gecip, sehre girmislerdir. Uskudar sirtlarinda toplanan halk, Bizans kusatmasini 53 gun seyretmislerdir.

Kusatmadan evvel ve kusatma sirasinda, Bizans halkindan bir kismi, Turklerin Bizans'i almalarina memnun olacaklarini soylemislerdir. "Bizans'ta katolik kulahi gormektense, Turk sarigi gormek daha iyidir", diye konusulmustur.

Sultan II. Mehmet, Bizans Imparatoru'na haber gondererek, sehrin teslimini ve kan dokulmemesini istemistir. Bu istegine olumlu bir cevap alamayan Sultan II. Mehmet, buyuk bir sevkle carpisan Turk askerine, sehri yagma etmelerine musaade etmis, fakat tarihi eserlere zarar vermemelerini emretmistir. Kusatmanin son gunlerinde, sehir icindeki halk buyuk bir panik icinde, kacismaga ve binlerce kisi Ayasofya'ya siginmaga baslamistir. Sultan II. Mehmet, gece yarisi, Dolmabahce'den, Haskoy sirtlari uzerinden Halic'e indirdigi Osmanli donanmasindaki askerler, sehrin alinma haberi uzerine, gemilerini terkedip, sehre dalmislardir. Venedikli tarihci, hekim Babaro, "eger Bizans halki panige kapilmasaydi, Halic'teki Osmanli donanmasini zaptederlerdi", diye yazmistir.

Bizans'in Turkler tarfindan zapti, dunya tarihinde bir cag degistirmistir. Boyle muazzam bir hadisenin tesirleri, Avrupa memleketlerinin hemen hepsinde, tarihi ve edebi yazilar yazilmasina sebep olmustur. Ancak, Arap ve Acem tarih ve edebiyatinda, bu bahis, hemen hemen yok gibidir.

29 Mayis Sali gunu, Osmanli askeri, Bizans'i tamamen isgal etmeye baslamistir. Sehirdeki catismalar tamamen durmustur. Yanliz, Bahcekapi'da, Giritli Rum deniz askerleri cesurane catismalarini surdurmuslerdir. Sultan II. Mehmet'in buyuk takdirini kazanan bu askerlerin, esir alinmayarak, gemilerine binip gitmelerine izin verilmistir.

Sultan II. Mehmet, sehre Cuma gunu girmistir. Ayasofya mabedini avlusuna at ustunde gelmistir. Hunkarin azametini goren, Ortodoks Patrigi, yuksek rutbeli rahipler ile halk, yerlere kapanarak aglamaga baslamistir. Sultan, onlara elile isaret ederek, kalkip susmalarini istemistir. Sultan II. Mehmet, Patrik ve halka, su tarihi konusmasini yapmistir: "Kalkiniz, ben Sultan Mehmet, sana , arkadaslarina ve butun halka soyluyorum ki, bu gunden itibaren, artik ne hayatiniz ve ne de hurriyetiniz hususunda, benim gazabimdan kormayiniz" der. Sonra, Ayasofya'yi buyuk bir hayranlikla gezer. Bu sirada, bir yenicerinin baltasile duvarlardaki resimlerden birini kazidigini goren, Sultan II. Mehmet, buyuk bir hiddetle, sehrin hazineleri sizin, fakat san'at eserleri benimdir, diyerek bagirir.

Osmanli geleneklerine gore, sehrin en buyuk mabedi olan Ayasofya'nin camiiye cevrilmesini emreder. Cuma namazi Ayasofya'da kilinir. Bizans'i Osmanli topraklarina katmasindan oturu, tarih, hakli olarak, Sultan Mehmet' e, "FATIH" unvanini vermistir. Boylece, Sultan II. Mehmet, FATIH SULTAN II. MEHMET olarak tarihe gecmistir,

Fatih, Istanbul'un diger kisimlarini gezdikden sonra, Otag-i Humayun'a (Padisah cadiri) cekilir. Orada, Bizans Basbakani, Lukas Notaras'i kabul ederek, ona iltifat edip hediyeler verir. Kusatma sirasinda etrafindakilerin firar teklifine uymayarak, carpisarak olen, Bizans Krali Kostantin XI Paleogolos'un cesedinin bulunarak, Imparatorlara mahsus bir cenaze ayini yapilarak gomulmesini ister.

Kusatma sirasinda, evlerini terkederek kacan halkin, evlerine donmelerini, hayatlari, mal, irz ve namuslarinin hatta, dini mezheplerinin, adet ve orflerinin, Osmanli kanunlarinin garantisi altinda oldugu, 30 Mayis'ta bir fermanla ilan edilir. Birkac gun sonra, Ortodoks rahipler toplanarak, Georgios Sakolarios'u, "Gennadios" nami ile Ortodoks Patrigi secerler. Bizans'da, secilen patrigi, Imparator tasdik ederdi. Rahipler tarafindan secilen Patrik, Fatih tarafindan tasdik edilir. Boylece, Fatih, Ortodokslugun tek koruyucusu, Asya ve Roma Imparatoru unvanini almis olur. Artik, katoliklerle, Ortodokslarin birlesmeleri imkansiz hale gelmistir.

Fatih, Bizans halkina buyuk bir tolerans gostermis, dinlerinde serbest kalmalarini, yanliz, kiliselerde, can calinmamasini istemistir. Ortodoks Patrigi Gennadios'a vezir rutbesine esit bir rutbe verilmis, Patrigin, protokolda yer almasini emretmistir. Ayni devirde, Ispanya'da, katolik olmayan, Yahudi ve Muslumanlarin, diri diri atese atilarak yakilmalari hatirlandiginda, Fatih'in buyuklugu ve Osmanli Turklerinin ne kadar medeni hareket ettikleri daha iyi anlasilir. Turkun buyuk hosgorusu, Ayasofya'nin ismini dahi degistirmemistir. Hatta, Ayasofya Cami-i Serifi, diyerek, bu mabede, "ulu" bir benlik vermistir. Buyuk Ataturk, Ayasofya'nin, insanliga ait oldugunu dusunerek, onu, yanliz bir dinin mabedi olarak kalmasini istememistir. Buyuk bir insani dusunce ile, Ayasofya'nin muze haline getirilmesini temin etmistir.

Fatih, Istanbul'u aldikdan sonra, vezirlerine, pasalarina ve beylerine vazife taksimi yaparak, Istanbul'un her semtini gelistirmelerini, duzenlemelerini ve yeni yerlesim yerlerinin kurulmasi emrini vermistir. Mahmut Pasa, Gedik Pasa, Koca Mustafa Pasa, Kasim Pasa, Davut Pasa, Cebeli Ali Bey (Cibali), Fegruz Aga, (Firuzaga) ve bunlara benzer bir cok yerlesim yerleri meydana gelmis, bu gune kadar isimlerini muhafaza etmislerdir.

Fatih, Bizans surlarinin tamirini ister. Bu, yanliz estetik bir tamirattir. Fatih, hicbir kuvvetin, Istanbul'u geri alamayacagini bilir. O zaman, kucuk bir yer olan Kapalicarsi (Grand Bazaar) tamir edilerek, cok genisletilir. Sehrin hamamlari tamir olunur ve yenileri yapilir. O devirde, Roma Hamami olarak bilinen, bu hamamlar, o kadar Turklestirilmistir ki, butun dunya, onlara "Turk Hamami" demistir. Turkun hasletlerinden biri de budur. Aldigi her seye, kendi benligini verir; onlari bir "Turk" eseri haline getirir. Ve bu eserler, yanliz bizim tarafimizdan degil; butun dunya tarafindan da oyle bilinir. Muzigimizden, mutfagimiza; mimarligimizadan adetlerimize kadar, her sey Turklestirilmis ve Turk damgasi vurulmustur.

Hz. Muhammet'in hadisi dolayisile, Bizans'i almak, Araplar icin de parlak bir ideal olmustur. Muaviye zamaninda, Bizans kusatilmis, fakat alinamamistir. Muaviye ordusu ile, bu kusatmaga gelenler arasinda, Islam Ulu'larindan, Eshab-i Kiram (Muhammet ile, konusmus, sohbet edip, Ona hizmet etmis kisiler) vardir. Bunlardan biri, halkimizin, yanlis olarak "Sultan" diye adlandirdigi, Halit oglu Eyup de vardir. Eyup "Sultan" olamaz. Cunku efendisi, Hz. Muhammet "Sultan" olmadigina gore, Ona sancaktarlik yaparak hizmet eden kisi nasil "Sultan" olur? Halkimizin saygisi dolayisile, "Sultan" diye isimlendirilmistir. Bizans'ta carpisan askerin aklinda, Hz. Muhammet'in hadisi yer almistir. Bir Islam Ulu'sunun surlar onunde carpisarak oldugu ve bir yerlerde gomulu oldugu bilinir.

Fatih'in, yanida bulunan, zamanin alimlerinden Kuscu Ali Bey ve hocasi Ak Semseddin efendiler vardir. Fatih, Hocasi Ak Semseddin'den, Eyup'un mezarini bulmalarini ister. Bir aksam ustu, Ak Semseddin, Haskoy tepelerinden bakarak, Halic'in karsi sahillerinde bir "Nur temasa ettigin" (gordugunu) soyler. Gider bakarlar, mezar filan yoktur. Ak Semseddin, eline aldigi iki agac dalini, mezar olarak belirledigi yerlere sokar. "Iste burasidir Hunkarim", der. Ertesi gunu, Fatih adamlarini gondererek, agac dallarinin yerini degistirtir. Bir gun sonra, Ak Semseddin ile ayni yere giden Fatih, "buraya bir cami yaptiracagim, ne dersin?" diye, sorar. Ak Semseddin, "burasi mezar degildir; bu dallar burada olmayacak, burada olacak", diye, baskalari tarafindan dikilen dallari, yerlerinden cikararak, ilk diktigi yere tekrar sokar. Boylece Eyup Camii orada insa edilir. Bu bir rivayettir. Halkin gonlunden cikan bir sevgi, bir inanistir. Bazi rivayete gore, Eyup'un carpisarak sehit dusmedigidir. Hemeroitten rahatsizligi dolayisile, kanayarak vefat ettigidir.

Galata, Bizans'tan ayri olarak, zamanin Ceneviz Cumhuriyetine ait bir yerdi. Bizans kusatmasi sirasinda, halkinin cogu evlerini terkedip, Bogaz tarafina kacmislardi. Osmanli ordusu ile carpismayan Galata, gizli olarak Bizans'a yardim etmistir. Bizans'in alinmasindan sonra, Galata, Osmanlilara teslim olmustur. Kacan halkin, evlerini dukkanlarini ve esyalarini bir mazbata ile tespit ettiren Fatih, kacanlarin uc ay icinde evlerine geri donmelerini istemistir.

Bizans, sehrin etrafina, Bizans Surlari, diye bilinen bir duvar cekmistir. Bu duvar, Halic'te, Ayvansaray'dan baslayarak, buyuk bir kavis cizerek, Marmara'da, Yedikule kiyilarina kadar devam eder. Daha kucuk ve yuksekligi az olan bir duvar da' Halic ve Marmara sahillerini cevirir. Bizans'in bu surlari yapmalarina sebep, Avrupa'dan gelecek hacli ordularina karsidir. Kudus'u almaga giden hacli ordulari, Bizans uzerinden gecerek, kendileri gibi hiristiyan olan Bizans'i, yakip yikmislar ve yagma etmislerdir.

Yazimizin buraya kadar olan kisminda, Istanbul'un Turkler tarafindan alinmasindan once ve sonra olan, tarihcesini cok kisa olarak incelemis olduk. Istanbul'un Turkler tarafindan alinmasile, degisen cagi ve bunun neticelerini anlatmak, cok genis ve baska bir tarihi mevzudur. Istanbul'un Turk hayatindaki tesirleri, dunya tarih ve cografyasindaki yeri, basli basina buyuk tarihi hadiseler meydana getirmistir. Biz, birer nebze olarak, bazi husulara deginiyoruz. Bundan sonraki yazilarimizda, Fatih Sultan II. Mehmet'in muhtesem hayatini, Istanbul semtlerinden bazilarini tanitmaya calisacagiz.

Bu yazilarla hicbir iddiamiz yoktur. Ben, amator bir tarihci bile sayilmam. Hayata muzisyen ve elektronik muhendisi olarak atildim. Liseyi bitirirken almis oldugum, "Olgunluk Diplomasi", bana yazma cesaretini vermistir. Olgunluk diplomasi demek, bu adam okudugunu anlar ve anladigini da dusunur, demektir.

Beni bu yazilari yazmaya tesvik eden, degerli arkadasim, Sayin Meral Demirtas'a tesekkur etmeyi bir borc bilirim.


Esber O. Koprucu


Bibliyografya: